Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kork Fransa!

Nijerya'da Bokoharam saldırısında 10.000 nüfuslu bir şehirde 2000’den fazla insan hayatını kaybetti. Kenti terk edenlerden bir kısmı Çad nehrini aşıp, Çad’a gitmeye çalışırken selde boğuldular. Ölüler hâlâ sokaklarda, insanlar cenazelerini almak için sokağa bile çıkamıyor.

Fransa’da olaylar derinleşiyor. Dergi saldırısının ardından bir de market saldırısı sözkonusu. Dergi saldırısınışüphelileri bir matbaada çalışanlarırehin almış durumda.

Fransa’nın 11 Eylül’üne döndü bu iş. 11 Eylül’ün ardından ABD Irak’a saldırmıştı. Bakalım Fransa bu işin faturasını kime çıkaracak? Fransa Filistin’i tanıdığı için ya da ABD'nin terörle mücadele planına destek vermediği için cezalandırılıyor olabilir mi? Karga besleyenler şimdi gözlerini sakınsınlar.. Saldırıda bir Müslüman polis hayatını kaybetti. Son saldırıda bir Yahudi marketi hedef seçildi.

Şimdi batı entelijansiyası özgürlük, güvenlik, hukuk, siyaset dengesini tartışıyor..

O gece Paris’te sokağa dökülenlerin ortasında ışıklı bir pano dikkatiçekiyordu: "Not afraid", "Korkma-Korkmuyoruz" anlamına gelen İngilizce bir kelime.. O pankartı taşıyanlar ya İngiliz'di ve bu olayı farklı bir yereçekmek için oradaydılar, ya da mesajlarını dünyaya iletmek için bu yolu seçmişlerdi. Oysa "pas peur" diye de yazabilirlerdi.. Bana kalırsa korkmaları gerek.. Bu "baldırıçıplak” Afrikalı çocuklar var ya, işte onlar Fransa'yı yakacaklar. Terör denilen bu bela, "tarihin sonu"nu getirecek bir "medeniyetler arası çatışma"ya dönebilir.. Zaten içinizden birileri "Tanrıyıkıyamete zorlamak" istemiyor mu idi, buyurun işte şimdi buldunuz papazı.

Hemen söyleyeyim bu kavga burada bitmeyecek.. Paris'le sınırlı da kalmayacak.. Yarın Roma, Berlin, Londra, Newyork’ta da aynı olaylarla karşılaşmak sürpriz olmayacak.. İstanbul'da, Diyarbakır'da, Bağdat'da,Şam'da, San'a da, Beyrut'ta, Kudüs'te, Gazze'de, Kahire'de, Tunus'ta, Trablus'ta olan, Kırım'da olan sizde de olacak.. Üflediğiniz bu ateş sizin de sakalınızı tutuşturacak.. Onun için korkmalısınız. Bu yazdıklarım "oh olsun" anlamına gelmiyor. Olanlar bir temenni de değil. Belki sizin kadar cesur değilim, sizin kadar silahımız, paramız da yok. Belki ondandır. Soğuk savaş yıllarında korkarak yaşamayı öğrettiler bize. Kendi gölgemizden bile korkuyoruz.. Sizin adamlarınız her şeyimizi çaldılar. Yetmedi, din, ahlak, gelenek, tarih; her şeyimizi yağmaladı adamlarınız. Kaybedecek fazla birşeyimiz kalmadı anlayacağınız demokrasi kromajlı ruhumuza geçen prangalarımızdan başka.. Siz de korkun. Korkmak insani bir şey.. Biz efendilerimizden korkmamayı öğrenirken, Allah'tan korkmayı öğrenecektik, onu da beceremedik tam. Kula kulluk etmeyecek, Allah'tan başka kimseden korkmayacaktık..

Basın, düşünce ve ifade hürriyeti tartışmalarından daha fazla şey ifade ediyor bu olaylar. Bu olaylar sakın Kızılderili reisi Seatle'nin laneti olmasın ya da son Kanum Kıralı'nın laneti mesela.. Hind laneti, Çin laneti de olabilir. Hadi havralara, kiliselerinize gidin, çanlarınızı çalın, borularınızı öttürün ya da konsüllerde, localarda, kulüplerde buluşun; hadi çözün bu ifritten problemi  çözebiliyorsanız..

Biraz esrar, eroin beyin zonklaması için iyi gelir mi sanıyorsunuz. Biliyorum, dizine başınızı koyup ağlayacağınız bir ananız da yok.. O huzurevinde ya da yalnız yaşıyor değil mi! Bizim mukaddeslerimizi alay konusu yaparak ne de eğleniyordunuz! Hadi eğlenmeye devam edin.. Gezi olaylarını konuşalım mı! Sıvas'ı ya da..

Sömürge bakanlarınızdan Albert Sarraut ne diyordu; "Gerçeği gizlemeye ne gerek var. Sömürgecilik ilk uygarlık hareketi değildi. Çıkarların dürttüğü bir zor hareketi idi."

Luis Masignon ne diyordu mesela, "Onların her şeylerini tahrip ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler, anarşi ve terör için uygun bir hale geldiler.” İşte ben de tam bunu demek istiyorum. Herhalde Masignon’un dediklerini şerh ettiğim için birileri beni suçlamayacaktır. İşte Masignon’un kehaneti gerçek oldu. Bugün Paris’te yaşanan olayışifresi bu sözlerde gizli. Aslında İspanyol sanatçı aynı şeyi söylemeye çalışıyor. Bu gerçeğe parmak basan tek bir kişiden başka kimse olmaması ne acı.

İsterseniz Jean Paul Sartre’nin tanıklığına başvuralım; "Bizim istismarcılar olduğumuzu biliyorsunuz. Bizim önce altın ve madenlere el attığımızı, sonra da yeni kıtaların  petrolünü eski ülkelere taşıdığımızı biliyorsunuz. Bunun muhteşem sonuçlarına şahid olarak saraylarımız, katedrallerimiz ve büyük sanayi şehirlerimiz yeter.." İngiltere'den bir şahid çıralım isterseniz.. "Bir damla kan, bir damla petrol" diyen William Churchil'e ne dersiniz.. Hani şu parmaklarını "V" gibi açarak bu yağmanın zaferini kutlayan adam. Ailesi WiCh'in bütün bu cinayetleri işledikten sonra, yaptıklarının ezikliği altında, suçluluk psikolojisi ile, vicdan zonklamasına bir son verme umudu ile Müslüman olmasından endişe etmiş hep. Yine Avrupa'dan bir başka tanık, Montaigne diyor ki, "Bunca şehir temelinden yıkılıyor. Bunca milletin kökü kurutuluyor. Milyonlarca insan kılıçtan geçiriliyor. Dünyanın en zengin, en güzel ülkesinin altı üstüne getiriliyor. Niçin! İnciler, biberler alacağız diye.. Aşılık makine zaferi bunlar!”. Sahi, ne oldu şimdi. Bundan sonra ne olacak!

Ağla ey Paris.. Anne babaları öldürüp, mallarını yağmaladığınız, köleleştirdiğiniz öfkeleri akıllarından büyük varoş çocukları haymlarından kaçıp, size doğru geliyorlar.. Örgütlü olmaları gerekmiyor. Kendilerini birörgüte nisbet etmeleri yetiyor.. Kaybecek fazla bir şeyleri yok bu insanların. Kendilerini günah dolu suçlu bir hayata mahkûm edenlerden intikam almak isteyen, intihar etmek yerine bu işten önce intikam almak isteyen bir sürü genç var.

"Babalar koruk yediklerinde çocuklarının dişleri kamaşmaz" ama, babalarının gasbettiği bağlarda oturup, babasının silahları ile, yurtlarınıgasbettiğiniz yoksullara, onların kutsallarına karşı meydan okuyarak, onları aşağılamaya devam ettiğiniz sürece korkunun ilk fırsatta yakanıza yapışacağını bilmeniz gerekir. Siz İsrail'e arka çıkmaya devam edin. Siyonistlere, Sisi'ye arka çıkmaya, Esad'a sesinizi çıkarmamaya devam edin. Komşuda pişer size de düşer. Ne demişler, "Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste..", "Zulm ile abad olunmaz", "Bu dünya etme - bulma dünyasıdır. Eden bulur." Selâm ve dua ile. 

yeniakit

Bu yazı toplam 1524 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar