İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Ama biz bunlardan fazlasını biliyorduk!

"ABD Pakistan'ı nükleer sırlarını vermeye zorluyormuş. Muhtemel bir krizde nükleer silahların korunması için gizlice görüşmeler yapılıyormuş. Olağanüstü koşullarda özel eğitimli ABD birliklerinin Pakistan'ın nükleer silahlarını korumak için devreye girmesi üzerinde müzakere yapılıyormuş. Pakistan yönetimi, nükleer cephanelikleriyle ilgili "savaş başlıklarının sayısı, bazılarının yeri ile komuta kontrol sistemine ilişkin bilgiler" vermiş. Amerikan karşıtlığının çok yüksek olması nedeniyle pazarlıklar büyük gizlilik içinde yürütülüyormuş. Çünkü Pakistan halkı, "ABD'nin Pakistan'ı anarşiye sürüklemek istediğine ve bahane olarak da 'Pakistan nükleer silahlarının güvenliğini sağlayamıyor' gerekçesini kullandığına" inanıyormuş. ABD'li gazeteci Seymour Hersh, The New Yorker'da böyle yazmış. Ne zaman? Daha yeni. Bunlar yeni bilgi yani!

Dünya, birkaç yıldır hızla istikrarsızlığa sürüklenen, iç çatışmaya doğru giden, Afganistan'dan beter hale getirilen, siyasi suikast ve terörün alabildiğine yükseldiği Pakistan'da olanları; ABD'nin terörle mücadelesi, Pakistan yönetiminin radikal unsurlarla savaşı olarak biliyor. Hiçbir kural tanımayan gözü dönmüş adamlar, intihar bombacıları hem Pakistan'ı hem dünyayı kana bulamak istiyorlar!

Oysa bu köşeyi izleyenler, bu ülkede neler tezgahlandığına dair, Seymour Hersh'ün yazdıklarından çok daha fazla bilgiye sahip. Hem de bu bilgileri çoğu kimseden önce öğrendi. O korkunç saldırıların, insansız hava araçlarıyla yapılan katliamların, düğün konvoylarına/okullara yönelik bombalamaların, gizli askeri üslerden kalkıp aynı ülkenin insanlarına yönelik hava saldırılarının arkasındaki dehşet senaryosunu 2007'den beri burada aktarıyoruz.

Bir ülkenin yavaş yavaş parçalanmasına, nükleer silahları İsrail için tehdit görüldüğü için intihara sürüklenmesine ilişkin gerçekleri, Seymour Hersh'ün aktardıklarından fazlasını bir kez daha hatırlayalım. Bu cümleler 13 Kasım 2007'den"

Pakistan eski devlet başkanı Müşerref Müşerref, 3 Kasım'da olağanüstü hal ilan etti. 2 Kasım'da ABD'li bir istihbarat şirketi, "nükleer silahların İslamcıların ya da ordu içindeki şahin grubun eline geçmeyeceğini" açıkladı. Yani bir gün önce. İstihbarat şirketinin Ortadoğu uzmanının The Washington Post gazetesine yaptığı açıklama, aslında krizin gerçek sebebinin ne olduğunu ortaya koyuyordu. Bu da nükleer silahların kontrolünün kimde olacağı meselesiydi. Uzmanın sözlerine göre, Pakistan ordusu bu silahları kontrol etmek için bir Stratejik Planlama Dairesi kurmuş, başına da üç yıldızlı bir general koymuştu. Açıklama, ABD yönetimini rahatlatmayı, Pakistan'ın nükleer silahlarının kontrolüne ilişkin kaygılarını gidermeyi amaçlıyordu.

Bir gün sonra Pakistan karıştı, Müşerref her şeye el koydu. Anayasa askıya alındı, seçimler ertelendi, sokak gösterileri başladı, gösteriler sert biçimde bastırıldı ve muhalefet Pakistan'ın parçalanabileceğini açıkladı.

On gün sonra, 12 Kasım'da yine Washington Post'ta AFP kaynaklı bir haber daha yayınlandı. ABD'nin, Pakistan nükleer silahlarını korumak için gizli bir planı olduğuna ilişkin rapordan söz ediliyordu. Washington'ın en büyük sorunu, bu silahların nerelerde konuşlandığını tam olarak bilememekmiş! Hazırlık çerçevesinde ABD'nin silahların kontrolünü ele almayı planladığı, iyimser senaryoya göre Pakistan ordusunun ABD'ye destek vereceği iddia ediliyordu. Kötümser senaryo ise şöyleydi: "Müşerref kontrolü kaybedecek. Siyasi kriz derinleşecek. ABD karşıtı güçler nükleer kontrolü ele geçirecek. Ve bu bir iki yıl içinde gerçekleşebilecek."

Son durum şu: Washington, önümüzdeki yıl Pakistan'daki askeri gücünü artırmaya karar verdi. Öyle askeri üsler kurmakla kalmayacak, bizzat askeri operasyonlar yapacak. Hem nükleer silahları koruyacak hem de ABD karşıtı güçlerle çatışacak. Yani ABD Afganistan operasyonunun bir başka şeklini Pakistan'da başlatacak. Tabi ki bu bir iç savaşa yol açacak. (Bütün bunlar üç yıldır yaşanmıyor mu?) Tahminen 65 nükleer başlığa sahip olduğu söylenen Pakistan'ın bu gücü, Batı için gerçek anlamda bir tehdit olarak algılanıyor ve denetim altında tutulmasına çalışılıyor.

Aynı yıl. 2007'nin sona ermesine dört gün kala meydanda şok edici bir suikast gerçekleşti. Ülkenin en önemli siyasi liderlerinden Benazir Butto öldürüldü. Senaryo uygulanıyordu"

Pakistan yönetimi, Butto'nun öldürülmesinden sonra, nükleer silahları korumak amacıyla ABD özel birliklerinin Pakistan'a gireceğine ilişkin iddiaları yalanladı. Dışişleri Sözcüsü Muhammed Sadık, suikastten sonra Pakistan'da konuşulmaya başlanan iddianın, halkı ayaklandırmayı hedeflediğini duyurdu. Ancak burada bir tuhaflık var. Söz konusu iddia 2 Kasım'da, yani iki ay önce ABD basınında duyuruldu. Ardından konuyla ilgili gelişmeler aktarıldı. Suikastten bir hafta önce, ABD özel birliklerinin Pakistan'a yerleştirilmesi konusunda anlaşma sağlandığı bildirildi.

Gelişmeler tam da, söz konusu senaryoya uygun biçimde gelişti. Barack Obama yönetime geldikten sonra bile. Nükleer gücü olan bir ülke, terör üzerinden köşeye sıkıştırılıyor ve bizler izliyoruz. Bir ülkenin imhasına tanık oluyoruz

Bu yazı toplam 2369 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar