Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)
Ankara'da 500., Sakarya'da 636.,
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
18 KASIM 2017 TARİHLİ 609 . HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Es Selamünaleyküm; Değerli katılımcılar! Türkiye’de ve dünyanın neresinde olursa olsun din, inanç, düşünce, ifade özgürlüğü, baskı, engellemeler, insanlığa yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı MÜSLÜMANCA tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 609 .Hafta Basın Açıklamasına hoş geldiniz.
Ankara inanç özgürlüğü platformu olarak, Körfez bölgesinde yaşanan gelişmeleri kaygı ile takip ediyoruz. Suudi Arabistan da yaşanan Tüm gelişmeler, Suudi Arabistan'ın geleneksel yapısı için çok ciddi risk oluşturmaktadır.
Bu süreç, Suudi Arabistan'ın ABD tarafından yeni maceralara sürüklenmesine yol açabilir makam ve mevki düşkünü insanları iktidar sahibi yaparak bunları , hem Suudi Arabistan’nın hem bölgenin güvenliği berhava edilmektedir.
üçüncü haremimiz olan mescidi aksa bugün işgal altında Mekke ve Medine deki Haremlerimizin de güvenli yer olmaktan çıkması için ilk haremimizi işgal eden Siyonistlerle işbirliği yapmaya kalkanların yıllarca ümmeti şeriat idaresiyle yönettikleri yalanıyla aldattıklarını en son girişimler göstermektedir.
Bu hezeyanlarına saray Uleması denilen beslemelerle de yayınladıkları fetvalarla bu yangına benzin dökmeye devam etmektedirler.
Bu gelişmeler İslam dünyasının bütünlüğü ve istikrarı için çok ciddi riskler oluşturmaktadır.
Suudi Arabistan'da yaşananların, ABD'nin Türkiye üzerinden İslam dünyasını kontrol etme projesinin 15 Temmuz'da çökmesiyle, yeni alternatif projesinin sonucudur "ABD, para ve enerjinin merkezi olan bu bölgede en etkili ve bu kaynakların tamamına yakınını kontrol eden ülkeleri denetimi altına alarak, para ve enerjinin yegane patronu olduğu, İslam alemini kuşatma politikasını daha kararlı bir şekilde uygulayacağı mesajını veriyor."
ABD'nin kendisiyle işbirliği yapacak ülkelere, "batıya ve ABD'ye sorun çıkarmayan, batı sermayesinin güdümüne giren ve kontrol dışı davranışlara yönelmeyen ülkeler olmaları" anlamına gelen ılımlı İslam'ı benimsemeleri mesajını veriyor.
Ilımlı İslam dedikleri bize indirilen dini Nasrettin hocanın kuşu çevirmektir. Ilımlı İslam demek kendi ülkesinin silahları kuvvetleri tarafından kendi vatandaşları ve meclisinin bonbalanması demektir ılımlı İslam demek namaz oruçlarıyla birlikte emperyalist güçlerin kulu kölesi haline gelmek demektir. Bunun için yıllarca içimizdeki bu ılımlı İslam’ın temsilcisi feto’ya hiçbir darbe hiçbir iktidar engel olmamıştır bilakis alabildiğine önleri açılmıştır ve bunu 15 da uluslararası bir proje olduğunu bu millet öğrenmiştir.
Türkiye‘de ki başarısızlıktan sonra batı bu ısrarından vazgeçmedi kral ailesi vasıtasıyla bu projeyi Suud da uygulamaya çalışmaktadır. Zaten Amerika’nın eyaleti gibi çalışan yapının kendi vatandaşlarının hak ve hukukunu törpülüyerek batıya kayıtsız şartsız teslim olmanın adıdır.
Maalesef bu olaylar İslam ülkelerinin basiret konusunda birbirinden farksız kendi yerel dinamiklerini harekete geçirme noktasında fikir üretemeyen kendilerinin batıya tepkiyle var oluşlarını batı tepkisiyle ifade eden yöneticilerin bunda payı az değildir her biri kafirlerle oturup rahat rahat konuşurlarken kendi aralarında bu rahatlığın oluşması için hiçbir gayret sarf etmeyen sorumlu sorumsuz idarecilerin payı az değildi. bu kavgalar sebebiyle bölgemizde güvenli bir ortamın olmaması için çalışan batının değirmenine su taşıyan terör örgütlerinin varlığını da unutmamalıyız ama bizler bu işin farkında olarak birlik ve beraberliğimizde ve kardeşlik anlayışıyla bu işin üstesinden gelebiliriz.
BÜTÜN İNSANLARIN AKIL, NESİL, CAN, MAL VE DİN EMNİYETLERİNİN SAĞLANDIĞI BİR DÜNYADA BULUŞMAK TEMENİSİYLE KATILIMLARINIZ İÇİN TEŞEKÜR EDERİZ
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
Sakarya 636. Hafta: Atatürkçülüğün yeniden keşfedilmesi faaliyetlerine iktidar aklının ortak olması büyük bir yanlıştır
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun 636. hafta basın açıklamasında, Rıza Zarrab dosyası bağlamında ABD’nin Türkiye’ye yönelik ekonomik ‘cezalandırma’ girişimi değerlendirilerek, “Batılı efendiler Türkiye'ye yeterince söz geçirememenin kızgınlığı ile tüm kozlarını oynuyorlar” tespitinde bulunuldu.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun 636. hafta basın açıklamasında, Rıza Zarrab dosyası bağlamında ABD’nin Türkiye’ye yönelik ekonomik ‘cezalandırma’ girişimi değerlendirilerek, “Batılı efendiler Türkiye'ye yeterince söz geçirememenin kızgınlığı ile tüm kozlarını oynuyorlar” tespitinde bulunuldu.
Diriliş Saati Dergisi adına Ali Fethi Gürler’in okuduğu basın açıklamasında, Rıza Zarrab'ın itirafçı olacağı ve Amerika'ya kaçan bazı FETÖ'cülerin de şahit olarak dinleneceği şeklindeki son haberler ile Zarrab davanın tam anlamıyla siyasi bir hüviyete büründüğüne dikkat çekilerek, “17 Aralık 2013'te yargı darbesi, 15 Temmuz 2016'da askeri darbe teşebbüslerini atlatan Türkiye; bu sefer de ekonomik bir darbe tehdidi altında” denildi.
Öte yandan, dış politikada Astana süreci ile başlayan dönemin Türkiye ve bölgemiz için büyük ölçüde umut verici olduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Türkiye dış politikada Batı ekseni tercihini değiştirerek, bölgesel ittifaklara önem veren bağımsız devlet refleksiyle hareket etmeyi sürdürmelidir” ifadeleri kullanıldı.
Son günlerde ayyuka çıkan Atatürkçülük tartışmalarına dair de yorum yapılan açıklamada, “Ülkemizin dindar halkının refleksleri kişilerden ziyade düşünceler bazında gelişmiştir. Ben Müslümanım diyen hiç kimsenin batılılaşma serüveninin yanında yer alması beklenmemelidir. Atatürkçülüğün yeniden keşfedilmesi adına yapılan faaliyetlere devlet ve iktidar aklının da ortak olması büyük bir yanlıştır” denildi.
636. Hafta Basın Açıklaması
İSLAMİ DEĞERLER HAKİM KILINMALIDIR!
Zarrab davasında son dönemece girildi. Rıza Zarrab'ın itirafçı olacağı ve Amerika'ya kaçan bazı FETÖ'cülerin de şahit olarak dinleneceği şeklindeki son haberler davanın tam anlamıyla siyasi bir hüviyete büründüğüne işaret ediyor.
Bu davanın sonucunda Türkiye'ye bir dizi ekonomik cezanın kesileceğini tahmin ediyoruz. Bankacılık sistemi üzerinden milyarlarca doları bulan bir ceza ve kredi notunun düşürülmesi gibi riskler ülkemizi bekliyor. Diğer bir deyişle, 17 Aralık 2013'te yargı darbesi, 15 Temmuz 2016'da askeri darbe teşebbüslerini atlatan Türkiye bu sefer de ekonomik bir darbe tehdidi altında...
Batılı efendiler Türkiye'ye yeterince söz geçirememenin kızgınlığı ile tüm kozlarını oynuyorlar.
Hükümete ve devlet aklına düşen görev ise batının elindeki kozları boşa çıkarmaktır.
Dış politikada Astana süreci ile başlayan dönem Türkiye ve bölgemiz için büyük ölçüde umut vericidir.
Amerika, Irak'ta ve Suriye'de aradığını bulamamış, başarısız olmuştur. Kuzey Suriye'deki gerilimin de müzakereler yoluyla aşılarak Amerika'nın elindeki bir koz olmaktan çıkarılması durumunda bölgemizde ciddi bir rahatlama olacaktır.
Türkiye dış politikada Batı ekseni tercihini değiştirerek, bölgesel ittifaklara önem veren bağımsız devlet refleksiyle hareket etmeyi sürdürmelidir.
Türkiye için hayati olan bir başka duruş değişikliği de iç politikada gerçekleştirilmelidir.
Türkiye istişare ve barışın hakim olduğu, düşünce, inanç ve ifade hürriyetlerinin önündeki engellerin kaldırıldığı, batılı değerlerin yerine İslami değerlerin ikame edildiği bir ülke konumuna gelmelidir.
Ülkemizde Tanzimat'tan bu yana yerleştirilmeye çalışılan batılı değerlerin ciddi manada sorgulanması gereklidir.
Sürekli akıl ve bilimden söz ederek batıcılık savunması yapan elitler ve onların havarileri batı medeniyetinin insanlığı nasıl bir yok oluşa götürdüğünü hiç mi fark etmiyorlar acaba?
Bu ülkenin dindar insanları; ahlak zeminine oturmuş, insanlığın yararına faaliyet gösteren akla ve bilime hiçbir zaman karşı olmadılar. Karşı olunan ise sadece, küresel sömürüye hizmet eden ve bu amaçla dökülen kan ve gözyaşını görmezden gelen batı aklı ve bilimidir.
Bu vesile ile ülkemizde son günlerde ayyuka çıkan Atatürkçülük tartışmalarına dair bir çift söz söylemek istiyoruz.
Ülkemizin dindar halkının refleksleri kişilerden ziyade düşünceler bazında gelişmiştir. Ben Müslümanım diyen hiç kimsenin batılılaşma serüveninin yanında yer alması beklenmemelidir.
Birileri Ortadoğu ya da İslam dünyasına evrilmekten iğreniyor olabilir. Ancak bu ülke halkının büyük çoğunluğu kendisini birinci derecede Müslüman hissetmekte ve batılı değerlerle uzlaşmaya soğuk bakmaktadır.
Atatürkçülüğün yeniden keşfedilmesi adına yapılan faaliyetlere devlet ve iktidar aklının da ortak olması büyük bir yanlıştır.
Ülkemizde eğitimde, adalette, ahlakta sürekli diplerde gezinmemizin temel nedeni halkın değerleriyle dayatılan batılı değerler arasındaki çelişkidir, uyumsuzluktur.
Haz ve çıkar merkezli batı aklı ile dayanışma ve paylaşma merkezli İslam aklı nasıl uyuşacaktır? Vicdanın devreden çıkarıldığı batı düşüncesi ile vicdanın merkezde bulunduğu İslam düşüncesi nasıl uyuşacaktır?
Batıya ram olanlar, batının sahte adaletine, sahte ahlakına, sahte aklına ram olmaktadır.
Batı medeniyeti denilen aldatmaca ile yüzleşme ve hesaplaşma zamanı gelmiştir. 17 Aralık 2013'ten bu yana ülkemizde olup bitenler söz konusu hesaplaşmanın ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır.
Ülkemizde batılılaşma adına gerçekleştirilen operasyonlar İslam ile batı arasına sıkışmanın getirdiği dejenerasyonu yaşayan bir sosyal yapıyı tetiklemiştir.
Artık toplum mühendisliğine tahammülümüz yoktur. Uyuşturucu, alkol, sigara bataklığına gömülmüş bir gençlik ile yüzleşmek istemiyoruz. Yolsuzluğun, adam kayırmanın, yalan söylemenin, sözünde durmamanın meşrulaştığı bir ahlaki yapıyı reddediyoruz.
Dün Türkiye'ye giydirilmek istenen ılımlı İslam gömleği şimdilerde Suudi Arabistan'a giydiriliyor.
Nedir ılımlı İslam? Batı çıkarları ve tezleri ile çelişmeyen İslam'ın batıdaki ismi...
Yani batının onayından geçmiş, liberalleşmiş İslam!
Batı aklının Müslümanlara giydirmeye çalıştığı tüm gömlekleri reddediyoruz.
Dünyayı kana bulayan, milyonlarca insanı yerinden eden batı anlayışının allanıp pullanıp önümüze getirilmesine ve ideal olarak sunulmasına geçit vermeyeceğimiz bir düşünce ve mücadele bilinci oluşması için Rabbimiz'den niyazda bulunuyoruz.
Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi