Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta (FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta (FOTO)

Konya'da 161,, Sakarya'da 265., Kocaeli'de 286., Akyazı'da 192. Başörtüsüne Özgürlük Eylemi Düzenlendi.

Konya'da 161. kez bir araya gelen platform üyeleri, bu haftaki buluşmalarında başörtüsü sorununa ve Pakistan yardımına değindi. Açıklamayı platform adına Ersoy Kağnıcıoğlu okudu. "Tartışmasız, tartışılamaz değerler vardır" diyen Kağnıcıoğlu, "Gündem, en hararetli şekliyle Başörtüsü. Karşı olanlar, susanlar, seslerini çıkartmaya cesaret edemeyenler, bir gününü, fırsatını bekleyenler, umudunu kaybedip yorgun düşenler, oturanlar, herkes şimdi başörtüsü konuşuyor. Başörtüsü için açıklamalar, başörtüsünün, tipi, çeşidi, türü, şekli, adı üzerinden yorumlar. Herkes bir açıklama yapıyor. Ve bu kronikleşmiş sorun bir an önce çözülsün istiyorlar.

Biz hiç kimseye, bugüne kadar neredeydiniz demiyoruz! Yıllardır süren bu mücadele de, kararlılığın ve yılgınlık göstermeden direnmenin sonuçlarının alınacağına kesinlikle inanıyoruz. Bu sorunun çözümü hususunda samimiyetle gayret gösteren herkese teşekkür ediyoruz. Fakat bu sorunun bugün tartışıldığı şekliyle çözümüne olan inancımız tam değildir. Çözüm diye sunulan önerilerin kabulü de mümkün değildir. Biz, kayıtsız şartsız, hiçbir sınırlama getirilmeksizin, zaman ve mekan şartları öne sürülmeden, bir "Çözüm" istiyoruz!" dedi.

GEÇİCİ ÇÖZÜMLER İSTEMİYORUZ
Kağnıcıoğlu, "Problemin sınırlarının hafifletilmesinin ve belirli alanlarda sorunun giderilmesinin bir çözüm değil, çözümü zorlaştırıcı bir faktör olacağına inanıyoruz. Geçici çözümler üretmek, problemi çözümsüz hale getirip, mutlak çözümün süresini uzatmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Kimse kendisinde başörtüsünün şeklini, ölçüsünü belirlemeye kalkma yetkisini görmesin! Bu hak ancak Allah ve Rasulünündür. Hadlerini aşanların akıbetine tarih şahitlik etmiştir. Başörtüsünü, siyasal bir getirim haline çevirip, ondan oy kotarmak için yapılacak olan geçici ve sınırlı çözümler, Müslüman halkımızın beklentilerine cevap vermeyecektir.

Bizim çağrımız başörtüsünün bütün alanlarda, kayıt ve şart altına alınmaksızın, hiçbir sınırlandırma getirmeden özgür olmasınadır. Mücadelemiz de başörtüsüyle sembolleşen, tüm inanç ve haklara yönelik baskıların kaldırılmasına, hak ve adaletin tesisine yönelik bir mücadeledir. Her özgürlük kazanımı mücadelemizin haklılığını gösterip kararlılığını arttıracaktır. Başbakanın islam'a ve Müslümanlara düşmanlığıyla bilinen, NATO'nun genel sekreteri, dolayısıyla işgal kuvvetlerinin başkomutanı olan, Rasmussen'le olan ikili görüşmelerinin, Afganistan işgalinin 10. Yıldönümüne denk gelmiş olması gayet manidardır. NATO kuvvetlerinin Afganistan'da sivillere yönelik saldırılarını arttırdıkları, Pakistan'da da aynı saldırıların sınırlarını genişlettikleri bir dönemde, işgalci NATO genel sekreterinin başbakana işbirliğinden dolayı teşekkür etmesi, yeni işlerde birliktelik temennisi gerçekten utanç verici bir durumdur.

Türkiye'nin bir an önce NATO ile ilişkilerini gözden geçirmesi, ülkemiz insanını işgalcilerin işbirlikçisi konumuna düşüren bu durumdan kurtarması gerekmektedir. Pakistan halkının ve bazı yöneticilerinin, Pakistan'a yönelik bu saldırıları işgal olarak nitelendirip Amerika'ya karşı tavır alma çağrıları. nı Pakistan'ın onuru ve geleceği açısından önemli bulmaktayız. Türkiye'nin de onurlu bir politika sergileyerek nükleer bombaların depoları haline getirilmiş olan ve işgallerin lojistik destekçisi başta incirlik olmak üzere tüm üsleri kapatmaya yönelik bir girişimde bulunmasını acilen talep ediyoruz" diye konuştu.

 

 

Başörtüsü oyunları tüm hızıyla devam etmekte ve bizlerde bunu ibretle seyretmekteyiz. Evet ibretle. Ne hükümetin ne muhâlefetin ve nede diğer Kurum-Kuruluş ve şahısların dişe dokunur bir şey yaptıkları yok. Tabii ki konuşmaktan ve insanların kafasını karıştırmaktan ve de zulme uğrayan inanmış, inancının gereği olarak da başını İslâm'ın tesettür emri gereğince örtmüş bacılarımızın ara malzemesi yapılmasına sebep olmaktan öte yaptıkları bir şey yok.

Hükümet aymaz bir şekilde devamlı çâresizli-ğinden dem vurmakta, muhâlefet hep hakâret dolu tezler gevelemekte, AYM ve YÖK Başkanları ile birçok hukukçu, gazeteci ve fikir adamları ise böyle bir yasağın olmadığını söyleyip durmak-talar. Ancak net bir şekilde âdil ve kalıcı bir çözüm ortaya koyup ta bunu uygulayan babayiğit ise henüz ortalarda gözükmemektedir.

Maalesef içinde bulunduğumuz bu durumda herkes ve her yetkili şu an, hayret ki ne hayret şikâyet makamındalar. Halktan yetki alıp ta çözüm üretmesi gerekenler neredeyse zulme ve haksızlığa uğrayanlardan daha fazla şekvâcılar. Anlaşılıyor ki onlara da bir kurtarıcı gerekmektedir.

Peki, olmadığını söyledikleri bu yasaklarla kim baş edecek? Kim bu rezilliğe dur diyecek? Kim kaybedilen geçmişlerin hesabını verecek ve tazmin edecek? Kim bu memleketimizin ve güzel insanlarının yüzünü güldürecek, şevk, azim ve gayretlerini artıracak? İthal insan ve kanunlar mı gerekiyor? Bunları onlarca yıl önce teklif ettiler ve yaptılar. Ancak gelinen noktada bu memleketin insanları hiçbir zaman medenî, mutlu ve müreffeh olamadılar. Her şeyde yalan, talan, çıkar, rüşvet, adam kayırma, hırsızlık, tecâvüz, ahlâksızlık, kötü ve kötülük adına ne varsa gösterimde.

Aslında bu işi ve bununla birlikte gasbedilmiş bütün haklarımızı; ben iman ettim, inandım ve inancımın gereğidir bu tesettür diyen hanımefen-diler ve beyefendiler hâlledeceklerdir, hâlletmek için çaba gösterecek, ter dökecek, gözyaşı dökeceklerdir ve buna mecburdurlar da. İman edenler bilirler ki bu mecburiyet tâ Kâlu Belâ'dandır. Bundan kaçış, bundan kurtuluş, bundan yan çiziş, başkalarının insafına bırakış, başkalarının omuzlarına yükleyiş yoktur!!!

Sakarya Adalet Girişimi olarak diyoruz ki; Bizler bu kangren olmuş meselemizi hâl edemedikten, bu prangadan kurtulamadıktan sonra fazla bir şey yapamayız, fazla bir yol alamayız insanlık adına. Çünkü her şeyin önünde bir Çin Seddi misâli bu mesele durmaktadır. Bütün özgürlüklerin, hakların ve gelişebilmenin önündeki bu cehennem kütüğü gibi duran mesele, sevdâlıları ve müsebbipleri ile beraber cehenneme postalanmadan bu memlekete ve bu memleketin güzel insanlarına huzur ve rahat yüzü yoktur. Onun içindir ki; herkes şuurlu bir şekilde, sorumluluk bilinci ile hareket ederek bu meselenin çözülebilmesi ve gasp edilen bütün haklarımızın elde edilebilmesi için üzerine düşeni hakkı ile yapmalıdır diyoruz.

Sakarya Adâlet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına

Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şûbesi

(Sâhir AKÇA)

286 haftadır başörtüsünün Allah'ın emri olduğunu söyledik. Başörtüsünün kadınlara yapılan ayrımcılık olduğunu, üniversitelerde okuyan kızların eğitim alma hakkının engellendiğini ve bunun en temel insan hakkı ihlali olduğunu bu meydandan sesimizi duyurmaya çalıştık. Görünen o ki hala sesimizi duyamayanlar var. Hala yasakçılar iş başında. Acaba yasağa karşı neden tepkimiz bu kadar sessiz!

Bu yasağın kalkmasını isteyen tüm siyasiler oy çıkarcılığını bırakıp, bu yasağın kalkmasında samimi iseler hemen bir an önce bir araya gelsinler. Bu kızların daha fazla beklemeye tahammülleri kalmadı. Bir an önce yasak kalkmalıdır.

Anayasa ve kanunlarda başörtüsünü yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi Yüksek Öğrenim Kanununun Ek 17. Maddesinde: "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumların da kılık ve kıyafet serbesttir" denilmektedir.

Bu maddeye rağmen üniversitelerde başörtüsü yasağının uygulanması tamamen keyfidir ve yasadışıdır. YÖK başkanının bu kanunsuzluğu kabul etmesi ve kanunsuzluğun sona ermesi için üniversitelere yazı göndermesi toplumsal barış adına önemli bir adımdır.

Ancak; Anayasa ve kanunlarda herhangi bir yasak bulunmaması ve YÖK başkanının açıklamalarına rağmen kimi üniversitelerde yasağın keyfi olarak uygulanabileceği, bazı üniversitelerde ideolojik yaklaşımlarla başörtülü öğrencilerin eğitim haklarının engellenebileceği bilinmektedir.

Bu tür bir durumda başörtülü öğrenciler bundan önce olduğu gibi aynı yasal prosedürü kullanarak haklarını aramalı ve yasağa boyun eğmemelidir.

Başörtülü öğrenciler yasakla karşılaştıkları takdirde durumu bir tutanakla tespit edip şahitlerle birlikte imza altına almalı ve talimatı veren üniversite rektöründen talimatı uygulayan güvenlik görevlisine kadar üniversite hiyerarşik yapısında yer alan bütün memurlar hakkında savcılıklara suç duyurusunda bulunmalıdır.

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu Bileşeni

İLİM YAYMA CEMİYETİ Kocaeli Şubesi adına

Çiçek ÇİNKAYA

Türkiye'deki egemen devlet ideolojisinin özgürlüklere uyguladığı müdahalenin en ağır şekilde uygulandığı alanlardan biri dini özgürlükler alanı olup başörtüsü yasağı bu bağnazlığın zirveye ulaştığını göstermektedir. Yıllarca müslüman kızların örtüsü ile uğraşan bu ilkel zihniyet sahipleri, binlerce öğrencinin eğitim hakkını ellerinden aldılar, kamuda çalışmalarına izin vermediler ve böylece tarihteki utanç sayfalarında yerlerini aldılar.

Devlet ideolojisinin kemikleştiği en canlı siyasi parti olan CHP'nin bugünlerde başörtüsü yasağının kaldırılmasına ilişkin verdiği mesajlar bir yandan umutları artırırken, öte yandan partinin kurmaylarınca kullanılan kemalist ve yasakçı dil, mağdurlar ve toplumun tüm kesimleri tarafından ibretle izlenmektedir. CHP lideri referandum meydanlarında başörtüsünü kaldırmak için esip gürlerken ve sorunu çözmeye hazır olduklarını vurgularken, şimdilerde yan çizmeye ve bahaneler üretmeye başlamıştır. CHP'lilerin umut tacirliği yapmasına ve bu sorunun çözülmesi konusunda başka şartlar ileri sürmelerine izin veremeyiz. Zira başörtüsü yasağı başka hiçbir meselenin çözülmesinde bir malzeme veya gerekçe olarak kullanılamaz.

Başbakan'ın ısrarla CHP ve diğer siyasi partilerden başörtüsü yasağının kaldırılması için destek talebinde bulunmasını siyasi ahlak bakımından doğru bir davranış olarak görmekle birlikte, çözümsüzlük halinde hükümetin sorumluluğunu inkar edemeyiz. Kimse çözümden yana olmasa dahi hükümetin insiyatifi ele alarak bu sorunu tüm boyutlarıyla çözme iradesi göstermesi gerekmektedir.

Başörtüsünün üniversitelerde bir şekilde serbest bırakılmasını isteyen çevrelerin iş hayatında bu yasağı savunmaları ikiyüzlü bir tutumdur. Eğitim hakkından yararlandırılan başörtülü kızlarımızın çalışma hayatından dışlanmaları başlı başına bir ayrımcılığın sürdürülmesi anlamı taşımaktadır.

Başörtüsü yasağının tük eğitim kurumlarında ve kamu görevlerinde serbest olması gerekmektedir. Belli alanlarda yasağı kaldırmak, diğer alanlarda ise yasağı sürdürmek hiçbir şekilde kabul edilemez. Bizler parçalanmış özgürlükten yana değiliz. CHP'nin başörtüsü yasağının kaldırılması ile ilgili siyasetini dikkatle izleyeceğiz ve bu konuda samimi olup olmadıklarını ortaya çıkacak politikalarıyla hep birlikte göreceğiz.
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu Adına

Mazlum der Akyazı Şube Başkanı

Burhan ÇİMŞİT