Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta
Van'da 149., Konya'da 130., Kütahya'da 22., Kocaeli 255., Ankara'da 215. Akyazı'da 161., Bursa'da 4., Sakarya'da 234. Özgürlük eylemi düzenlendi.
Van'da 149. Başörtüsü Eylemi
Van'da Van Hak ve Özgürlükler Platformu (VAHÖP) tarafından ayda bir yapılan başörtüsüne özgürlük eylemlerinde bu haftaki basın açıklamasını İnsan-Der Başkanı Münür MAVİŞ okudu.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Ergenekon terör örgütünün deşifre olmaya başlaması ile birlikte kirli ilişkiler, asit kuyuları, toplu öldürme mangaları ve onbinlerce failli meçhul olay bir bir ortaya çıkmaya devam ediyor. Kendi halkını düşman gören, dolayısı ile düşman gördüğü halkla mücadelede hiçbir insani, vicdani, hukuki kural tanımayan bu güruh, her on yılda bir, önce darbenin altyapısını hazırlıyor, sonra darbeyi yapan kesimdir. Darbeciler, gerek hazırlık aşamasında gerekse darbenin gerekleşmesi anında ve sonrasında halka büyük acılar yaşatmaktadırlar.
Fiili darbe geleneğinin son halkası 28 Şubat askeri darbesidir. 28 Şubat darbesi ile yapabildiklerinin dışında, yapmak isteyip de yapamadıklarının açığa çıkması, kamuoyunu dehşete düşürmüştür. Alfabetik sırayla kurgulanan darbe senaryolarının, halkın ne kadar korumasız, güvenden yoksun bir hayat yaşadığını ortaya koymuştur. Bir daha dehşet ve kâbus dolu böyle bir düşüncenin rüyasını dahi görmemek için, fiili darbe yapanlardan hayatta olanlar ile son darbe planlarını hazırlayanların mutlaka adaletin önüne çıkarılarak yargılanmaları, hesapvermeleri gerekmektedir. Halkımız da konuya duyarlı olmalı, hayatını karartacak, zulüm ve hak ihlalleri ile huzurunu bozacak bu zihniyete, kirli emellerini gerçekleştirme fırsatı vermemelidir.
Bu mantığın deşifre olması, askeri darbe dönemlerinin son bulacağı umudunun belirmesine sebep olmuştur. Ancak askeri darbe dönemleri bitti, hak ve özgürlükler alanında olumlu/umut verici gelişmeler yaşanıyor derken, adaleti icra ile yükümlü, bu alanda toplumun umudu olması gereken yargının darbesine şahit olduk. Yetki kullanma bahanesi ile HSYK'nın Erzurum savcılarının yetkilerini ellerinden almış olmalarını hukuk felsefesi, hukukun hakka dayanması gerekliliği açısından açıklamak mümkün değildir. "Hangi statüde olursa olsun, zanlıyı yargılamaya engel olmayı", hukuk adına savunmak mümkün değildir. Hukukçuların yanlış/isabetli olmayan kararları olabilir, fakat haklarında soruşturma yapılanların, suç işlediği kanısı ile mahkeme önüne çıkarılanların yargılanmasını engelleme girişimi olamaz. Bu büyük bir garabettir. Bu garabet ilkel diye nitelendirilen zamanlarda dahi hukuk adına gerçekleşmiş değildir. Herkesten önce hukukçuların hukuka saygı göstermesi gerekir. HSYK'nın hukuka darbe niteliğindeki müdahalesini şiddetle kınıyoruz. Ülkemizin bu çıkmazdan kurtulması, halkımızın salahı/selameti için Ergenekon terör örgütüne karşı sürdürülen mücadeleyi destekliyor, mücadeledeki kararlılığın sürmesini bekliyoruz.
Ergenekoncu/darbeci mantık toplumsal hayat üzerinde kurduğu hukuksuz hegemonyanın sonucu olarak çıkarlarına uymayan her şeye karşı, tavır sergilemiştir. Halkın inanç ve değerleri ile dalga geçilmiş, inanç ve değerlerini yaşamak isteyenlere karşı her türlü zulüm reva görülmüştür. İnancının gereği olarak örtünenlere karşı soykırım vahşetini hatırlatırcasına toplumsal bir kıyım gerçekleştirilmiştir. Bu vahşet ve zulüm ne yazık ki devam etmektedir. Hükümetin, milyonlarca mağduru olan hukuksuz yasağa, pansuman tedbirler mahiyetinde kısmi anayasa, kanun ve yönetmelik değişikliği ile değil, köklü, sivil ve özgürlükçü bir anayasa değişikliği ile son vermesini istiyoruz. Ayrıca 3 Martta Mersin de CHP'li kadınların kışkırtıcı, inanca hakaret içeren eylem ve açıklamalarını kınıyoruz. Bu tür davranışların toplumsal huzura, kardeşliğe hizmet etmeyeceğini hatırlatıyoruz.
Demokratik açılım ile mazlum Kürt halkının asırlardır çektiği ızdırap, zulüm ve haksızlığın son bulacağı umudu ortaya çıktı. Bu düşüncenin hakikate dönüşmesi için açılımın kararlılıkla sürdürülmesi ve sonuçlandırılması gerekmektedir. Hiçbir bahane sürecin durdurulmasına, sebep olmamalıdır. Şiddet ortamı bahane edilerek sürecin gevşediği izlenimi var. Son zamanlarda, kimi gösterilerde ölçünün aşıldığı söylense bile, toplumsal muhalefet gösterilerinde çocuklara rekor düzeyde cezaların verilmesi sorunun çözümüne katkı sağlamayacaktır. Halbuki mevcut şiddet ortamı sorunun sebebi değil sonucudur. Sorun çözülmediği sürece şiddetin bitmesi mümkün değildir. Sadece isim değiştirir. Riski ne olursa olsun sorun anayasal düzeyde, hak ve adalet çerçevesinde mutlaka çözülmelidir.
İslam dünyasının/ortadoğunun kalbine bir fitne unsuru olarak yerleştirilen habis İsrail yönetiminin, Mescid-i Aksaya dönük kışkırtıcı ve tahripkar tutumu devam etmektedir. Özelde Müslümanlar, genelde hak ve adaletle/erdemle yaşamak isteyen tüm insanlık, İsraillin batı medeniyetinin orta doğuda sürekli kaos ve kargaşa siyasetinin bir gereği olarak kurulduğunu bilmeli, bu siyasetin amacının orta doğuda sürekli kaos ve kargaşa/savaş halinin devam etmesi sureti ile halklar arasında birliğin oluşumunu engellemek, batı dışındaki tüm dünyanın, batının hegemonyası altına almak olduğunu anlamalıdır. Hamas liderlerinden Mahmud Mabhuh'un Dubai'de İngiltere, Fransa, Almanya ve İrlanda'nın destek ve bilgileri dahilinde şehit edilmesi bunun açık delilidir. Bu cümleden hak ve adalet içinde, saadet ve huzurla, tüm insanlığın birlikte yaşaması için batının ikiyüzlü siyasetine, bu siyasetin uygulayıcısı İsrail'e karşı eylem birliği içerisinde olmamız gerekmektedir. İsrail, son dönemlerde Halil İbrahim Camii ve Beytullahim'deki Raşel Türbesinin kültür mirası olarak ilan edilmesini ve Mescid-i Aksa'ya karşı olan tutumunu lanetliyoruz.
Ayrıca Nato birliklerinin son günlerde Afganistan'da işledikleri sivil katliamları şiddetle kınıyoruz.
Önümüzdeki Pazartesi 8 Mart, dünya kadınlar günü olarak kutlanmaktadır. Kadının insan olarak sayılmadığı bir zamanda, kadının insanlık değerini iade ederek, ona değer veren bir medeniyetin temsilcisi olarak, kadının değerine halel getirmeyen onun faydasına olan her türlü girişimin yanında yer alacağımızı ilan ediyoruz. Ancak modern zamanın kadına yaklaşımının iyi ve temiz olduğunu düşünmüyoruz. Kadın hakları bahanesi ile kadının farklı şekillerde sömürüldüğünü, çıkar malzemesi yapıldığını, reklam aracı olarak kullanıldığını, insanlık değerinin tahrip edildiğini görüyoruz. Özelde kadının genelde tüm insanlığın insanlık değerinin korunduğu, huzurlu bir dünya diliyoruz.
Halkımızı; her türlü hak ihlalleri karşısında duyarlı ve tepkili olma halini sürdürmeye çağırıyoruz.
Van hak ve Özgürlükler Platformu Bileşenleri
Anadolu Gençlik Derneği, Gökkuşağı Derneği, İnsan-Der, Mazlum-Der, Memur-Sen, Umut Işığı Derneği, Erdem-Der, Van İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği, Vimder
Konya'da 130. Başörtüsü Eylemi
Konya İnanç Özgürlükleri Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 130. haftasına girdi.
Basın açıklamasının tam metni:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Allah kullarını darusselama (esenlik yurduna) çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir. Güzel amel edenlere daha güzel mükafat vardır; bir de fazlası" onların yüzlerine ne kara bir leke bulaşır ne de onlar horlanırlar. İşte onlar cennet ehlidirler ve orada ebediyen kalacaklardır. (Yunus suresi 25. ve 26. ayetler)
Bir suçluluk psikolojisidir bu" Kendi suçlarını örtbas etmek isteyenler üçüncü şahıslar görsün diye suçlular ararlar. Başkaları üzerinden gündem oluşturarak kendi suçlarını gizlemeye çalışırlar. Üçüncü şahısları ve toplumu bu gündemle oyalayıp, kendileri cürümlerini işlemeye devam ederler. Birilerini köşeye sıkıştırmak için hiçbir fırsatı kaçırmaz her şeyi, her olayı kendi lehlerine çevirmeye çalışırlar.
Yine bir ermeni / soykırım tasarısı ile dünyanın gündemi başka bir yöne çekilmekte yine bu tasarıyla hem Türkiye köşeye sıkıştırılmak istenmekte hem Osmanlı üzerinden zalim, soykırımcı Müslüman imajı oluşturulmaya çalışılmakta. Böyle yapınca zannediyorlar ki Irak'ın işgali, Afganistan'da işlenilen vahşetler ve diğer İslam Toprakları üzerinde işledikleri cürümleri meşru gösterecekler. Onlar zannediyorlar ki dünya kör ve insanlık hafızasını topyekûn kaybetmiş durumda. Ne hatırlıyoruz Kızılderili soykırımını ne de zencilere reva görülenleri" sanki yaşanmadı hiç Vietnam" Onlar atom bombası da kullanmadılar. Katletmediler bir yüzyılın içerisinde milyonlarca insanı.
Hayır! Siz belki kandırabilirsiniz kendi toplumlarınızı" Ama biz acıyı yudum yudum içmiş, zulmün her türlüsünü görmüş işgaller ve baskılarla büyümüş bir toplumuz. Ne Amerikan emperyalizminin yaptıklarını ne de onun NATO müttefiki olan diğer batılı emperyalistlerin yaptıklarını hatırlamıyor değiliz. Hafızamızda capcanlı duruyor Cezayir. Libya'yı ve diğerlerini de unutmadık. Sömürüyü, köleleştirmeyi iç savaşlar ve fitnelerle dünyayı nasıl kana buladıklarını da iyi bilmekteyiz. Amerikan uygarlığı bir kan uygarlığıdır. Kan üzerine kurulmuş bir uygarlıktır.
Kabul edilmiş bu tasarı işgalci NATO birliklerinin müttefiki, Türkiye'ye Afganistan işgalindeki ve orda işlenen cürümler karşısındaki sessizliğinin küçük bir hediyesidir. Zannediyor musunuz ki Afganistan'ı kana boğanlar, siz NATO müttefikisiniz diye her zaman yanınızda olacaklar. Ham bir hayal, kuru bir kuruntudan ibarettir bu.
Amerika'da onaylanan bu tasarı, tarihsel onurumuzu zedelerken, ülkemizdeki batılılaşmış kafaları ve batıl üzerine olmuş düşünceleriyle sokaklara çıkan bir güruh iffetimizin sembolünü ayaklar altına almak cüretini göstermiştir. Mersin'de ki bu batılılaşmış grubun İslam'ın emrettiği örtüyü parçalaması, ayaklar altına alması, nefret uyandırıcı bir tutumdur. Kendilerini buradan kınamadığımızı ilan ediyoruz. Çünkü böyle bir tutumla, zaten kınanmışlardan olduklarını açıkça ortaya sermişleridir. Onlar yaşadıkları toplumun inancına düşman, hakka ve hakikate savaş açmış bir grupturlar. Onlar için yüreklerimizde taşıdığımız his, ancak zavallı hallerine acımaktan ibarettir. Aslında onlar çarşafları yırtarak yüreklerinde insanlığa ait olan şeyi de yırttılar. Onu parçalayıp üzerinde tepinerek onyıllardır ülkemizde yapılan zulümlerin üzerine çöp diktiler bayrak astılar. Onların bu zavallı tutumlarını resmi kurumlar onlarca yıldır uygulamaktalar"
Tarih onurumuza yapılan saldırılar, iffetimize yönelik aşağılayıcı tutumlar izzetimizin sembolü Mescid-i Aksa'ya yapılan saldırılarla aynı günlere denk gelmesi, batıl üzerine şartlanmış, batılılaşmış toplumların kardeş olduklarını göstermektedir. Bu şerli, evrensel ittifakın, aşağılık ayaklarından biri olan Siyonistler, Mescid-i Aksamıza girme teşebbüsünde bulunuyorlar, yavaş yavaş gerçekleştirmeye çalıştıkları Mescid-i Aksamızın işgaline doğru adım adım ilerliyorlar. Mahremimize adım atmaktalar. Hürmetimizi çiğnemekteler. Ayakta olması gereken İslam ümmeti ise uyuklamaya devam etmekteler. ''Demokrasi, insan hakları, batılı değerler"'' diyerek yeni yeni hülyalar peşinde koşmaktalar. Biz hatırlatıyoruz, celladınıza aşık olmaktasınız ve sevginizi ona sunmakta ve onun değerlerini yüceltmektesiniz. Hem kendinize hem insanlığa yazık etmektesiniz.
İnsanlık onuru bir direniş ruhu üretmektedir. Mazlumların kanlarının üzerinden bir direniş yeşermektedir. Baskılar, zulümler yeni bir nesil doğurmaktadır. Selam olsun Mescid-i aksanın yiğit savunucularına. Selam olsun, Amerikan emperyalizmine karşı duran tüm cesaretli bileklere. Selam olsun, batılılaşmayan ve batıla karşı duran tüm seçkin yüreklere. Ve selam olsun onurlu tarihimize ve selam olsun iffetli örtümüze. Ve selam olsun özgür günlerin müjdecisi şehitlerimize. Selam olsun özgürlüğe, selam olsun özgür günlere"
Simlin hakim oluğu esenlik rüzgarlıklarının bütün dünyaya yayıldığı, selamın tek hakim söz olduğu günlere ulaşma umudu ile hepinizi 131. haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
Kütahya'da 22. Başörtüsü Eylemi
Kütahya inanç özgürlüğü platformu 22.hafta başörtüsünü eylemini gerçekleştirdi. küçük hamam önünde ki basın açıklamasını İbrahim Halil Bozgeyik okudu. Basın açıklamasında Diyarbakır daki ilköğretim öğrencilerinin başörtüsü ile okuma taleplerinin "Haydi kızlar okula; başörtülüler asla" tarzında anlaşıldığı ve bu 5 küçük kardeşlerimizin meryemce adanışlarından dersler alınması gerektiği vurgulandı
Basın açıklamasının tam metni:
Türkiye de son zamanlarda bugüne kadar yaşanmamış ilklere şahid olmaktayız. Demek istediğim Ergenekon terör örgütünün ifşa olması, yargı darbeleri, cuntacı paşaların yargılanması, Kürt açılımı ve demokratikleşme reformları değildir. Evet bunlarda bir açıdan ilktir. Bu ülkenin inançları insanları açısından yaşadıkları zulümler karşısında tavırları ve yaşları itibariyle ortaya koydukları direnişlerinin bir ilk olmasıdır asıl olan. Bunlardan birisi inançları ile çatışan bir orduda askerlik yapmayı reddeden Enver baydemir diğerleri ise 12 yaşındaki Ecenur' la başlayan ardından 8.sınıf öğrencisi Büşra AYATA ve Sabiha ALAŞ kardeşlerimizin başörtüleri ile okuma talepleri dolayısıyla yaşadıkları zulümlerdir. Bu küçük kardeşlerimizin yaşadıkları bu ülkede bir ilk olmuş ve arkası gelecek olan yeni bir direnişin çığırını açmışlardır.Bu küçük kardeşlerimizin 8 mart dünya kadınlar gününe denk gelen direnişleri karşısında özgürlükçü kadın STK'larının ve aydınlarının nasıl bir tepki vereceklerini de merak ediyoruz.Ne acı ki siyasetçi,sanatçı ve aydın kadınların öncülüğünde başlayan "Haydi kızlar okula kampanyası" başörtüsü ile okumak isteyen bu küçük kardeşlerimizi es geçmektedir.
Bu küçük kardeşlerimizin başörtüleri ile okuma kararları uluslar arası insan hakları beyannameleri ile teminat altına alınmışken, okul yöneticilerinin yasakçı tutumları inanç özgürlüğünün ve temel eğitim haklarının açıkça gasp edilmesidir. Bu okul yöneticilerinin ayrımcı ve baskıcı tutumları dolasıyla M.E.B in soruşturma açmasını ve hesap vermelerini istiyoruz.Ecenur örneğinde yaşandığı gibi 8.sınıf öğrencisi Büşra AYATA ve Sabiha ALAŞ başörtüsü ile okula gitmeye başlamasından itibaren:Önce okul yönetimi tarafından ikna odaları tarzında psikolojik baskıya maruz kalmıs , öğretmenleri tarafından derslerden çıkartılmış, sınıftaki arkadaşları ile irtibatı kopartılmaya çalışılarak ayrımcılığa tabi tutularak yanlızlaştırılmıştır. Her şeye rağmen başörtüsünden vazgeçmeyince "kılık kıyafet yönetmeliğine kendi iradenle uymadım" tarzında belgeler zorla imzalattırılmıştır. Ne acıki kılık kıyafet yönetmeliğinde açık bir şekilde başörtüsü yasağı olmadığı halde bu küçük kardeşlerimize keyfi bir şekilde bu zulümler reva görülmektedir. Okul yönetimleri beklenen tavizleri elde edemeyince ise bu çocuklar okullarından sürgün edilmişlerdir. Çünkü biliyorlar ki 8 yıllık eğitim mecburi olduğu için kapı önüne koyamamışlar en son çare olarak başka okullara sürgün etmişlerdir
Bu kardeşlerimizin küçük yaşlarına rağmen büyüklerine taş çıkartan cesur duruşları kimi marka hocalar ve üsttatlar için utanılacak bir durumdur. Kimi muhafazakar demokratlar için herşey rayına girerken iktidarı yıpratmaya sebep olarak algılamaktalar.Bütün bu insanlara rağmen bu küçük kardeşlerimizi anlamanın yolu Hz.Meryem annemizi anlamaktan geçer.O dünyaya geldiğinde annesi onu Allah'a adamak istemişti.Bunun yolu ise Süleyman mabedinde yetişmesinden geçmekteydi.O günün dini şartlarında bu imkansızdı.Çünkü mabede erkek çocuklar dışında hiç kimse alınmıyordu.Bu bir ilk olacaktı.O günün yahudi hahamlarının tepkisine ragmen Hz.Zekeriya(a.s) 'ın gayretleriyle Hz.Meryem mabede girmeyi başarmıştı.Ama hahamlar vazgeçmemiş Hz.Meryem'in Süleyman mabedini kendi isteğiyle terketmesi için her türlü baskıyı denemiş,mabeddeki çocukların onunla konuşmasını yasaklamışlardı.Yinede her şeye rağmen Hz. Meryem mabedin en başarılı oğrencisi olmuştu.Onlar biliyorlar ki eğer Hz.Meryem mabedi terketmesse diğer ailelerde kız çocuklarını göndermeye başlayacaklardı.Hz.Meryem annemizin çocukken yaşadıklarıyla bu küçük kardeşlerimizin yaşadıgı zülumlere ne kadar da birbirine benzemektedir. Bugün için yasakçıları asıl korkusu sadece bir kişinin başörtüsü ile okula gelmesi değil bunun giderek yaygınlaşmasıdır. 12 yaşındaki Ece Nur ÖZEL ile başlayan bu kervana Büşra AYATA ve Sabiha ALAŞ ta katılmıştı.Yasakçılar açısından korkulan olmuş dünde aldığımız haberlere göre yeni başörtülü öğrencilerin ortaya çıkışıyla direniş daha da büyümektedir. İnönü İlköğretim Okulu 6'ncı sınıf öğrencisi Sema GÖKDEMİR de okula başörtülü gitme kararı verirken, son bir sürgün haberi de Ece Nur'un eski okulundan geldi. Hamravat İlköğretim Okulu, Ece Nur'un sınıf arkadaşı FEYZAN için de sürgün kararı aldı. Okul yönetimleri başörtülü öğrencilere karşı yasakçı ve baskıcı bir politika izleyerek sürecin önünü kesmeye çalışsa da, öğrencilerin aileleriyle birlikte sergiledikleri kararlı duruş, Diyarbakır Milli Eğitim camiasını giderek zora sokuyor.Artık bizlerinde çocuklarımıza Meryemce bir ruhu aşılayarak onların da bu küçük kardeşlerimizin kervanına katılma vakti gelmiştir.Bizler bu küçük kardeşlerimizin Meryemce adanışları karşısında yanlarında mı olacağız yoksa her zamanki gibi bahaneler üretip susmaya devam mı edeceğiz?.Bizler yanlarında olsak da olmasak da onların bu Meryemce adanışları bu çağın roma imparatorlugu ve kral herodlarının zülum saraylarını yıkacak ve hz.İsa'nın özgürlük nefesini müjdeleyeceklerdir.
Kocaeli'de 255. Başörtüsü Eylemi
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 255. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Medine Küçük okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Başörtülü öğrencilerinin üniversitelere girmesi önündeki yasaklar devam ederken İlköğretimde okuyan Ece Nur Özel kardeşimiz kendi arzusuyla taktığı başörtüsüyle okuluna devam ediyor. Hatırlarsanız daha önceki açıklamalarımızda Ece kardeşimizin mağduriyeti konusuna değinmiştik. Zamanımızın yüz karası olarak sürgün edilmiş ve okuduğu okuldan ve arkadaşlarından koparılarak kilometrelerce uzağa gönderilmişti.
Konu ile ilgili bir soru önergesine verilen cevapta Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ''Kılık Kıyafet Yönetmeliğine ''uymadığı gerekçesiyle Ece Nur'un okulunun değiştirildiği ve mevcut yasalara uygun olarak devam ettiğini ifade etmiştir. Fakat Ece Nur kardeşimiz başörtülü bir şekilde eğitimine devam etmektedir.
Kişisel tercihi ile örtünen ve okuluna devam eden öğrenciler kervanına son olarak Saliha Ataş ve Büşra Ayata kardeşlerimiz katılmışlardır. 90'lı yıllarda insan haklarına aykırı biçimde oluşturulan sıkça eleştirdiğimiz ikna odalarının benzerleri maalesef şu anki yöneticiler tarafından Diyarbakır'da kurulmuştur. Devam zorunluluğu olan ilköğretimde, okul idaresi kanunsuz bir şekilde 10,11 yaşında reşit olmayan bu çocuklara ''Başörtülü geldiğim için cezayı kabul ediyorum''şeklinde belgeler imzalatmakta ve akranlarının yanında kişiliği zedeleyici psikolojik baskılar uygulanmaktadır. Yine bazı öğretmenlerimiz bu kızlarımızı derslere almamaktadır.
''Kol kırılır yen içinde kalır'' veya ''Hükümet yıpranmasın''mantığı ile hareket eden bir kısım zevata Adalet, Hakkaniyet ve Özgürlüğün herkes için tesis edilmediği bir ortamda toplumsal barışın nasıl sağlanabileceğini soruyoruz ve hesap gününü hatırlatıyoruz.
Bin yıl sürecek denen 28 Şubat darbesinin sona erdiğini zannedenlerin Başörtüsü yasağına ve yasak karşısındaki konumlarına bakmaları gerekmektedir. Hukuku ayaklar altına alan ve temel hak ve özgürlükler pranga vuran hatta başörtülü oldukları için hastaların hakkını bile elinden alan yasaklar kalkmadıkça 28 Şubat Darbesi devam edecektir.
Ankara'da 215. Başörtüsü Eylemi
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 215. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Muhittin Özdemir okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Değerli Basın Mensupları, hak ve özgürlükler konusunda desteklerini esirgemeyen sevgili dostlarımız! Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına hepinize hoş geldiniz diyor, selamlarımı sunuyorum.
Bilindiği gibi bir takım mihraklarca ülkemiz bir çıkmaza, bir kaosa doğru götürülmeye çalışılıyor. Halkımızı bölmek, birbirine düşürmek için, tüm yöntemler deneniyor. Sağcı-solcu, Türk-Kürt, Alevî-Sünnî gibi kutuplaşmalar oluşturup insanımızı birbirine düşürme planları, senaryoları yapılmaktadır. Dolayısıyla halkımızı bölünmekten, birbirine düşman hale gelmekten, anarşi ve kaosa düşmekten koruma yönünde gereken tedbirler alınmalıdır. Bunun yolu da asırlarca Türkü-Kürdü, Lazı-Çerkezi, Alevisi-Sünnisiyle birlikte yaşamalarını temin eden temel dinamikleri tekrar hayata geçirmektir. Bu dinamiklerin başında da örf, adet, gelenek ve kültür gibi değerler ile asırlarca insanımızı bir arada tutan "dini bağlar" gelmektedir. "Kürt Açılımı", "Demokratik Açılım", "Hoşgörü" gibi sloganlarla birlik ve beraberlik çağrısı yapanların, bu önemli dinamikleri göz önünde bulundurmaları ve "İnanç ve İfade Özgürlüğü"nü güvence altına alarak, art niyetlilerin önüne geçmeleri gerekmektedir.
Daha dün, seçim propagandası ve siyasi çıkarlar için "çarşaflı hanımlara rozet takanlar", bugün çarşafları yırtıp ayakları altına alarak çarşafla özdeşleştirmeye çalışan inanan insanlara hakaret ve saldırı güdülerini tatmin etmeye çalışmışlardır. "Din ve Vicdan Özgürlüğü"nün karşısındaki bu zihniyete fırsat verilmemeli ve toplumun huzurunu bozacak bu tür davranışlara gereken yasal işlemler derhal uygulanmalıdır.
İnsanlarımızı "inanç, düşünce ve ifade özgürlüğü" yönünde kıskaç içine alan, ona yaşama hakkı tanımayan, "cunta anayasalarının" bir an önce değiştirilmesi gerekmektedir. Daha dün, "12 Eylül Anayasası tasfiye edilsin." diyen CHP lideri, Anayasa'nın değiştirilmesinin gündeme geldiği şu günlerde; "Anayasa değişikliği yapılamaz, yoksa yargıya gideriz." diyerek, milletimizin menfaatine olacak her olumlu adıma çelme atma görevini devam ettirmektedir.
Evet, bu tür zihniyetlere rağmen tüm özgürlüklerin önünün açılması, hiç kimsenin inancı, düşüncesi, kılık kıyafeti sebebiyle baskı, zulüm ve hakarete uğratılmaması yönünde düzenlenecek "sivil bir anayasa" hazırlanmalıdır. Ve bilinmelidir ki; TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERDEN ASLA TAVİZ VERİLMEZ.
Platformumuzun temel hedefi "inanç ve düşünce özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılması" olduğu için, taleplerimizi yetkililerin gündemine tekrar sunuyor, bu ve benzeri konularda acil çözümler beklediğimizi ifade ediyoruz:
- Eğitimde eşitlik
- Katsayı adaletsizliğinin giderilmesi
- Başörtüsü sorununun çözülmesi
- Çalışma özgürlüğünün herkese tanınarak, kıyafeti sebebiyle mağdur edilen bayanların mağduriyetinin giderilmesi
Basın açıklamamızı bitirirken, katılımlarınız için hepinize teşekkür ederiz. Bir sonraki basın açıklamasında görüşmek dileğiyle, saygılarımızı sunarız.
Akyazı'da 161. Başörtüsü Eylemi
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 161. haftasına girdi. Basın açıklamasını grup adına İrfan Alemdar okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
12 yaşındaki Ece Nur ÖZEL'in mağduriyeti devam ederken başörtülü iki kız öğrencinin de keyfi yasağa maruz kaldıkları ortaya çıktı.
Diyarbakır'da Hamravat ilköğretim okulunda başörtüsü taktığı gerekçesiyle okuldan atılıp sürgün edilen 12.yaşında Ece Nur ÖZEL'in mağduriyeti giderilecek diye beklerken, Diyarbakır şair sırrı hanım ilköğretim okulu sekizinci sınıf öğrencisi Büşra AYATA ile Yenişehir ilköğretim okulu sekizinci sınıf öğrencisi Sebiha ALAŞ adlı öğrenciler okula başörtülüleriyle geldikleri gerekçesiyle okul yönetimleri tarafından önce ikna yoluyla başları açmaları istenmiş öğrenciler başlarını açmayınca da tecrit ve sürgün yoluna gidilmiş. Hatırlatırız böşörtüsü Allah CC emri Kur'anın hükmüdür. Halkı Müslüman olan bu ülkede hiçbir bürokrat,hiç bir müdür ve hiç bir memur keyfiyet içerisinde başörtüsünü yasaklama hakkına sahip değildir.
İslam karşıtlığını, başörtüsü yasağı üzerinden sürdürenlere sesleniyoruz bu yaptığınız insafsızlıktır, bu yaptığınız vicdansızlıktır, bu despot zihniyeti lanetliyoruz.
Mağdur edilen ece nur özel, Büşra AYATA ve Sebiha ALAŞ'ı ve ailelerinin yanında olduğumuzu mağduriyetleri giderilene kadar desteğimizi devam ettireceğimizi belirtiyoruz.
İktidardakiler ve ilgili bakanlar mağduriyetleri artık görün ve gereken çözümleri ortaya koyun, inanç özgürlüğünün önündeki engeller tamamen bitmedikçe yasaklar tamamen son bulmadıkça açılımdan istenilen neticenin alınmasının zorluğunu, herhalde farkındasınız.
'Geçmişini inkar edenlerin geleceği de karanlık olur'
İslami kıyafetlerden olan çarşafı bu topraklar üzerinde yaşayan Müslüman kadınlardan bazıları tercih ederek giymektedirler. Aynı giysilerin tarihin her döneminde ve bugün de ülkemizde ve diğer ülkelerde giyildiği bilinmektedir. Asırlarca dünya milletlerine örneklik yapan ecdadımız Osmanlı aynı zamanda hilafet makamıyla da önderliğini ispat etmiştir. Soruyoruz? Hilafetin kalkmasını kutlamak lüksünü kendilerinde gören CHP Mersin kadın örgütü Müslüman kadınların giysilerinden olan çarşafı hayasızca yırtmak, alay etmek cesaretini nerelerden alıyorlar. CHP idarecilerini geçmişini inkar eden örgütlerini ve komisyonlarını ikaz etmeye davet ediyoruz. İnanç özgürlüğünün önündeki engellerin tamamen bittiği günler temennisiyle.
Gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.
Haksöz Haber
Mazlumder Bursa Şubesi, başörtüsü yasağına karşı başlattığı 'başörtüsüne özgürlük' eyleminin 4'ncüsünü yağmur altında gerçekleştirdi.
Orhangazi Parkı'nda düzenlenen eylemde Mazlumder Bursa Şubesi adına basın açıklaması yapan Ahmet Tilci, direnişlerinin baskı ve yasaklar kalkıncaya kadar devam edeceğini söyledi. Yağan yağmura rağmen alanı dolduran vatandaşlarca desteklenen eylemde hükümete ve yetkililere yasakların kaldırılması istendi. Uygulanan başörtü yasağının hiçbir yasal gerekçeye dayandırılamayacağını vurgulayan Ahmet Tilci, "Bundan 13 yıl önce 28 Şubat 1997'de MGK'da alınan kararlarla ülke bir karanlığa sürüklendi. Sivil siyasete inen darbe ile başını örten hanımlara devletin alanı olarak ilan edilen kamusal alanın kapıları tamamen kapatıldı." dedi. Bu durumun hiçbir çağdaşlaşma argümanı, insan hak ve hürriyetleri ile izah edilemeyeceğini ifade eden Tilci, "Ayrıca bu yasağın uluslararası kumpasın bir parçası olarak uygulanmak istendiği gerçeği iz bırakacak kadar zihinlere kazanmıştır. Uluslararası kumpasın bir parçası olarak uygulanmak istenen bu ve benzeri yasaklar, bu ülkenin geleceğine yapılan en büyük zulümdür. Vicdan, akıl ve izan bu zulmün bir an evvel sona erdirilmesi gerektiğini emreder." dedi.
Hükümeti de bu yasağın acil olarak kaldırılması için harekete geçmesi gerektiğinin altını çizen Ahmet Tilci, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizler darbe planlayanların yargılandığı bu dönemde 28 Şubat'ın temel taşı olan bu vahim yasağın kaldırılmasını talep ediyoruz. Hükümeti de bu vahim yasağı hayatın her alanından kaldırması için derhal göreve davet ediyoruz. Zira yarın 'Denedik ama olmadı' sözünün mağdurlar için hiçbir değeri olmayacaktır. Mazlumder Bursa Şubesi olarak bugün buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki, bu deli saçması yasak sürdükçe yasaklara karşı onurlu direnişimiz devam edecektir."
Açtıkları pankartlar ve attıkları sloganlarla başörtüsü yasağını protesto eden grup, basın açıklamasının ardından olaysız bir şekilde dağıldı.
(CİHAN)
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 234. Basın açıklamasını Adapazarı AKM önünde gerçekleştirdi.Dirilis Saati Dergisi adına Serdar Duman'nın okuduğu açıklamada :"Türkiye'de oligarşik düzenin yıkılmasına dönük bir çabadan bahsedilemez. Bunun yerine ülkemizde uluslararası sermayenin güdümünde kapitalizmin yeniden formatlandığını söylersek abartmış olmayız devlet tarafından mutlu azınlığı oluşturan birkaç bin aileye peşkeş çekiliyor. Uluslararası sermaye borsa üzerinden hiçbir emek unsuru . Diğer bir deyişle; neoliberalizm denilen yeni kapitalist anlayışın hakim kılınması doğrultusunda, "paranın dini olmaz" düsturunu prensip edinmiş Tüsiad, Müsiad gibi kuruluşların temsil ettiği büyük sermayenin; halkın fakirleşmesi, küçük ve orta ölçekli işletmelerin kapanması ve işsizliğin tavan yapması pahasına palazlanmasının ve tekelleşmesinin önü açılmıştır.Bunun sonucunda yıllık 50 milyar doları aşmış iç borç faizitaşımayan çok büyük paralar kazanmaya devam ediyor. Birçok küçük ve orta ölçekli işletme kapanıyor veya küresel sermayenin eline geçiyor. İşçi ve memur kesiminin alım gücü her geçen gün azalıyor. İşsizlik oranı %15'i aşmış durumda.
Ortaya çıkan bu tablo bizlere ciddi bir sorumluluk yüklemektedir. Özgürlük kadar adaletin de savunucusu olan, ezenlerin değil ezilenlerin sesi olmayı kendine şiar edinmiş bir hatta bulunmalıyız. "ifadelerine yer verildi.
Açıklamada :"Diyarbakır'da Ece Nur ile başlayan süreç yeni katılımlarla büyüyerek devam ediyor. 5 kızımız başörtülü olarak Diyarbakır'da ilköğretime devam etme mücadelesi veriyor. Bu kızlarımız baskılara ve sürgünlere rağmen derslere başörtülü girmek için direniyor. Bu şanlı direnişi destekliyor ve tüm Sakarya halkını ilimizden Ece Nurlar çıkarmak hususunda duyarlı olmaya çağırıyoruz. " ifadelerine yer verilerek,açıklamaya siyonistlerin Mescidi Aksaişgali ile ilgili "Kudüs konusu dünya Müslümanlarının en kritik problemidir. Amerika, İsrail ve yandaşları Kudüs'ün düşmesi halinde İslam alemindeki direnişin büyük yara alacağını hesaplamaktadır. Ama biz biliyoruz ki Allah(cc) direnenlerle beraberdir ve Selahaddin Eyyubiler her çağda çıkacaktır. Biz biliyoruz ki Türkiye halkı Gazze savaşında olduğu gibi Kudüs için de varını yoğunu ortaya koyacaktır. Biz biliyoruz ki Sakarya halkı Kudüs'ün izzeti ve kutsiyeti hürmetine o toprakların Siyonistlere mezar olması için gerektiğinde kanını ve canını feda etmekten çekinmeyecektir. " ifadeleri ile son verildi.
Eylemde "Ne 12 Eylül Ne 28 Şubat" "Ece Nur Yasağa Direniyor Seyirci Kalmayın","Baş Örtüsüz Asla","Oluk Oluk Kan Aksa Kurtulacak EL Aksa","Zulüm Varsa Direnişte Var","Başörtüsü İslamın Emri Müslüman Kadının Kimliğidir" pankart ve dövizlerine taşınırken "Tevhit Adalet Özgürlük", "Zulme Karşı Omuz Omuza " sloganları atıldı.
Açıklamanın Tam Metni:
Orijinal eklentiyi indir
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 234. Basın Açıklaması:
ALLAH(CC) TÜM MAZLUMLARIN YAR VE YARDIMCISIDIR
Ülkemiz çelişkiler diyarı olma özelliğini devam ettiriyor.
Askeri vesayet ve yargı vesayeti üzerine yoğun ve çetin tartışmalar yaşanıyor. Ülkemizde hakim olan oligarşinin askeri ve sivil bürokrasi ayaklarının ıslah edilmesi veya yeniden inşası öngörülürken, büyük sermaye ile ilgili hiçbir değerlendirmenin yapılmadığını net bir şekilde gözlemliyoruz. Oligarşik düzenin belki de en önemli ayağı olan büyük sermaye; bırakın eleştirilmeyi, bütün imkanlar seferber edilerek desteklenmektedir.
O halde şu şekilde bir tespit yapmamız doğru olacaktır: Türkiye'de oligarşik düzenin yıkılmasına dönük bir çabadan bahsedilemez. Bunun yerine ülkemizde uluslararası sermayenin güdümünde kapitalizmin yeniden formatlandığını söylersek abartmış olmayız. Diğer bir deyişle; neoliberalizm denilen yeni kapitalist anlayışın hakim kılınması doğrultusunda, "paranın dini olmaz" düsturunu prensip edinmiş Tüsiad, Müsiad gibi kuruluşların temsil ettiği büyük sermayenin; halkın fakirleşmesi, küçük ve orta ölçekli işletmelerin kapanması ve işsizliğin tavan yapması pahasına palazlanmasının ve tekelleşmesinin önü açılmıştır.
Bunun sonucunda yıllık 50 milyar doları aşmış iç borç faizi devlet tarafından mutlu azınlığı oluşturan birkaç bin aileye peşkeş çekiliyor. Uluslararası sermaye borsa üzerinden hiçbir emek unsuru taşımayan çok büyük paralar kazanmaya devam ediyor. Birçok küçük ve orta ölçekli işletme kapanıyor veya küresel sermayenin eline geçiyor. İşçi ve memur kesiminin alım gücü her geçen gün azalıyor. İşsizlik oranı %15'i aşmış durumda.
Ortaya çıkan bu tablo bizlere ciddi bir sorumluluk yüklemektedir. Özgürlük kadar adaletin de savunucusu olan, ezenlerin değil ezilenlerin sesi olmayı kendine şiar edinmiş bir hatta bulunmalıyız.
CHP zihniyeti kendini bir kez daha Mersin'de gösterdi. Müslümanların değerleri ile alay etmenin öncülüğünü yürüten CHP yandaşları Mersin'de Müslüman kadının onuru olan çarşafı yırtmak ve ayaklar altında çiğnemek gibi bir şerefsizliğe soyundular. Zaman zaman çarşaf açılımı gibi ikiyüzlü tavırlarla mütedeyyin insanların oylarını çalmayı hedefleyen CHP'nin gerçek yüzünü tüm Türkiye kamuoyu bir kez daha gördü. CHP'nin dinazorları yaptıklarının hesabını verecekleri günlerin yakın olduğunu bilmelidirler.
Diyarbakır'da Ece Nur ile başlayan süreç yeni katılımlarla büyüyerek devam ediyor. 5 kızımız başörtülü olarak Diyarbakır'da ilköğretime devam etme mücadelesi veriyor. Bu kızlarımız baskılara ve sürgünlere rağmen derslere başörtülü girmek için direniyor. Bu şanlı direnişi destekliyor ve tüm Sakarya halkını ilimizden Ece Nurlar çıkarmak hususunda duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Kudüs ve Mescidi-i Aksa" Müslümanların kutsal beldesi ve kutsal mabedi" siyonistler, Peygamberimizin kutsal olarak nitelendirdiği 3 mescidden biri olan Mescid-i Aksa'yı yıkıp Kudus'ü Müslümanlardan arındırarak Yahudi başkenti kılma projesini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Bunun için Mescid-i Aksa'nın altını oyarak çökmesini sağlamak, Kudüs'te yeni Yahudi yerleşim alanları oluşturmak, Kudüslü Müslümanların evlerine ve işyerlerine el koymak gibi bir dizi uygulamayı yürürlükte tutuyorlar. Zaman zaman fanatik Yahudiler büyük topluluklar halinde Mescid-i Aksa'yı işgal provaları yapıyorlar. Buna karşın Kudüs'ün yiğit Müslümanları direniyorlar ve kanları ve canları pahasına Mescid-i Aksa'yı ve Kudüs'ü savunuyorlar. Son olarak bu hafta içinde siyonistlerin azgınlıklarını arttırmaları üzerine Kudüs İslami Hareket Lideri Raid Salah, tüm dünya Müslümanlarına ayağa kalkarak siyonistlere haddini bildirmeyi içeren 3.intifada çağrısı yaptı.
Kudüs konusu dünya Müslümanlarının en kritik problemidir. Amerika, İsrail ve yandaşları Kudüs'ün düşmesi halinde İslam alemindeki direnişin büyük yara alacağını hesaplamaktadır. Ama biz biliyoruz ki Allah(cc) direnenlerle beraberdir ve Selahaddin Eyyubiler her çağda çıkacaktır. Biz biliyoruz ki Türkiye halkı Gazze savaşında olduğu gibi Kudüs için de varını yoğunu ortaya koyacaktır. Biz biliyoruz ki Sakarya halkı Kudüs'ün izzeti ve kutsiyeti hürmetine o toprakların Siyonistlere mezar olması için gerektiğinde kanını ve canını feda etmekten çekinmeyecektir.
Allah(cc) tüm mazlumların yar ve yardımcısıdır.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına Diriliş Saati Dergisi