Ankara'da 246. Başörtüsü Eylemi(FOTO)
Son günlerde başörtüsü sorununun siyasilerin gündemini birden bire işgal etmesi, yoğun bir şekilde konu ile alâkalı beyânatlar...
Son günlerde başörtüsü sorununun siyasilerin gündemini birden bire işgal etmesi, yoğun bir şekilde konu ile alâkalı beyânatlar verilmesi bizleri hem mutlu ediyor, hem de kaygılandırıyor. Konuyu, ciddi bir şekilde yakinen takip eden platformumuz, sorunun gündeme taşınması üzerinde de aynı hassasiyeti göstermektedir.
Başörtüsü sorununun halledilmesi ile ilgili, şimdiye kadar ciddi bir adımın atılmadığını görüyoruz. 1968 yılında, Ankara İlâhiyat Fakültesi'nde başlayan ve günümüze kadar gelen bu sorun; halledilmek, çözüme kavuşturulmak şöyle dursun, daha da karmaşık bir sorun yumağı haline getiriliyor.
Hem öğrenciler başörtülü olarak okula girebilir deniliyor, hem de okulun dışına çıkarılmaları hâlinde YÖK'e başvurup, haklarını aramaları isteniyor.
Eğer, kız çocuklarının okullarına girmelerinin hukuken hiçbir engeli yoksa, bu neden bir genelge ile tüm Fakültelere bildirilmiyor? Rektörlüğün başörtülü kız öğrencileri okula almamaları, velevki kılık kıyafet yönetmeliği bahanesiyle de olsa, hukuksuz bir uygulama ise neden bu keyfi uygulamaların önüne geçilmiyor?
Diğer taraftan, başörtülü öğrencilerin, yine bir oyalama taktiği ile sorunlarının çözüme kavuşturulmadan yarı yolda bırakılacağı intibâını veren söylemlerle karşı karşıyayız. "HİZMET ALAN, HİZMET VEREN" gibi hukuki temeli olmayan bir ayırım ile "PEKİ, YA BUNLAR DA BAŞÖRTÜSÜZ KIZLARA BASKI YAPARLARSA" gibi, paranoyak söylemler, işin çözümü yönünde ciddi adımların atılmayacağı kuşkularını da beraberinde getirmektedir.
Tüm siyasî partilerin, birden bire "Başörtüsü sorununu biz hallederiz" edâsı ile ortaya çıkmaları ancak bu konuda hiçbir ciddi teklif getirmemeleri, "yaklaşan seçimlerde oy kaybına uğramak endişesi ile böyle bir yola başvurdular'' şeklinde düşünmemize sebep olmaktadır.
Bu konuda yanılıyorsak ve kendilerinin samimi olduklarını iddia ediyorlarsa, çözüm için sunacağımız şu paketi hukuki anlamada gündeme taşısınlar:
İfade özgürlüğü çerçevesinde başörtülü hanımların başlarını örtebilmeleri, sadece okullarda değil, okulunu bitirdikten sonra da mesleğini icra edeceği ve hizmet vereceği her alanda bu hakkını kullanması yönünde hukuki düzenlemelerin yapılması"
Evet; eğitimde eşitlik, çalışma özgürlüğü, vatandaşlar arasında ayrımcılık yapmama gibi hukuki gerekler sebebiyle, bu talepler mutlaka yerine getirilmelidir. Aksi takdirde, tüm söylenenler siyasi şovdan öteye geçmeyecektir.
Diğer yandan, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Üyeliğine kabul edilen İsrail'in, OECD'nin düzenlediği " Turizm Konferansı" nı, işgal altındaki Kudüs'te yapacağını ilan etmesini şiddetle protesto ediyor, konferansa katılma kararı alan Türkiye'nin de İngiltere ve İspanya gibi bu olayı boykot etmesini istiyoruz.
Malum olduğu üzere, Kudüs; Siyonist İsrail tarafından işgal edilmiş Filistin toprağıdır. Konferansın Tel-Aviv yerine Kudüs'te yapılmasının temelinde Kudüs'ün İsrail toprağı olduğunun dünya kamuoyuna deklare etme fikri yaratmaktadır. Türkiye'nin böylesi bir oyuna gelmemesi gerekir.
Mavi Marmara şehitlerinin ve saldırısının hesabını vermemiş, bu olay sebebiyle hala özür bile dilememiş saldırgan Siyonist İsrail mutlaka boykot edilmeli ve bu konferansa Türkiye katılmamalıdır.
Haftaya tekrar buluşmak ümidiyle teşekkürlerimizi sunarız.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
İsmail AYDAR
Vahdet Vakfı