"Arap Kurtarıcısı" İsrail, Şimdi Suriye Vakti !
Amerika Truman Güvenlik Projesi uzmanlarından ve California Ünivresitesi Siyasal Bilimler Öğretim Görevlisi Nathan Gonzalez'in analizi...
İSRAİL SURİYE'YE NEDEN MÜDAHALE ETMELİDİR?
Nathan Gonzalez
Medyada İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine yönelik askeri bir operasyon düzenleyip düzenleyemeyeceğine dair bir takım tartışmalar yer alıyor. Oysa İsrail, bölgenin anlık askeri dengelerini bir tarafa bırakıp Arap Baharı sonrası dönem için Yahudi devletinin uzun vadeli güvenliğini düşünmeye başlayacak olursa; savaş uçaklarının Tahran'dan ziyade Şam üzerinde uçmasının daha doğru olacağını görecektir. İsrail, ülkenin uzun dönem güvenliği için Suriye'deki insani krizi değerlendirip diğer ülkelerle işbirliği halinde Suriye'ye müdahale edebilir; hatta etmelidir de.
Halk arasındaki inanışa göre İsrail'in Orta Doğu'daki halk ayaklanmalarını desteklemesi protestocular için bir felaketin de başlangıcı olacak. Bu açıdan bakıldığında halkın inandığı şey, kısmen doğru. 20. yüzyılın ilk yarısına doğru şöyle bir gidecek olursak İsrail, o dönemden beri kendi meşruiyetlerini İsrail karşıtlığında arayan laik Arap siyasetçilerin hedefi durumundadır.
İsrail, Arap dünyasındaki imajını inanılmaz derecede yaralayan birçok tehlikeli siyaset yürütmüştür Orta Doğu'da. Öyle ki işgal altındaki Filistin topraklarında her geçen gün yeni yerleşkeler kurmuş, Lübnan ve Gazze'de gereksiz yere tatlı bir belanın içine atmıştır kendini. Fakat neticede Orta Doğu'nun politik DNA'sında Arapların ve İsraillilerin birbirlerinden sonsuza dek nefret edeceklerine dair bir kod yazılı değildir. Gelecekte belli bir noktada bu durum değişebilir. Dolayısıyla İsrail'in komşuları tarafından kabul görebilmek için bir dizi çaba sarf etmesi gerekmektedir ve Suriye müdahalesi bu konuda bir başlangıç yapmak için bariz ve makul bir fırsattır.
Muhakkak ki birçokları İsrail'in Suriye rejimine yönelik askeri operasyon yapmasına karşı çıkacak ve böyle bir durumda Arap Birliği üyeleri de Suriye ayaklanmasına destek vermekten vazgeçecektir. Önemli değil. Zira onlar bugüne kadar akan kanı durdurmak için çok az çaba sarf ettiler. Diğer taraftan İsrail ordusunun Baas rejiminin komuta, kontrol merkezlerine saldırması ile Suriye hükümetinin kendi halkına karşı daha da saldırganlaşabileceği korkusu gündeme geliyor. Fakat Suriye rejimi zaten bütün kırmızı çizgileri aşmadı mı?
Birleşmiş Milletler verilerine göre Suriye'de ölü sayısı 6000'i geçti. Dolayısıyla İsrail'in yapacağı eylemler neticesinde Suriye'deki durumun çok daha kötüye gitmesi mümkün değildir.
Hali hazırdaki insani kriz Suriye'ye müdahale edilmesine imkân tanımasa bile; en nihayetinde İsrail'in, HAMAS'ın siyasi kadrosunun bir bölümüne ev sahipliği yapan ve Lübnan'da İsrail'e karşı savaşan Hizbullah'a giden yardımların ana hattı olan Suriye rejiminin yıkılması gibi bir tesellisi olacaktır. Bu demektir ki Suriye ayaklanması -Mısır ve Tunus'tan farklı olarak-, bir yandan insani endişeleri barındırırken diğer taraftan İsrail'in stratejik menfaatlerine de ev sahipliği yapmaktadır.
Esed'in gitmesinin getireceği faydalardan şüphe eden bazı İsrailliler, bilinen ve tanınan düşman bir diktatörle başa çıkmanın belirsizlikle başa çıkmaktan daha kolay olduğunu söylüyorlar. "En iyi düşman, tanıdığın düşmandır" sözü yalnızca bir deyimdir. İsrailli bir think-tank kuruluşunun üyelerinden biriyle Doha'da yaptığım görüşmede görüştüğüm kişi bana İsraillilerin "nerede olduğu belli olan" bir HAMAS'ı sevdiklerini söyledi. Yani Esed'in Suriye'sindeki: İsrail jetlerinin kısa sürede erişebileceği ve zaman zaman siyasi sonuçları umursamadan bombalayabileceği Suriye'deki HAMAS'ı"
Fakat bu gibi geleneksel ve alaycı düşünme tarzları Orta Doğu'nun kırılma noktasında yaşadığı değişimi göz ardı etmektedir. Demokrasinin yeni Orta Doğu'da yerleşip yerleşemeyeceği meselesi güncel bir konu olarak hala bir kenarda durmaktadır; fakat bu noktadan itibaren Arap siyasetlerinin temel belirleyicisinin geniş halk kitlelerinin katıldığı protestolar olacağından kimsenin şüphesi olmasın. Arap halklarının bir avuç dolusu diktatörden çektiği yeter.
Şu saydıklarımın hiçbiri İsrail müdahalesinin Arap sokaklarında coşkuyla karşılanacağı anlamına gelmiyor; hatta İsrail ne yaparsa yapsın ondan nefret etmeye devam edecek birçok insan da var. Yeni yeni güçlenen bazı İslamcılar, İsrail'e çıkışacak ve anti-semitist söylemlerle siyaset sahnesinde yer edinecek, tıpkı yarım yüzyıl önce seküler Arap liderlerin yaptığı gibi. Fakat yine de Arapların büyük çoğunluğu İsrail'i yaptığı işlerle yargılayacak; siyasetçilerin geliştirdiği söylemlerle değil.
Şimdi vakit, İsrail için kendi uçaklarının Araplara yalnızca ıstırap veren bir konumda olmadığını, yeri geldi mi Arapların kurtarıcısı olabilen bir pozisyonda olduğunu gösterme vaktidir.
http://www.huffingtonpost.com/nathan-gonzalez/why-israel-should-intervene-syria_b_1280236.html