Abdurrahman Dilipak
Barajın altında kalmak
Gideceği yeri bilmeyen kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz..
Barajı AK Parti getirmedi.. Getirenler, koalisyonlardan kurtulmak için bu kuralı getirdiler. Akıllarınca yönetimde istikrar, temsilde adalet sağlayacaklardı..
Gerçekten de baraj çok yüksekti..
Anayasa değişikliği yapılırken bu konu da gündeme gelecekti, en azından bu konuda daha önce bir uzlaşı sağlanabilirdi. Ama olmadı..
Şimdi şikayet ediyorlar..
Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurudan yola çıkarak bu konuda bir düzenlemeye gidip gitmeyeceği tartışılıyor.. Usul tartışmaları yapılıyor, konu esastan ele alınacaksa, verilecek kararın emsal oluşturması durumda yeni bir içtihad oluşacak. Bireysel başvuru yolu ile yasa iptali gündeme gelebilecek..
İlgili komisyon konuyu genel kurula gönderiyor. Burada bir belirsizlik sözkonusu..
Ne olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz..
Kimine göre, iktidar bu konuda BDP ile anlaştı.. Kimine göre bu paralelcilerin işi.. Herkes bir şey söylüyor..
Eğer baraj kalkarsa, AK Parti’den önce CHP ve MHP bu işten büyük zarar görür..
AK Parti1. Parti çıkar.. Tek başına iktidar olur.. Meclis’te grubu olan partilerin sayısı bugünkünden daha fazla olmaz..
Küçük partiler kendi aralarında seçim ittifakı kurabilirler.. Şimdiden bu yönde çalışmalar var.. Bu tür ortaklıklar sinerjiye değil, atomizasyon ve nötralizasyona sebeb olur..
Toplayın, çıkartın, çarpın, bölün, ne yaparsanız yapın, muhalefete bu işten ekmek çıkmaz.. Sadece kafa karışıklığına sebeb olurlar.. Sonuçta varacakları yer kendilerini mutlu etmeyecektir.. Hatta “bu işi niye yaptık” diye hayıflanacaklardır, ama son pişmanlık fayda vermez!
Evet, bu oran yüksek ve bu konunun yeniden gözden geçirilmesi gerek.Siyasi partiler yasası, seçim yasası yeniden düzenlenmeli.. Seçim ittifakı olabilmeli ve bölgesel partiler kurulabilmeli. Siyasi dernekler de.. Ama bu bugünün sorunu değil.. Seçimlerden hemen sonra önce Anayasa değişikliği yapılmalı, ardından da başta siyasi partiler ve seçim yasası olmak üzere diğer tüm yasalar yeniden ele alınmalı..
Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ve statüsü de zaten bu süreçte ele alınacaktır..
Bu tartışmaların odağında emeklilik vakti gelen bir başkanın yer alması da ayrı bir sorun.. Bu tartışmanın kişiselleştirilmemesi gerek. Bunun kimseye faydası olmaz.
Yarın AYM Başkanının bir partiden aday olması durumunda bu tartışma kolaylıkla başka istikametlere çekilebilir.. Onun için başkanın çok daha dikkatli davranması gerekir.. Çünki, siyasilerin ne dedikleri kadar, söylenen şeyin nasıl anlaşıldığı da o kadar önemlidir.. Onun için bir açıklama yaparken efradına cami, ağyarına mani bir dil kullanmamaları ve özellikle de yargıçların yargıyı tartışma konusu yapacak ifade ve üslublardan kaçınmaları gerekir..
Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder. Olağanüstü yetkiler, dar zamana sıkıştırılmış düzenlemeler çoğu kez beklenen faydayı vermediği gibi geri teper.. Maksat gerçekleşmediği gibi, süreç sahibine zarar verir.
Böyle bir düzenleme CHP’nin işine yaramaz. MHP’nin de.. Belki BDP’nin işine yarar. AK Parti zarar görmeyebilir, hatta birçok partinin CHP veMHP’den aldığı oylar milletvekiline dönüşmeyince sonuçta en çok da AK Parti’nin işine yarayabilir..
“Cemaat” de bu işten kazançlı çıkmaz.. Birkaç milletvekili ile yetinmek zorunda kalır.. Özgül ağırlıklarını artırmak için ceplerine taş doldursalar da, sonunda sosyolojik tabanlarının hacmi belli. Yani onlara bu işten ekmek çıkmaz. Sadece ortalığı karıştırmış, can sıkmış, bir tartışma başlatmış olurlar o kadar.. Ama sonuçta bu tartışmalar AK Parti korkusuna dayandığı için AK Parti’den çok tartışmayı başlatanlara ve sürdürenlere zarar verecektir..
Cemaat denen yapı kendini bu kadar çok tartışılır hale getirerek aslında kendine zarar verdiğinin farkında değil gibi sanki..
Daha önce AYM bu konuda bir karar vermiş. Şimdi aradan on yıl gibi bir süre geçince, bu konuda yeni bir yargı kararı ve yasal düzenleme olmadığı halde, bireysel başvuru hakkının kullanımı ile ilgili bir başvurudan yola çıkılarak yeni bir karar verilmesi sözkonusu. Konu AİHM’de de görüşülüp karara bağlanmış..
Şimdi AYM’nin nasıl bir karar vereceği bilinmiyor. Eğer oranı haksız bulursa, yeni bir oran belirleyemeyecek. Meclis’e yeni bir düzenleme yapması için bir süre verebilir. Ama yeni düzenleme bu seçim için geçerli olmaz. Baraj kaldırılmış olur. O zaman da AYM kendini yasa koyucu yerine koymuş olur..
Genel kurul başvuruyu usülden reddedebilir. Ya da esastan inceleyim,AİHM gibi, “her ne kadar bu oran temsilde adalet açısından çok yüksekse de, bu konuda karar yetkisi TBMM dedir”, diye bir karar da verebilir..
Anayasa değişip teşkilatı esasi ve yasalar, buna bağlı yönetmelik ve genelgeler, KKK’ler yeniden gözden geçirilmeden bu tartışmalar bitmeyecek; bürokrasi ve mevzuat ayağımızda bir pranga olarak kalacak. Bu durum ufkumuzu karartmaya devam edecek.
Selâm ve dua ile..
yeniakit