Ankara'da 123. Başörtüsü Eylemi (FOTO)
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu İnanca Saygı ve Başörtüsüne Özgürlük İçin gerçekleştirdiği eylemlerin 123. haftasını gerçekleştirdi.
Bu haftaki açıklamaya Anayasa mahkemesinin verdiği karar damgasını vurdu.
Eyleme Ankara İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, Mazlumder MYK Üyeleri ve Ankara Şube Yöneticileri, Memur Sen Ankara İl Örgütü, Çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi ve vatandaş katıldı.
Basın açıklaması öncesi Prof.Hayri Kırbaşoğlu ve Mazlumder Ankara Şube Başkanı Ümit Mert ve GYK Üyesi Ahmet Faruk Ünsal birer konuşma yaptılar.
Konuşmalarda 123 haftadır verilen mücadeleye değinilerek yapılalan mücadelenin halılığı vurgulandı.
Platform adına Basın Açıklamasını Öğretmensen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi okudu.
Basın Açıklamasının tam metni:
HUKUK EŞİTTİR ADALET DEĞİLDİR. BAZEN HUKUK ZORBALIKTIR
Anayasa mahkemesi aldığı kararla ülkedeki kamplaşmayı daha da derinleştirmiştir. Resmi ideoloji, laiklik ve inkılâp kanunlarını, İslam'a ve değerlerine karşı konumlandırmışlardır.
Özgürlüklerin, hoşgörünün ve yasaksız bir Türkiye'nin birbirini dinleyen ve anlayan bir toplum olma yönünde siyaseti, toplumu da rahatlatacağı aşikârken, Anayasa Mahkemesi almış olduğu kararla tercihini çatışmadan ve kargaşadan yana kullandı.
Hukuk bir kez daha resmi ideolojiyi her türlü insan hakkının ve özgürlüklerin üzerinde görmüştür. Anlaşılıyor ki yüksek yargıçlar ülkenin barış içinde, özgürce yaşanılabilir olması yönünde bir sorumluluk duymuyorlar.
Anayasa mahkemesi verdiği kararla resmi ideolojinin ve azınlığın sözcüsü olduğunu ortaya koymuştur. Darbecilik maalesef şekil değiştirerek devam etmektedir. Artık darbe hukuk eliyle yapılmaktadır.
Anayasa mahkemesi laikliği; her türlü inanç özgürlüğünün karşısına koymuştur. Bu karar dine karşı din karşıtlığını doğuracaktır.
Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk; yargı yetkisinin "Türk milleti adına" kullanıldığı ifadesini "büyük bir yalan" olarak nitelendirmişti ki bu yalan bir kez daha doğrulanmış oldu.
Öz olarak Hitler Almanya'sı ve Mussoline İtalya'sından farksız bir zihniyetle hazırlanmış 12 Eylül anayasası ve kurumlarının darbe bağımlılığını, özgürlük ve insan hakları karşıtlığının bir ifadesi olmuştur bu karar.
Güya Anayasayı korumakla görevli bir kurum Anayasayı da çiğneyerek karar vermiştir. Anayasa madde değişikliklerini yalnızca şekil yönünden inceleme yetkisi olan mahkeme, yetkisini aşıp içerik yönünden inceleme yapmıştır. Bu karar gayri meşrudur.
Resmi ideoloji ve yandaşlarının kendi anayasalarına uymak gibi bir sorumluluk içinde olmadıkları, hukuk, millet iradesi, seçim, meclis gibi kavramların zihinlerinde bir değerlerinin olmadığı gerçeği ortaya çıkmıştır.
Resmi ideoloji yandaşları kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için gerektiğinde Anayasayı, postallı darbelerle ve gerektiğinde cübbeli darbelerle nasıl askıya aldıklarını ve yok saydıklarını kendilerini milletin ve meclisin efendisi saydıklarını bir kez daha milletçe görmüş olduk.
Millet adına karar verenlerin milleti ve milletin tercihlerini yok sayması mümkün değildir. Bu karar yargının milleti yok sayması ve millete kendi ideolojik tercihini dayatmasından başka bir şey değildir.
Bu karar ülkedeki başörtüsü sorununu bitirmeyecektir. Aksine daha da ayrışan kamplarda derin bir çatışma alınana dönüşecektir.
Jakoben laikçilik taraftarı 9 kişi biz böyle karar verdik diye; yaratılışın gayesini, dünyadaki hayatlarını, Allahın istediği şekilde kulluk bilinci içinde tamamlamak olduğunu düşünen insanların bu inançlarından vazgeçeceklerini mi sanıyorlar!
Özgürlükler, insan hakları ve özgürlükçü bir demokrasi yönünde ülkenin yol almasının önündeki en büyük engellerden birinin yargı olduğu ve yargının anti özgürlükçü bir tutum içinde bulunduğu kararla sabitlenmiştir.
Toplum vicdanı bu karara saygı duymayacaktır. Ülkeyi kargaşaya sürükleyecek bir kararın altına imza atan yargı milletin vicdanında tüm meşrutiyetini kaybetmiştir.
Bu karar siyasidir. Bu karar ideolojiktir. Bu karar inanç özgürlüğünün karşısındadır. Bu karar insan haklarının karşısındadır. Bu karar milleti yok saymıştır.
Bizde bu kararı ve hukuku kendi ideolojileri için baskı ve dayatma aracı olarak kullanan yargıçları yok sayıyoruz.
Bu karara ve karar vericilere asla saygı duymuyoruz ve saygı duymayacağız. Bu karara saygı duymak hukuksuzluğa ve darbeciliğe saygı duymaktır.
Ülkede özgürlüklerin önünün açılması için yargı reformu kaçınılmaz olmuştur. İktidara düşen; Anayasayı ihlal edip bir skandala imza atan ve hukuku darbe malzemesi yapıp görevini kötüye kullanan yargıçlar hakkında gereğini yapmaktır.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
Öğretmensen Genel Başkanı
Yusuf TANRIVERDİ