Aliyev Rejiminin 'Cezayir' Tezgâhı

Aliyev Rejiminin 'Cezayir' Tezgâhı

Müslümanlara Cezayir ve Özbekistan'dakine benzer bir tezgâh Azerbaycan’da uygulanıyor...

Hakan Albayrak-Yeni Şafak

Azerbaycan muhalefetinin 1 numaralı lideri olan Müsavat Partisi Genel Başkanı İsa Kamber'le parti idarehanesindeki makam odasında Aliyev iktidarının dine/dindarlara baskısını konuşuyoruz.

“Ezanda hoparlör yasağı ve başörtüsü düşmanlığı gibi meseleler nereden çıktı?” diye soruyorum.

“Aliyev iktidarının niyeti dindarları kışkırtmak” diye cevap veriyor.

Ezanı susturmanın, başörtüsüyle uğraşmanın, sokaklarda dindar insanların sakallarını kesmenin ancak provokasyonla izah edilebileceğini söylüyor.

Cezayir ve Özbekistan'dakine benzer bir tezgâhın kurulmakta olduğuna dikkat çekiyor.

Bu ülkelerdeki rejimlerin dindar insanları “İslam radikalisti” diye yaftalayarak ezdiğini, yapılan zulümlerin binlerce dindar insanı ayaklanmaya sevk ettiğini, sonuçta ortaya gerçekten “İslam radikalizmi” gibi bir manzaranın çıktığını ve sözkonusu rejimlerin o manzara sayesinde Batı'nın desteğini garanti altına aldıklarını hatırlatıyor.

Seçimlere hile karıştırmak ve gazetecileri siyasi kimlikleri yüzünden hapse tıkmak gibi anti-demokratik uygulamaları yüzünden Batı'nın eleştirileri oklarına hedef olan Aliyev iktidarının, “İslam radikalizmi” efsanesini kullanarak Batı'yı 'yola getirmeye' çalıştığını ifade ediyor.

Peki, Azerbaycan toplumunda dindarlık böyle büyük bir oyunda kullanılabilecek kadar yaygınlaştı mı?

Ne zaman ve nasıl?

İsa Kamber anlatıyor:

“Sovyet döneminde koca Bakü'de sadece iki mescit vardı. Halk Cephesi hareketi ortaya çıkınca, Sovyet idaresinin depo olarak yahut başka amaçlarla kullandığı mescitler halk tarafından asıllarına döndürüldü ve yeni camiler yapılmaya başladı. Eskiden yasak olan dini neşriyat da başladı. Bu arada birçok gencimiz dini tahsil için yurt dışına gitti. Onların Azerbaycan'a taşıdığı dini birikim kısa sürede yayıldı. Hülasa, dini bir canlanma oldu. Demokrasi devam etseydi bu çok güzel bir gelişme olacaktı.”

Kamber, anti-demokratik rejimin bekası için dindarlık cereyanını manipüle etmeye çalışan iktidarı eleştirirken, bazı dini grupların faaliyetleriyle ilgili endişelerini de dile getiriyor:

“Bizde Şii-Sünni ayrımı sadece şaka yollu yapılır. Ne yazık ki Azerbaycan'a dışarıdan gelen bazı gruplar, Şiilerle Sünniler arasında fitne tohumları ekmeye çalışıyor.”

***

İsa Kamber'le Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini de konuşuyoruz.

Bakü-Ceyhan boru hattı ve Bakü-Kars demiryolu projelerinin hayata geçmesinden büyük mutluluk duymakla beraber, bunlardan çok daha fazlasına ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

Her şeyden önce; siyasetten ticarete, kültürden iktisada, eğitimden askeriyeye kadar her alanda ortak bir 'gelecek projeksiyonu'nun ortaya konulması gerektiğini belirtiyor.

Diyor ki:

“Çin, önümüzdeki 1000 yıl için strateji belirliyormuş. Biz de Türkiye-Azerbaycan ilişkileri için uzun vadeli planlamalar yapmalıyız. Hiç değilse önümüzdeki 20 yıl için dört başı mamur bir perspektif geliştirmeliyiz. Türkiye'nin son yıllardaki dış politika açılımlarını heyecanla izliyorum. Prof. Ahmet Davutoğlu'nun hayranlık uyandıran Stratejik Derinlik'ini okuyunca, yeni Türk dış politikasının bu kitaba dayandığını fark ettim. Demek ki Sayın Davutoğlu Stratejik Derinlik'in yeni baskısında Azerbaycan'la ilgili bölümü genişletse, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde gelişme yaşanacak.”

Şahsen tanışmaktan onur duyduğunu söylediği Ahmet Davutoğlu Hoca'ya yürekten bir selam gönderiyor İsa Kamber…


NOT: Azerbaycan muhalefetinin önemli simalarından Penah Hüseynov'la görüşmemizi gelecek yazıda anlatacağım inşallah.