Abdurrahman Dilipak
Amaaan aman!
Derin Gerçekler
Millet zannediyor ki; başlarında kendi istedikleri biri olursa, dertleri bitecek.
Haber veriyorum: Başınıza babanız peygamber olsa gelse, (Haşa ki, hatemünnebi’den sonra gelecek olan peygamber yok) siz kendinizi değiştirmedikçe, sizin hakkınızdaki hüküm değişmeyecek. Allah (cc) bizleri, “mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir”.
Her kişinin, toplumun bir kaderi, bir rızgı ve bir eceli vardır.
İnsanlar ve devletler de, iyi olsun, kötü olsun, insan gibi doğar, büyük ve ölürler.
Ezeli ve ebedi olan yalnız Allah'tır. Ebed iddiasında bulunanların sonu acele gelir ve sonu hüsrandır.
Hiç kimsenin, hiçbir gücün, haşa, Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl, yetmeyen parasına para yetirmesi sözkonusu değildir.
Ve peygamberler dahil, göklerinin ordularının komutası, ya da göklerin hazinelerinin anahtarı hiç kimsenin elinde değildir.
Bunları size vadedenler yalan söylüyorlar.
“Stratejik eylem planları” ile Tanrıyı kündeye getirmeye çalışan Yahudi aklı gibi bir akıldan başka bir şey değildir.
Biz Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmakla emrolunduk.
Bismillah-Bismihi Teala derken, O'nun adı ve rızası yanında O'nun adına O'nun rızasının gereğini yerine getirmiş oluruz. Zira, Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister. Eğer birilerini vazgeçilmez görüyor ve ondan medet umuyorsanız onu İlah ve Rab edinmişsinizdir demektir.
Bize din ve devlet ya da her hangi bir güç ve otoriteyi İlah ve Rab edinmemiz yasaklanmadı mı?
Bakın, hani onlar size bir şey söylüyorlar, sizden bir şey istiyorlar da siz o şey üzerinde düşünmeden o şeyi kabul ya da retdetmiyor musunuz, böyle yaparsanız, onları İdol/Put, İlah ve Rab edinmiş olursunuz.
Aklınızı kiraya vermeyeceksiniz. Unutmayın ki Hakikat’la bağını kopartış akıl, Şeytan’ın, Nefsin esiridir. Tek başına akıl, hakikat’ın kaynağı ve ölçüsü değildir.
“Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeylerde Hayır olabilir. Biz bilmeyiz, Allah bilir”
Zamane tanrılarının elinde oyuncak olmak istemiyorsanız, onlardan uzaklaşın ve Allah’a sığının.
Onlara “LA” deyin. “La İlahe” deyin. “Benim Rabbim Allah” deyin.
Yine seçim var, yine yönetici seçilecek.
Siz Allah’ın rızasına gözetin.
Aday olan adama bakın. Geçmişini, ne vadettiğini, sözlerini gözden geçirin. Sakın onlar size duymak istediklerinizi söyleyip, yapacaklarını gizleyip onu “uluslararası sistemin ajanları ile” müzakere ediyor olmasın. Onların taşeronu olmasın. Adnan Oktar'ı hatırlayın. F. Gülen’i hatırlayın, Captagon tüccarı Tarikat şeyhini hatırlayın. Münafık Münkirden daha tehlikelidir. “Islah edicileriz” deyip, “bozgunculuk yapanların” peşine düşmeyin, yoksa siz de onların suç ortağı olursunuz. Çünkü onlar kendi adına ve sizin adınıza yapacaktır, ne yapacaksa, iyi de olsa kötü de.
Bakın, biz kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek.. Allah’ın sizin hakkınızdaki hükmünü öğrenmek istiyorsanız, Kur’an aynasında kendinize bakın, sizi neyle meşgul ettiğine bakın, o zaman anlarsınız.
İktidar aynadaki görüntüdür. Aynadaki görüntü gerçeği yansıtmıyorsa, o başka bir hiledir.
O kurgulanmış bir sanal gerçekliktir. Aynadaki görüntü sizseniz değişmesi gereken aynadaki görüntü değil, sizsiniz siz!
Hesap sormayacaksanız, soramayacaksanız, birinin peşine düşüp gitmeyin.
Vekalet verdiğiniz adam vekaletine uygun davranmayınca susuyor musunuz?
Ben vekilini baştacı eden müvekkil görmedim, siyaset sahnesindeki Ali Cengiz oyunları dışında. Ve unutmayın ki siz “asıl”sınız ve aslınız “asil” değilse, ben ne diyebilirim ki. Yoksa siz hazine yağmasını, kamu malını, yetim hakkını gözetmeyen, bu işleri iyi bilen, haram-helal demeyen, rüşvet torpile evet diyen, adam kayıran birinin peşine düşüp onun yağmasına ortak olmak isteyenlerden misiniz? Bunu sormak gerek o tip adamların peşine düşüp amigoluk yapanlar, trollük yapanlara. Bize denmedi mi, adil şahidler olacaksınız, ölçü-tartı, hesabta yalan söylemeyeceksiniz, bir kavme olan düşmanlığınız bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek.
İstanbul sözleşmesini, Lanzaroteyi, 5G’yi, GENDER’i, Toplumsal Cinsiyeti, İklim komplosunu, “Karbon ayak izi” yalanına sahip çıkanları, TransHumanizmi savunanlara oy vermeyin. Yoksa onları yakacak ateş sizi de yakar.
Şu beş şartta pazarlık yok. Ehveni şer gördüklerinize oy verirken bile onları savunmayacaksınız. Yaptığınız iş KERHEN yapılan bir iştir. Yaptığınız iş TAKİYE’dir. Bu fıkhi konuyu istimal ederken ayağınız ve gönlünüz, aklınız onlara kayarsa sonra bir bakmışsınız, siz de onlardan olmuşsunuz. Eğer buna dikkat etmezseniz, onları yakacak ateş size de dokunur.
Bu 5 şey: Mal, can, namus, akıl ve inanç, nesil-Fıtratın korunmasıdır.
Buna giden yollar ise 10 emirle korunur ya da aşılır. Haddi aşanlardan olmayın, Cahillerden ve zalimlerden olmayın, çünkü Allah cahiller ve zalimler topluluğuna yardım etmez.
Haksızlıklar karşısında susanlardan. Olmayalım. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana olun, zalime karşı, zalim babanızda olsa, mazlum düşmanınız da olsa. Yoksa siz de zalimlerden olursunuz. Şeytanın hizbinden olursunuz. Siz de ırkçılık yapmış olursunuz. Unutmayın, ilk haram, ilk günah, ilk lanet ırkçılığadır ve ilk ırkçı Şeytandır. Irkçılık sadece ırkla sınırlı değildir. Her “….cılık”ın sonu oraya çıkar. O her ne ise.. Ve sakınalım da şeytan bizi Allah’la aldatmasın!
“Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil
Ehl-i dildir deyemem sinesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil”
Amaan aman!
Gönül ehli anlamıştır derdimi!
Sinesi saf olmayana ise zaten söyleyecek sözüm yok, onlara söylesen de bir söylemesen de!
Erken başlayan seçim tartışmalarına bakınca efkar bastı da, sizinle fikirlerimi paylaşayım istedim.
Bilirim: Kederler paylaşıldıkça azalır, mutluluk paylaşıldıkça çoğalır. Paylaşmak istedim.
Selam ve dua ile.