Hasan Karakaya
Bizde adam yetişiyor da, onlara sahip çıkıyor muyuz?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, dün Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri” töreninde yaptığı konuşma; sadece “gençler” için değil, “7’den 70’e herkes” için bir“hedef” olmalı, bir “arınma” olmalı, dahası “kulaklara küpe” olmalıdır!..
Hemen herkes der ya;
“Bizde sanatçı yetişmiyor...
Bizde ilim insanı, bizde münevver yetişmiyor!”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, neredeyse “gen”lerimize işlemiş bu “aşağılık kompleksi”nin yersiz olduğunu, bitmesi gerektiğini belirterek, dedi ki;
“Hayır efendim. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bal gibi yetişiyor. Üstelik her şeye rağmen yetişiyor. Umutsuzluğa rağmen, kötümserliğe rağmen, karamsarlığa rağmen, tekellere rağmen, mahalle baskısına rağmen Allah’a hamdolsun yetişiyor, hem de çok sayıda yetişiyor.”
Altına imza atılacak bir söz...
Evet, bütün“olumsuzluk”lara rağmen, Türkiye’de“bilim insanı”yetişiyor da, “sahip çıkılmıyor!”
O insanlar; hem de, adının önünde“Prof.” veya “Doç.”yazan bilim adamları tarafından “dışlanıyor, horlanıyor, hakaretlere maruz kalıyor!”
Televizyonlarda gördük;
“Derde derman bir ilaç bulduğunu” söyleyen nice insan, “şarlatanlık”la suçlandı, onlara “üniversite diploması” olup-olmadığı, “hangi fakülte”den mezun olduğu, “Avrupa bilim dergilerinde makalelerinin yayınlanıp yayınlanmadığı” soruldu!..
ZİYA ÖZEL, ALİ ERDEMİR
Herhangi bir “unvan”ı olmayan insanların dışlanmasını, horlanmasını, şarlatanlıkla suçlanmasını bir kenara koyalım; adının önünde “Dr.” yazan,“Doç.” veya “Prof.” yazan insanlar bile dışlandılar... Hatta bazıları “ülkeyi terk etmek” zorunda kaldılar!..
Bunun en çarpıcı örneği Prof. Dr. Ziya Özel’dir!..
Yıllar önce, TRT ekranlarında, “kansere çare bulan adam” olarak ilân edilmişti!.. “Allah’ın lütfu” dediği “Zakkum”dan “kanser ilacı” elde etmiş ve adına da “NO ekstresi” demişti?..
Ya sonra...
Ortaya çıkmasıyla, “şarlatan” ilan edilmesi bir oldu!.. Hem de, birçok insana “şifa vesilesi” olmasına rağmen!..
Adamcağız, kapağı zor atmıştı ABD’ye!
Ya şimdi?..
Prof. Dr. Ziya Özel; ilacına önce “patent” aldı!.. Şimdi de, özel bir merkezde, onun ilacı üretiliyor!.. Yarın, bir gün, biz de “ithal” ederiz herhalde!..
Şu garabete bakar mısınız;
Şarlatan diyerek “ihraç” ettiğimiz adamın ilacını “ithal” edeceğiz!..
Ziya Özel eğer Türkiye’deki “tekel”leri kırabilseydi, “mahalle baskısı”na direnebilseydi hiç gider miydi Amerika’ya?
Sadece Ziya Özel mi?.. Dışlanan “bilim adamları” arasında bir de Prof. Dr. Ali Erdemir var.
O Ali Erdemir ki;
“Karbon kaplama teknolojisi”ni icat ederek, “sürtünme katsayısı”nı sıfıra indiren ve makinelerde büyük enerji tasarrufu sağlayan, bu buluşuyla da, ABD tarafından “Yüzyılın 100 bilim adamı” arasında gösterilmiş, cins bir beyin!..
Gelin görün ki;
Yıllar önce “iş” aradığında, kendisine hangi iş teklif edilmiş, biliyor musunuz?..
“Resepsiyon memurluğu!”
Evet, resepsiyon memurluğu!..
Dahası da var:
Prof. Erdemir, bir zamanlar YÖK’e başvurup, “doçentlik denklik belgesi”nin onaylanmasını istemiş!.. Ancak YÖK, “denklik başvurusu”nu kabul etmemiş, iyi mi?!?..
Düşünebiliyor musunuz;
“Bilim Oscar’ı” alan dünyaca ünlü bir bilim adamına, YÖK, “denklik”vermemiş!
YA MÜNİR BOZKURT?
Biliyorum, diyeceksiniz ki;
“Bütün bu olup bitenler Eski Türkiye’de yaşandı... Şimdi Yeni Türkiye’deyiz!”
Çok doğru, “Yeni Türkiye”deyiz!..
Ama, maalesef “Yeni Türkiye”de de, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bahsettiği “tekel”ler var, “mahalle baskıları” var, “bürokrasi” var,“mevzuat hazretleri” var!..
Buna dair “somut bir örnek” vermek ve Münir Bozkurt’tan bahsetmek istiyorum.
Münir Bozkurt’un, herhangi bir “titri”, herhangi bir “unvanı” yok!..
Sade bir vatandaş!..
Ne var ki; Akit okurları, Münir Bozkurt’u, “Çağdaş Lokman Hekim” olarak tanırlar...
Birçok okurumuz da, onun “bal ağırlıklı karışımlar”dan elde ettiği ilaçlardan “şifa” bulmuştur!.. Çünkü o, bu işi “ibadet aşkıyla” yapar!..
“Astım”lılara deva olmuş, “kanser hastaları”na derman olmuş,“güreşçi”ler,“tekvando”cular, onun “karışım”ları ile güçlenmiş, tahlillerinde“doping”e rastlanmamıştır!..
Münir Bozkurt, ben bildim bileli, galiba 28 yıldır “bal ağırlıklı macun”larla uğraşır...
Ne var ki, piyasaya giren “gerçek şarlatanlar” yüzünden, “mevzuat hazretleri” onu da “aynı kefeye” koyar ve hem “dertlere derman”olmasını, hem de “kendini geliştirmesini” engeller!..
Meselâ, “Tarım Bakanlığı’ndan aldığı izin” ile, Trabzon’da “küçük bir tesis”açar ve “gıda takviyesi” olacak “karışım”larını daha seri şekilde üretmeye başlar!..
TOPTANCI ANLAYIŞ!
Gelin görün ki;
Piyasayı ele geçiren “sahtekâr”ların, “insanları kaz gibi yolmasını”engellemek isteyen Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bu “istismar”a son vermek için, “bitkisel ürünlerle tedavi” yaptığını iddia eden her kuruluşu yakın takibe alır ve “ceza” yağdırmaya başlar!..
Sonra, Meclis’ten bir “kanun” çıkar ve “bitkisel tedavi yöntemleri”ne karşı“amansız bir savaş” açılır!..
“Üretim izinleri” iptal edilir ve “üretim izni” alabilmek, “yeni şartlara”bağlanır!..
Tamam, “kararlar doğru”dur da; “istismarcı”lara uygulanan bu şartlarMünir Bozkurt gibi, kendini bu işe adayan ve “para kazanmak” gibi bir amacı olmayan insanlara niye uygulanıyor, “kuruların arasında, yaşlar niye yakılıyor”, onu anlayamadım!..
Eğer varsa bir şarlatanlık, varsa bir istismar, gider onların yakasına yapışırsın!.. Herkesi “aynı kefe”ye koyup, “topyekün mücadele” edersen, ortalıkta “kendini insanlığa adamış adam” bırakmazsın!..
ÜNİVERSİTEDE 2 HOCA
Geçenlerde Münir Bozkurt ile görüşürken, “karşılaştığı zorluklar”dan yakınmış, bıkmış ve “Artık yoruldum, bu engelleri aşacak gücüm kalmadı”demişti... Ben de kendisine; “Kaçmak kolay!.. Ama önemli olan, mücadeleyi sürdürmek... Bak, ben; bunca dâvâya, bunca linç girişimine rağmen kaçıyor muyum?” demiştim.
Benim bu sözlerim üzerine “mücadeleye devam” kararı almış!..
“Üniversite hocaları” ile görüşmüş... Hocalar, onun çabalarını ağızları açık dinlemişler... Ve demişler ki; “Sporcular için ürettiğin bu karışım üzerinde klinik deneyler yapalım... Doping belirtisi var mı, yok mu bir bakalım...
Birbuçuk yıl sürecek bu deneyler sonrasında, size bir rapor verelim.”
Münir Bozkurt, çocuklar gibi seviniyordu... “Karışım”ından emin ya, 1.5 yıl sonra verilecek “rapor”la, “Devletin milli macunu olacak” diye seviniyordu...
Yapılması gereken budur!..
Sen, herkesi “Şarlatan, üçkâğıtçı, paragöz” diye suçlayıp, bir kenara atarsan, ne “ilaç” bulunur, ne derman!..
Alacaksın adamı karşına, diyeceksin ki; “Sen ne üretiyorsun arkadaş?.. Ver şunu bana, ben bunu deneyeyim!.. Bakalım doğru mu söylüyorsun, yalan mı?..”
Evet, olması gereken budur!..
Aksi halde; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği “tekel”leri herkes kıramaz, “mahalle baskısı”na herkes katlanamaz!.. Dolayısıyla “Alternatif Tıp” da gelişmez ve Türkiye, “Batılı ilaç şirketleri”ne “milyarlarca dolar ödemeye” devam eder!..
“İlaç” dedim de, aklıma geldi.. Söyleyin hele, “yan tesiri” olmayan bir ilaç var mı?.. Dahasını da söyleyelim: Dünyada ve Türkiye’de “yıllarca kullanıldığı” halde, “zararlı” olduğu tesbit edilip de “piyasadan toplatılan”ilaç sayısı kaçtır?!?..
Şu hâle bakın;
“Yan tesiri” olduğu ve “zararlı” olduğu, “yıllar sonra” anlaşılan ilâçlar piyasada serbestçe satılıyor ama, Münir Bozkurt gibilerin ürettiği “hiç yan tesiri olmayan karışımlar”ın üretilmesine izin verilmiyor!..
Peki, niye?..
Bir “tekel” mi var, bir “mahalle baskısı” mı var ki, “mevzuat hazretleri”hemen devreye giriyor?!?..
İNDİR KEPENGİ, GİT!
Bazı “istismarcılar” için, bugüne kadar “400 dâvâ” açılmış... Ama Münir Bozkurt hakkında açılan bir dek dâva bile yok!..
Buna rağmen, onun da “üretim iznini iptal” etmişler ve “Yeniden üretim izni alacaksın” demişler!..
“Üretim izni” alacak almasına da, bu şartlarda, gel de al!
Buyrun, “şart”lara bir bakalım:
l Üretim için, iskân ruhsatı olan bir işyerin olacak!
l Bulduğun işyerinin “hijyen” olup olmadığına ve “fiziki altyapı”nın uygun olup olmadığına Tarım İl Müdürlüğü karar verecek!
l Yeniden üretim için, Sağlık Bakanlığı’nın ilgili müdürlüklerinden izin alacaksın!.. Bu izni aldıktan sonra, ürününe asla “ilaç” demeyecek, “gıda takviyesi” ifadesini kullanacak, bunun da “reklâm”ını yapmayacaksın!..
l Üreteceğin karışımın, “Avrupa’da 15 yıl, Türkiye’de 30 yıl kullanıldığını”ve bir yan tesirinin olmadığını kanıtlayacaksın!.. Ayrıca, “ürünün analiz raporu”nu yaptırıp, bize göndereceksin!..
l Bütün bu işlemleri yaptıktan sonra, Tarım İl Müdürlüğü, bunu Ankara’ya gönderecek... Tarım Bakanlığı’na 15 kişilik bir heyet toplanıp, ürün hakkında karar verecek.
l Diyelim ki “üretim izni”ni aldın, Bakanlık da bunu onayladı... Ama kesinlikle “Bu bir ilaçtır” diyemezsin!.. Ürününü piyasaya arzettiğin zaman, “gıda takviyesi” diyeceksin!.. Aksi halde, “1-5 yıl arasında ceza”alırsın!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bu şartları hangi babayiğit yerine getirebilir?.. Tarım Bakanlığı demek istiyor ki; “Sen vazgeç bu sevdadan!.. Kepengi indir, git!”
Bu mudur “araştırmacı”ya destek?..
Bu mudur “bilimi” teşvik?..
Ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan;
“Şunu unutmayalım: Taklit eden, takip eden her zaman bir adım geride kalır... Biz kendi değerlerimizle, kendi özümüzle, kendi tarih ve medeniyet birikimimizle biz olacağız, o şekilde biz kalacağız.”
“Biz olabilmek ve biz kalabilmek” için, “yetişen ve yetişmekte olan insanlarımıza sahip çıkmak” zorundayız!. Aksi halde, bu insanları “yurt dışına çıkmak”, sonra da onların üretimlerini “tonlarca paraya ithal etmek” zorunda kalırız!..
ADAMLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM
Herhalde hatırlarsınız...
Ray Moynihan ve Alan Cassels adlı Avustralyalı ve Kanadalı iki yazar tarafından kaleme alınan “Satılık Hastalıklar” adlı 240 sayfalık kitapta;“belge”leri ve “kaynak”larıyla, dünyanın nasıl bir “ilaç bataklığı”na çevrildiği gözler önüne seriliyor!..
Kitapta, “uydurma hastalıklar”ın; profesyoneller tarafından nasıl“üretilip”, yine profesyoneller tarafından “toplumlara nasıl pazarlandığını”görünce, insanın midesi bulanıyor!..
Kitabın özü ve özeti şu:
“Aslında hasta değiliz!.. Ama, ilaç devleri, pazarlama illüzyonuyla hepimizi hasta etmek ve her sağlıklı insana ilaç satmak istiyor!”
İşte onun için diyorum ki;
“Satılık Hastalıklar” mı,
“Lokman Hekim ilâçları” mı?..
Bütün “engelleme”lere, çıkarılan bütün “zorluk”lara rağmen, hâlâ “var”olan “Lokman Hekim”lerimize sahip çıkalım...
Kurtulalım bu “aşağılık kompleksi”nden!
**************************************************************************
Tokatlama, dâvâ açma, hackleme!.. Yoğun bir saldırı altındayız!
Son günlerde, “yoğun bir saldırı” altındayız...
Bir yanda “koçlar, inekler ve öküzler”in, bir yanda “Paralelciler”in “dâvâ bombardımanı”na maruz kalıyoruz!..
Bir yandan “internet sitemiz”, bir yandan “bilgisayar”larımız, “hacker”denilen “bilişim korsanları”nın tehdidi altında!..
Son olarak, önceki gün de; “benim mail hesabım” hacklendi!..
“heckedbyKaraKalpakli” kodlu ve telefonu “792” ile biten bir terörist, mail hesabıma girmiş ve bütün maillerimi elegeçirmiş...
Bu korsan, bu terörist, bu manyak; “mail”lerimi ele geçirmekle kalsa, yine iyi... Korkum o ki; “benim mail adresimi” kullanarak “casusluk” yapabilir,“dolandırıcılık” yapabilir, “illegal suçlar” için kullanabilir!..
Tamam, bu “terörist”in saldırısını “püskürttük” ve “mail hesabımı kurtardık” ama, aradan geçen süre içinde, “benim mail adresimi”kullanarak yaptığı “işler”de hiçbir sorumluluğum yok!.. Bunu, özellikle“yetkili”lere duyuruyorum ki, ileride başıma iş açılmasın!..
Bu vesileyle; “Twitter, Facebook ve mail” kullanan bütün vatandaşlara uyarıda bulunmak istiyorum: Telefonunuza veya bilgisayarınıza gelen her“mesaj”a aldanmayın, “yemleme”lere karşı dikkatli olun!..
Haa, bu saldırıyı “püskürttük” ama biliyoruz ki, “yeni saldırılar” olacaktır... Kimi “tokat” atacak, kimi “dâvâ” açacak, kimi de “hack”leyecek!..
Ama, bilsinler ki; bizi durduramazlar!..
yeniakit