Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Aşırıya kaçmamak

Hiçbir konuda aşırıya kaçmamak gerek. “İfrat” da, “tefrid” de zararlıdır. Allah şöyle buyurdu: Bakara, 190 “Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat aşırılığa sapmayın; Allah aşırılığa sapanları sevmez.”  Maide 87 “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” Enam 119 “Üzerine Allah’ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu birçokları bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir.” A’raf  55 “Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.” Yunus 12 «İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.” 74 “Sonra onun arkasından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz.” 83 “Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir grup gençten başka kimse Musa’ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.”

Mü’minun 7 «Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.” Zümer 53 “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” Mü’min 28 “Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı ‘Rabbim Allah’tır’ diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin (azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez.” Zuhruf 5 “Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mı geçelim?”

Hiçbir konuda aşırıya kaçmamak gerek, hatta ibadette bile. Ölümlü hiç kimseye çok fazla güvenmeyin, peygamberler müstesna. İnsan kendi nefsine de fazla güvenmemeli. İnsanın nefsi de insanı aldatır. Nefis Şeytanın işbirlikçisidir çünkü. Nefsimizin hoşuna giden, “canımızın” istediği birçok şey aslında bizim hayrımıza olmayabilir.

Azgınlık, taşkınlık, haddi aşmak, fahşa, kitapta her seferinde uyarılır. Bu tür zaaflar girdap gibi insanı içine çeker. Onun için “yaklaşmayın” denir bu afetlere.. Öfke de böyledir. Mesela trollük de böyle. Bir defa o yola saptın mı sen herkese, herkes sana sataşır. Bu işler yokuş aşağı koşmak gibidir.

Trollük profesyonel bir işti. İdeoloji ve politika da bu ahlaksızlığı destekleyince, bulaşıcı bir hastalık gibi toplumun her kesimine yayıldı. Teşhircilik de böyle. İçtimai ve ahlaki bir hastalık haline geldi trollük. Trollük deyince gıybet, dedikodu, yalancılık, iftira gibi her türlü hastalık var. Zaten gerçek kimliğini saklıyor. Kimi yangına körükle gitmeye çalışıyor. Bir tarafa saldırmıyor sadece, düşmanı olduğu kesimleri birbirine karşı kışkırtıyor. Soğuk savaşta devletler de hedef ülkelere karşı bu “kontrollü bunalım stratejisine” sapıyordu. Şimdi sosyal mediada bu iş kontrolsüz bir şekilde yayılıyor.

Bakın bu ahlaksızlığı bir yandan destekleyerek, bir yandan yasa yoluyla karşı kesimin trollerini kontrol altına almaya çalışırsanız bu mümkün değil. Bu bir ahlak meselesi haline geldi. Toplumu için için çürüten bir ahlaksızlık. Tek başına polisiye tedbirlerle bir yere varamazsınız. 6 ay bir güz gidersiniz, yolun sonunda bir arpa boyu bile yol almadığınızı görürsünüz. Eliniz ayağınız boş durmaz ama yaptığınız bir iş de olmaz. Trollere karşı caydırıcı cezalar yok değil. Mevzuat yetersizliği de sözkonusu değil. Sorun da, çözüm de aranan yerde değil.

Neyse bu yeni dünyada kim kimdir belli değil. Geçen gün yazdım, “yerli ve milli” diyorsunuz, bir gün sonra bakıyorsunuz, borsada hisseler el değiştirmiş. Yerli “Cola” üretseniz, yerli su, yerli şeker, yerli sermaye, yerli teknoloji diye bu “cola”yı yerli mi kabul edeceğiz. Yerli olup yanlış, yabancı olup doğru da olabilir. Yerli ve daha kaliteli, daha ekonomik olanı varken, ille de yabancı markayı almak da akıllıca bir iş olmayacaktır aslında.

İfrat ve tefritten sakınmak, sözü dinleyip ya da bir şeye, bir işe bakıp doğrusunu kabul edip, yanlışına karşı çıkmak en doğrusu aslında. Mesela benden ya da bizden olan bir şey yanlışsa, ille de benden/bizden diye ona sahip çıkmamamız gerek. Bırakın benim partim, benim liderim, benim şeyhim, benim hemşehrim, benim örgütümü, benim dinimden birinden sadır olsa ne yazar, o söz ya da o iş yanlış ise. Bu konuda ben ne insancı, ne de Müslümancıyım. Müslümanca yaşayan bir Müslüman, yaratılış gayesine uygun bir insan başımın tacı, ama bir hayvana zulmeden her şeyden soyutlanmış izole bir “birey”e karşı ben hayvandan yanayım! Her türlü aşırılıktan kaçınalım, adil şahidler olalım. Haklıdan yana olalım diye selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 775 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar