Akyazı'da 52. Başörtüsü Eylemi
Akyazı İnanç Özgürlüğü Platformu 52. Başörtüsü Özgürlük Eylemi...
Basın açıklamasının tam metni:
Bugün yurdun bir çok ilinde artık her cumartesi özgürlük günü olmuştur, zulme karşı ayağa kalkma günü olmuştur. Ancak Akyazı bir ilçe olmasına rağmen Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş ve bir ilçede her hafta devam eden bir sivil toplum etkinliği yapmayı başarmıştır.Aynı zamanda bir rekoru kırmıştır.52. haftaya ulaşmıştır bu özgürlük Nidası .Bu vesileyle kar , kış, soğuk , yağmur , çamur demeden bıkkınlık, yılgınlık demeden bu özgürlük çığlığını tam bir senedir onur dolu bir sesle sabrın, metanetin burcuna diken bu kardeşlerimizi gönülden kutluyorum.
Başörtüsüne özgürlük diyoruz .40 yıldır bu ülkede bir zulüm aracı haline gelmiş bu uygulamaya hayır diyoruz. Yasak çeşitli gerekçeler ileri sürülerek bitirilmek istenmiyor. Yasak ilk ortaya çıktığında bunun din’de yeri olmadığını eski darbeci paşamız Evren söylüyordu. Güya bir adetin dinleşmesiymiş başörtüsü. Her konuda ahkam kesmeyi seven darbeci paşamız bu konuda da engin görüşlerini serdediyordu. Ardından ilahiyatçı bazı hocalar devreye girerek “başörtüsünün Kur’anda olmadığını” devlet katından aldıkları yüksek bahşişler ve aferinler eşliğinde dillendiriyorlardı. Bu da tutmayınca “Dinimizde Başörtüsü vardır, hatta annem de başörtülüdür ama biz türban’a karşıyız” söylemi ortaya çıkıyordu. Bu söylemi ortaya atanlar Evren paşa Başörtüsünü yasaklarken Türban diye bir kelimenin hiç kimse tarafından kullanılmadığını unutuyorlardı. Yasakçıların maskesi aslında bir kez daha düşmüş oluyordu. Türban aslında eski YÖK başkanı tarafından ortaya atılmış bir formüldü ve boyunları açıkta bırakan bir örtü biçimi olması hasebiyle hiçbir zaman İslam’ın emrettiği bir örtü biçimi olmadığı herkesçe bilinen bir şekildi.Başörtülüler hiç bir zaman türban kelimesini kullanmadılar. Daha sonrada “Türban bir siyasi simgedir o yüzden karşıyız” demeye başladılar. “Neyin simgesidir” diye sorulduğunda “falanca partinin simgesidir” dediler. “Peki başörtüsü ve türban arasındaki farkı açıklar mısınız? diye sorulunca da “Efendim başörtüsü şöyle ninelerimizin örttüğü bir şekildir. Türban ise çeşitli iğnelerle oluşturulan bir üniformadır” yalanına sığındılar. Hatta bu gülünç tariflerle bilimsel anketler yaptıklarını ileri sürdüler. Bu anketler birbirinin tersi sonuçlar verince de hiç utanmadan istedikleri gibi anketleri manipüle ettiler. Ardından siyasi simge iddiasının da tutmadığını görünce yeni bir argümana sarıldılar. Mahalle baskısı....Neyi söyleyeceklerini bilmeyen bu kişilere aslında din düşmanlıklarından, İslam düşmanlıklarından bunu yaptıklarını itiraf etmelerini hatırlatıyoruz.
CHP lideri daha dün “Biz Anadolu kadınının başörtüsüne karşı değiliz, türban’a karşıyız diyordu.Şimdi ise yasa ile bulunan çene altından başörtüsünü bağlama formülüne de ateş püskürüyor.Deniz Baykal’ın hangi sözüne inanalım.Halkı kandırmak için takla atmayı, sözlerini yemeyi bırak sayın Baykal. siz ve avaneniz islam’ın sosyal hayatta görünmesini hazmedemiyorsunuz. Dine alerjik o yüzünüz her konuşmanızla apaçık ortaya çıkıyor.
Birde bilim üretmek için kurulmuş üniversitelerimizin anlı şanlı rektörleri var.Konuştukça cehaletleri ortaya çıkan, konuştukça bu topluma, bu toplumun dinine ne kadar uzak oldukları daha bir net ortaya çıkan rektörlerimiz var.Güya yasak biterse toplumsal karışıklık çıkarmış Üniversite’de çatışma çıkarmış.Yıllardır milyonlarca genç kızın gözyaşını akıtanlar, vicdansızlıkları ufacık kız çocukları karşısında devleşenler toplumu üzmekten korkuyorlarmış.Samimi olmadıkları ne kadar da belli.Daha dün Adana Kozan’da bir törende sahnede bir başörtülü çocuğu bile görmeye tahammül edemeyenler sanki onlar değil.Daha dün protokol sıralarındaki bayanlara vebalı muamelesi yapanlar onlar değil.Daha dün genç kızımızın başından başörtüsünü çekip alan o değil?Daha dün peruk takan genç kızın peruğunu saç mı peruk mu muayenesinden geçirenler onlar değil?Sizler ey yasakçılar bu toplumda savaş çıkarmayı başaramamışsanız kimse başaramaz.Toplumun temeline din düşmanlığı ekmeye çalışan siz yasakçılar bu yalanlarınıza kimse kanacak mı sanıyorsunuz?
Üniversitelerarası kurul toplanmış, koca koca adamlar “Türkiye laiktir laik kalacak” diye bağırıyorlar.Sanki yaygara, şamata ile darbe çağırmakla bir yere varacaklarını sanıyorlar.Güya başörtüsü üniversite’de serbest bırakılırsa akıl ve bilimden uzaklaşma olurmuş.Asıl sizin bu halinizin kafasını kuma gömen devekuşunun halinden farkı nedir?Halkın üstünde güç olduğunu vehmeden başörtü düşmanları haddinizi bilin.Antidemokratik güçlerin şakşakçılığını yapmaya çalışmayın.Halkı hiçbir şey anlamayan bir güruh sanmayın.İstediğiniz kadar gizleyin artık içyüzünüzü herkes görmektedir.
Hele içlerinden biri var.Prof Celal Şengör isimli bir kişi.Askeri bir yetkili ile telefonda bile konuşurken ayağa kalkan birisi.Asker ona rahat deyince oturuyormuş. “Üniversiteler doğma yeri değil akletme yeri diyor.Üniversitelerde Adem ile Havva masalına yer yok” diyerek din ile bir alakası olmadığını da ispatlıyan birisi.Sayın Şengör, bilim tabiiki sürekli araştırma içindedir.Ama bugün doğru dediğine yarın yanlış diyebilir.Böyle değişen bir anlayışı Yerleri ve gökleri yaratandan üstün görmeye çalışıyorsan asıl senin aklına şaşırmak lazım.İslam’ı , başörtüsünü geriliğin cehaletin simgesi olarak gören Şengör işte sen yasakçıların ruh halini en gerçekçi bir şekilde ortaya koyan kişisin.
Üniversitelerdeki yasağa karşı özgürlük bildirisi yayınlayan ve her türlü baskıya rağmen imzalayan akademisyenleri ise kutluyoruz, alkışlıyoruz.
Yasakçılar boşuna çırpınıyor.Bazen siyasi simge, bazen mahalle baskısı, bazen tehdit bazen hakaretler yağdırıyorlar.Ama bu batışlarını hızlandırmaktan başka bir şeye yaramıyor.Bulundukları haksızlık bataklığında ne söyleseler ne kadar çırpınsalar batışları hızlanıyor.İleri sürdükleri her iddia onları daha bir yalnızlaştırıyor.Konuştukça 80 yıldır yaptıkları zulümler ortaya çıkıyor.
Hükümet yıllardır devam eden bu zulmü yıllardır toplumsal uzlaşma veya kurumsal uzlaşmayı beklediğini iddia ederek kaldırmıyordu.Yıllardır % 90 ları bulan anket sonuçları ortada iken bekleniyordu.Ne için bekleniliyor?Zalimleri zorbaları memnun etmek için mi?Onlar şu an sadece üniversitelerde gündeme getirilen çalışma hayatında ve diğer öğrenim basamaklarında kaldırılması düşünülmeyen özgürlüğü bile hazmedemiyorlar.Çene altından bağlama formüllerinin yasalara girmesi bile başörtüsünün yıllarca nasıl bir boyunduruk altında bulunduğunu göstermiyor mu?Başörtüsüne sadece üniversitelerde getirilen bu çözüm kalıcı bir çözüm olamaz.Zaten kanuni dayanağı bulunmayan yasak kendine dayanak bulur ancak.
Biz ülkemizdeki her alandaki hukuksuzluk bitene kadar direneceğiz.Ergenekon çetesinden daha beter bir illet olan bu başörtüsü yasakçılarına rağmen direneceğiz.Ülkemizdeki her alandaki hukuksuzluğun bitmesi ile gerçek anlamda halkın mutlu olacağı bir ortam oluşacağının bilincindeyiz.Yurdun dört bir tarafında ısrarla devam eden bu özgürlük haykırışının önünde artık hiçbir engel kalmamıştır.Aba altından sopa göstermelere pabuç bırakmayız.Özgürlüğü boğmaya çalışanlar artık bu boşuna çırpınışlarını bitirmek zorundadır.
Bugün yurdun bir çok ilinde artık her cumartesi özgürlük günü olmuştur, zulme karşı ayağa kalkma günü olmuştur. Ancak Akyazı bir ilçe olmasına rağmen Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş ve bir ilçede her hafta devam eden bir sivil toplum etkinliği yapmayı başarmıştır.Aynı zamanda bir rekoru kırmıştır.52. haftaya ulaşmıştır bu özgürlük Nidası .Bu vesileyle kar , kış, soğuk , yağmur , çamur demeden bıkkınlık, yılgınlık demeden bu özgürlük çığlığını tam bir senedir onur dolu bir sesle sabrın, metanetin burcuna diken bu kardeşlerimizi gönülden kutluyorum.
Başörtüsüne özgürlük diyoruz .40 yıldır bu ülkede bir zulüm aracı haline gelmiş bu uygulamaya hayır diyoruz. Yasak çeşitli gerekçeler ileri sürülerek bitirilmek istenmiyor. Yasak ilk ortaya çıktığında bunun din’de yeri olmadığını eski darbeci paşamız Evren söylüyordu. Güya bir adetin dinleşmesiymiş başörtüsü. Her konuda ahkam kesmeyi seven darbeci paşamız bu konuda da engin görüşlerini serdediyordu. Ardından ilahiyatçı bazı hocalar devreye girerek “başörtüsünün Kur’anda olmadığını” devlet katından aldıkları yüksek bahşişler ve aferinler eşliğinde dillendiriyorlardı. Bu da tutmayınca “Dinimizde Başörtüsü vardır, hatta annem de başörtülüdür ama biz türban’a karşıyız” söylemi ortaya çıkıyordu. Bu söylemi ortaya atanlar Evren paşa Başörtüsünü yasaklarken Türban diye bir kelimenin hiç kimse tarafından kullanılmadığını unutuyorlardı. Yasakçıların maskesi aslında bir kez daha düşmüş oluyordu. Türban aslında eski YÖK başkanı tarafından ortaya atılmış bir formüldü ve boyunları açıkta bırakan bir örtü biçimi olması hasebiyle hiçbir zaman İslam’ın emrettiği bir örtü biçimi olmadığı herkesçe bilinen bir şekildi.Başörtülüler hiç bir zaman türban kelimesini kullanmadılar. Daha sonrada “Türban bir siyasi simgedir o yüzden karşıyız” demeye başladılar. “Neyin simgesidir” diye sorulduğunda “falanca partinin simgesidir” dediler. “Peki başörtüsü ve türban arasındaki farkı açıklar mısınız? diye sorulunca da “Efendim başörtüsü şöyle ninelerimizin örttüğü bir şekildir. Türban ise çeşitli iğnelerle oluşturulan bir üniformadır” yalanına sığındılar. Hatta bu gülünç tariflerle bilimsel anketler yaptıklarını ileri sürdüler. Bu anketler birbirinin tersi sonuçlar verince de hiç utanmadan istedikleri gibi anketleri manipüle ettiler. Ardından siyasi simge iddiasının da tutmadığını görünce yeni bir argümana sarıldılar. Mahalle baskısı....Neyi söyleyeceklerini bilmeyen bu kişilere aslında din düşmanlıklarından, İslam düşmanlıklarından bunu yaptıklarını itiraf etmelerini hatırlatıyoruz.
CHP lideri daha dün “Biz Anadolu kadınının başörtüsüne karşı değiliz, türban’a karşıyız diyordu.Şimdi ise yasa ile bulunan çene altından başörtüsünü bağlama formülüne de ateş püskürüyor.Deniz Baykal’ın hangi sözüne inanalım.Halkı kandırmak için takla atmayı, sözlerini yemeyi bırak sayın Baykal. siz ve avaneniz islam’ın sosyal hayatta görünmesini hazmedemiyorsunuz. Dine alerjik o yüzünüz her konuşmanızla apaçık ortaya çıkıyor.
Birde bilim üretmek için kurulmuş üniversitelerimizin anlı şanlı rektörleri var.Konuştukça cehaletleri ortaya çıkan, konuştukça bu topluma, bu toplumun dinine ne kadar uzak oldukları daha bir net ortaya çıkan rektörlerimiz var.Güya yasak biterse toplumsal karışıklık çıkarmış Üniversite’de çatışma çıkarmış.Yıllardır milyonlarca genç kızın gözyaşını akıtanlar, vicdansızlıkları ufacık kız çocukları karşısında devleşenler toplumu üzmekten korkuyorlarmış.Samimi olmadıkları ne kadar da belli.Daha dün Adana Kozan’da bir törende sahnede bir başörtülü çocuğu bile görmeye tahammül edemeyenler sanki onlar değil.Daha dün protokol sıralarındaki bayanlara vebalı muamelesi yapanlar onlar değil.Daha dün genç kızımızın başından başörtüsünü çekip alan o değil?Daha dün peruk takan genç kızın peruğunu saç mı peruk mu muayenesinden geçirenler onlar değil?Sizler ey yasakçılar bu toplumda savaş çıkarmayı başaramamışsanız kimse başaramaz.Toplumun temeline din düşmanlığı ekmeye çalışan siz yasakçılar bu yalanlarınıza kimse kanacak mı sanıyorsunuz?
Üniversitelerarası kurul toplanmış, koca koca adamlar “Türkiye laiktir laik kalacak” diye bağırıyorlar.Sanki yaygara, şamata ile darbe çağırmakla bir yere varacaklarını sanıyorlar.Güya başörtüsü üniversite’de serbest bırakılırsa akıl ve bilimden uzaklaşma olurmuş.Asıl sizin bu halinizin kafasını kuma gömen devekuşunun halinden farkı nedir?Halkın üstünde güç olduğunu vehmeden başörtü düşmanları haddinizi bilin.Antidemokratik güçlerin şakşakçılığını yapmaya çalışmayın.Halkı hiçbir şey anlamayan bir güruh sanmayın.İstediğiniz kadar gizleyin artık içyüzünüzü herkes görmektedir.
Hele içlerinden biri var.Prof Celal Şengör isimli bir kişi.Askeri bir yetkili ile telefonda bile konuşurken ayağa kalkan birisi.Asker ona rahat deyince oturuyormuş. “Üniversiteler doğma yeri değil akletme yeri diyor.Üniversitelerde Adem ile Havva masalına yer yok” diyerek din ile bir alakası olmadığını da ispatlıyan birisi.Sayın Şengör, bilim tabiiki sürekli araştırma içindedir.Ama bugün doğru dediğine yarın yanlış diyebilir.Böyle değişen bir anlayışı Yerleri ve gökleri yaratandan üstün görmeye çalışıyorsan asıl senin aklına şaşırmak lazım.İslam’ı , başörtüsünü geriliğin cehaletin simgesi olarak gören Şengör işte sen yasakçıların ruh halini en gerçekçi bir şekilde ortaya koyan kişisin.
Üniversitelerdeki yasağa karşı özgürlük bildirisi yayınlayan ve her türlü baskıya rağmen imzalayan akademisyenleri ise kutluyoruz, alkışlıyoruz.
Yasakçılar boşuna çırpınıyor.Bazen siyasi simge, bazen mahalle baskısı, bazen tehdit bazen hakaretler yağdırıyorlar.Ama bu batışlarını hızlandırmaktan başka bir şeye yaramıyor.Bulundukları haksızlık bataklığında ne söyleseler ne kadar çırpınsalar batışları hızlanıyor.İleri sürdükleri her iddia onları daha bir yalnızlaştırıyor.Konuştukça 80 yıldır yaptıkları zulümler ortaya çıkıyor.
Hükümet yıllardır devam eden bu zulmü yıllardır toplumsal uzlaşma veya kurumsal uzlaşmayı beklediğini iddia ederek kaldırmıyordu.Yıllardır % 90 ları bulan anket sonuçları ortada iken bekleniyordu.Ne için bekleniliyor?Zalimleri zorbaları memnun etmek için mi?Onlar şu an sadece üniversitelerde gündeme getirilen çalışma hayatında ve diğer öğrenim basamaklarında kaldırılması düşünülmeyen özgürlüğü bile hazmedemiyorlar.Çene altından bağlama formüllerinin yasalara girmesi bile başörtüsünün yıllarca nasıl bir boyunduruk altında bulunduğunu göstermiyor mu?Başörtüsüne sadece üniversitelerde getirilen bu çözüm kalıcı bir çözüm olamaz.Zaten kanuni dayanağı bulunmayan yasak kendine dayanak bulur ancak.
Biz ülkemizdeki her alandaki hukuksuzluk bitene kadar direneceğiz.Ergenekon çetesinden daha beter bir illet olan bu başörtüsü yasakçılarına rağmen direneceğiz.Ülkemizdeki her alandaki hukuksuzluğun bitmesi ile gerçek anlamda halkın mutlu olacağı bir ortam oluşacağının bilincindeyiz.Yurdun dört bir tarafında ısrarla devam eden bu özgürlük haykırışının önünde artık hiçbir engel kalmamıştır.Aba altından sopa göstermelere pabuç bırakmayız.Özgürlüğü boğmaya çalışanlar artık bu boşuna çırpınışlarını bitirmek zorundadır.