Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta
Başörtüsüne özgürlük eylemleri her hafta olduğu bu haftada devam etti. Van, Kocaeli, Kütahya, Ankara ve Akyazı'da eylemler sürdürüldü.
Van'da 146. Başörtüsü Eylemi
Van Hak ve Özgürlükler Platformu üyeleri 146. haftada Cumhuriyet Caddesinde bir araya gelerek tepkilerini dile getirdiler. Platform adına açıklama yapan Van Memur-Sen İl Temsilciliği M. Sena ATAŞ, Yasakçı zihniyetin Milli Şefin politikalarını canlı tutma gayretinde olduğuna vurgu yaparak, katsayı kararının kaos ve hukuksuzluğu yaygınlaştıracağını söyledi. Bu hafta Van'ın Cumhuriyet Caddesinde düzenlenen basın açıklaması toplantısına katılan kalabalık, yasakçıları protesto edici sloganlar da attı.
Basın açıklamasının tam metni:
Van Hak ve Özgürlükler Platformu olarak başta başörtüsü yasağı olmak üzere insan hak ve özgürlüklerine yönelik bütün saldırılara karşı 146. kez meydanlardayız. Dört yıldır sürdürdüğümüz direniş, insan haklarına aykırı uygulamalar sürdükçe devam edecektir.
Kasım ayının son haftasında açıklanan Danıştay kararı, meslek lisesi mezunları ve öğrencilerine bayramı zehir etmiştir. Oysa aynı Danıştay, Mart 2008'de meslek liselerine yönelik katsayının kaldırılması için açılan dava ile ilgili olarak verdiği kararda; "Yükseköğretim kurumuna girecek öğrencilerin ne şekilde o kurumlara kabul edileceğiyle ilgili gerekçeler YÖK tarafından belirlenmektedir" hükmüne binaen reddetmişti. 8. Dairenin gerekçeli kararında "yeni bir katsayı belirleme, sınav sistemini değiştirme yetkisinin ancak YÖK'te olduğu" ifade edilmişti. Aslında Danıştay, dört yıl önce de "katsayı konusunda YÖK yetkilidir" kararı vermişti. Daire'nin kararında "1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği yükseköğretim kurumlarına ortaöğretim kurumlarını bitirenlerin nasıl gireceğinin Milli eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak Yükseköğretim Kurulu tarafından saptanacağı" ifade edilmişti. Böylece YÖK'ün 2010 için yaptığı katsayı düzenlemesinin iptali için açılacak davaların hukuk gereği ve mahkeme kararlarındaki bağlayıcılık gereği reddedilmesi bekleniyordu. Bu beklentilerin etkisiyle meslek liselerine kayıt oranı yüzde 40 artmış, mesleki eğitim dünya standartlarını yakalamaya başlamıştı. Ne var ki, Danıştay 8. dairesinin son kararı, yüz binlerce öğrenciyi yeniden belirsizliğe ve ümitsizliğe sevk etmiştir. Daha önce YÖK'ün katsayı uygulamasıyla ilgili şikayetlere, 'bu bizim alanımıza girmiyor. YÖK, katsayı uygulamasını istediği gibi yapabilir.' diyen Danıştay'ın bu kez yürütmeyi durdurma kararı alması hukuk mantığına aykırıdır. Bu kararın hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğu aşikardır. Siyasi hesaplarla ülkenin geleceğiyle oynanması ve iktidar mücadelesinin öğrenciler üzerinden yapılıyor olması kabul edilemez.
Esasen Danıştay 8. dairesi, meslek liseleri ve katsayı ile ilgisi bulunmadığından İstanbul Barosu'nun dava dilekçesini reddetmeliydi. Çünkü İstanbul Barosu dava açma ehliyetine sahip değildir.
Eğitim hakkı ve bireylerin kendini geliştirme özgürlüğü anayasa ile de güvence altına alınan temel haklar arasında yer alır. Anayasanın 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükler kamu yararı amacıyla yine kanunla sınırlanabilir. Haklardaki sınırlama ise hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde yapılamaz.
Danıştay 8. Dairesinin kararı, Anayasanın güvence altına aldığı eşitlik ilkesine aykırıdır. Oysa kararda eşitlik ilkesi, 'benzerler arasında eşitlik' kavramıyla karşılanmaya çalışılmıştır. Benzer olanın ne olduğunun belirlenmesi yasa konusu olup, kişisel değerlendirmeye bağlı olarak sübjektif bir şekilde tespit edilebilecek bir husus değildir.
Üniversiteye girişte yaşanan katsayı tartışmaları 28 Şubat post-modern darbesinin mirasıdır. Dönemin en etkili ismi olan Genelkurmay 2. Başkanı, 14 Temmuz 1998'de YÖK'e bir yazı göndererek katsayı uygulamasına geçilmesi talimatı vermişti. Bu talimat dönemin YÖK başkanı ve halen Ergenekon sanığı olan Kemal Gürüz tarafından sadece imam hatiplileri değil milyonlarca meslek liseliyi de mağdur edecek şekilde yürürlüğe konulmuştu.
Danıştay 8. dairesinin kararı, evrensel ve özgürlükçü hukuk anlayışının gerisinde kalmıştır. Yasakçı zihniyet, katliam sanığı Milli Şeflik zihniyetinin İstiklal Mahkemelerini hatırlatmaktadır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 8. Daire'nin yürütmeyi durdurma kararını kaldırarak kaosa ve hukuksuzluğa son vermelidir. Aksi takdirde insan hakları ve eğitimde fırsat eşitliğine aykırı olan katsayı zulmü, TBMM tarafından mutlaka önlenmelidir. Yapılacak düzenlemenin yargı tarafından iptal edilmemesi için de, TBMM tarafından gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır. Van Hak ve Özgürlükler Platformu olarak kalıcı bir çözüm için TBMM'ni göreve davet ediyoruz.
Başörtüsü yasağı, katsayı zulmü, terör ve etnik çatışmaların arkasında çeşitli devlet kurumlarının içine sızmış olan Ergenekon yapılanmasının rolü olduğu Kafes Eylem Planı ile açıkça ortaya çıkmıştır. Bu tür yapılanmaların kökü kurutulmadıkça demokratikleşme ve insan haklarıyla ilgili hedeflere ulaşmak mümkün olmayacaktır. İnsan hakları ihlallerinin önlenebilmesi ancak güçlü ve bağımsız bir yargı sistemi ile mümkün olabilir. Bu yüzden yargı reformuna şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. 'Kuvvetler ayrılığı' ilkesi gereğince yargının siyasetten ve çetelerden bağımsız olarak çalışabilmesi için en kısa zamanda yasal düzenleme yapılmalıdır. TBMM ve Hükümeti, sivil anayasa, yargı reformu ve çetelerle mücadele konusunda daha aktif olmaya davet ediyoruz.
Kocaeli'de 242. Başörtüsü Eylemi
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu 242.hafta basın İzmit Sabri Yalım İnsan hakları parkında yapıldı. Basın açıklamasını platform adına Medine Küçük okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Yine bu meydanlardayız, ülkemizdeki başörtüsü sorunu çözülemeden bir bakıyorsunuz başka bir sorun gündeme geliyor. Meslek liseliler, katsayı adaletsizliğini gideren YÖK'ün kararı ile sevinmiştiler. Maalesef bu sevinçleri Danıştay'ın almış olduğu kararla üzüntüye dönüşmüştür. Meslek liselerine talebin arttığı bu dönemde tekrar eskiye dönüşün olması, bu yıl meslek liselilerine yeni kayıt yaptıran aileleri de çileden çıkarmıştır. Türkiye'deki hukuk sistemi tartışılır hale gelmiştir. Danıştay'ın daha önce almış olduğu katsayı ilgili kararlarda YÖK'ün yetkili olduğu ile şimdi alınan karar arasındaki çelişkili gözden kaçmamıştır. Toplum vicdanı bunları yakından görmektedir.
Geçen hafta içerisinde İsviçre'de yeni minarelerin yapılmaması için referandum yapılmıştır. İsviçre'de yaklaşık 400 bin civarında Müslümanın yaşadığı varsayıldığında sadece 4 tane minareli caminin bulunması ve yeni yapılacak minarelere de izin verilmemesi çok düşündürücüdür. Ayrıca minarelerin yasaklanması kampanyasında kullanılan afişlerde minareler arka planda gösterilmiş olup, önde peçeli bir bayan resmi bulunmaktadır. Bu kampanyada amaçlanan sadece minareler olmayıp Müslümanların varlığını kabul etmeme yada reddine yönelik bir yaklaşım söz konusudur.
Temel hak ve özgürlükler hiçbir şekilde oylama konusu yapılamaz. Bir ülkenin içerisinde yaşayanlar, o ülkede yaşayan farklı inançlara sahip olan topluluklarının inanç özgürlüğüne saygı duymalıdırlar. İsviçre'nin de taraf olduğu BM İnsan Hakları Beyannamesi'nin din özgürlüğünü koruyan 9. maddesi ile din, dil ve ırka göre ayrımcılık yapılamayacağına işaret eden 14. maddesine aykırılık söz konusudur. Yapılan referandumla ayrımcılık ve inanç özgürlüğüne baskı yapılarak, toplumda Müslümanlara yönelik kin ve nefret duyguları dışa vurulmak suretiyle İslamofobia (İslam korkusu/düşmanlığı) tüm dünyaya ilan edilmek istenmektedir.
Avrupa'nın özellikle Ruhban okullarını bir an önce açın baskısı ile kendi dinlerinden olmayanlara karşı hoşgörüsüzlüğü çelişki yaratmaktadır. Osmanlı zamanında 1844 yılında açılıp 1971 yılına kadar hizmet veren Heybeliada Ruhban Okulunu, hükümet AB'ne uyum çalışmaları doğrultusunda tekrar açmayı planlamaktadır. Bizim ülkemizde farklı inançlara sahip topluluklar kendi ibadethanelerinde özgürce dini vecibelerine yerine getirebilmektedirler. Aynı hoşgörüyü de biz Avrupa topluluğundan beklemekteyiz.
Avrupa'da bulunan farklı dine mensupların temsilcilerine, insan hakları örgütleri, sivil toplum kuruluşlarını bu konuda tepki vermeye davet ediyoruz. Bu konuda İsviçre hükümeti geri adım atarak derhal Müslüman toplumdan özür dilemelidirler. Özgürlükçü olarak bilinen İsviçre'den bu yasakçı kararı en kısa zamanda gözden geçirmesini bekliyoruz.
Katıldığınız için hepinize teşekkür eder, adaletin hak ve hukukun hepimiz için varolduğunu hatırlatarak, zulüm devam ettiği müddetçe haklarımız için bu meydanlarda olacağımız tekrar teyit ederiz.
Ankara'da 202. Başörtüsü Eylemi
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 202. Haftasına girdi.
Basın açıklamasının tam metni:
202 haftadır inançların ve özgürlüklerin önündeki tüm engellerin kaldırılması için verdiğimiz mücadele devam ediyor. Mücadelemiz devam ederken yasaklar ve yasak koyucuların temelsiz mücadeleleri de devam ediyor.
Biz hukukun üstünlüğüne, herkes için eşit hukuk düzeni olması gerektiğine inandık. Mücadelemizi de hep hukuk çerçevesinde yaptık. Ülkemizde uygulanan kuvvetler ayrılığı prensibinin hep lafta kaldığını; Yargının, Yürütmeye ve Yasamaya sürekli müdahalelerinin olduğunu artık herkes biliyor. İdeolojik saplantılarının içinde kıvranan bir avuç mutlu azınlık yürütme yetkisi ellerinde olmadığı zamanlar yargıyı kullanarak mevcut düzenlerini devam ettirmeye çalışıyorlar. Yargının yetişemediği durumlarda da darbeler işin içine katılıp istenilen sonuç alınıyor.
Üniversiteleri yönetmek için kurulan YÖK'ün bu güne kadar bir takım talimatlarla hareket ettiğini 28 Şubat sürecinde gayet net olarak gördük. Dönemin genelkurmay 2. Başkanı 1998 yılında YÖK'e verdiği talimatla ortaöğretim başarı puanının (OBP) , irticai gruplarca istismar edildiğini söyleyerek OBP'nin kaldırılmasını istemiştir. 1999 ve takip eden yıllarda ise maksat sadece İmam Hatip Lisesi mezunlarını mağdur etmekse de kurunun yanında yaş da yanmış ve bütün meslek liselileri mağdur eden katsayı adaletsizliği ortaya çıkarılmıştır.
YÖK Başkanı Erdoğan Teziç zamanında bir öğrencinin başvurusu üzerine "YÖK'ün yetki alanındadır" diyerek katsayı uygulamasının kaldırılmasına yönelik talebi reddeden Danıştay, bugün ne değişti de kendisini yetkili görerek katsayı uygulamasının kaldırılmasına yönelik YÖK kararına yürütmeyi durdurma kararı vermektedir? Bir yüksek yargı organının hukuk devletinde olmaması gereken bu tutarsızlığının, insanların hukuka olan güvenlerini ortadan kaldıracağını hakimlerimizin bilmemesi imkânsızdır. Anlaşılan o ki hakimlerimizin ideolojik saplantıları adalet anlayışlarının ve vicdanlarının önüne geçmiştir.
Meslek liseli bir öğrenci, üniversiteyi kazanabilecek kapasiteye sahipse bu Danıştay'ı neden rahatsız ediyor? Önemli olan husus donanımlı, başarılı gençlerin yetiştirilmesi değil midir? Kişinin bedensel ve ruhsal gelişiminin ve eğitiminin önündeki engelleri kaldırmak ve bunun için gerekli tedbirleri almak devletin görevidir. Ama ne zaman bunun için adım atılsa bir ideoloji ve zihniyet süzgecinden geçirilip önüne engeller konuyor. Bu arada nesiller yok olmuş, ümitler sönmüş, mutsuz, geleceği olmayan gençler ortada kalmaktadır. Karşımızda bu çocukları hep aynı sınıf içinde kalmaya zorlayan, belli meslekleri dayatan adeta bir kast sistemi vardır.
Ayrıca YÖK'ün katsayı adaletsizliğini ortadan kaldıran kararına itiraz dilekçesi vererek darbeci zihniyete destek olduğunu gözler önüne seren İstanbul Barosu'nu da burada bir kez daha kınıyoruz. Adaletin ve eşitliğin savunucusu olması gereken bu kurum kendi varlık amacını yalanlamaktadır. Onlara şunu söylüyoruz: "Adalet bir gün size de lâzım olur."
Malûm; ülkemiz yasaklar açısından zengin. Geçtiğimiz hafta Bursa'nın Kestel ilçesinde İlçe Millî Eğitim Müdürü'nün Okul Aile Birliği Başkanı Sevda Can'ı okulun kamusal alan, kendisinin ise başörtülü olduğu için toplantıya almadığını öğrendik. Yasakçıların sınır tanımadığını zaten biliyoruz. Ancak; yasakçılar nasıl oluyor da bu hükümet tarafından bürokrat olarak atanıyor, bunu anlamakta zorlanıyoruz.
Buradan Diyarbakır'da özgürlük ve başörtüsü mücadelesi veren küçük Ece Nur'a da selam gönderiyoruz. 12 yaşındaki bir çocuğu evinin on kilometre ötesindeki bir okula sürgüne gönderen okul yönetimini akıl ve iz'ana davet ediyoruz. Hükümetten isteğimiz her gün yeni bir boyut kazanan ve keyfî uygulamalarla yaygınlaştırılan başörtüsü yasağının artık kaldırılmasıdır. Hükümet kendisini iktidara taşıyan insanların sorunlarını çözmek için ciddi adımlar atmalı ve "denedik, olmadı" kolaycılığını bırakmalıdır.
Bizler inancımızı yaşamamızın önündeki tüm engellerin kalkacağına dair umudumuzu daima diri tuttuk. Bu inancımız bugün her zamankinden daha kuvvetlidir. Sahnede oynananların perde gerisi ortaya çıktıkça yasakçılar deşifre olmakta ve her geçen gün kan kaybetmenin hırçınlığıyla zulümlerini koyulaştırmaktadırlar. Ancak unutulmamalıdır ki karanlığın en koyu olduğu zaman aydınlığın en yakın olduğu zamandır. Aydınlık bir Türkiye görünceye kadar hak ve özgürlük mücadelemiz devam edecektir.
Kütahya'da 8. Başörtüsü Eylemi
Mazlumder Kütahya Şubesi tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 8. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Lütfiye Özkul okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
İki aydan beri şehrimizde sürdürmekte olduğumuz eylemlerimizin 8.sine hoş geldiniz. Demokratik açılım, darbe planları, domuz gribi, Onur Öğmen gündemleri epeyce beyinlerimizi meşgul ederken aylar önce umutlandırılarak eğitim öğretim hayatına başlayan gençlerimizin hayallerinin yıkıldığına da üzülerek şahit olduk. Bildiğiniz gibi YÖK; kamuoyunun talepleri doğrultusunda yükseköğretime girişte katsayı puanı uygulamasını kaldırarak, 28 Şubat darbesinden bu yana süregelen bir haksızlığı ve adaletsizliği sonlandırmıştı. Ancak İstanbul Barosunun önergesiyle bu uygulama bayrama bir gün kala durdurulmuştur.
Onbir yıldan beri süren adaletsizliğin neticesinde yüzlerce öğrencimiz açıkta kalmış istedikleri bölümlerde okuyamamış emekleri hayalleri ve gencecik beyinleri yaptırımlar ve zulüm karşısında yıpratılmış ve sömürülmüştür. Milli Eğitim Bakanlığının okullarından mezun olup 50 puan geriden bir sınava katılma adaletsizliği ülkemizin beyin göçüne de ne yazık ki katkıda bulunmuştur. Bazı insanlar eşit bazıları daha eşit mantığı hala halkın iradesinden üstün gelmektedir ki Danıştay kararı bunu apaçık gözler önüne sermektedir. Temel hak ve özgürlükler konusunda daha çok mesafe olduğunu bir kere daha göstermiştir. Bu karar, hukuku hiçe saymış, halkta oluşan mutabakatı görmezden gelmiştir.
Danıştay 8. Dairesi kanunen YÖK'ün sorumluluğunda bulunan bir alana yetkisi dışında müdahale etmiştir. Danıştay'ın aynı dairesi buna benzer başka bir davada "katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme kararının YÖK'te" olduğuna hükmetmiş, ancak bu kez geçmişte verdiği kararları yalanlamak pahasına meslek lisesi öğrencilerinin geleceklerini karartacak bir karara imza atmıştır. Bu karar; meslek liselerinde 11 yıldır uygulanan, on binlerce öğrencinin mağduriyetine, kalifiye ara eleman sıkıntısı sebebiyle ülkenin milyonlarca dolar kaybına, binlerce meslek lisesi mezunun küskünlüğüne, beyin göçüne sebep olmuş, Çevik Bir ve ekibinin direktifleriyle hayata geçirilmiş, zulmü sürdürmek gayesi taşıyan bir karardır.
Meslek Liselerinin ne kadar önemli olduğu bizlere anlatılırken bu ayrımcılığı kimler ne için yapmaktadırlar? Bu baskılar, post modern hareketler sivil iradeyi yıldırmak, sindirmek, dışlayıp bu toplumun içinde görmez duymaz konuşmaz hale getirmek için varlığını sürdürmektedir. Yakın tarihte şahit olduğumuz tüm hukuksuzluklar, hukuk adına yapıla gelmiş kimsenin yüzü kızarmamıştır. 3. Dünya ülkelerinde dahi görülmemiş bu uygulamayı tekrar gündeme koyanlar; bunca gencin hayallerini yıkarak hangi hukuku savunabilir ve nasıl rahat uyuyabilirler. Tarih, böylesi bir kararın altına imza atanları sorgulayacaktır
Biz MAZLUMDER Kütahya Şubesi olarak gençlerimize yapılan bu haksızlığı gördük duyduk ve konuşuyoruz. Danıştayın aldığı bu karar derhal geri alınmalıdır. Meslek Liselerinin tüm diğer varlıklarımız gibi hepimizin meselesi olduğu unutulmamalıdır. Bu konuda herkes sorumluluğunu bilmelidir. Sindirilmiş bir toplum değil haksızlıklara karşı direnen bir toplum için her cumartesi burada olacağız. Zumlu yapanlar elbet bir gün hesap verecektir. Geldiğiniz için teşekkür ederiz.
Akyazı'da 148. Başörtüsü Eylemi
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformunun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 148. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Hasan Engin EROĞLU okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Başörtü platformunu yaz kış demeden her cumartesi aynı saatte bıkmadan usanmadan yalnız bırakmayan destekleyen değerli cefakar ve vefakar kardeşlerim ve sevgili Akyazılılar.
Aylarca buralarda Başörtüsüne özgürlük platformu adı altında gündem takip edildi..sorunlara parmak basıldı..yanlışlara feryat edilip güzel şeylere destek verildi..Ben şahsım, Akimder yönetimi ve tüm Akyazı halkı adına hepinize şükranlarımı iletiyorum..
Bugün de burada hem haksızlığa feryat edip hem de güzel şeyler yapanlara, hissiyatımızı dillendirenlere destek vereceğiz..
Yıllardır adalet mülkün temelidir dedik ..o olmazsa düzen olmaz dedik..yanlış kararlar verilse de adaletin kestiği parmak acımaz dedik..hayata mal olan gelecekleri karartan yanlış kararlar alındı vatan sağ olsun bu da geçer dedik..Ama gelin görün ki bu yanlış alınan kararlar hep belli kesimlere yönelik olunca artık herhalde tuz kokuyor demeye başladık..Demek ki planlı,sistemli bir sindirme ve özgürlüklerimizi yok etme kararları alınıyor..Kafalarına göre bir düzen kurmak istiyorlar..Adı herkesin istediği Cumhuriyet ama onların çizgileri sınırında Cumhuriyet..Demokrasi ama onların çizdiği sınırlar kadar Demokrasi..Adalet ama onların bizlere lütfettiği kadar Adalet..Evet bahsettiğim bu yanlışları yapan Danıştay dan bahsediyoruz"Durduk yerde 4 sene önce Bu karar YÖK e aittir dediği kararını kurban bayramı arefesinde ,İslam aleminin en mutlu bayramının arefesinde meslek liselerine katsayı kararını yeniden aldı..neden bayram öncesi ve neden 4sene önce bu karar YÖK ündür dediler de şimdi kendileri karar verdiler.. Art niyetli düşünmeyelim ama nedenlerin cevabını aradığımızda kasıt ortaya çıkıyor.. kötü niyet ortaya çıkıyor..Bu karar YÖK ündür derken o zaman yök başkanı Erdoğan teziç ti ve teziç nasıl olsa katsayıyı ortadan kaldıracak karar almıyacaktı.. ama bugün sayın özcan var ve katsayı problemini ortadan kaldıracak.. mesele gayet açık" Dün verdiğiniz kararı bugün bozamazsınız.. Dün dündür bugün de bugün diyen siyasetçileri anlarız anlamasına da Üst mahkemelerin böyle siyasi kararlar almasını asla anlamayız" sayın Danıştay üyeleri siz bir siyasi parti mensubu değil adalet dağıtan bir kurumun üyelerisiniz" Cumhuriyetle yönetilen memleketlerde böyle özgürlük kısıtlayıcı ve siyasi kararlar alınmaz..Burası cahil,köle sınıflarının olduğu 3. dünya ülkeleri değil..Burası kafalarına göre kararlar alan muz cumhuriyetleri hiç değil"Burası kendi başbakanını kendisi seçen geçmişi asil ve şanlı zaferlerle dolu bölgesinde ve hatta dünyada söz sahibi olan BÜYÜK TÜRKİYE dir..
Yargıya güven kalmadı denilince; bunlar memleketin temeline dinamit koyuyorlar bunların niyeti başka! deyip basıyorlar yaygarayı ve cadde cadde sokak sokak eylem yapıyorlar.. Ama benim genç kardeşlerim, benim çocuklarım bu olup bitenleri görünce size nasıl güvenecek.. Bu memleketin evlatları size güvenmezse bu memlekette huzur nasıl olacak yazik vallahi çok yazık..
Bundan 4 yıl önce danıştay 8. dairesi Ankara Aydınlık evler Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi İlknur Özkurt un katsayı düzenlemesine itiraz için açtığı dava sonucunda bu iş bizim işimiz değil YÖK ün işi dememişmiydiniz.. bugün YÖK katsayıyı kaldıran karar almadı mı..madem bu YÖK ün işi siz neden karışıyorsunuz.. çocuk mu kandırıyorsunuz.. Bu ortamda biz size nasıl güvenelim.. Biliyoruz ki meslek liselerine katsayı düzenlemesi adı altında asıl derdiniz imam hatip liseleri.. Maalesef diğer meslek liseleri de arada kaynıyor ..
Ama yazık değil mi bu emeklere.. yazık değil mi bu çocuklara..dini eğitim alan bu çocukların size memleketimize ne zararları var..Bu memlekette meslek lise çıkışlı ara elemanlara ihtiyaç var.. Bu kararlar onların bu okula yönelmelerini engellemiyecek mi.. Bu memleketin sanayisini, fabrikalarını geleceğini düşünmüyormusunuz.. belliki düşünmüyorsunuz.. ideolojileriniz gerçekleşsin de memlekete ne olursa olsun mantığı var sizlerde..
Her şeye rağmen üzüntülü olmayın umutsuz olmayın..çok şükür bugün bu meseleyi dert edinen yöneticilerimiz var..Sayın YÖK başkanı özcan itirazlarını yaptılar ve alternatif çözümler yapacaklarının sözünü verdiler.. Meslek liseleri öğrencilerine de kafalarınızı karıştırmayın üniversite sınavı çalışmalarınıza devam edin dediler.. Sayın Başbakanımızı Tayip Erdoğan ın imam hatip mezunu olduğunu bu konudaki cevabını, ideolojik bir karar olduğunu söylediğini ve tutumunu zaten biliyoruz, bu konuda daha fazla çaba sarfetmesini bekliyoruz"Ama bu destek platformları olmazsa başarı sağlanamaz.. Tepkisiz bir toplum olduk nedense.. Sanki her şey güllük gülüstanlık, hiçbir sıkıntımız yokmuş gibi bir toplum olduk..Bütün yükü yöneticilere bıraktık.. Yöneticiler arkalarında halk olmadığı sürece hiçbir başarı gösteremezler bunu unutmayalım" Demokratik tepkiler,eleştiriler, eylemler toplumun dinamiklerini sağlam tutar" idareciler kendini toparlamak yanlıştan dönmek zorunda hisseder.. Bu eylemler ne kadar yoğun ne kadar kalabalık olursa o kadar başarılı olur..Başbakanın meslek liselerinin önündeki engel olan katsayıyı kaldıran kararı alınca rektörlerin anıtkabir yürüyüşünü ve savaş uçaklarının onlara havadan destek uçuşlarını hatırlayın ve unutmayın.. biz o gün destek eylemleri yapmamıştık çünkü..bize de yazıklar olsun..
Sadece bu meselede değil bizleri ilgilendiren ilgilendirmeyen ama topluma yararlı her eyleme desteklerimizi sürdürelim..Bu bağlamda her hafta burada basın açıklaması yapan kardeşlerimize destek olmayı sürdürelim"
Her şey yüce mevlanın takdiri ve buyruğu iledir..Uğraşı,eylem ve dua ise bize kalmıştır..Çabalarımız destek için dualarımız uğraş verenler için ..Bize dua etmek yaraşır beddua değil..Bize tepki vermek yaraşır kavga gürültü değil.. Biz devletini ve milletini seven insanlarız..sevgi tohumu ekeriz nefret tohumu değil..Biz kardeşlik türküsü söyleriz dağa çıkma türküleri değil..yaradılanı severiz yaratandan ötürü kültürü ile beslenmiş insanlarız ama asla uysal koyun değil"
Gelecek hafta aynı gün ve saatte buluşmak duasıyla.. Yüce Mevla yar ve yardımcımız olsun.
Haksöz Haber