Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor(FOTO)

Ankara 204.,Konya 120.,Kocaeli2 45.,Sakarya 224., Akyazı'da 151., Kütahya 11. kez Başörtüsü İçin Eylem Yaptı. Kerbela mesajları verildi.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 204. hafta eylemiyle adalet ve özgürlük mücadelesine devam etti. Başörtüsüne özgürlük eyleminde açılım sürecine ve Gazze'deki kanlı saldırıların yıldönümüne değinildi. Açıklamayı Vahdet Vakfı adına Muhittin Özdemir okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Değerli Basın Mensupları, Hak ve Özgürlükler Konusunda Yanımızda Yer Alarak, Desteklerini Esirgemeyen Sevgili Dostlarımız! ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU adına hepinize hoş geldiniz diyor, selamlarımızı sunuyoruz.

Bilindiği gibi, son günlerde ülkemiz adeta bir kaosa doğru sürüklenmek istenmektedir. Dün sağ-sol diye insanımızı kutuplara ayırıp, birbirine kırdıranlar; bugün Alevi-Sünni, Türk-Kürt kutuplaşması senaryolarıyla yüzlerce yıl; Alevisi-Sünnisiyle, Türkü-Kürdü ile Çerkezi-Lazı ile kardeşçe yaşayan insanımızı birbirine kırdırma planları yapmaktadırlar. Böylesi vahim sonuçlar doğuracak bir duruma meydan vermek istemeyen ve "KÜRT AÇILIMI", "DEMOKRATİK AÇILIM", "HOŞGÖRÜ", "ÖTEKİ'NE SAYGI" gibi sloganlarla toplumsal huzur ve istikrarı sağlamak isteyenlere yıllarca bu toplumu ayakta ve kardeşçe bir arada tutan dinamiklere sahip çıkmalarını tavsiye ederiz. Bu tavsiyelerin başında elbette huzuru, hoşgörüyü, kardeşçe bir arada yaşamayı bilfiil toplumumuz üzerinde deneyimle sabit olan; din, dil, ırk vs. ayrımı yapmadan onları bir arada tutan İslâmî değerlerin tekrar hayata geçirilmesi tavsiyesi olacaktır.

Şu hususu hatırlatmakta fayda vardır: Bu millet tarihin hiçbir döneminde Türk-Kürt çatışması yaşamamıştır. Onları bir arada tutan, cephelerde ortak idealler ile kurtuluş savaşı verdiren elbette İslâm Dini'dir. Terörün, iç çatışmaların son bulması yönünde siyasi, ekonomik, askeri ve bölgesel şartlar yönünden bir takım açılımlar sergilenmeye çalışılıyor. Ancak bunlar hep dünyevi ve seküler zeminlerde tartışılıyor. Onun için bu yanlış kısır döngüden vazgeçilerek Müslüman Türk ve Kürt halkımızın ortak paydası olan ve tüm kimlikleri potasında eriten "DİN KARDEŞLİĞİ" gündeme alınmalıdır. "BU MİLLETİ ASIRLARCA BİR ARADA TUTAN, KAN DEĞİL, DİN BAĞI OLMUŞTUR."

Diğer yandan sıkça vurguladığımız gibi; 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan gibi özgürlükleri kısıtlayan darbe ve muhtıra ürünü Anayasal düzenlemelerin kaldırılarak insanımıza, "FİKİR, İNANÇ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ"nün sağlanması; özellikle "KAMUSAL ALAN", "HİZMET VEREN-HİZMET ALAN" gibi hukuki bir yönü bulunmayan kavramlarla eğitim hakkı, çalışma hakkı elinden alınan, başörtüsü sebebiyle mağdur edilen kız çocuklarımıza karşı işlenen hukuksuz uygulamaların kaldırılması gerekmektedir. Bu konularla ilgili ısrarlı taleplerimiz devam edecektir.

Değinmek istediğimiz diğer bir husus, adeta; sadece zulüm, baskı ve katliamları ile dünya gündemine gelen İsrail'in halâ devam ettirdiği insanlık dışı zulümleridir.

27 Aralık 2008′de başlatılan ve 22 gün süren, fosfor bombalarının da kullanıldığı terörist İsrail askerlerince Gazze'de 1400 kişi şehit olmuş, 5000 kişi'de yaralanmıştır. Bu katliamın sene-i devriyesinde terörist, cani İsrail'i Tel'in ediyor, insanlık dışı bu uygulamalarından bir an önce vazgeçmeye davet ediyoruz. Zira, insanlığın sabrı taşma noktasına gelmiştir. Haziran 2007′den bu yana Gazze üzerinde uygulanan insafsız ambargo tüm dünya insanlığını harekete geçirmiştir. Şu anda bu insanlık dışı uygulamaya son vermesi için, Londra'dan hareket eden ve Gazze'ye varmak üzere olan konvoy, İsrail'e insani mesajlar vermektedir. Gıda, ilaç, ambulans ve ulaşım vasıtaları götüren bu konvoy ne yazık ki Mısır tarafından engellenmeye çalışılmaktadır. İsrail ve Gazze şeridi boyunca duvar ören yandaşı Mısır bilmeli ki, zalimler bir gün hak ettikleri cezaya çarptırılacaklardır. Türk Hükümeti bu İnsani Yardım Konvoyu'nun Gazze'ye ulaşması için verdiği desteği devam ettirmeli, uluslar arası işlenen bu zulümlerin kalkması için Müslüman halkımız adına katkılarda bulunmalıdır.

Katılımlarınız için Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına hepinize teşekkürlerimizi iletir, haftaya tekrar buluşmak üzere saygılarımı sunarım.

Muhittin ÖZDEMİR
Vahdet Vakfı Adına

 

 

 

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu üyeleri 120.haftada Kayalıpark'ta toplanarak gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Platform adına açıklamayı Musa Kazım YILMAZ yaptı.

Basın açıklamasının tam metni:

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

Biz istiyorduk ki: Yeryüzünde Mustazaflara ihsanda bulunalım ve onları önderler yapalım. Ve onları (firavun mülklerine) mirasçılar yapalım. Onları yeryüzüne sağlamca yerleştirelim. Firavun'a, Haman'a, o ikisinin askerlerine çekinmekte oldukları şeyleri gösterelim. (Kasas suresi 5-6. ayetler)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Hüseyin'in suya hasret dudaklarından dökülen hak sözler tarihin bütün zamanlarına bir özgürlük meşalesi olarak kaldı. Hüseyin, sadece peygamber torunu olarak değil, sadece Ali ve Fatıma'nın çocuğu olarak da değil, o direnişin ve kıyamın öğretmeni olarak değerliydi. Ona gitme demişlerdi! ''Zalim güçlü ve sen yalnızsın." Onun cevabı, tarihin tüm direniş önderlerinin ana ilkesi olan bir cevap oldu. '' Bugün ben zalime karşı çıkmazsam, gelecekte insanlar zalime karşı nasıl davranılacağını, nereden öğrenecekler?" Bir öğretmenin sözleriydi bunlar. Bir direniş öğretmeninin" Peygamber ailesinin, tevhid ailesinin bu kutlu neferinin, atası Bedir'e çıkışıyla, nasıl küfre karşı durulacağını öğrettiyse, o da Kerbela'ya yürüyüşüyle, zulme karşı nasıl durulacağını öğretti.

Ve Kerbela, Mekke ambargosunun bir iz düşümüydü sanki. Yine gerçekler örtülmekte, hak ve hakikatin önüne setler çekilmekteydi. Hak sözü söyleyenler bir bölgede kıstırılmakta, onlarla dışarının bütün bağları kesilmekteydi. Fakat hakikatin erleri, gerçeği söylemekten ve olmaları gereken yerde olmaktan geri durmamışlardı. Onları, ne maslahat gözetenlerin sözleri ne de iktidarı elinde bulunduranların güçleri yürüdükleri kutlu yoldan alıkoymamıştı. Ve yürüdüler Yezid'in üzerine, hak ve özgürlük talepleriyle; baskılar ve zorbalıklar sona ersin diye"

Kerbela şahitlik etti insanlık onuruna" Ve şeklen yenildiler, katledildiler. Masum bedenlerin parçalanışı, kadınların ve küçük çocukların feryadı, yumuşatmadı zalimin kalbini. Hüseyin'in o mübarek sedası, direniş ruhlularına can veren bir haykırış olarak kaldı. ''Heyhate min ez-Zilleh" Uzak olsun zillet bizden. Ve büyük bir zafer kazandı Hüseyin; tarihin gördüğü en görkemli zaferlerden. Zekerriya'nın ve Yahya'nın şehadetleriyle taçlanan cinsten. Etkisi binlerce yıl süren, tesiri hiçbir zaman eksiltilemeyen bu zaferin öğrencileri, sürekli bu kutlu yolda yürüyecek; hakka ve adalete doğru atılan her adım, Hüseyin'in adımlarını perçinleyecektir. Peygamber varislerinin kutlu duruşlarına bir destek olup, onların zaferlerini haykıracaktır tarihin her gününe.

Mel'un Gazze ambargosu devam etmekte, çağın Kerbelası Gazze olmaktadır. Fırat kenarında aç ve susuz bırakılan Hüseyin gibi, Gazze halkı ambargoyla ölüme mahkûm edilmektedir. Hüseyinî bir talep ve Hüseyince bir duruş, aynı şekilde cezalandırılmaya kalkışılmaktadır. Gazze ölüme mahkûm edilmekte, kendisine uzanan yardım elleri kırılmaya çalışılmaktadır.

İngiltere'den yola çıkan, Türkiye, Suriye, Ürdün üzerinden Mısır'a ulaşan Filistin'e Yol Açık özgürlük konvoyu, Mısır tarafından bekletilmekte ve kendilerinin Gazze'ye girişine mani olunmaktadır. Zalimlerin adlarının Müslüman adları olması, soylarının Müslüman soylara dayanması, ne Kerbela'da ne Gazze'de, zulüm işlemelerine ve zulme destek olmalarına mani olmamaktadır. Yola çıkan her yolcu, ulaşır menziline. İster fiziki şartlar ve sınırlarla olsun, ister zamanın, tarihin, mekânın ötesinde yüce bir âlemde olsun. Selam olsun yolda olanlara ve yol üzerinde bulunmakta ısrarlı duranlara.

İsrail'in başlattığı, Gazze'yi ve direnişi yok etme operasyonunun üzerinden bir yıl geçti. Gazze'nin direniş erlerinin Furkan adını verdikleri direniş karşısında, yenilip, geri çekilmek zorunda kaldı. Bu alçakça saldırıyı ve onun faillerini tekrar tekrar tel'in ediyor, özgürlük mücadelesinin, yiğit erlerine ve onların kutlu önderlerine binlerce selam ediyoruz. Direnişlerinin kesinlikle zaferle sonuçlanacağını müjdeliyoruz.

Gidenler, Hüseyinî bir iş yaptılar. Kalanların feryadı Zeynebîdir. Acaba susanlar kendilerini Yezid'in safında mı görmektedirler? Bilsinler ki ne firavunlar, ne Yezidler hiçbir zaman hayırla yâd edilmeyecekler!

Kutlu olsun mustazafların direnişi, kutlu olsun direnişin zaferi!

Mustazafların önderliğinde, zulmün olmadığı, hak ve adaletin hâkim olduğu bir dünyada yaşama umudu ile, hepinizi 121. haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

 

 

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu 245.hafta basın açıklaması 26.12.2009 Cumartesi günü saat 12.30′da İzmit İnsan hakları parkında yapıldı.Basın açıklamasını Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu adına Anadolu Gençlik Derneği Kocaeli Şubesi başkanı Ahmet Özen yaptı.Sis efekti, siren, bomba sesleri ile Gazze'deki katliam ortamı yaratılmaya çalışıldı. GAZZE KOCAELİ'DİR, FİLİSTİN TÜRKİYE'DİR pankartı açıldı.Aynı zamanda sembolik olarak üç kişi GAZZE'DE ÖLEN BİZİZ yazılı kefen giydiler. Konusu İsrail terör devletinin geçen yıl bu zamanlarda Gazze'de giriştiği soykırım harekatı ve aşura günüydü. Dünya üzerinde artık her gün Müslüman kanı akıyor, her günün aşura her yerin Kerbala olduğu, siyonizmin ve emperyalizmin dünya üzerinde Müslüman kanı akıttığı vurgulandı.

Basın açıklamasının tam metni:

Değerli basın mensupları ve hak arama mücadelesine destek veren insanlar 245.haftaya gelen bu duruşumuzla yine buradayız.

Bugün Muharrem ayının 10.günü olan Aşura Günüdür. Aşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugün de Cenab-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günü oruçla geçirmek ve ertesi günü devam ettirmekte bir o kadar faziletlidir. Aynı zamanda Hz.Hüseyin (r.a.) 'nin Kerbela'da şehit edildiği gündür. Bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir. Şehitler mükafatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce Allah'ın zalimlere hak ettikleri cezayı en adil bir şekilde vereceğinden hiç şüphemiz yoktur.

Yarın 27 Aralık Gazze saldırısının yıldönümüdür. Siyonist işgal devletinin Gazze'ye yönelik saldırısının başlamasından itibaren tam bir yıl geçti. Bu saldırılar sonucunda İsrail 1500 civarında savunmasız insanı şehit ettiler. 5 binden fazla insanın yaralanmasına sebep oldular. Ne yazık ki bu insanlık suçunu yapanlar Türkiye'de yargılanamadı. Bizzat fosfor bombası kullandığı yönünde raporlar olduğu halde, İçişleri Bakanlığının soruşturmaya izin vermemesi nedeniyle yargılanamamıştır. Bu vahşeti yapan yetkililer mutlaka uluslarası mahkemelerde savaş suçlusu olarak yargılanmalıdır.

İsrail'in bu saldırılarına karşı koyan sivil halk, hala üç yıldır süren ambargo ve kuşatma altında yaşam mücadelesi vermektedirler.Gazze saldırısına tüm insanlık karşı durmuştu. Fakat geçen zamanda 1,5 milyon Gazze'li hala kaderine terk edilmiş durumdadır. Gazze üzerinde hala ambargonun bitmemiş olması İslam aleminde ve dünyada yeterli bir güç birliği ve ittifakın oluşmamasından kaynaklanmaktadır. Bu ambargonun kalkması için mutlak surette güç birliği ve ittifak sağlanmalıdır. Eğer bu gidişata bir dur denilmezse Ortadoğu tamamen kana bulanacaktır.

Gazze'deki ambargoyu delmek için Lonradan hareket eden özgürlük konvoyu (Viva Paletsine) yarın Gazze'ye giriş yapacaklardır. Bu konvoya müslüman ve müslüman olmayan insanlar katılmıştır. Umuyoruz ki insanlık kazanacaktır. Konvoya katılan, destek olan tüm insanlardan bizler razı olduk, Allah'ta onlardan razı olsun. Bu zulüm asla ebedi olamaz, Zalimler istemese de kazananlar mazlumlar olacaktır.

Demokratik açılım süreci hepimiz için lazım, bu ülkede inancı gereği örtünüp üniversitede okuyamayan bacılarımız içinde lazım,Allah'ın insanları kabileler halinde birbirlerini tanısınlar diye yarattığını, hiç birimizin ne annesini nede babasını seçme hakkı olmadığını,şu an Fırat'ın kenarında bir ailenin çocuğu da olabileceğimizi unutmamamız lazım. Allah (C.C)'ın bize emrettiği kitabımızda belirtildiği üzere üstünlüğün takvada olduğunu sık sık hatırlamamızda fayda vardır.Tüm insanların Hz.Adem babamız ile ve Hz.Havva annemizden geldiğimizi de aklımızdan çıkarmayalım. Aramıza nifak sokmak isteyenler amaçlarına ulaşamayacaklardır. Kendimiz için istediğimizi kardeşimiz içinde istemedikçe asla huzurla başımızı yastığa koyamayız.

Yeryüzünde zülüm devam ettiği müddetçe hak savunucuları olarak bu meydanlarda olacağız.Kim Olursa Olsun Zalime Karşı Kim Olursa Olsun Mazlumdan Yana olmaya devam edeceğiz.

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU adına
ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ BAŞKANI AHMET ÖZEN

 

 

 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 224. kez Adapazarı AKM önünde toplandı. İlim ve Hikmet Vakfı adına Abdülkadir Dinç`in okuduğu basın açıklamasında gündeme dair değerlendirmelerde bulunulurken, siyonist katillerin Gazze saldırısının yıldönümünde yapılanlar tel'in edildi.  Yapılan açıklamada "Zalimler halka hesap verecek",Tevhid Adalet Özgürlük" "Yaşasın Küresel İntifada "sloganları atılarak,"Direniş 5. Yılında Zillet Bizden Uzaktır","Başörtüsüz Asla","Zulüm bitene kadar" pankart ve dövizleri taşındı.

Basın açıklamanın tam metni

Bir asırdır bu toprakları tasallutu altında tutan seküler akıl sorun üretmeye devam ediyor.

Bir tarafta, aylardır gündemi işgal eden ergenekon soruşturması, cunta eğilimleri, kaos oluşturmaya yönelik suikast timleriyle ordu, öte yanda yıllardır kan dökerek imtiyaz kazanmaya çalışan bir terör örgütü. Türkiye'nin normalleşmesine, özgürleşmesine direnen, süreci sabote eden iki iradenin bu derece örtüşüyor olmalarını doğrusu manidar buluyoruz.

Hak ve özgürlükleri önemseyen, uğrunda bedel ödemeye değer kazanımlar olarak gören hiç kimse bu gelişmelere kayıtsız kalamaz. Özgürlük alanını genişletecek her türlü projeyi, adı kimden, hangi süreçten kaynaklanırsa kaynaklansın takdir etmek, destek vermek, kula kulluğu reddeden herkes için bir zorunluluktur, ahlaki bir sorumluluktur. Salt dış dinamiklerden kaynaklanıyor diye olumlu gelişmelere karşı şüpheci davranmak nasıl bir özgüven bunalımı ise, sorunların çözümünü tamamen konjektürel gelişmelere havale etmek de görevden ve sorumluluktan kaçmaktır. Bu bilinçle çözümün bir parçası olmanın ötesinde çözüm biziz diyoruz. Çözüm bu toprakların bin yıldır karıldığı kardeşlik ve beraber yaşama kültürüdür. İslam kardeşliğidir.

Bu sürece; cinayetleri, katliamları göze alacak kadar direnç gösteren cuntayı biliyoruz. Elbette ki özgürlüklerin, halk iktidarının; seçkinler tarafından kendi iradeleriyle, gönüllü takdim edilmesini de beklemiyoruz. Yıllardır üzerine oturdukları imkanları, imtiyazları bir çırpıda bırakmayacaklarını, iktidar elitlerinin simetrik-asimetrik savaş vaziyeti alarak, oldukça geniş politik bir ittifak içinde olmalarını da garipsemiyoruz.

Ancak, Genelkurmay başkanının, vatandaşın vergileriyle alınmış bir savaş gemisinden, kendi vatandaşlarının bir kısmını yargısız infaz yaparak düşman ilan etmesini anlayamıyoruz.

Hukukun üstünlüğünden, silahlı kuvvetlerin yargıya olan saygısından bahsedilen bir ülkede halka ve temsilcilerine yönelik suikast teşebbüslerini, üstü kapalı imalarla tehditlerin havada uçuşmasını anlayamıyoruz.

Ortada bir sürü görev ihmali, kanunsuzluk varken. Bunlarla ilgili, sorumlular hakkında ciddi hiç bir işlem yapılmamasını anlayamıyoruz.

İrticayla mücadele planı çerçevesinde Üniversite kapılarında ezilen, horlanan kızlarımızın mağdur edilmelerini hiç anlayamadık! Oğlunun yemin törenini, tel örgüler arkasında izlemek durumunda bırakılan başörtülü annelerin trajedisini de!

Bizim karşımızda nasıl bir silahlı kuvvetler var? Kafes eylem planları, deniz müzesinde ilköğretim öğrencilerini denizaltıya yerleştirilen dinamitlerle havaya uçurma tertipleri, millete ve demokrasiye karşı kurulan tuzaklar, öğrenci evlerine silah yerleştirme sonra da onları terör örgütü mensubu ilan edip askerî mahkemelerde yargılama provokasyonları, andıçlar, toprağa gömülü patlayıcılar, bombalar, suikast tabancaları, dolu LAW silahları ve hepsinin yanında her rütbeden subaylar; görevdekiler, emekliler"
Bütün bu gerçeklerin yanında bir büyük gerçek daha var ki, o da Türkiye'nin artık eski Türkiye olmadığıdır. Halkına, değerlerine yabancılaştıkça yıpranan TSK Türkiyenin normalleşme sürecinde gölge olmasın yeter diyoruz?

Değerli Sakaryalılar,

Tam bir yıl önce İsrail bombalarıyla uyanan Gazze halkının feryatlarına şahit olmuştuk. 15.000 evin yıkıldığı, 1400 kişinin katledildiği, bir o kadarının yaralı, sakat kaldığı Gazze de bu gün, dünya ölçeğinde bir avuç Müslüman kardeşlerine ulaşmaya, yaralarını sarmaya çalışıyor. Her şeye rağmen dünyanın duyarlı insanları; Filistin'e Özgülük Konvoyu adıyla bu ablukayı kırmak, sürdürülen ambargoyla açık hapishaneye dönüştürülen bir buçuk milyonluk Gazze halkına yardım elini uzatmak maksadıyla ondört gündür kilometrelerce yol katediyor. İngiltereden kalkan bu kervanı İHH nın özel ilgisiyle Sakarya'da bir gece misafir etmenin şerefini taşıyoruz. Şu saatler bu konvoya gereken kolaylığı gösterip göstermeme noktasında Mısır tarihi bir sınav veriyor. Mısır'ın engellemesi sebebiyle konvoy ekibi dün geceyi Akabe'de geçirmek zorunda kaldı. Konvoyun Kızıldeniz üzerinden Nueybe Limanına geçmesi için Mısır hükümetinden izin çıkması bekleniyor.

Umarız insanlık ölmemiştir, umarız batı iki yüzlülüğünü sürdürmez, umarız İslam dünyası içinde bulunduğu gafletten uyanır, gücünün farkına varır. Allahu ekber.

SAGİR Başörtüsü Platformu adına - İlim ve Hikmet Vakfı

 

 

Akyazı'da 151. Başörtüsü Eylemi

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 151. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Burhan Çimşit okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

İslamcı denilen yazarlar, başkanlar, ağabeyler, hoca efendiler, imam efendiler, tesettürlü anneler, seçim öncesi başörtüsü edebiyatı yapan siyasiler Ece NUR'u Ece NUR'ları duyuyormusunuz.

Ece NUR'un babası gibi dik durup annesi gibi dirayetlimi olacaksınız, yoksa kızlarınızın başlarını açtırarak okullarına gönderip uyumlu muhafazakarlardan mı olacaksınız? Allah C.C. kulluk en güzel mertebedir bize taviz vermek yakışmaz demek çok mu zor. Kızlarınızın okul kapılarında başlarını açtırmaktan vazgeçin ve tövbe edin.

Başta milli eğitim bakanı olmak üzere bakanlar, meclis başkanı ve başbakan yönetmelikte gerekli değişikliği yaparak vicdanları yaralayan bu zulmü bitirmelidir.

YÖK'ün katsayı oranlarında yeni düzenleme yapması eşitsizliği ortadan kaldırmamıştır. YÖK Danıştayın eşitsizlik ilkesizliğini bozmalı YÖK yasanın onun maddesini göz önünde bulundurarak kat sayı eşitsizliğini tamamen ortadan kaldıracak uygulamayı gerçekleştirmelidir.

5 Temmuz 2008 tarihinde doğu Türkistan'da zalim Çin devletinin uygulamış olduğu baskı ve işkenceler neticesinde Kamboçya'ya sığınan doğu Türkistanlı Türkleri Kamboçya'dan almıştır.

Çin Halk Cumhuriyetine teslim edilen 27 Uygur Türkünün can güvenliğinden endişe ettiğimizi, Çin'in daha önce örneklerini gördüğümüz işkence, kötü muamele ve idam gibi uygulamalarından dolayı kaygı duyduğumuzu kamuoyuna açıklayarak; uluslararası tüm kurum ve kuruluşların 27 Uygur Türkünün can güvenliği konusunda duyarlılık göstermeleri için çağrıda bulunuyoruz.

7 Aralık 2008 tarihinde Filistin Gazze halkına vahşet, yıkım ve katliama girişen Siyonist kafir İsrail devletinin katil yöneticileri ve askerleri dünyanın gözleri önünde haftalarca süren soykırıma devam ettiler. Karşılarında masum fakat fedakarca direnen Filistinli mücahid kardeşlerimizi o günlerde Akyazı'dan destek verdiğimizi dile getirmiştik. Bugünde yarında Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu desteğimizin devam edeceğini açıklıyoruz.

200 araç ve 380 kişiden oluşan ve Türkiye'den başta İHH ve gönüllü kuruluşların'da olduğu uluslar arası Filistin'e yardım konvoyu mısır hükümetinin izin vermemesi yüzünden sınırda bekletiliyor. Mısır hükümetini insani olmaya davet ediyoruz. Türk dışişlerinin de gerekli girişimler de bulunmasını bekliyoruz. Mısır hükümetinin sınırda beklettiği uluslar arası yardım konvoyunda bulunan insani elçileri tebrik ediyoruz ve firavunlara karşı bizde sizlerle beraberiz. Hakkın hakim olduğu günler temennisi ile. Gelecek hafta cumartesi saat 12:30' buluşmak üzere Allaha emanet olun.

 

 

 

 

Kütahya'da 11. Başörtüsü Eylemi

 

 

Mazlumder Kütahya Şubesi tarafından gerçekleştirilen başörtüsüne özgürlük eylemi 11. Haftasına girdi. Grub adına basın açıklamasını Büşra Ceylan ile Murat Aydoğdu okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

"Asra yemin olsun ki, İnsanlık hüsran içindedir. Yalnız iman edip, iyi ve güzel işler yapan ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna"

Değerli Kütahyalılar ve Kıymetli basın mensupları,

Zulme, ayrımcılığa, adaletsizliğe, hukuksuzluğa karşı mücadele etmek için, hak aramak amacıyla başladığımız eylemlerimizin bir yenisinde daha sizlerle birlikteyiz. Hepinize hoş geldiniz diyor ve teşekkür ediyoruz.

Evvela 1 yıl önce İsrail Terör Devletinin Gazze'deki mazlum Filistin halkına karşı başlattığı soykırımı ve katliamı lanetleyerek başlıyoruz. Ölen kardeşlerimize Allah'tan rahmet, kalanlara sabır diliyoruz.

Sindirilmiş değil, haksızlık ve hukuksuzluklara karşı direnen, hak arama bilincine sahip bir toplum için, İslâmî kimliğimize, inancımıza, başörtüsü özgür oluncaya dek her Cumartesi burada olacağız.

Bu hafta farklı bir gündemle karşınızdayız. Bilindiği üzere Her dinin milletin kutsal veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul ettiği kendine özgü belirli gün ya da ayları vardır. İslâm'da da bu tür gün, gece ve aylar vardır. İşte bu gün bu özel zamanlardan muharrem ayının 10. gününü idrak ediyoruz. Toplumumuz arasında Aşure günü olarak bilinen bu günün, kardeşlik anlamında bize neleri hatırlattığına değinmek istiyoruz. Aşure gününün içinde yer aldığı Muharrem Ayı çok eski zamanlardan beri haram ay olarak kabul eden bir aydır. Kuran'ı Kerimde tövbe suresinde haram aylar şöyle geçer;

"Şüphesiz Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah'ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin." (Tövbe 9/36) "Haram aylar" Cahiliye devri uygulamasına göre, hürmet edilmesi gereken, savaş yapılması ve kan dökülmesi yasak olan Kameri aylar demektir. Muharrem ayı hem hicri yılın ilk ayı hem de kan dökülmesinin haram olduğu aylardan ilkidir. Hz. İbrahim (AS)den kalan bir uygulamadır. İslam'ın tarih sahnesine çıktığı zamandan sonra stratejik olarak bu ayda kan dökülmemesi hükmü kalkmış olsa da bu aya hürmet müminler arasında devam etmiştir.

Bu ayın içinde yer alan, bugün idrak ettiğimiz Aşure günü sadece İslam için değil kitap ehli dinlerce ve müşrikler arasında da özel bir gündür. Bilindiği üzere Hz. Muhammed'in Medine'ye hicret ettiğinde orada Arap halkla birilikte yaşayan Yahudiler vardı. İşte bu Yahudiler, Hz. Musa ile İsrail oğullarının Firavunun zulmünden Aşûre günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri Hz. Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Samî dinlerde özel bir yere sahip görünen Aşûre günü Vahiy öncesi Arabistan da önemli kabul edilmiştir. Rivayetlere göre Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Yakup, Hz. Yunus, Hz. Musa'nın başında geçen önemli olaylar muharremin 10. günü gerçekleşmiştir.

Ve kardeşlik sınavının kaybedildiği gün Kerbela

İnsanlığın iktidar hırsı bugün olduğu gibi geçmişte de yürekleri kanatmıştı. Hicri 61, Miladi 680 yılında 10 Muharrem cuma günü Hz. Muhammed'in torunlarından Hz. Hüseyin, Emeviler'in II. Hükümdarı Yezit yönetimi tarafından şehit edilmiştir. Kerbela hadisesi tarihte kara bir leke olarak yerini almıştır. Bu kadar zaman geçmesine rağmen o günün acısı hala yüreklerimizi sızlatmaktadır. Muharrem ayı kan akıtmanın doğru olmadığı bir zaman olduğu halde, sanki şeytan bu ayda tam mesai çalışmaktadır. İnsanlık bu ayda sanki kardeşlik sınavlarına tabii tutulmuştur. Garip bir tesadüf ki bu günde İnsanların birbirleri ile olan kardeşlik bağlarını kopartmasını sağlayacak haset, kıskançlık, karamsarlık ve tahammülsüzlük gibi yıkıcı eğilimler tüm taraflarca yoğun bir şekilde hissedilmekte. Ülkemizde ve dünyada olup bitenler barışı arzulayanların kaygılarını artırmaktadır.

Yıllardır Çin halk cumhuriyetinin asimilasyon politikalarıyla baskı altında olan Doğu Türkistan'daki Uygur halkı bu yıl 5 Temmuzdan itibaren çeşitli zulümler altında inlemektedir. Yine bu günler geçen yıl İsrail'in hava ve kara saldırılarıyla yürüttüğü Gazze katliamının ikinci yılıdır. Bu ay içinde Gazze için yardım amacı taşıyan yardım konvoyu şu sıralar mısır hükümeti tarafından sınır kapısında bekletilmektedir. Gazze hala abluka altındadır. Geçtiğimiz ay ise yemen içinde patlak veren iç savaş Suudi Arabistan kadar ulaşmıştır. Suudi Arabistan ise komşusunun iç savaşına trajik bir şekilde misket bombalarıyla karşılık vermiştir. Ve kendi ülkemizde kardeşliğin yeniden tesisi için nice zamandır yeşertilmeye çalışılan barış, gündemin bulandırılması, bu savaştan acı çekmiş tarafların yaralarının yeniden kanatılması suretiyle baltalanma tehlikesi içindedir. Ülke olarak büyük bir imtihandan geçmekte olduğumuzun altını çizmek istiyoruz.

Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Rum, Ermeni, muhafazakâr acının iki kutbuymuş gibi gösterilmeye çalışılan tüm taraflar, aslında çok derin bağlarla birbirlerine bağlıdır. Unutmamalıyız toplumumuz siyah beyaz bir toplum değildir. Bütün parçaları birbirine bağlantılıdır. Bir parçasında meydana gelen bir sorun domino etkisiyle bütün toplumu etkiler. Doğru iletişimi kuramamış olmak maalesef ki toplumun parçalarının acıların nedeninin olarak ötekiler olarak görülmesine neden olmuştur. Ve şu an önümüzdeki en büyük TEHLİKE DAR BAKIŞ AÇILARINDAN HAREKETLE ülkemizde birbirinden ayrılmayacak guruplarının birbirleri ile çatışmaya girmesidir. Aşure gününü yaşadığımız şu günde, Bu kardeşlik sınavında DOLDURUŞA GELMEMELİYİZ...