AKP'li Vekilin Şok Sözleri
AKP Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem, "AKP'nin oyu %47 değil" diyor ve..
AKP Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in kentin yerel Bayrak Gazetesi'nde 'AKP merkez sağ parti olamadı' başlığıyla yayımlanan demeci, partide soğuk duş etkisi yarattı.
Erdem, "Yüzde 47 oy ülke için iyi olmadı. AKP'nin normal oy oranının o kadar olduğu kanaatinde değilim, yüzde 40'ın altında olurdu" dedi. Halkın yüzde 53'ünün oyunu alamadıklarını anımsatan Erdem, AKP'nin irtica getireceği yönünde endişe bulunduğunu söyledi. İşte Erdem'in sözleri:
KEŞKE 285 OLSAYDIK
Yüzde 47 ile AKP iktidara geldi. Aslında AKP'nin normal oy oranının ben o kadar olduğu kanaatinde değilim. Eğer normal süreç devam etseydi, Cumhurbaşkanlığı süreci olmasaydı sonuç farklı olurdu. Benim kanaatime göre 40'ın altında olurdu. Keşke daha dengeli bir Meclis yapısı olsaydı. AKP 280-285 olsaydı, diğer iki parti de onu dengeleyecek şekilde olsaydı. Belki Cumhurbaşkanı mutabakatla seçilmiş olurdu ve bugünkü yaşadığımız sıkıntılarda olmazdı.
İRTİCA ENDİŞESİ VAR
Yüzde 47 oy aldık ama yüzde 53 de alamadığımız oy var. Bu alamadığımız oylar içinde partimize yönelik çok büyük endişe var. Bu partinin bir dini parti olduğunu, bir irticai getireceği yönünde bir endişe var.Ekonomi politikasını beğenmezsin, dış politikasını beğenmezsin o ayrı konu. Ama bu partinin bir dini parti olduğunu, bir irticai getireceği yönünde bir endişe var. Endişe nereden kaynaklanıyor, bakmak gerekir.
TÜRBAN PAKETİ YANLIŞ
Başörtüsü ile ilişkisi olduğu söylenen Anayasa değişikliği Türkiye'nin maalesef iç gerilimleri son safhaya getirdi. Başbakanımızın İspanya'daki beyanı üzerine MHP fırsatı kaçırmadı. "İşte var mısın, varım" gibi bir şey oldu. MHP tuzak kurmak için yapmamıştır ama Türkiye açısından iyi olmadı. Türban konusunda yapılan Anayasa değişikliği yanlış olmuştur. Çünkü her karşılaştığınız sorunu Anayasa ile çözemezsiniz.
BAŞÖRTÜ ÖNCELİĞİ
Başörtüsü Türkiye için ne siyasi öncelik ne de dini bir öncelik. Dinin amacı şekil şemadan ziyade daha çok ahlak ve insani değerlerin yükseltilmesidir. Kılık kıyafetin dinin önceliği olduğu kanaatinde değilim. Buna rağmen hakikaten inancı gereği başını örtüyorsa, peruk gibi komedilerden kurtulmamız gerek. Sadece üniversiteler olmak kaydıyla bunu üniversitelerin kendi uygulamalarına bırakmak gerek.
DEVLETİN ENŞİDESİ
AKP kamuoyunda merkez sağ parti imajı yaratamadı. Alınacak tedbirleri almamız ve bu imajı değiştirmemiz lazım. Yani devletin Türkiye'ye irtica geleceği gibi birtakım endişeleri var. Bu iktidarın bazı çevrelere göre gizli gündemi var. Adım adım Türkiye'yi fırsat buldukça irticaya götürecek gibi bir düşünce var. Bunu idare etmemiz lazım. Açık söyleyeyim AKP'ye karşı bir korku var. Bu korkuyu idare etmemiz gerekir, ama edemedik. Bu korku Türkiye'yi biraz fazla ulusalcılığa itti. Eski komünistler, herşeye karşı olan sosyalistler şimdi ulusalcı oldular. Ben aynı zamanda milliyetçi bir kişiyim. Aşırı milliyetçilik ülkelerin hep başına bela olmuştur.
DİNİ REFERANS OLMAZ
Türkiye bir şeriat devleti olur mu? Hayır. Osmanlı dahi bir şeriat rejimi değildi. O zamanın tarihi şartlarına göre dini referansları da vardı, ama belirli sınıra kadar. Olmaz ama endişeler olur ve Türkiye'yi iç kavgaya götürür, sıkıntılara sürükler.
MADALYONUN TERSİ
Ben AKP'nin yanmaması ve dikkat etmesi gereken noktaları söylüyorum. Ama madalyanın diğer tarafını da söyleyeyim. Türkiye'de laiklik adına bu hassasiyeti taşıyanların da çok fazla katı bir tutum içerisinde olduğu kanaatindeyim. Ne dinden bu ülkeyi ayırabiliriz ne de Türkiye'yi dini referanslarla yönetebiliriz.
YARA BEKLİYORDUM
Kapatma davası hepimize sürpriz oldu. AKP'nin birtakım uygulamalarda hata yaptığını inkar etmiyorum. Birtakım endişeler taşıyordum, Anayasa değişikliği vesaire dolayısıyla bir taraftan yara alacağımızı düşünüyordum, ama kapatma davasının açılmasını biraz abartılı buldum.
Ülkemin yararına söylüyorum
VAHİT Erdem, dün röportajıyla ilgili şöyle dedi: "Benim söylediklerimde Başbakan'ı ve partiyi rahatsız edecek hiçbir şey yok. Kişisel beklentim olmadığını herkes bilir. Ülkemin yararına olacağını düşündüğüm için bu açıklamayı yapıyorum. Türkiye sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Bazı yanlışlar yapılıyor. Tek parti dönemi gibi hep aynı kabine üyeleriyle gitmek doğru mudur? Sözlerimin disiplinlik bir durum oluşturduğunu düşünmüyorum."
Milliyetçi 10'lu gruptan
NATO Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu Başkanı da olan Vahit Erdem, 2004'te dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün cezaevinden çıkan eski DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan ile görüşmesine karşı yayınlanan bildiriyi imzalayan AKP milletvekilleri arasında yer alıyordu. Bildiriye AKP'deki 10 milliyetçi milletvekili imza atmıştı. 22 Temmuz'un ardından bu gruptan Erdem'le birlikte 3 milletvekili Meclis'te kalabildi.