Amerikan Destekli Darbe Girişiminin 5. Yılı
15 Temmuz 2016 tarihinde Amerika ve Suudi Arabistan’ın desteğini alarak darbe girişiminde bulunan FETÖ’cü askerler, 251 vatandaşımızı hunharca katletti, binlercesini de yaraladı.
15 Temmuz 2016 tarihinde Amerika ve Suudi Arabistan’ın desteğini alarak darbe girişiminde bulunan FETÖ’cü askerler, 251 vatandaşımızı hunharca katletti, binlercesini de yaraladı.
Türkiye tarihinde bir kırılma noktası olan darbe girişimi, ABD-İsrail-Suud ekseninin bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etme girişiminin bir parçası olarak kayda geçti.
İçeride bu zalim güruha paravanlık yapan FETÖ’cüler, 1980’li yıllardan beri Türkiye’de yükselişe geçen bilinçli, devrimci Müslümanlığın önüne geçmek için dışarıdan fonlanan, büyütülen bir hareket olma özelliğini taşıyordu. FETÖ’cülerin bu özelliği kimilerince 2010’dan sonra keşfedildi.
Halbuki geriye dönüp baktığımızda, Fethullah Gülen, bu kimliği ifşa edecek beyanatlar vermekten, adımlar atmaktan hiçbir zaman geri durmadı. 28 Şubat zamanında Müslüman grupları darbecilere ispiyonlayan, başörtüsü direnişini kırmak için ‘Başörtüsü füruattır’ diyen bir zihniyeti temsil ediyordu Fethullah Gülen…
Gülen, mensuplarına suya, sabuna dokunmayan ılımlı bir İslam anlayışı enjekte ederek İslam’ın toplumsal ve siyasal bir model olarak öne çıkmasını engellemeyi görev addeden NATO’nun Yeşil Kuşak Projesi’ne de canı gönülden bekçilik yapıyordu.
Gülen’in ne hikmetse en fazla nefret ettiği İran ve Erbakan’dı. NATO’nun ABD çıkarları doğrultusunda İran’ı kuşatmasına karşın, Gülen, mezhepçiliği yaygınlaştırarak ‘Cennetin yolu İran’dan geçse ben kenarından bir yol var mı diye sorarım’ ifadeleriyle tanınmıştı. Erbakan Hoca’nın ‘şuurlu Müslüman’lar yetiştirmek için kurduğu Milli Görüş Hareketi’nin önünü kesmek için her türlü dalavereye imza attı.
Aynı Gülen, Siyonist İsrail rejimi Filistin’i bombalarken, Hamas’ın misilleme yapmasını ‘İsrailli çocuklara üzülüyorum’ sözleriyle yorumlamıştı.
Kısacası Gülen, son 3-5 senenin değil, son 40 senenin NATO-ABD projesiydi. Bizim bütün uyarılarımıza rağmen, bir dönem ‘Hocaefendi’ muamelesi gören Gülen’in maskesi ancak 15 Temmuz 2016’da halkımızın kanına girdiğinde düşebildi.