Antalya'da 5. Başörtüsü Eylemi (FOTO)
ADAP (Akdeniz Dayanışma Platformu) 2 Şubat 2008 Cumartesi günü başörtüsü yasağını protesto etmek için Antalya Kışlahan Oteli önünde 5. basın açıklamasını saat 11:00'da gerçekleştirdi.
Her ayın ilk cumartesi günü gerçekleştirilen basın
açıklamasına Antalya merkez ve ilçelerinde faaliyet gösteren çeşitli sivil toplum kuruluşları ve Antalyalılar katıldı. Filistin'de yaşanan insanlık dramına da basın açıklamasına yer verildi. Çeşitli sloganlarında atıldığı basın açıklamasına ilginin yoğun olduğu görüldü. Bir dahaki basın açıklaması 1 Mart 2008'de yine aynı yerde saat 11:00'da gerçekleştirilecektir.
AKDENİZ DANAYIŞMA PLATFORMU 5. BASIN AÇIKLAMASI (02 Şubat 2008)
Sayın basın mensupları, Antalya ve ilçelerinden gelen sivil toplum kuruluşu mensupları ve saygıdeğer Antalyalılar,
Akdeniz Dayanışma Platformu(ADAP) olarak “Başörtüsüne Özgürlük Eylemi”nin 5.sini gerçekleştiriyoruz.
AYRIMCILIK ORTADA
"Yıllardır hukuksuz uygulanan başörtüsü yasağı, Ak Parti ve muhalefetteki MHP’nin de destek vermesi ile çözümlenir gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Başörtülü bayanlar, kıyafetinden ötürü gerek eğitim, gerekse çalışma hayatında ayrımcılığa tabi tutulmaktadır. Vergi verirken, askere evladını, eşini gönderirken bu ülkenin vatandaşı olan başörtülü bayanların,nedense iş kamusal alan tabir edilen eğitim, çalışma hayatı gibi konulara gelince varlıklarına dahi tahammül gösterilmemektedir.
AKP ve MHP başörtüsü yasağını sadece üniversitelerde kaldırma çabasına girmişlerdir. Halbuki yasak sadece yükseköğrenim kurumlarında değil her alanda uygulanmaktadır. Yasağın boyutları çok daha geniştir. Vahyin sosyalleşmesini engelleyenlerin başörtüsü düşmanlığı yüzünden bugüne kadar okullarından ve işinden uzaklaştırılan, sürgün edilen, soruşturma geçirip ceza alan, sözlü tacize, hakarete ve hatta saldırıya uğrayan, Müslüman kadın ve erkeklerin sayısı on binleri geçmiştir. Başörtüsü yasağı sebebiyle okulundan, görevinden ayrılmak zorunda bırakılan, hak gaspına maruz kalan herkesin tüm hakları derhal iade edilmeli, uğradıkları maddi ve manevi tüm zararların tazminine gidilmelidir ve inancı gereği ibadet eden/örtünen insanların uğradığı ayrımcılıklara karşı haklarını koruyucu önlemler alınmalıdır. Ayrıca başörtüsü yasağıyla ilgili olan katsayı uygulaması da kaldırılmak zorundadır.
"Bizler, insan hakları ihlali niteliğindeki bu yasağın sadece yükseköğrenim kurumlarında değil, tamamen kaldırılmasını istiyoruz. Gündelik hesaplarla, siyasi oyunlarla, içi boş vaatlerle geçirecek ne vaktimiz, ne de bunlara dayanacak tahammülümüz vardır. Bunun için kılık kıyafetin, hizmet alan/veren farkı gözetilmeksizin, kamu/özel ayrımı yapılmaksızın, eğitim/öğrenim ve çalışma hayatında hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmaksızın serbest olduğuna ilişkin özgürlükçü, genel bir düzenleme yapılması gereklidir. Kılık kıyafete ilişkin özellikle kamuda yapılacak düzenlemelerin de kişilerin inançlarına aykırı kıyafet giyme zorunluluğu şeklinde yorumlanamayacağının özellikle ifade edilmesi gereklidir. İnsan hakları ihlalleri yarım çözümlerle, geçici rahatlatmalar ile son bulamaz. Yarım çözümlerin ileride sorunu daha da büyümüş olarak karşımıza çıkaracağı apaçık ortadadır."
Bu sebeple sadece yükseköğrenimde eğitim gören bayanlara yönelik, kısır ve etkisiz bir çözüm istemediğimizi, ayrımcılığı tüm uygulamaları ile kaldıracak net ve etkili çözümler getirilmesinin ancak bu ihlali çözebileceğini açıkça ifade ediyor, aksi bir çözümü, çözüm olamayacağı için, kabul edilebilir bulmadığımızı tüm kamuoyuna açıklıyoruz."
“Başörtüsü yasağı, kendi Kemalist ideolojisini topluma din olarak dayatan askeri ve sivil güç odaklarının başarısızlığının göstergesidir. Yapay ideolojilerinin tutmadığını gören bu odakların, iktidarlarını kaybetmemek için her yola başvurabileceği, Ergenekon çetesiyle bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Emekli askerler öncülüğünde kurulan bu paramiliter yapıların temizlenmesi kadar, bu yapıları ortaya çıkaran bataklığın da kurutulması gerekmektedir. Sadece kuklalara yönelik hamleler kalıcı çözümler üretemez. Baskı ve şiddet yoluyla iktidar kuranların tüm kirli ilişkileri sonuna kadar götürülmediği takdirde, Şemdinli davasında olduğu gibi “iyi çocuklar” yeniden serbest bırakılırlar. Çözüm iyi çocukların hamileriyle yüzleşmekten geçmektedir. Kan kültürüyle beslenenlerin ve kanla övünenlerin bu ülkeye yaşattıkları acıların son bulması, ancak kararlı bir iradeyle gerçekleşebilir. Bizler bu kararlı irademizi bütün hak ihlallerinde gösterdiğimiz gibi başörtüsü konusunda da göstereceğiz.
Zulüm bitene kadar eylemlerimize devam edeceğiz ve biz biliyoruz ki hakkımız olanı istiyoruz. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz. Sadece kendimiz için değil,bizden sonraki nesiller içinde mücadele edeceğiz. Bir zamanlar Rosa Parks adında zenci bir kadın Amerika’da bindiği otobüste zenciler için ayrılan arka tarafta kendinden kalkmasını ve yerini bir beyaza vermesini isteyen şoföre karşı çıkmasaydı şimdi zenciler hala otobüslere arkadan binip, kendilerinden yerini isteyen beyaz efendilerine yerlerini köle gibi vermek zorunda kalacaklardı. Özgürlükler bedel ister ve biz bu bedeli ödüyoruz ve ödeyeceğiz. Ülkemizde tek bir başörtüsü mağduru kalmayana dek. Başörtülüler okula, devlet dairesine- hizmet alan ve hizmet veren diye ayrıştırılmadan, yüksekokul-lise ayrımı da yapılmadan başörtüsü kabininde başlarını açarak değil,başı kapalı, başı dik ve özgürce girene dek…
Ayrıca Cuma günü toplanan Üniversiteler Arası Kurul'un sonuç bildirisi yıllardır üniversitelerde ve akademisyenlerde bir değişmenin olmadığını ve yasakların sürmesinden yana bir çizgide olduklarını göstermesi bakımından oldukça vahim bir durum. Öğretim üyelerinin yasakları savunur durumda olması üniversitelerimizin dünyada ilk 500 üniversite arasına girememesiyle ilintili olmalı. Bu konuda masonların alt kolu olan lionsların gazeteye verdiği ilanda ‘Biz Türk Lionsları bir siyasi simge olarak algıladığımız türbanın üniversitelere serbestçe girmesini sağlamaya yönelik çabaları üzüntü ile izliyoruz’ diyebilmeleri bu öğretim üyelerinin yalnız olmadığının bir kanıtı. Cuma günü yaklaşık 600 öğretim üyesini, üniversitelerde özgürlüklerin sağlanması ve yasakların bir an önce kalkması için imzaladıkları özgürlük manifestosu için tebrik ediyoruz. Bütün bunlara rağmen özgürlüklerin savunulmasında hak ve adalet duygusunun bitmediğini görmek sevindirici bir gelişme. Yalnız belirttiğimiz gibi amacımız sadece üniversitelerde yasağın kaldırılması değil her alanda hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasıdır.
Bu ay yaşadığımız Müslümanları derinden üzen diğer bir konu da FİLİSTİN VE GAZZEDİR.
Endülüs'te, Medeniyetler İttifakı Toplantısı adı altında bir komedinin yaşandığı günlerde batının katliamlar, soykırımlar üzerine inşaa ettiği ve adına medeniyet dediği insanlık karşıtı bir vahşet yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor Filistin de, Gazze'de.
Mekkeli müşriklerin insanlığı kurtuluşa çağıran, kulu kulluktan kurtarmanın ve gerçek özgürlüğün, adaletin yol göstericisi, önderi olan Peygamberimize ve Müslümanlara uyguladığı ambargo ve tecridin aynısı bugün de, Rabbimizin çevresini mübarek bir belde kıldığını buyurduğu ve ilk kıblemiz olan Mescidi Aksa'da, Filistin'de, Gazze'de yaşanıyor.
Zulüm ve talan düzeni olan batılı değerlerinden başka değer tanımayan ve tüm insanlığı kendi saltanatları ve çıkarlarına boyun eğdirmek için katliamlar soykırımlar düzenleyen sözde batı medeniyeti ve onun işbirlikçileri tarafından düzenlenen Medeniyetler İttifakı Toplantıları Gazze'de yaşanan insanlık dramına kör ve sağır. Çünkü Filistin'in onurlu evlatları İslam'ın yılmaz savunucuları BOP denilen yalan düzeninin çarklarına çomak sokuyor.
Biz buradan Müslüman halkın oyları ile işbaşına gelen sözde BOP eş başkanına sesleniyoruz. Siyonizm'in merkezi İsrail asla bizim stratejik ortağımız olamaz. Zalimle ortaklık yapanlar onların döktüğü masum kanların da ortağıdır. Bu nedenle İsrail'le her türlü işbirliğine bir an önce son verilmelidir. Anadolu toprakları bebek katillerine eğitim sahası olarak kullandırılmamalıdır.
Biz Filistin halkının toprağı ve kanı üzerinden siyaset yapan, işbirlikçi Abbas ve işbirlikçi Arap diktatörlerin, işgalci Siyonistlerle masaya oturanların yanında olmadığımızı göstermek için buradayız. Bizler emperyalistlere karşı yürütülen zelil ve uysal siyasetlerden ve siyasetçilerden beri olduğumuzu ilan ediyor ve diyoruz ki; nebilerin ve Allah dostlarının vatanı Kudüs'ü ve tabiatıyla ilk kıblemiz, İsra yurdu, Mescidi Aksa'yı, Filistin halkının hakkını gözetmeksizin pazarlık konusu eden ve bu şekilde halkına ve hakka ihanet edenlerin yanında değil, "Bizler şehitlerimizin Âlâyı-İlliyyine yükselmelerinden dolayı sevinçliyiz, övünçlüyüz" diyen, ve kanlarının son damlasına kadar direnen izzetli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu haykırmak için buradayız.
Bizler, her gün işlemekte olduğu insanlık dışı cinayetlerine şahit olduğumuz zalim firavunları, en yüce makamında konuk edip, ayakta alkışlama zilletini kendine yakıştıramayan, bunu kendisi için bir utanç sayan, firavunlarla stratejik ortaklığa girmektense kırk sene Tih çölünde izzetiyle yaşamayı yeğleyen bir inanca sahip olduğumuz için buradayız.
İslam ümmetinin yüz akı, Siyonist işgale karşı onurlu bir şekilde direnen, bu hak yolda babalarını, evlatlarını kurban etmekten çekinmeyen ve izzetli bir şekilde kurtuluş mücadelesi veren kardeşlerimizin, her zaman yanındayız ve onların bu samimiyet ve fedakarlıklarını saygıyla karşılıyoruz. Hâkimler hâkimi Allah'ın kardeşlerimizin haklı davalarında mutlaka yanlarında olduğuna, Allah'a kulluk için inşa edilen Aksa mescidinin şehri Kudüs'de bir gün tekrar hakkın ve adaletin hakim olacağına gönülden inanıyor ve kardeşlerimiz için zafer duaları ediyoruz .
Müslümanları ve duyarlı kamuoyunu Hamas'ın "Katliamlara Seyirci kalmayın" çağrılarına kulak vermeleri ve "Filistin Davası"na sahip çıkmaları gerektiğine inanıyoruz.
Küresel emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin desteğiyle Filistin Halkının topraklarını işgal eden ve kardeşlerimizi benzeri görülmemiş alçakça katliamlarla yok etmeye çalışan terörist İsrail'i AKDENİZ DAYANIŞMA PLATFORMU(ADAP) olarak protesto ederek kınıyor ve Filistin Direniş Hareketi HAMAS'ın yanında olduğumuzu ilan ediyoruz.
1 Mart Cumartesi gün saat 11 de yine burada 6.sını yapacağımız basın açıklamasında buluşmak ve tüm haksızlıkların takipçisi olduğumuzu bildirmek üzere hepinizi Allah’a emanet ediyoruz.
ANÇED(ALANYA), SEBİLAY(ALANYA), AKAD (MANAVGAT), ENSAR VAKFI SERİK ŞUBESİ, ESDER ANTALYA ŞUBESİ, DİYANET-SEN ANTALYA TEMSİLCİLİĞİ,EĞİTİM-BİRSEN ANTALYA TEMSİLCİLİĞİ, RADYO MERCAN, ÖZGÜR-DER ANTALYA TEMSİLCİLİĞİ,