Atatürk Heykeli de Mağdur Edilmiş!
'İrtica yuvası haline gelmiş' ilçe halkına 'balans ayarı' için, Sincan'da yaşanan bir 'heykel hikâyesi' var ki tam bir kara mizah örneği.
28 Şubat darbesi, her askerî müdahale gibi hak ve hukuk ihlalleriyle zihinlere kazındı. Bugüne kadar çok sayıda belge, ifşaat, itiraf ve mağduriyet örneği ortaya çıktı. Çok şey konuşuldu, yazıldı. Fakat Sincan'da yaşanan bir 'heykel hikâyesi' var ki tam bir kara mizah örneği.
Zaman'ın haberine göre; 28 Şubat'ın aktörleri, tankların yürütüldüğü Sincan'daki Lale Meydanı'na bir Atatürk heykeli dikilmesini ister. Hedef, 'irtica yuvası haline gelmiş' ilçe halkına 'balans ayarı' yapmaktır. İlçe Kaymakamı Ali Gün öncülüğünde bir kurul oluşturularak Türkiye'nin sayılı heykeltıraşlarından Burhan Alkar'la görüşülür. Kendisinin de 'Atatürkçü' olduğunu vurgulayan Alkar, hemen kolları sıvar. 5-6 ay çalışarak heykeli tamamlar. Ancak açılışa kısa bir süre kala ortalık karışır. Zira, heykeldeki Atatürk, gülümsemektedir. Üstelik, kendisine çiçek veren bir çocuğa şefkatle kollarını açmış haldedir. Başta Kaymakam Gün olmak üzere jüri çılgına döner. Oysa çatık kaşlı, sert, otoriter bir Atatürk heykeli ile Sincanlılara bir mesaj verilecektir. Amaç budur. Heykel kabul edilmez. Heykeltıraşa daha önceden ödenen para derhal geri istenir. Alkar, bunu reddedince mahkemeye verilir. Meydana da apar topar çatık kaşlı bir heykel dikilir. Uzun yıllar süren davayı kazanan Alkar, 28 Şubat sürecinde karşılaştığı bu ilginç olayı anlatırken, "Ben sıradan bir heykeltıraş değilim. Onurumu kırdılar." diyor. 'Gülümseyen Atatürk' ise halen atölyenin bahçesinde bekliyor.
1928 Filibe doğumlu Burhan Alkar, yaklaşık 50 yıllık bir heykeltıraş. Türkiye'nin en eski heykeltıraşlarından. Aziziye Anıtı, Urfa Anıtı, Atatürk Orman Çiftliği Anıtı, Seymenler Anıtı, Ankara Sakarya Caddesi'ndeki barış ve atılım heykelleri ona ait. Kendini 'Atatürkçü' olarak tanımladığı ve 'laik' kesimde yer aldığı halde 28 Şubat onu da mağdur etmiş. Bu dönemde yaşadığı Sincan tecrübesinin kendisinde çok derin bir iz bıraktığını belirtiyor. "Ben sıradan bir heykeltıraş değilim. Onurumu kırdılar." sözleriyle tepki gösterdiği ve rejimin yazılı olmayan kuralıyla yüzleştiği hikayesini şöyle anlatıyor: "Siparişi, Sincanlı işadamlarının kurduğu SİSİAD vermişti. Bir de kurul oluşturdular. Jüride kaymakam, işadamları, çeşitli kurumların müdürleri vardı. 4 aşamadan geçti heykel, onaylandı, paramı da 4 parça halinde aldım. Fakat aynı jüri, heykelin açılacağı zaman 'olamaz' dedi. Kaymakam, elinde bir Atatürk maskıyla atölyeme geldi, 'Biz böyle Atatürk istiyoruz' dedi. Asıl sebep Atatürk'ün gülüyor olmasıydı ama görünürde 'benzemiyor' diye bir gerekçe uydurdular. Yüzünü değiştir dediler, değiştirmedim. Madem öyle daha önce 4 kez neden ses çıkarmadılar. Üstelik ben bir senaryo hazırlıyorum, heykelim bir şey anlatıyor. Yüz ifadesinin de ona uygun olması gerek. Jüri üyeleri başlarda çok sempatikti ama sonradan hepsi değişti. Ben kaymakamı tanıyamaz hale gelmiştim. Galiba baskı vardı üzerlerinde, yönlendirildiklerini düşünüyorum. 2 milyon 200 bin lira almıştım. Verdikleri parayı aynen geri istediler. Kabul etmedim, mahkemeye verdiler. Davayı ben kazandım. Müdafaa edecekleri bir konu yoktu çünkü."
Alkar'ın aktardığına göre, Sincan'da daha önce bir büst vardı. Heykel dikilecek diye kaldırdılar. Fakat bunu da koyamayınca orası bir süre boş kaldı. "Sonradan Tankut Öktem'e ait harcıalem, Türkiye genelinde 150-200 kopyası olan bir heykel kondu. Klasik, çatık kaşlı Atatürk heykeli. O da hiç benzemiyor, çocuk mudur Atatürk müdür belli değil." diyen Alkar, yaptığı heykelin Sincan'a dikilmesini istiyor: "Çünkü parasını aldım, kendilerine 'Heykeli alın bari, sizde kalsın' dedim ama almadılar. Hâlâ bahçemde duruyor. Mahkemeyi kazandığım halde dikmediler. O heykelin oraya dikilmesi lazım."