İbrahim Karagül
Altmış yılın trajedisi değişmeyen şarkılar
60 yıl önce, 14 Mayıs'ta yaşanan büyük bir trajedi, Kahire'de Marcel Khalife'nin udu ve şarkılarıyla anılırken, Avrupalı sivil toplum kuruluşları "Gazze'de ablukaya son" kampanyası başlatırken, İsrail altmış yıl sonra bile öldürmeye devam ediyordu.
En Nakba (Büyük Felaket) olarak bilinen, 530 köy ve kasabanın zorla boşaltıldığı, 700 bini aşkın Filistinli'in sürgün hayatının başlangıcı olan, daha sonra 200 bin kişinin daha evlerini terk etmesine sebep olan trajedi, altmış yıldır her gün yaşanıyor. Milyonlarca sürgün, yüzlerce-binlerce ölüm, acının ve çaresizliğin her türlüsü, sözün tükenişi.
Altmış yılın özeti bu. Altmış yıldır dünya derin değişimler yaşarken, o topraklarda, o insanların dünyasında hiçbir şey değişmedi. Gündelik yaşam, geleceğe bakış, konuşulan cümleler, söylenen şarkılar hiç değişmedi.
Onlar üzerinden zengin oldular. Onlar üzerinden güç kazandılar. Onlar üzerinden barış ödülleri aldılar. Onlar üzerinden iktidar elde ettiler. Onlar üzerinden dünya liderleri oldular. Onlar üzerinden devletler kurdular. Hep umutlandırıldılar, hep aldatıldılar. Ama onların daracık sokaklarında kan, zoraki kurulmuş evlerinde dram ve ağıttan başka bir şey olmadı.
"Bizler, 'Gazze'de Ablukaya Son Avrupa Kampanyası'nın üyeleri olarak Nakba'nın yıl dönümünde, Filistinlilerin, 60 yıllık apartheid, etnik temizlik, cinayet, toprak ve kaynak yağmasına karşı verdikleri kendi kaderini tayin hakkı, insan hakları ve tazminat mücadelesine olan bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz. Bu bağışlanamaz gaddarlık 1.4 milyon Filistinlinin, Gazze'de süren, onlara itaati ve köleliği dayatmak üzere açlıktan öldürmek amacıyla tasarlanmış olan ablukayla birlikte yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Bu, hükümetlerimiz tarafından aktif olarak desteklenmekte olan ve onları utanca boğan bir ablukadır.
Bugün içinde yaşadığımız dünya barbarlığın güçleriyle, insanlığın gelişmesi adına bu barbarlığa karşı direnen güçler arasındaki mücadele tarafından tanımlanan bir dünyadır. Söz konusu barbarlık, Washington'dan kaynaklanmakta ve başlıca müttefikleri AB ve İsrail ile birlikte dünyamızı bir serbest piyasa çölüne dönüştürmeyi amaçlayan ABD hakim eliti tarafından yürütülmektedir"
Bu ifadeler kullanılıyor kampanya açıklamasında. Ama biz biliyoruz ki, gücü ve imkanı ellerinde tutanlar bu sesi duymayacak, bu cümleleri okumayacak. "Ortadoğu'dan Barış Masalları"nı on yıllardır dinlediğimiz gibi dinlemeye devam edeceğiz.
Büyük Felaket'in yıldönümünde, dünyaya bu çağrılar yapılırken İsrail Gazze'de hala öldürüyordu. Altısı çocuk, biri kameraman, yirmi kişi bir saldırıda ölüyordu. Bir kameraman füzeyle havaya uçurulurken, kalabalık sokaklar hava saldırılarına hedef oluyordu.
Bütün bunlara rağmen, biz yine de biliyoruz ki, bugün güçlü görünenler yarın kaybedecek. Bugün Bağdat'ı Moğollardan çok daha beter şekilde harabeye çevirenler Bağdat'a yenilecek. O Bağdat ki, nice imparatorlukları tarihe gömdü. Bu topraklar ki, nice yenilmezleri tarih sahnesinden sildi. Yine aynısı olacak"
Toplu mezardan çıkan gelinlik!
Saddam Hüseyin idam edildi. Toplu mezarlar, Halepçe katliamı, Şiilere yönelik katliamlar Irak'ın zalim liderine kötü bir son hazırladı. İşgalden hemen sonra birer birer toplu mezarlar ortaya çıkarıldı.
Ama tuhaf şeyler de var. Son dönemlerde tespit edilen toplu mezarlar... Bunlar Saddam döneminde öldürülenlere ait değil. Bu mezarlardan ABD işgalinden sonra öldürülenlerin cesetleri çıkıyor. Iraklılar bunlara "Bush'un toplu mezarları" diyor.
İnsan Hakları aktivisti ve Parlamento üyesi Haris el Ubeydi, çok sayıda toplu mezar bulunduğunu, bu mezarların işgalden sonra oluştuğunu söylüyor. Söz konusu toplu mezarlarda yüzlerce ceset var. Mahmudiye bölgesindeki sadece bir toplu mezarda seksen ceset bulundu. İçlerinde kadın, çocuk, yaşlı olanlar var. Bir tane de üzerinde hala gelinliği bulunan bir ceset! Hepsi işgal sonrasına ait.
Kimse bunlardan söz etmiyor. Neden acaba? Sadece Mahmudiye'de üniformalı askerler tarafından evlerinden alıp götürülen dört bin kişi var. Bu dört bin kişi hangi toplu mezarda olabilir?
Anlamayanlara küçük bir not!
Darfur" Sudan'ın soykırımla suçlandığı bölge. ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nden soykırım kararı çıkartmasına neden olan, binlerce kişinin hayatını kaybettiği bölge. Sudan" Yeni petrol ülkesi. Petrol şirketlerinin kıyasıya yarıştığı yeni zenginlik alanı.
Darfur'u Sudan'dan ayırmak için mücadele eden "Adalet ve Eşitlik Hareketi"nin başındaki isim Eltahir Abdam Eflaki bakın ne diyor: "Çinli petrol şirketlerinin bölgeden gitmesini istiyoruz. Yerine Batılı şirketler gelsin. Aksi takdirde yeni saldırılara başlayacağız."
Darfur krizinin sebebi için belki bir ipucu verebilir. Örgütleri kimin destekliyor olabileceğine ilişkin" Kendi kaynaklarımız için ölmeye devam edeceğiz. Bu kadar aptal olmayı sürdürdükçe..
Yeni Şafak