Abdurrahman Dilipak
“Aşk dini”ne hoş geldiniz!
Önce Allah(cc)’a ya da Resul(sav)’üne âşık olunmaz. Allah’a “kul”, Resulüne “ümmed” olunur. “Aşk” ve “öfke” aklı zail eder. İkisi de “ifrat” noktasıdır. İdraki zaafa uğratan, aklı zail eden hiçbir şeyde hayır yoktur. “Aşk” dedikleri “aşkınlık”, “taşkın”lığa sebeb olur. Haddi aşarsanız, “aşk sarhoşu” olursunuz. Sarhoşluk veren her şey haramdır sonuçta!
Onlar diyorlar ki; “Allah indinde tek din İslâm(Aşk)’dır” dedikten sonra İslam kelimesinin içini neden aşk ile doldurduğunuzu şöyle izah edebilirsiniz: Buda Budist değildi, İsa Hristiyan değildi, Muhammed Müslüman değildi! Hepsi Aşk’ı öğreten öğretmenlerdi Aşk onların dini idi..” Allah’ın ayetlerini değiştiremedikleri için yorumu üzerinden giderek bir tahrifi gerçekleştiriyorlar.
Ve yine diyorlar ki, “Allah indinde tek din İslam (Aşk)’dır diye iman ettiğinizde dinler arası diyalog diye bir şey kalmaz. Aşk dini tüm farklı gibi görünen dinleri çatısı altında toplar hale gelir. ‘Mescid ü meyhâne’de, hânede vîrânede Kâ’be’de, puthânede çağırıram dost dost’ diyebilir.” Bu, “İster kafir, Mecusi, putperest olsan yine gel”den de öte bir şey. O sözleri, “o küfür ve günah elbiselerini, mekanlarını terk et gel” anlamında bir davet olarak anlattılar yıllarca bize.
Halvetî ve Cerrahî halifesi Ayşegül Aşkî’nin dediği gibi “Aşk’ı farklı dinlerden insanların çevresinde toplandığı; ‘Şeriatı kapıda bıraktığınızda’, hepsinin özünde bozulmadan var olduğuna inandıkları ‘Hakikat’ olarak tanımladığınızda ortada dinlerarası diyalog falan kalmaz.” Yani Gülen’in “Diyalog” dönemi bitmiş. Farklı dinler yok ki! Dinlerin özü aşk olduğuna göre, bu anlayışa göre, diğer din dedikleriniz aynı ‘Hakikat’e yol bulmaya çalışan mezhepler gibi bir şey. Ne güzel işte, barışsa barış, savaşma seviş! Evet, sözlerini eğip bükmeden söylüyorlar: “ ‘Hakikat (Aşk) sadece benim gördüğümden ibarettir’ dediğiniz anda Hakikat(Aşk)’e de zulmediyorsunuz. Hakikat(Aşk) hepimizin birlikte tecrübe ettiği zaman bütün mehabeti, bütün ihtişamı ile heyecanı ile duygusu ile ortaya çıkan bir şey. Âşıklar için Allah indinde din: Aşk”. Din “Aşk” olunca, o dinin mensublarına da “âşık” denecektir. Halife Ayşegül Aşkî, “Tanımazam mezheb, bilmezem âyin Kilîsâ-yı Aşk’ın Mesîhâsıyam” demenin ne demek olduğunu , Aşk Dini’nin ne olduğunu anlatıyor: Hristiyan, Zen, Yahudi, Budist, Hindu ve Müslüman sûfîlerimiz var, Aşk için bir araya geliyorlar..” diyor.
Ne güzel, Türkiye olarak Hilafet merkezinden, Selçuklu merkezinden, Anadolu’nun kalbinden yola çıkıp dünyaya yeni bir din armağan ediyoruz!?
Aslında bu yeni sentetik din, Great Reset sonrası yeni normal dönem için düşünülmüş olmalı. BAE’de bu yeni dinin diyalog anlayışına uygun ilk mabedi inşa edildi bile.
Bu CoVID ile başlayan süreçte para, hukuk, siyaset, ekonomi, ahlak, insan gibi din de yeniden tanımlanacak ve bu plana göre Musevilik de Hristiyanlık da Budizm de Şintoizmde Hinduizm de yeniden tanımlanacak. Katolik kilisesi de bu süreçte aslında büyük bir dönüşüm geçiriyor.
Tamam Sağlık Bakanlığı, Gıda Tarım, Bilim Teknoloji, Ticaret Bakanlığı bunu anlamaz da Adalet Bakanlığı, Diyanet ya da Uluslararası İlişkiler, İlahiyat Fakültesindekiler de mi bu gidişattan bir ders çıkarmazlar!
Bakın 1980’lerden itibaren, dünyanın birçok ülkesinde, üniversitelerde dini hareketler üzerine birçok akademik çalışmalar başlatıldı. O günlerde batılılar hem İlahiyatları ve hem de Diyaneti kullandılar. Ben durup dururken yazmadım “Bu din benim değil” kitabını. Durduk yerde “Amerikano İslam” ve “Amerikano Mehdi”den söz etmedim.
1980’lerden sonra Risale-i Nur üzerinde çok çalıştılar. FETÖ’de karar kıldılar. Bizimkiler de çok sevmişlerdi bu dini aslında! Mevleviler, Melamiler üzerinde de çalıştılar ama sosyolojik tabanları yok diye Nakşilere yöneldiler. Esad Coşan Hocaefendiyi kazanmak istediler. O direndi. Suudi Arabistan’da Vehhabilik zaten onların kontrolündeydi. İran’la ilgilendiler, Pakistan, Malezya, Mısır’a her yere uzandılar. En fazla odaklandıkları ülke Türkiye idi. Aczmendilik ya da Kalkancı tarikatı durduk yerde çıkmadı!.
Gelinen noktada işte hali pür melalimiz: Rothko Chapel 28 Şubat 2021’de 50.Yılını bu anlayışla kutladı. Konuşmacılar Aşk ve Hakikat Arayışı’nın bir tapınağı olan “Rothko Chapel”in ne kadar kutsal bir yer olduğunu dile getirdiler. 1978’de de bizim sufilerden bir grub buraya gitmiş, ayin yapmışlardı. Yani bu plan yeni değil. “Halim Selim” imzası ile sosyal mediada bu konularda yazan bir kaynak, 1978’de Rothko Chapel, Dominique ve John de Menil’in tüm inançları kucaklayan Aşk’ın ve Hakikat Arayışı’nın bir tapınağında bir de “Kaf Dağı”nı temsil eden bir anıt vardı. Kaf dağı bir masal ülkesi değil, Yecücü-Mecüc Hristiyan dünyasında Gog-Magog diye bilinen Kıyamet zamanı zuhuru beklenen müfsid bir topluluğun hapsedildiği yeraltı hapishanesinin kapısını temsil eder. Rothko Chapel’in 50. yılı dinlerarası etkinliğinde Türkiye’den giden dervişleri John and Dominique de Menil’in kızları Philippa Menil, (yeni adıyla Şeyha Feriha) yönettiği ayini ruhanide Şeyha Amina da Halifesi oldu.. Ne de olsa artık İstanbul sözleşmesi var. Tabii ayine LGBT’li Müslümanların (!) da katılıp katılmadığını bilmiyoruz. Bizde ne zaman Şeyha’lar Şeyhlerin yanında, birlikte ayin yönetirler bilmiyoruz.
Sahi Diyanet bu işe ne der. İlahiya’tan bu işe destek veren çıkar mı?
Bakın Allah Kur’an’ı koruyacak, Kur’an’ı özünden uzaklaştıran meali değil. İslam’ı koruyacak, İslam’dan uzaklaşan Müslümanları değil. Mevlevi, Halveti, Melami, Cerrahi ve daha birçok tarikat, cemaat üzerinde çalışıyorlar. Sadece tarikat değil, ideolojik, politik, felsefi, vijdani tüm topluluklar Şeytanın ana hedefinde. Nasıl bu Şeytan, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Haacer annemizden, Hz. Yakub (AS)’ın çocuklarından vazgeçmedi ise, bizden de vazgeçmeyecek. Sadece bizden değil, bizim tüzel kişiliklerimiz, vakıf, cemaat, dergah, tekke ve zaviyelerimizden de vazgeçmeyecek. İçimize sızacak, vücudumuza hakim olmaya çalışacak. Dikkatli olalım. Dinimizi Allah’a has kılalım ki, Şeytan bizi Allah’la aldatmasın. Bu anlamda din ve devlet, kanaat önderlerimizi İlah ve Rab edinmeyelim.
Dikkat! Kişi ve ülke, Müslüman topluluklar hatta insanlık olarak topyekûn Şeytani bir saldırı altındayız. Ve birilerinin gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar.. Ya Rab bu fitneye karşı bize güç ve kuvvet ver. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Bize akıl ve feraset ver, anlayışımız keskin kıl. Dilimizdeki bağı çöz sözlerimiz anlaşılır ve etkili kıl. İşlerimizi kolaylaştır. Göğsümüzü genişlet. Bize sabır ve cesaret ver. Bize Hak’kı Hak, batılı batıl göster. Hak’ta toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil.
Selâm ve dua ile.