ASKER NEDEN SESSİZ?
Karargaha en yakın kalem yorumluyor...
"Askerin bu sessizlik görüntüsü ardında,her olasılığı dikkate alıp hangi konuları gündeminde tuttuğunu kim bilebilir?"
Mehmet Ali Kışlalı/Radikal
Ankara'daki sorular
Anayasa Mahkemesi'ndeki; iki Anayasa değişikliği ve AKP'nin kapatılması davaları Ankara'da büyük ilgi kaynağı.
Gün geçmiyor ki ortaya yeni hazırlık ve çözüm planları atılmasın.
Bu merak konularından biri Anayasa Mahkemesi'nin olası kararlarıyla ilgili.
"İki Anayasa değişikliği ile ilgili olarak iptal kararı alınmaması olasılığı var mı" sorusu, Danıştay'ın emekliye ayrılan Başkanı Sumru Çörtoğlu'nun konuşmasından sonra, artık yanıtını bulmuş gibi.
Çörtoğlu konuşmasında, hem Anayasa'nın TBMM'de alınan iki değişiklik kararının Anayasa Mahkemesi'nde incelenebileceğini hem de Anayasa'nın temel prensiplerine göre iptal edilebileceğini, açıkça ifade etmişti.
Bu tahminin dışında bir kararın çıkması düşünülemiyor.
Asıl merak ve tartışmalara AKP'nin kapatılması davasının olası neticesi sebep oluyor.
Hukuki konulara egemen çevreler bu konunun da AKP'nin kapatılmasıyla neticelenmesini kuvvetli olasılık olarak görüyorlar. Bu netice ortaya çıkarsa, ülkenin, AKP lider kadrosunun bulacağı gerçekçi formüllerle, bunalımdan çıkabileceğini düşünenler var.
'AKP'nin kapatılması yetmez. Mutlaka lider kadrosuna siyaset yasağının uygulanması gerekir' katı görüşünü savunanlar, 'Ancak her şey o zaman normale dönebilir' diyorlar. Ama bu görüş, şimdiye kadar anayasal rejimin savunulması konusunda yüksek yargı yaklaşımlarını değerlendiren ve bu konuda öngörüde bulunan kimi uzmanca reddediliyor. Onlar yasaklanmaları söz konusu olan, Erdoğan gibi, lider kadrosu önde gelenlerinin, seçilirlerse bağımsız milletvekilleri olarak devam edebileceklerinden kuşku duymuyorlar.
AKP ve Erdoğan odaklı tartışmalar dışında ilgi konusu olan konu Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili.
En çok 'Asker neden bu kadar sessiz?' ile 'AKP kapatılmadığı takdirde gene bir müdahale hazırlığı var söylentileri doğru mu' sorularını işitiyorum.
Askerin suskunluğu hakkında öngörüde bulunmak zor değil. Askerin derdi tüm yaşamınca and içtiği, Atatürk Cumhuriyeti'nin Anayasa'da yazılı şekliyle muhafaza edilmesi değil mi?
Cumhuriyet'in yargı düzeni bu rejimin korunması için üzerine düşeni yapmıyor mu? Rejimi tehlikeye soktuğundan kuşkulanılan siyasi partinin cezalandırılması için konu yetkili yargı tarafından ele alınmadı mı?
O halde TSK'nın bu günkü sakin ve suskun tavrını muhafaza etmesi kadar normal ne olabilir?
Askerin bu sessizlik görüntüsü ardında,her olasılığı dikkate alıp hangi konuları gündeminde tuttuğunu kim bilebilir?
Tam bu sırada 'TSK müdahalesini önlemek için' çare arayan bir milletvekili, Kristof Kolomb yumurtası sandığı bir öneride bulundu. Askerin her müdahalesine yasal kaynak olarak gösterilen 'İç Hizmet Kanunu'nun ülkeyi ve rejimi korumak ve kollamakla ilgili maddesinin kaldırılmasını önerdi.
Sanki şimdiye kadar hiç kimsenin bunu yapmak aklına gelmemiş gibi.
En azından 27 Mayıs 1960'tan bu yana ülkeyi yönetmeye talip olmuş siyasilerin ve bilimsel birikimlerini, askerin siyasete karışmasını engellemeye çalışmak için kullanma durumunda olanların neden askeri tanımak için gerekeni yapmadıklarını hep merak ederim. Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana asker boşuna mı temelleri Anayasa'daki Cumhuriyeti korumak ve kollamak için eğitiliyor. Görev yapıyor. En kutsal görevinin bu olduğunu düşünüyor.
Askeri bu misyonundan vazgeçirmek için 'İç Hizmet Yasası' maddelerini değiştirmek işe yaramaz. Ya gücünüz yetiyorsa tüm eğitim sistemini değiştirip onu Avrupa Birliği'nin benzer problemi olmayan ülkelerinin askerlerine dönüştüreceksiniz ya da ülkeyi bugünkü bunalıma sokan zihniyeti geçersiz kılıp Anayasa'nın tam uygulanmasını sağlayacaksınız.
O zaman 'Asker neden suskun?' diye de sorma gereği duymazsınız.