Ankara'da Kafesli Başörtüsü Eylemi(FOTO)
Dünya Demokrasi Hareketi Özgürlük Platformu üyelerinin bulunduğu grup, Başkentte Abdi İpekçi Parkında 'başörtüsü yasağını' protesto ettiler
Dünya Demokrasi Hareketi ''Özgürlük Platformu'' üyelerinin bulunduğu grup, Çanakkale'de ''Dur Yolcu'' yazılı tepenin fotoğrafının bulunduğu ve yazının ''Dur Başörtüsü'' olarak değiştirildiği dövizlerle Sıhhiye'deki parkta toplandı.
Burada, üç başörtülü kadın, hazırlanan ve üzerinde ''Başörtülülerin özgürlük alanı'' yazılı maket hapsin içine girdi. Hapisteki kadınlardan Sema Sevencan, platform adına hazırlanan açıklamayı okudu.
Sevencan, Türkiye'de yıllardır inançlarının tartışıldığını, yorumlarda bulunulduğunu ancak hiç kimsenin bu konunun mağduru insanların düşüncesini, ruh halini, sıkıntılarını sormadığını söyledi.
İnançlarından ötürü özgürlüklerinin kısıtlanmasının, ''kutsal'' ve ''dokunulmaz'' kabul edilen kamusal alanlardan dışlanmalarının ve ötekileştirilmelerinin bir utanç olduğunu dile getiren Sevencan, başörtüsü sorununun insan hakları ve özgürlük sorunu olduğunu dile getirdi.
Sevencan, şöyle konuştu:
''Bu sorun, farkılıklardan korkanların özgür yaşam alanlarını kendilerinden başka kimseyle paylaşmama sorunudur. Korkularının tutsağı olmuş, dar düşünceli insanların sorunudur. Bu sorun, başörtülülerin sorunu değil, siyasetçilerin sorunudur''
Konuşmanın ardından maket hapsin parmaklıkları kırılarak başörtülü kadınlar serbest bırakıldı.
Öte yandan, Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu üyeleri de parkta ''başörtüsüne özgürlük'' eyleminin 248'incisini gerçekleştirdi.
Burada yapılan açıklamada, her seçim sürecinde kanayan bir yara haline gelen başörtüsü sorununun yine gündemde olduğunu belirtilerek, bir seçim süreci daha beklenilmesinin istenmediği kaydedildi.
Açıklamada, sorunların ertelenmeden çözülmesi gerektiği ifade edildi.
basın açıklaması;;
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 248.hafta basın açıklamasında Türkiye Başörtüsü Platformları temsileri Ankara Abdi İpekçi Parkında buluştu.
Platform adına açıklamayı Kadrican MENDİ açıklama yapmıştır. Ardından Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına basın açıklaması İLKDER den Hadiye tarafından okundu.
Türkiye Başaörtüsü Platformu Ankara Abdi İpekçi Parkın Basın Açıklaması
Hükümetle iktidar partileri arasına sıkıştırılan Başörtüsü meselesi, milyonlarca insanımızın canını en temel haklarının ihlali olarak gündelik hayatlarının her anında yakmaya devam ediyor.
Partiler arası bir pazarlık meselesine çevrilen Başörtüsünün asli muhatapları tarafından verilen özgürlük mücadelesi ise görmezden geliniyor.
Siz Ankara'lıların da yakından bildiği gibi bizler Başörtüsü Platformları olarak en baştan beri hiçbir siyasi parti veya cemaatle ilişkisi olmayan sivil toplum örgütleri olma vasfımızı muhafaza ederek Başörtüsüne özgürlük mücadelemizi devam ettiriyoruz.
2005 yılından beri meydanlarda yüzümüzü saklamaksızın, sözümüzü eğip bükmeksizin Müslüman kimliğin bir parçası olan Başörtüsünü savunuyoruz.
2005 yılında izmit'te başlayan Başörtüsü eylemleri, dönemin genel kurmay başkanının "28 şubat bin yıl sürecek" açıklamasına da bir cevap olarak "kesintisiz darbe sürecine karşı kesintisiz direniş"kararını kamuoyuna deklare eden Sakarya Başörtüsü Platformu'nun haftalık Başörtüsü eylemlerini başlatmasıyla boyut kazandı.
Bugün 9 farklı ilde ve 10 platformda farklı periyotlarda başörtüsü eylemleri yapılmaya devam ediyor ve meselesine sahip çıkacak yeni illerle bu sayının kısa sürede artacağına inanıyoruz.
Van'dan Bursa'ya Antalya'dan Konya'ya Afyon'dan Ankara'ya Akyazı'dan Kütahya'ya kadar memleketin her köşesinden yükselen sesimiz zalimin yüzüne Hakkı çarpmaya devam edecek.
Arkadaşlar;Cumhuriyetin 87. yılında Başörtüsü yasağı hala Kemalist cumhuriyetin eski ve yeni elitleriyle halkı istediği gibi hizaya sokma ,haddini bildirme alışkanlığı ve azgınlığının bir tezahürü olarak devam ettirilmeye çalışılmakta.
Otoriter ve buyurgan bir cumhuriyetin toplumdaki değişimi görmezden gelen ve zulüm ile abad olunmayacağını bir türlü anlayamayan "derin aklı" bizleri yıldırabileceğini taleplerimizden vazgeçirebileceğini düşünmekte.
Hayır! bizler bu ülkede İslam'ın aydınlık yüzünü temsil eden Başörtüsünün aşağılanmasını ve içinin boşaltılmasını,ucuz pazarlıkların malzemesi yapılmasını asla kabul etmeyeceğiz.
Yasağa karşı bizleri; "müslüman izzeti"ni kaybetmemize götürecek pazarlıklar içine çekmeye çalışan hiçbir söylem ve siyasetin parçası olmayacağız.
Bu noktada şunu hemen belirtmeliyiz ki bizler Başörtüsü mücadelesini "Başörtüsüzler"e karşı değil halkımızın tepesine çöreklenmiş zulüm mekanizmasına karşı yürütüyor, Başörtüsü yasağını ülkemizdeki diğer yasaklar ve hak ihlallerinin bir parçası olarak kabul ediyoruz.
Milyonlarca insanın hayatını karartan bu yasağın, solcusu sağcısı,türkü kürdü, sünnisi alevisi ile üzerimize çöreklenmiş aynı karanlıktan beslendiğinin bilincindeyiz.
Ve Başörtüsü mücadelesini Halkın tamamının daha adil, özgür ve yaşanabilir bir ülkeye kavuşabilmesi için sürdürülen mücadelenin bir mevzii olarak değerlendiriyoruz.
Son haftalarda YÖK'ün bir yazısı üzerinden yeniden ülke gündemine giren Başörtüsü meselesinin salt bir eğitim hakkı meselesine indirgenmesini doğru bulmuyoruz.
Tabiî ki sorunun bir eğitim hakkı boyutu olduğu yadsınamaz lakin burada da YÖK gibi 12 eylül artığı bir kurumu meşrulaştıracak ve birer kışlaya çevirilen üniversitelerdeki özgürlük meselesinin bütünü göz ardı edilerek yapılan önerilerin ve uygulamaların kabul edilmesi mümkün değildir.
Sadece Basın açıklaması yaptıkları için haklarında soruşturma açılan hatta hapis cezası alan öğrencilerin olduğu bir ülkede Üniversite meselesi salt Başörtüsü düzenlemesinden çok daha kapsamlı bir reforma ihtiyaç duymaktadır.
Başörtüsü'nü bir eğitim hakkına sıkıştıran devlet zihniyeti buna da kendince bir takım şartlar ekleyerek halka dayatmaya çalışıyor.
İlköğretimde Başörtüsü takılmasını kesin ve buyurgan bir üslupla yasaklayıp, birde bu yasağa uymayan aileleri devletin çocuklarını ellerinden alabileceği ile tehdit ediyor.
Hükümetin bir yetkilisinin devleti temsilen böyle bir tehditte bulunmasını ve bunun sonrasında kamuoyunda koparılan linç kampanyasını şiddetle kınıyoruz.
Müslüman ailelerin çocukları üzerindeki ve bireyin devlet karşısındaki haklarını görmezden gelen bu yaklaşımın kabul edilebilmesi mümkün değildir.
Zorunlu eğitimi kesintisiz 8 yıla çıkaran devletin sonrasında da dinen tesettür yaşına giren çocuklara bunu menetmesi mümkün değildir.
Müslüman aileler kendi çocuklarını inandıkları dinin gereklerince yetiştirmeleri ve bunun gereğini yapmaları pazarlığa açılamayacak kadar asli bir haktır.
Resmi törenlerde, okul kapılarında çocuklara kar kış demeden ve velilerin rızasını gözetmeksizin hükmetmeye alışmış "devlet zihniyeti" bu totalitarizmi daha da genişletebileceğini zannediyor.
Ancak yanılıyor.bizler kamusal alan adı altında memleketi yaşanmaz hale getiren zihniyetin çocuklarımız üzerinde yeni tasarrufların a göz yummayacağız.
Kızını başörtüsü ile ilköğretime gönderen ailelere karşı tertip edilen linç kampanyası ve buna çanak tutan medyaya buradan şunu deklere ediyoruz.
Bizlerin böyle kuru gürültüye pabuç bırakacağımızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
En temel insani haklarımızın ve Müslümanca yaşama taleplerimizin arkasında olmaya devam edeceğiz.
Başörtüsünün eğitimin her kademesinde ve hayatın her alanında tamamen serbest bırakıldığı, kimsenin etnik kimliğinden dolayı baskı görmediği , Hırantların kalleşçe öldürülemediği,faili meçhullerin meçhul kalmadığı, emeğin asgari ücrete ve sendikasızlığa mahkum edilmediği, doğanın pazar uğruna talan edilmediği bir ülke de buluşmak dileğiyle hepinizi Türkiye Başörtüsü Platformları adına Saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Başörtüsü Platformları adına
Kadrican Mendi.
.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 248.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Sayın basın mensupları, 248. hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz.
Bu kadar hafta siz de bizlerle burada oldunuz sesimizi duyurmamıza vesile oldunuz hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.
Bu güne kadar pek çok hak ihlalini, hak ve özgürlükler önüne çekilmek istenen setleri gündeme getirdik, çözümü için çaba sarf ettik. Maalesef dün bizlerin bugün çocuklarımızın kalplerinde adeta her okul açılışında, her seçim sürecinde kanayan bir yara haline gelen başörtüsü sorunu hala gündemde. Gelişmekte olan ve demokratikleşme yolunda hızlı adımlarla ilerlemeye çalışan ülkemizde ne yazık ki bu mesele seçim malzemesi yapılmak isteniyor. Biz çözeceğiz diye meydanlarda bağıranlar tabanlarından gelen çatlak seslerle çark etmeyi, sözlerinden dönmeyi hiç önemsemediler. Siyasette her zaman böyle şeyler oluyor alışmamız bekleniyor ama bu durumu hiçbir zaman kanıksamayacağız. Siyasetçilerden beklediğimiz, dün dündür bugün bugündür mantığıyla hareket etmeleri değil ilkeli siyaset yapmalarıdır.
Türkiye bir hukuk devletidir. Kuvvetler ayrılığı olduğu için yürütme yargıya, yargıda yürütme ve yasamaya karışmaz. Bizlere öğretilen de hep buydu ancak, Türkiye'de işlerin böyle yürümediğini pek çok vesileyle gördük ama en son Yargıtay Başsavcısının yaptığı basın açıklaması bu uygulamaların düzeleceğine dair umutlarımızı yok etti. Meclisin eli kolu bağlanarak, gözdağı verilerek nereye varılacak, biz neden seçim yapıp vekillerimizi seçiyoruz başsavcılar bizim yerimize de nasıl olsa kararlar veriyor. Aksi bir uygulamada kapatma korkusuyla siyasi partiler hizaya getiriliyorlar.
Başörtüsü mağdurlarının yaşadıkları sıkıntılar T.V ekranlarında tartışıldığından ya da gazete köşelerinde yazıldığından daha vahim sonuçlar doğurmuştur. Bunu yaşamayan bilemez. Çözüme bu kadar yaklaşılmışken ya da öyle bir hava estiriliyorken provokasyonların peş peşe gelmesi manidardır. Biz yeni bir Ali Kalkancı olayı beklerken ilköğretim okulu çocukları da işin içine sokulmaya çalışılarak, olay mecrasından çıkarılmaya sulandırılmaya çalışılıyor. Gerçi insan hakları bir yerde ihlal ediliyorsa, bu hakkı ihlal edilen kişi veya kişilerin yaşı, cinsiyeti, konumu sorgulanamaz.
Meclis İnsan Hakları Komisyon Başkanı Sayın Zafer Üskül'ün verdiği talihsiz beyanatı hak ve özgürlük isteyen insanların önünde büyük bir engel olarak algılıyoruz. Çocukların hangi hallerde velilerin ellerinden alınacağı kanunlarda belirlenmiştir. Kaldı ki komisyon başkanının en kolay yolu seçmek yerine sorunun kaynağına inmesini beklerdik.
Geçtiğimiz günlerde arazi eğitimi uygulamasına giderken başörtülü oldukları için 6 kızımız otobüsten indirilmiştir. Bu yüzyılda böylesi bir uygulamayı insanlık dışı görüyor ve bunu yapan hocaları şiddetler kınıyoruz. Umuyoruz ki toplumun yarısını oluşturan, yarısın da yetiştiren kadınların bu sorunu bir an evvel çözüme kavuşur. Yetkililer ve siyasiler de artık ülkenin sıra bekleyen yığınlarca sorunlarını çözmek için harekete geçerler.
249. haftada özgürlüklerin elde edildiği bir Türkiye'de buluşmak dileğiyle tüm katılımcılara teşekkür ediyoruz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA
İLKE İLİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ