Ali Rıza Demircan: Ben ‘Sana Ne, Bana Ne?’ Diyemiyorum

Ali Rıza Demircan: Ben ‘Sana Ne, Bana Ne?’ Diyemiyorum

İlahiyatçı Yazar Ali Rıza Demircan, liberal özgürlük anlayışının vazettiği ‘Herkes istediğini yapsın’ mottosuna eleştiriler yöneltti.

İlahiyatçı Yazar Ali Rıza Demircan, liberal özgürlük anlayışının vazettiği ‘Herkes istediğini yapsın’ mottosuna eleştiriler yöneltti.

Demircan, ‘İsteyen şort giyer, isteyen başörtüsü takar’ söyleminin arka planda birçok sorumluluğu örselediğine dikkat çekti.

Demircan şöyle yazdı:

Niye olayları/konuları saldırı konusu yapmadan düşündürücü, şefkatli, uyarıcı, fayda sağlayıcı ve gönül alıcı bir dille birbirimizi uyarmayalım? Nemelazımcılık en büyük problemlerimizden biri değil mi? Nemelazımcılık bizi ilkel bir topluma dönüştürmüyor mu?

Mesela yolsuzluğa, uyuşturucuya, eşcinselliğe, ölçü tanımaz üryanlığa, insana ve hayvana şiddete, trafik kurallarını ihlale, çevreye zararlı atık bocalamaya, tecavüzkâr politik dile, gürültü kirliliğine, yalan haberlere, her bir bölümünde pek çok insan öldürülen televizyon dizilerine ve daha nice zararlı olup tavır konulması gereken sözlere, davranışlara, işlere ve ilişkilere karşı nema lazımcılığı benimseyerek “Sana ne kardeşim sana neee!” ni diyelim?

Yüce Rabbimizin Kur’ân-ı Kerîm’in örneğin Al-i İmran sûresindeki şu buyruğuna ne diyeceğiz?

“ İçinizden iyi ve yararlı olana davet eden, doğru ve iyi olanı emreden ve kötülüklerden sakındıran bir topluluk çıksın. İşte gerçek kurtuluşa erenler onlardır. ”(Al-i İmran 3/104)

Bu ve benzeri Kur’ânî buyruklar varken Hak karşısındaki iki yüzlüler gibi sağırlaşıp körleşecek miyiz? (Bak. Furkan 25/73)”

Yazının tamamı şöyle:

Baş Örtülüye Saldırı

Ahmet Hakan 10 Haziran tarihli Hürriyetteki yazısında İstanbul Teknik Üniversitesi araştırma görevlisi baş örtülü Neşe Nur Akkaya’nını parkta bir kediyi severken, bir erkek tarafından saldırıya uğraması sebebiyle yazdığı yazıda yine kaş yaparken göz çıkardı. Yani nemelazımcılığı savundu. Okuyalım:

“ BAŞÖRTÜLÜYLE, ŞORTLA KAFAYI BOZANLARA GELSİN

KAFAYI kıyafetle bozan tipler var.

Her iki tarafta da…

Biri başörtüsüyle kafayı bozmuştur, öbürü şortla…

Bu tiplerle mantık dairesinde konuşma yapılamaz.

Bunlar argümandan falan anlamazlar.

Ezgi Mola, bu tiplere nasıl yaklaşılmasıyla ilgili örnek olacak bir paylaşım yapmış.

Demiş ki:

“İster türbanını takar ister kısa şortuyla gezer! Sana ne kardeşim sana neee! İstediğini giyecek, istediğini takacak ve sen saygı duymayı it gibi öğreneceksin! Yeter be!!!!”

Bunu kesip cüzdanınızda saklayın. Kafayı şorta ya da başörtüye takmış bir tip gördüğünüzde açın, haykırarak okuyun. Anında uzayacaklardır. Çünkü onlar, ancak bundan anlar.”

Nemelazımcılık Belası

Tamam birbirimize saygılı olalım ve de “fili-sözlü” bir baskı oluşturmayalım. Ama niye olayları/konuları saldırı konusu yapmadan düşündürücü, şefkatli, uyarıcı, fayda sağlayıcı ve gönül alıcı bir dille birbirimizi uyarmayalım? Nemelazımcılık en büyük problemlerimizden biri değil mi? Nemelazımcılık bizi ilkel bir topluma dönüştürmüyor mu?

Mesela yolsuzluğa, uyuşturucuya, eşcinselliğe, ölçü tanımaz üryanlığa, insana ve hayvana şiddete, trafik kurallarını ihlale, çevreye zararlı atık bocalamaya, tecavüzkâr politik dile, gürültü kirliliğine, yalan haberlere, her bir bölümünde pek çok insan öldürülen televizyon dizilerine ve daha nice zararlı olup tavır konulması gereken sözlere, davranışlara, işlere ve ilişkilere karşı nema lazımcılığı benimseyerek “Sana ne kardeşim sana neee!” ni diyelim?

İmam Hatip kökenli Ahmet Hakan kardeşimiz 30 Haziran 2020 tarihli Hürriyet’te de neme lazımcılık konusunda seküler bir aydın kaleminden çıkamayacak laflar etmişti. Hatırlatalım:

“SANA NE?

İSTEYEN içki içerken fotoğraf çektirir, isteyen çektirmez… Sana ne?

İsteyen içki içerken çekilen fotoğrafta içkiyi saklar, isteyen saklamaz… Sana ne? İsteyen içmez, isteyen içer… Sana ne?

İsteyen içtiğini belli etmek istemez, isteyen ister… Sana ne? “

 O tarih te biz de şöyle yazmıştık:

“Ahmet kardeş! Seninle dil birliği yaparak ‘Sana ne’ diyelim de, Yüce Rabbimizin Kur’ân-ı Kerîm’in örneğin Al-i İmran sûresindeki şu buyruğuna ne diyeceğiz?

“ İçinizden iyi ve yararlı olana davet eden, doğru ve iyi olanı emreden ve kötülüklerden sakındıran bir topluluk çıksın. İşte gerçek kurtuluşa erenler onlardır. ”(Al-i İmran 3/104)

Bu ve benzeri Kur’ânî buyruklar varken Hak karşısındaki iki yüzlüler gibi sağırlaşıp körleşecek miyiz? (Bak. Furkan 25/73)”

***

10 haziran 2021 tarihli yazıyı yazarken birden aklıma dört buçuk yıl önceki bir yazım geldi. Sayın Metin Feyzioğlu “Sana Ne?” başlıklı bir yazı yazmıştı, ona bir gün sonrasında yazdığım 29 Aralık 2016 tarihli yazımı sunuyorum:

METİN FEYZİOĞLU KARDEŞİM BEN “SANA NE?” DEMİYORUM

Metin Feyzioğlu kardeşimin sitesinde yayınladığı ve ODATV’ nin de alıntıladığı yazısı şöyle:
“Bak kardeşim, bırak insanların yeni yıl kutlamalarına karışmayı. Sana ne? Bunca acıya, ölüme, felakete rağmen bu ülkenin insanları yeni yıla umutla sarılmaya çalışıyorsa, tebrik et onları. Sana hala kardeşim diyorum. Niye? Çünkü aynı Milletin fertleriyiz, birbirimize ihtiyacımız var. Vatandaş yılbaşını niye kutlamasın? Yeni umutları niye heyecanla karşılamasın? Zor geçen bir yıl sonunda bitti, niye demesin? Sana ne! Bi düş insanların yakasından. Vatandaş isterse kutlu doğumu da kutlar, kandili de kutlar, yılbaşını da kutlar. Yasak mı? Sana mı soracak? Sen müfettiş misin? Niye gösteriş yapıyorsun? Emin ol bu ülkenin bütün insanları askerine, polisine dua ediyor, şehitleri için ağlıyor ama umuda da sarılmak istiyor, umuda…
Ne o öyle okullara yazılar, yasaklamalar, milli manevi değerlerimize aykırıdır lafları? Yeni gelen bir yılı karşılamanın, eskisine güle güle demenin nesi milli manevi değerlerimize aykırı olsun? Konuyu saptırıyorsun. İşi başka yere çekmek istiyorsun. Farkında değil misin, milleti bölüyorsun. Milleti bıktırıyorsun. Hem bir şey daha söyleyeyim, milyonlarca insana “başkanlık sistemi geldiğinde bunlar nefes almamıza bile karışacaklar” dedirtiyorsun.
Görüyor musun ne yapıyorsun? Yapma, artık yeter. İnsanların kutlamasına karışma, umutlarına katıl, sevincini paylaş. Haydi…”

Metin Feyzioğlu Kardeşim! Ben “Sana Ne?” Demiyorum

M. Feyzioğlu Kardeşim! Seni yakından tanımadığım için İslâmî inanç ve yaşam çizgisinde birleşmiş mümin kardeşler miyiz bilmiyorum. Ama yerdeki ve göklerdeki varlıkların hizmetine sunulduğu, en güzel kıvamda ve ebedilik takdir edilerek sorumlu varlıklar şeklinde yaratılmış insanlar olduğumuz için doğuştan insan kardeşliğimiz olduğunu iyi biliyorum. Bu sebeple ben de sana kardeşim, diyorum.

Kardeşim! Senin kullandığın yöntemle ben de sana “ Sana ne kardeşim “ demeyeceğim. Çünkü özgürlük anlayışıma aykırıdır. Düşünmüşsün, ifade etme gereğini duyarak kendince uyarıda bulunmuşsun. Yazınızın özüne katılmamakla birlikte samimi beyanlarınız için müteşekkirim.
Kardeşim! İslâm’ın amaçladığı hukuki ve sosyal adalet gerçekleştirilemediği için fırsat eşitliğinin tam olarak sağlanamadığı toplumumuzda biraz da tembellikleri ve atılımsızlıkları sebebiyle insanlarımızın mustarip oldukları açıktır.

 Batı emperyalizminin açtığı yaralar da elemlerimizi artırmaktadır.
Ümitlerimizi yeşertmeye, geleceğe güvenle bakmaya ve mutlu olmaya muhtacız. Millet olarak bu durumda iken aramızdan birileri de senin gibi düşünerek insanlarımızı uyarma gereğini duyuyor ve Rabbimizin yüklediği “Hak’ka çağırma ve Batıl’lardan sakındırma ” görevini yapabilmek için şöylece çağrıda bulunuyor:

Kardeşim! Senin de kutlamalara, ümitlerini tazelemeye ve bu arada eğlenmeye ihtiyacın var. Ama gel, sen bunu İslâmî şahsiyetini zedelemeden, milli değerlerinle çelişmeden yap. Bütün şerlerin kaynağı olan alkollü içkilere yönelmeden; çevrene zarar vermeden yap. Mutluluğu başkalarının kayıpları üzerinde aramak olan kumarlara düşmeden; zinalara, haram türden mûsikilere-eğlencelere ve israflara bulaşmadan yap.
Pek çok hurafemiz var, her an yardıma gelebileceğine inandığımız Mevlanalar, İbn-i Arabiler ve Geylâniler varken bir de bunlar Noel Baba efsanesini katma, putperest ayinlerinden mülhem hindi kesme ve çam devirme ritüellerini ilave etme. Son asırlarda bilimde ve teknolojide geri kaldığımız için kültür ithali sonucu Hicri takvimimizi yitirdiğimizi ve Tanrının doğumu batıl inancına dayalı Gregoryan takvimini kullanmaya mecbur kaldığımızı bil. Geri kalmanın ve kahır çekmenin bir önemli nedeninin de taklitçilik olduğunu unutma.
Ümitlen ve eğlen ama bunu 31 Aralık gecesine şartlanmadan ve meşru ölçülerimizden sapmadan yap.”
İşte Böyle M.Feyzioğlu Karadeşim, milyonlarımız içinde toplumsal sorunlarımızla dertlenen çok az insanımız kaldı. Bu sebeple “sana ne” demeyelim. Duyarlılıklarımız sebebiyle birbirimizi tebrik de edelim. Ama bunu birbirimizi kırmadan, birlikteliğimize gölge düşürmeden yapalım.