Hasan Karakaya
Avrupa’ya da, Paralel Çete’ye de söyleyeceklerimiz var
Dün, “Çalışan Gazeteciler Günü”ydü ya... Biz de, bazı gazete ve televizyonların “sahip”leri ve “genel yayın yönetmenleri” olarak“kahvaltı”da buluştuk...
“Gazeteci”ler bir araya gelir de, hiç “kulis” konuşulmaz mı?..
Kim ne yazmış, ne söylemiş, nereye gidiyor, hangi olayın aslı ne?..
Sohbet esnasında;
“Son görev değişiklikleri”ni, yani hangi arkadaşın nerede görev yaptığını da öğrenmiş olduk...
Tabiî, toplanmamızın asıl sebebi, “Paris’teki saldırı ve bunun Türkiye’ye muhtemel yansımaları” idi.
Tamam, Paris’te Charlie Hebdo adlı dergiye, “muamma dolu” bir saldırı yapıldı ve 12 kişi öldürüldü... Daha sonra da “2 saldırgana” yönelik “90 bin polis ve jandarma” ile operasyon düzenlendi ve 2 saldırgan, kıstırıldıkları matbaada öldürüldü... “Aynı saldırı ile bağlantılı olduğu” ileri sürülen “2. rehin alma” olayında da; hem saldırgan, hem de “en az 4 rehine öldürüldü!”
Böylece, Fransız güvenlik güçleri, arkada “iz”bırakmadılar ve dolayısıyla, gündeme gelmesi muhtemel“iddia”ların da önünü kesmiş oldular!..
MÜSLÜMANLARA AYAR VERENLER!
İşte, dün “meslektaş”larımızla; hem “dergi baskını”nı, hem de Fransız polisinin “yargısız infaz”larını konuştuk...
Tabiî;
Bu “baskın” ve “infaz”ın gerek “Avrupa’da yaşayan Türkler”e, gerek“Türkiye’nin huzuru”na ne gibi etkileri olabileceğini de değerlendirdik!..
En önemli itiraz, “televizyonlardaki bazı yorumcular”ın, bu olaydan hareketle, “Müslümanlara ayar vermeye çalışmaları”na oldu!..
Malûm;
Hayatında alnı, belki de hiç “secde” görmemiş ama “yandaş” bilinen bazı adamlar, televizyon ekranlarına çıkıp; “Avrupa’ya yönelik tepkilerin ölçülü olması” gerektiğini, çünkü; “Türkiye’deki tepkilerin, Avrupa’daki Türklere zarar verebileceğini, baskıların daha da artabileceğini” söylediler!..
İtiraz, işte bu “şaşı bakış”aydı!..
“Dinime dahleden bari Müselman olsa” misali, bazı “zıpçıktı”ların Müslümanlara “ayar” vermeye çalışması; bende olduğu kadar, diğer arkadaşlarda da “büyük tepki”ye yol açmış!..
Arkadaşlar dedi ki;
“Be adamlar, Türkiye’den hiç tepki olmasa, Avrupa’daki Türkler de hiç kıllarını kıpırdatmasa bile, Avrupa; yapacağını yine yapmaz mı?..
Nitekim;
Avrupa’daki Türkler ne yaptı ki, PEGIDA adlı grup ortaya çıkıp, camileri yaktı, duvarlara sloganlar yazdı?”
YÜZLERİNE VURACAKSIN!
Demek oluyor ki;
“Susmak”la, “pısmak”la bir yere varılmaz!.. Böyle durumlarda; “en iyi savunma, taaruzdur” prensibiyle hareket edecek ve Avrupa’nın hem “çifte standart”larını, hem “ikiyüzlülük”lerini, hem “kalleşlik ve alçaklık”larını, hem de “Avrupa’nın katliam karnesi”ni yüzlerine vuracaksın!..
Cezayir’i hatırlatacaksın, “Ruanda’da 800 bin insanı katlettiklerini”hatırlatacaksın, Haiti’deki, Senegal’deki, Gana’daki katliamlarını hatırlatacaksın!..
Bunları hatırlatacaksın ki;
Asıl “terörist”lerin, asıl “katliamcı”ların ve asıl “saldırgan”ların “kendileri”olduğunu bilsinler!..
Onlara; işgal edip, sömürdükleri Afrika’dan çıkardıkları “kanlı elmas”larla zengin olduklarını da hatırlatacaksın!..
Bunları hatırlatacaksın ki;
Sakız gibi çiğnedikleri “demokrasi, özgürlük, insan hakları” gibi kavramların sadece “kâğıt üstünde” kaldığını, bu kavramların ağızlarına hiç yakışmadığını öğrensinler!..
CEZAYİR VE DE GAULLE!
Fransızlara, sık sık “Cezayir işgali”ni de hatırlatmak gerekir...
Malûm, Fransa;
1830’da girip, 1962’ye kadar, yani 132 yıl boyunca işgal ettiği Cezayir’de, tam bir soykırım uygulamış ve 1 milyon 700 bin kişiyi katletmişti...
Öyle bir soykırım ki; işgal başladığında 8 milyon nüfusa sahip Cezayir, 132 yılın sonunda 6 milyon nüfusa düşmüştü!..
Şu da hatırlatılmalı onlara:
1940’lardan sonra 45 bin kişinin katledildiği operasyonlara komutanlık eden Mareşal De Gaulle; işgal bittikten sonra, kendisine “1 milyon kişiyi katlettiniz” diyen bir gazeteciye, şu karşılığı vermişti: “Yanılıyorsunuz!.. Biz Cezayir’de 1 milyon kişiyi değil, 800 bin kişiyi öldürdük!.. Bu da, Fransa’nın çıkarları için gerekliydi!”
Peki, böyle bir “katliam itirafı”nda bulunan bir adamı ne yaparlar?..
Elbette yargılarlar ve hapsederler değil mi?..
Ama hayır...
De Gaulle, bu itiraftan sonra ödüllendirilmiş ve Fransa Devlet Başkanıseçilmiştir, iyi mi?
“Eli kanlı” bu adamlara, bütün bunlar hatırlatılmalı ve denilmeli ki;
“Siz, insanları yaşatmayı değil, öldürmeyi çok iyi bilirsiniz!”
Sorulmalı onlara;
“Dergi baskınında ölen 12 kişi için ayağa kalktınız ve saldırganları yakalamak için 90 bin polis ve jandarmayı seferber ettiniz... Peki, Terör Devleti İsrail, Filistin’de 16 gazeteciyi öldürdüğünde niye hiç kılınızı kıpırdatmadınız?.. Sizin gazetecilerinizin canı can da, Filistin’de katledilen gazetecilerin canı patlıcan mı?”
PKK... MİTTERAND... TÜRKİYE
Sormaya devam etmek lâzım:
Türkiye, 30 yıl boyunca “PKK terörüyle mücadele” etti... Bazı rakamlara göre “300 milyar dolar”ını, bazı rakamlara göre de“500 milyar dolar”ını terörle mücadele için harcadı...
Hadi, “para” bir yana;
Bu ülke, “Türk ve Kürt” olarak “40-50 bin insan”ını kaybetti!.. İşte bu Türkiye’yi “terörle mücadelesinde yalnız bırakan” kimdi?..
Bırakın Türkiye’nin “yalnız” bırakılmasını, “PKK’ya silah ve strateji desteği” veren bu Fransa, bu Almanya, bu Avrupa ve bu Amerika değil miydi?..
Dahası;
Kasım 1998’de, “Abdullah Öcalan’ın kalbimde çok özel bir yeri var” dediği için, “PKK’lıların annesi” olarak anılmaya başlayan Daniella Mitterand adlı kadın; “Fransa eski Devlet Başkanı François Mitterand’ın dul eşi” değil miydi?.. PKK’ya en büyük desteği o vermedi mi?..
Demek istiyorum ki; Batı, hiç de “sütten çıkmış ak kaşık” değil!..
TEK İŞLERİ YAFTALAMAK!
Hiç düşünmediler ki;
“Terörün dini, dili, kimliği ve etnik kökeni olmaz!.. Terör örgütleri, kendilerine hangi sıfatı takarlarsa taksınlar; cani, canidir!.. Terörist, teröristtir!”
Ama, Batı ne yaptı?..
“Terörle mücadele” için “işbirliği ve elbirliği” yapmak ve “terörün zararları”nı konuşmak yerine; hep, “terör örgütünün kimliği” ile ilgilendiler!..
Yok El Kaide imiş,
Yok DEAŞ ve Boko Haram!..
Oysa, “sıfat”lar yerine “terör”ün kendisini konuşsalardı, anlarlardı ki; Türkiye’dekiDolmabahçe veSultanahmet’teki bombalı saldırılar ile, Paris’teki saldırı veNijerya’da 2 bin kişinin katledildiğiolaylar,“birbirinden bağımsız değil”dir!.. Son günlerde gerçekleşen bu saldırılar,“birbirleriyle bağlantılı”dır!..
Her ağızlarını açtıklarında;
“İslamcı terör örgütü!.. Terörist Müslüman” diyorlar!.. Bu, “paralel ihanet çetesi”nin de çok iyi bildiği bir “algı operasyonu”dur!.. Ne var ki; bu algı operasyonu terörü engellemez, sadece üstünü örter!..
TÜRKİYE’DEKİ HAİNLER
Ama Türkiye;
Fransa’ya, Almanya’ya, İngiltere’ye, Avrupa ve Amerika’ya yani “tüm Batı”ya rağmen, “terörle mücadele”sine “kararlılık”la devam edecek!..
“DEAŞ’ı besleyip, büyüten Suriye’nin terörist rejimidir” demeye devam edecek!.. Suriye’de, “terör üreten bataklık” kurutulmadan, dünyanın huzur bulamayacağını dosta-düşmana anlatmayı sürdürecek!
Türkiye, her şeyin farkında...
Paris’teki saldırı için, İstanbul’dan bir “twit” atıp; “Fransa’nın Madımak’ı”diyen “alçak”ların da farkında, Halid Meşal’in Türkiye’ye ziyareti üzerine,“ABD sözcüleri”ne; “Bu durumda, Türkiye terörü destekleyen ülkeler listesine alınır mı?” diye soran “Paralelci hainler”in de farkında!..
Bir “ABD sözcüsü”ne böyle bir soru sormak, “alçaklığın, şerefsizliğin, vatan hainliğinin ve Türkiye’ye ihanetin daniskası”dır!..
Sırf bu “twit” ve “soru” bile, Türkiye’nin “Paralel’le mücadele” konusunda ne kadar haklı olduğunu göstermeye yeter de, artar bile!..
Öyle zannediyorum ki; Ankara, bu “ihanet”lerin farkında... Ve yine, öyle zannediyorum ki; Ankara, bunlara acımaz!.. Zira; “Acırsa, acınacak hâle gelir!..”
YENİ EYLEMLER OLABİLİR!
“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” dolayısıyla bir araya geldiğimiz meslektaşlarımız, şunun çok iyi farkında;
“Paralel Yapı, bizden daha çok bizim gibi yaşarlar!”
Aynı meslektaşlar, “paralel ihanet çetesi”nin, hem “bizim gibi” yaşamakta, hem de “PKK’lı teröristler” gibi düşünmekte son derece mahir olduğunu ifade edip, dediler ki;
“Paralel ihanet çetesinin hem Kandil ile, hem de düz ovadaki PKK’lılarla irtibat halinde olduklarına dair duyumlar alıyoruz... Bunlar, Haziran seçimlerine kadar Hükümet’i düşürmek ve AK Parti’nin yeni bir anayasa yapacak güçle sandıktan çıkmasını engellemek için girişimlerde bulunabilir, PKK’yı kanlı eylemler yapmaları için kışkırtabilirler!”
Görüyorsunuz ya;
Hem “Müslüman” geçiniyorlar, hem de “Türkiye’ye ihanet” için herkesle işbirliği yapıyorlar!..
Bu nasıl “Müslümanlık”tır, anlayamadım. Sonunda, anladım ki;
Bunlar, “hedefe ulaşmak için her yol meşrudur” düsturuyla hareket ederler, “şeytanla bile işbirliği” yaparlar!..
O kadar “hile ve desise uzmanı” şirret bir yapı ki; “şeytana bile pabucunu ters giydirirler!”
Uzun lâfın kısası:
“Rehavete kapılma değil, her daim uyanık olma zamanı!”
Su uyusa da, Paralel uyumuyor!..
*****************************************************************************
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Çalışan Gazeteciler Günü mesajı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün; 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günüdolayısıyla bir mesaj yayınlamış ve demiş ki;
“Yakın tarihimizde demokrasimizin kesintiye uğradığı, vesayetin somut bir şekilde kendini hissettirdiği dönemlerde ciddi baskılara ve mağduriyetlere maruz kalmış olan medya çalışanlarımızın, geçmişten çıkardıkları dersler ışığında, millet iradesini hiçe sayan vesayetçi anlayışlara artık itibar etmeyeceklerine inanıyorum.
O zorlu dönemlerin geride kalmasının akabinde, özellikle son yıllarda gazetecilerimizin çalışma koşullarının iyileştirilmesi yönünde atılan adımlar ulusal ve yerel medyamızın gelişimi açısından da önemli bir rol oynamıştır.
Demokratik kültürün ayrılmaz bir parçası olan medyamızın halkımızı doğru bilgilendirmenin yanı sıra birlik ve beraberliğimizin korunması, meselelerimizin suhuletle çözülmesine katkı sağlaması noktasında yapıcı bir rol üstlenmesi elbette mümkündür. Bu açıdan medya çalışanlarımızın, mesleklerini icra ederken toplumumuzun hassasiyetlerini göz önünde bulundurmaya özen göstermeleri, karanlık odakların algı operasyonlarına alet olmamaları da büyük önem arz etmektedir. Bu düşüncelerle, medya mensuplarımızın Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyor, kendilerine başarılar diliyorum.”
Teşekkürler Sayın Cumhurbaşkanım...
Bazı gazeteciler “Türkiye’ye ihanet peşinde koşsa” da, biz “Türkiye’nin istikbali” için “çalışıyoruz.”
yeniakit