Hakan Albayrak
Babacan aleyhindeki tezvirata dair
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan güya FETÖ kumpaslarına sahip çıkmış, FETÖ’ye selam çakmış!...
Babacan’ın Bilkent Üniversitesi’nde bir öğrencinin sorduğu soruya verdiği cevaptan çıkarılacak şey mi bu?
Yuh yani!
***
Öğrencinin sorusu:
“2009’dan itibaren Ergenekon ve Balyoz gibi belli davalar görüldü. Bunların kumpas olduğu ortaya çıktı. Siz bunların kumpas olduğunun farkında mıydınız yoksa kandırıldınız mı? Farkındaydıysanız neden sesinizi çıkarmadınız? Siz ve partiniz kandırıldıysanız bu kadar kandırılmaya meyilliyken bizim size iktidarı teslim etmemizi nasıl bekliyorsunuz?”
Babacan’ın cevabı:
"Türkiye'de maalesef yakın tarihimizde, ordumuz içerisinde bu tür eğilimler, 'Siyaset bazen ülkeyi yoldan çıkarır, biz buradayız, ordu olarak el koyarız, şekle sokarız' diyen bir zihniyet olmuştur. Bu tür hazırlıklar içinde olanlarla ilgili devlet mücadele etmelidir. Dolayısıyla tüm bu süreçler -Ergenekon, Balyoz, adı ne olursa olsun- bağımsız ve tarafsız yargı süreçlerinden geçtikten sonra ancak şöyledir ya da böyledir diyebiliriz. Böyle silmece FETÖ'nün etkisi altındaki yargının uğraştığı Ergenekon, Balyoz sürecine de biz karşıyız. Ama sırf 'FETÖ'cüler uğraştığına göre bunların hepsi ak pak suçsuz insanlardır' da demeye de karşıyız. İkisinin de yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bağımsız ve tarafsız yargı eliyle incelenmedikçe bu süreçlerin hiçbirisine doğru ya da yanlış demenin biz doğru olmadığını düşünüyoruz.”
Ne var kardeşim bu sözlerde?
"Türkiye'de maalesef yakın tarihimizde, ordumuz içerisinde bu tür eğilimler, 'Siyaset bazen ülkeyi yoldan çıkarır, biz buradayız, ordu olarak el koyarız, şekle sokarız' diyen bir zihniyet” olmamış mıdır?
Jakoben subaylar on yıllar boyunca sivil idarecilere ‘ayar’ vermemiş midir ve kimi zaman bunu yeterli görmeyip idareye el koymamış mıdır?
Darbecilik tarihi, FETÖ ve işbirlikçilerinin 15 Temmuz (2016) darbe teşebbüsünden mi ibarettir?
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 darbeleri masal mıdır?
Talat Aydemir’in darbe teşebbüsleri de masal mıdır?
Madanoğlu Cuntası da masal mıdır?
Genelkurmay Başkanlığı’nın 27 Nisan 2007 tarihli bildirisinde AK Parti iktidarına ültimatom verildiği de masal mıdır?
Yapmayın!
Mayıs 2003’te dönemin genelkurmay başkanı Hilmi Özkök tarafından dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a “genç subaylar”ın “endişe”sinin iletildiğini de hatırlayın lütfen!
Ergenekon ve Balyoz davalarına giden süreçte televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde alenen askeri darbe çağrılarının yapıldığını da hatırlayın!
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içinde ve dahi tepesinde darbeci eğilimlerin varlığı 1950’li yılların ikinci yarısından itibaren vakıa iken 2009’da bu sorun birdenbire ortadan kalkmış, menfaatlerine dokunuyor veya ideolojilerine ters düşüyor diye halk oyuna dayalı hükümetleri devirmek için orduyu göreve (!) çağıran “silahsız kuvvetler” de birdenbire buharlaşmış gibi davranmayın!
Evet, FETÖ Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ele geçirmek maksadıyla önüne gelene darbeci yaftası yapıştırarak kendi kadrolarının önünü açtı ama buna istinaden ‘O yaftayı hak eden hiç kimse yoktu’ diye kestirilip atılamaz ki.
Babacan, “silmece FETÖ'nün etkisi altındaki yargının uğraştığı Ergenekon, Balyoz süreci”ni kabul edilemez bulduklarını net bir şekilde ortaya koyuyor ve fakat o dönemde darbecilikle suçlananlardan hiçbirinin darbecilikle alâkası olmadığını kesin bir dille savunmayı ve bunu sadece ‘FETÖ onlarla uğraştığına göre…’ argümanına dayandırmayı da yanlış bulduklarını belirtiyor; sahi, ne var bunda?
***
Orduya, medyaya, ‘sivil toplum’a dal budak salmış darbeci gelenek, Türkiye’nin bir gerçeğiydi (Allah o geleneğin ihyasından korusun).
Bunu yadsıyarak konuşmayalım lütfen.