Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta (FOTO)
Konya'da 185., Kocaeli'de 310., Akyazı'da 216., Sakarya'da 289., Ankara'da 269. başörtüsüne özgürlük eylemi düzenlendi
Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 185. kez biraraya geldi. Açıklamayı Platform adına Hakan BAYIRLI okudu. Açıklamasına Tevbe Suresi 70. Ayet'i okuyarak başlayan BAYIRLI, Batının Liya'ya müdahalesine değindi. Fransa İçişleri Bakanı'nın bu olayları haçlı seferleri olarak değerlendirmesini kınayan BAYIRLI, İsrail'İn de kaos ortamından faydalanarak Gazze'ye saldırılar düzenlediğini belirtti.
AÇIKLAMANIN TAM METNİ:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Kendilerinden önce olan Nuh, Ad, Semud milletlerinin, İbrahim milletinin, Medyen ve altüst olmuş şehirler halkının haberleri onlara gelmedi mi?... (Tevbe Suresi 70. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Bu meydandan, Arap dünyasındaki son aylarda gelişen devrim hareketleri ve onların sonuçları hakkında, endişelerimizi sürekli belirttik. Bu endişelerimizin altında, bu kaos ortamından istifade etmek isteyen, şer güçlerin olacağını ve bu şer güçlerin, puslu havada kendi karanlık emellerini gerçekleştirmek için fırsatlar kollayacağını ifade ettik.
Irak'ın, Afganistan'ın işgalleri ve oralarda milyonlarca insanın hunharca katledilmesi bize bazı acı gerçekleri çok şiddetli bir şekilde öğretti. Batılılar ve onların cilalanmış, parlatılmış sloganları, saf zihinleri, basit akılları kandırmak içindir. Olayların hakikatini okuyabilme erdemine sahip olanlar için ise insan hakları, özgürlükler, demokrasi, hak ve eşitlik gibi sloganların basit birer aldatmacadan ibaret olduğu apaşikardır.
Batının işgal kültürü ve işgalci zihni, kendisini şirinlik perdesi altında gizlemeye çalışsa da, içlerindeki azgınlığı dilleriyle açığa vurma gafletinde bulunanlar hedeflerini ve gizli planlarını deşifre edivermektedirler. Amerikan devlet başkanının Irak ve Afganistan işgallerinin haçlı seferi olarak nitelendirmesinden sonra şimdi de Fransa'nın genlerinden kaynaklanan sömürgeci ruhunu içişleri bakanı Libya'ya müdahale esnasında açığa vurup ızhar ediverdi. Libya'ya yapılan hava saldırılarını haçlı seferi olarak nitelendirdi. Bu, hakikatin açığa vurulmasından başka bir şey değildir. Olaylar da yeni bir haçlı seferidir.
Birleşmiş milletler, şuanki yapısıyla yeryüzündeki işgalci güçlerin bir oyuncağı, kahredici bir kalbe sahip olan palyaçonun boyanmış yüzünden ibarettir. Onun gülümseyen yüzü, daha fazla kan dökmek ve daha fazla işgaller oluşturmak için bir maskeden ibarettir.
NATO, işgalci haçlı topluluğunun silahlı yapılanması görüntüsünü vermektedir. Hem NATO'ya hem de birleşmiş milletlerin şuanki yapılanmasına şiddetli bir şekilde karşı olduğumuzu, NATO'nun dünya barışı için en büyük tehdit olduğunu Müslüman halkımızla bir kez daha paylaşmak istiyoruz. NATO, işgalci bir kuvvettir ve dünya barışı için en büyük tehdittir.
Kaddafi'nin Libya'daki zulümleri, işgalci NATO'yu ve onun saldırılarını meşrulaştıramaz. Bir zalimin başka bir zalimle def edilmesi, ikinci zalimi şirin kılamaz. Libya'da hem NATO'ya hem de Kaddafi'nin zulmüne karşıyız. Özgürlük savaşçılarını desteklediğimizi kamuoyuyla paylaşmak isteriz. Ne Kaddafi'nin onyıllardır devam eden zulmü ne de NATO'nun Afganistan ve Irak'tan tecrübe edindiğimiz zulmüne razı değiliz.
Libya'ya yapılan saldırılarda, ülkemizdeki NATO üslerinin kullanılacak olması, varlığından rahatsız olduğumuz bu üsler meselesini tekrar gündeme getirmektedir. NATO üsleri ülkemizdeki işgalin dayanakları olarak algılanmakta ve bu üslerin bulunduğu toprakların da işgal edilmiş topraklar olduğu vehmini uyandırmaktadır. Türkiye bir an önce NATO ile ilişkilerini gözden geçirmeli, bu şer ittifakından bir an önce ayrılmalıdır. Geçici basit göstermelik tepkiler, halkımızın NATO ya olan rahatsızlığını giderecek nitelikte değildir.
Yemen ve Bahreyn'de devam eden özgürlük mücadelesine kanlı müdahalelere Suriye de dâhil oldu. Özgürlük taleplerine karşı, kara bir sicili bulunan Suriye rejiminin yeni Hama katliamları yapmasından endişe etmekteyiz. İşgalci İsrail'e karşı özgürlük savaşçılarının yanında duran Suriye rejimini, kendi halklarının haklı taleplerini yerine getirmeye ve Suriye'deki direnişçilerle de dayanışma içerisinde olmaya davet ediyoruz.
İslam dünyasının kalbine saplanmış bir hançer olan İsrail, bu kaos ortamından istifade etmek için yeniden Gazze'ye yönelik saldırılar yapmakta ve büyük saldırıların olacağını ilan etmektedir. Zulüm ve işgallerin artması kardeşliğimizin de gereklerini yerine getirmemizi vacip kılmaktadır. Müslüman kamuoyunu bu işgalci güçlerin her türlüsüne karşı uyanık olmaya ve gerekli hassasiyetleri gerektiği bir şekilde ortaya koymaya davet ediyoruz.
Tevhid ve adaletin hakim olduğu, barışın bütün insanlığı kucakladığı, kan ve gözyaşından arınmış bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 186. Hafta'da aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
|
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 310.hafta basın açıklaması 26.03.2011 tarihinde, İzmit İnsan Hakları Parkı, Özgürlük Meydanında, SAAT 12.30'da yapıldı.Basın açıklamasını platform birleşenlerinden MAZLUMDER Kocaeli Şubesi yönetim kurulu üyesi Sezer Çorman yaptı.Açıklamadan önce destek vermek amacıyla Kocaeli ye gelen MAZLUMDER Şubeleri adına Aliye Özkul bir selamlama konuşması yaparak, Kocaeli de 310.haftadır devem eden eylemlerin, Türkiye için güzel bir örnek teşkil ettiğini ifade ederek, herkesin hakkı için, sivil bir mücadele içinde bulunmasının önemli olduğunu belirtti.Basın açıklamasının konusu haçlı saldırılarıyla Libya halkının katledilmesiydi.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
Değerli katılımcılar ve basın mensupları;
Bilindiği üzere ,Tunus'ta başlayan ve mazlum Ortadoğu ve bazı Arabistan toprakları ile devam eden başkaldırı, yerini trajediye bırakarak devam etmektedir.Bu trajedi başta ABD ve Batı ülkelerinin dikkatini çekmiş ki, hızla Libya'ya saldırı kararı aldılar ve Libya halkının meşru şekilde karar vermesine imkan tanımadan, sivil halkı bombaların altına teslim ettiler..
Tarih bize çokça diktatörler tanıttı ve tanıtmaya devam ediyor.Sırtını ABD ve Batı'ya dayayan Saddamlar,Hüsnü Mübarekler,Zeynel Abidin Bin Ali'ler gördük..Sonlarının nasıl olduğunu da gördük.Bu örnekler Zalim Kaddafi' nin gözünü açmış ki ; yıllardır sırt verdiği batılı ülkelerden destek bulamayacağını anladığı için, direniyor ve bu haliyle operasyonları meşru kılıyor, halkını kıyama sürüklüyor..
Yaptıkları, kuruluş amacı ile çelişen NATO 'nun operasyon kararı, bir kez daha kendini sorgulamaya götürmüştür.Libya konusunda bu kadar hızlı operasyon kararı alan mekanizmalar ,Sırpların Boşnakları katlettiğinde, Saddam'ın Halepçe' yi bombaladığında , Tutsi ve Hutu kabilelerinin birbirlerini doğradığında neredeydi, neden seyirci kaldı??!!Bu çifte standardı , neye bağlayalım? Zengin Petrol yataklarına mı , ülkelerin Ortadoğu ' da oluşuna mı?
Başta ABD ve Emperyalist Batılı ülkeler!! Yıllardır insancıl amaçlarla gidiyoruz dediğiniz toprakları, arkanızdan ne hale getirdiğinizi görüyoruz.İşte Afganistan, işte Pakistan, işte Irak..Sizin tek yaptığınız Müslüman kanı dökmek ve o toprakları, kendi kukla yönetiminizi getirerek elde etmektir.Savaşla ve soykırımla elde edemediğiniz ülkeleri, zalim diktatörleri bahane ederek elde etmeye çalışan siz emperyalist ülkeler, şimdi hangi senaryo peşindesiniz? Sırada hangi ülkeler var? Yemen mi, Bahreyn mi, Suriye mi , İran mı? Bu saydığımız ülkeler, Batılı ülkelerin bombaları yetmiyormuş gibi birde kendi yöneticileri tarafından kurşun yiyor, zulüm görüyor. Bugün kukla yöneticiler kendi halklarını katlediyor, yaşam hakkı tanımıyor. Dünya bu zulme ve çifte standarda ne kadar seyirci kalacak?
Ve Türkiye bu operasyonların neresinde? Bir zamanlar kendi toprağı olan Libya' ya , bir bombada biz mi atacağız?Operasyonların durması için çabalayacağımız yerde, gemilerimizi,denizaltılarımızı ve savaş uçaklarımızı gönderiyoruz.Böylelikle kardeşlerimize bir kurşunda biz sıkıyoruz.
Ve katil İsrail, Ortadoğu'da ki bu karışıklığı fırsat bilerek, Gazze' yi yeniden bombalıyor, sivil halkın kanını döküyor. Diktatörden farkı kalmayan İsrail, işgal ettiği toprakları genişletmek için bütün fırsatları kullanıyor.Ortadoğu işgalinin başlangıcı olan Filistin İşgali bitirilmeden, hiçbir ülke ve halk özgürlüğüne kavuşamayacaktır.
Son olarak buradan bu zulme seyirci kalmayacağımızı belirterek, Emperyalist ülkelerin komşularımızı aralarında pay etmelerine izin vermeyeceğimizi belirtiyoruz. Vahşetin , zulmün son bulması için, operasyonların derhal durması gerekmektedir.Daha fazla can kaybı olmadan bu ülkelerin kaderini , kendi halkları belirlemelidir.En temel insan hakkı olan yaşam hakkına saygı gösterilmesi gerekmektedir.
Katılımlarınız için hepinize teşekkür ederiz.
Mazlumder Kocaeli Şubesi adına ,
Yönetim Kurulu Üyesi
Sezer ÇORMAN
Yaklaşmakta olan 2011 genel seçimleri öncesinde siyasi partilerin yetkilileri halkın sesine kulak vermeli, özgürlüklerin kısıtlanmasını tel'in etmeli, Yasaklara kesinlikle karşı olduklarını beyan etmelidirler. Ülkenin kaynaklarını adil paylaşımla, yoksulluğa çözüm getireceklerini net olarak söylemelidirler. Artık dürüst olamalıdırlar.
Müslüman kadının kimliği olan başörtüsü Allah'ın emri kur'anın hükmüdür. Her hangi bir siyasinin başörtüsü üzerinden politika yapma hakkı, lüksü yoktur. İslami ilimlerle alakası olmayanlar, islami konuda fetva verme densizliğinde düşmemelidirler. Bir de ülkeyi idare edeceğini iddia eden bir siyasi kuruluşun yetkilisinin, biz üniversitelerde, öğretmenlikte, doktorlukta ve avukatlıkta başörtüsüne karşıyız demesi, müslüman halka hakarettir, bu açıklamayıda,uslubuda ayıplıyoruz, reddediyoruz.
Halkını seven saygı duran partilerin yetkililerine tavsiyemiz her ilden başörtülü aday gösterin ve seçilecek sıralardan yer gösterin.
Kendilerini koalisyon güçleri olarak niteleyen emperyalist güçlerin siyonist canileri Libya'ya askeri operasyon düzenledirler. BM ve NATO adı altında bugüne kadar afganistan, ırak ve benzeri ülkelere demokrasi ve insan hakları getirecez diye operasyon yaptı.
BM ve NATO'nun şımarık canileri milyonlarca müslümanı katledip, kadınları dul, çocukları yetim ve sakat bıraktılar. Yetmedi o ülkelerin zenginliklerini sömürdüler. Bugüne kadar sömüren idareciler batağa gömülüp yok oldular. Bugün de batının sömürgecileri çürüyerek batacaktır.
İKO,ARAPVE AFRİKA BİRLİĞİ ne işe yarar? Şer koalisyonuna karşı acilen toplantı bile yapamamalarını basiretsizlik olarak görüyoruz.
Akyazı adalet ve özgürlükler platformu olarak sesleniyoruz 'NE KADDAFİ NE BM NE DE NATO' Libya sadece kendi halkının talepleri doğrultusunda yapılanmalı ve idare edilmelidir. Diktatör Kaddafi yönetimi derhal halkına devretmelidir.
Halkı müslüman olan Türkiye dış politikasında şahsiyetini ortaya koymalı Libyaya bugün hava yarın kara saldırılarına göz yummamalıdır. Haçlıların bölge halkına uyguladıkları soykırımı lanetliyoruz. Siyonistler Filistin üzerine bomba yağdırmaya devam ettiler. Bugünlerde israilin vahşi korsanları tekrar filistin gazze'ye hava ve kara saldırıları başlattılar. BM ve NATO israilin bu saldırılarına neden karşılık vermiyor. BM ve NATO'nun bu iki yüzlülüğünü kınıyoruz. Mazlum filistin halkına verdiğimiz her türlü destek bundan sonra da devam edecektir.
Orta Doğu'da ve dünyanın diğer bölgelerinde mazlum halkların özgürce yaşaması temennisiyle gelecek hafta Cumartesi saat 12:30 buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.
Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu adına
Mazlumder Akyazı Şube Başkanı
Mahmut ALEMDAR
Dünyada önemli olaylar olup, halklar ve rejimler büyük değişimler yaşarken, maalesef ülkemizde henüz beklenen hak ve özgürlüklerin önü tam olarak açılmamıştır. Darbe ve vesayet sistemlerinin etkisi hala devam etmekte olup, darbe anayasaları mağdurları hala haklarını elde edememişlerdir. YAŞ kararı ile ordudan atılan, başörtüsü sebebiyle okullara alınmayan, gayr-i hukuki yorumlarla işlerine son verilen insanımız hala mağduriyetlerini yaşarken, tüm bunlara sebep olan 28 Şubat darbecileri ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşmaktadır. Evet, 28 Şubat'ta milletin iradesi gasp edilmiştir. Yürütülen tanklarla, yapılan balans ayarlarıyla, kurulan Batı Çalışma Gurubu'yla, Genel Kurmay'da yapılan İrtica Brifingleriyle, yayınlanan andıç ve genelgelerle birçok hukuksuzluklar işlenmiş, inanç ve düşüncesi sebebiyle birçok insan ideolojik ayırımlar yapılarak fişlenmiştir. Başta Ordu'dan atılan subaylar ve başörtüsü sebebiyle okuldan uzaklaştırılan öğrenciler ve görevine son verilen kamu görevlisi hanımlar olmak üzere toplumun pek çok kesimi mağdur edilmiştir.
28 Şubat'ın 14. yıl dönümünde, bir daha böyle bir şeye cüret etme niyetinde olanlara da caydırıcılık getirecek şekilde, bu haksızlık ve hukuk gaspına sebebiyet verenler derhal cezalandırılmalı, mağdurlara tazminat ödenip kendilerinden özür dilenmelidir.
Diğer yandan, sivil Anayasa konusunun tekrar gündeme getirildiği şu günlerde, mutlaka toplumun her kesimini rahatlatacak radikal düzenlemelere gidilmelidir. Düşünce, inanç ve özgürlükleri ile özellikle başörtülü bayanların mağduriyetlerinin giderilmesi yönünde eğitim ve çalışma haklarının önündeki engeller kaldırılmalı, bu haklar, anayasal güvence altına alınmalıdır. Bu konular, yine seçim malzemesi ve yatırımı olarak kullanılmamalıdır.
BM Güvenlik Konseyi'nin, Libya'yı "uçuşa yasak bölge ilan etmesi" ve "sivillerin korunması için, gereken önlemlerin alınması"' kararını vermesinden sonra, Kuzey Afrika'da yeni bir dönem başlamıştır. Şafak yolculuğu adı verilen operasyona katılan ABD, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada gibi ülkelerin, Libya'nın farklı noktalarına saldırılar düzenledikleri malûmdur. Amerikan ve İngiliz savaş gemileri ile denizaltıları, başkent Trablus ve Mirasta çevresindeki 20 hava savunma sistemini Tomahawk füzeleriyle vurmuştur. Fransız savaş uçakları; önce muhaliflerin merkezi olan Bingazi'yi koruma altına almış, daha sonra Trablus, Misrata, Zuvere ve Sirte kentlerine de bomba yağdırmıştır. Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin 'Haçlı Seferi' olarak nitelendirdiği, Rusya başbakanı Putin'in Libya' ya bomba yağdıran Batı koalisyonu için; "orta doğudaki Haçlılar gibisiniz. Libya'da demokrasinin olmaması müdahaleyi gerektirmez" diyerek, Kaddafi lehine destek verdiği bu operasyon, derhal durdurulmalıdır. Başta Türkiye olmak üzere, İslam Konferansı Örgütü, Arap Birliği toplanarak aktif çözümler üretmeli Birleşmiş Milletleri ve oradan çıkan kararı bahane ederek sivil katliamına girişen ABD ve müttefikleri boykot edilmelidir.
Askeri harekâttan kısa bir süre önce, "NATO'nun Libya'da ne işi var?" diyen ve Libya'ya askeri müdahale yapılmasına karşı çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı karşısında sessiz kalmış, tezkere çıkmadan 3 gemiyi göndermiştir. Hükümet, bu konuda daha kararlı ve tutarlı davranışlar sergilemelidir.
Elbette ki, Libya'daki halk ayaklanmasının başladığı günlerde acımasızca halkın üzerine kurşun yağdıran, "Batı destek vermezse, Akdeniz'in İslâmcı militanların eline geçeceğini",beyan eden, böylece, adeta "Ben Libya'da Batı'nın menfaatlerinin bekçisiyim diyen, sonra da Şafak Yürüyüşü adı altında Batılı dostlarının(!) saldırısına uğradığında da, aynı halkı; "Haçlı saldırısına uğradık" deyip Cihada davet eden Kaddafi'yi de asla desteklemiyoruz.
Diğer yandan bu operasyon Batı'nın, Libya'ya karşı başlattığı askeri saldırı, aslında, dünya sisteminde iki yüzlülüğün ulaştığı boyutu göstermesi açısından da önemlidir. Bingazi' deki "masum sivilleri korumak" için silaha davrananların, İsrail ablukası altındaki Gazze de yaşayan beşyüz bin masum sivil insan için kıllarını bile kıpırdatmadıkları malûmdur. İsrail, sadece 2009 yılında gerçekleştirdiği Gazze Saldırısı'nda binlerce masum sivili(kadın, çocuk, ihtiyar demeden) öldürmüştür. Daha önce yaşanan 'Cenin Katliamını' da unutmamak gerekir. Madem Şafak Yürüyüşü adı verilen operasyon hedefi sivillerin korunmasıdır, o zaman, Gazze'de yaşayanlar, böyle bir operasyonla İsrail'in elinden kurtarılamaz mıydı? Yoksa bu dünyada katliam yapma hakkı ABD ve müttefiklerine mahsus olan bir hak mıdır?
Dünyada yaşanan hadiseleri tahlil eden ve biraz tarih okuyan selim akıl sahibi insanlar; batılı emperyalistler için, ne Libya'da akan kanın, ne de insan hakları ihlalleri gibi unsurların önemli olmadığını bilirler. Kaldı ki Yemen' de Cuma namazından çıkan masum sivillerin kurşuna dizilmesini ve Bahreyn'de yaşanan sivil katliamları keyifle seyreden ABD ve müttefikleri, daha işin başında sınıfta kalmışlardır. Ancak itiraf edelim ki, ABD ve müttefikleri, BM Güvenlik Konseyi'ni teslim almışlardır.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarını silah gibi kullanan ABD ve müttefikleri; önce uydurma bir referandumla Sudan'ı ikiye bölmüş, daha sonra Libya'da iki ayrı Başkentin (Bingazi- Trablus) ortaya çıkmasını sağlamıştır. Büyük Şeytan'ın, yeryüzünde fitne ve fesadın yayılması için elinden gelen gayreti sarf ettiği görülmektedir.
Basın açıklamamızı, Amerika ve müttefiklerinin Libya halkı üzerideki sivil katliamlarını platformumuz adına tel'in eder, bir sonraki basın açıklamamızda buluşmak ümidiyle, katılımlarınız için teşekkürlerimizi sunarız.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına
Vahdet Vakfı Adapazarı Temsilciliği
Derda Şanalmış
Malumunuz olduğu üzere yarın YGS var. Her sene olduğu gibi bu senede birçok aday üniversiteye giriş için sınavda ter dökecek. Başörtülü kızlarımız ise sınav merkezlerinin kapısından itbaren ter dökmeye başlayacak. Gerçi onlar daha sınava başvurdukları andan başörtülü sınava giriş konusunda sıkıntı yaşayıp yaşamayacaklarına dair artı bir stresle bu maratona başladılar. Umuyoruz ki yarın sınav sorumluları işgüzarlık yaparak başörtülü öğrencilerin eğitimlerine devam etme hakkına müdahale etmezler.
Ankara Üniversitesinin tüm yerleşkelerinde olduğu gibi Gölbaşı Kampüsündede mescid olmadığı için gençler namazlarını kampus bahçesinde kılmak zorunda kalıyorlar. Bu durum karşısında Okul yönetimi öğrencilerin ibadetlerini rahatça yapabilecekleri uygun bir alan oluşturmak yerine, özel güvenlik görevlileri vasıtası ile her zamanki işgüzar tavırlarını sergileyip; bu şekilde namaz kılmanın yasak olduğu gerekçesi gösterilerek öğrencilerin ibadetlerini fiziki müdahale ile engelleme yolunu tercih ediyor. Anayasanın 24. maddesinde güvence altına alınan Din ve Vicdan hürriyeti maalesef kişilerin keyfi insiyatifi ile sınırlandırılmaktadır. İnanç Özgürlüğü Platformu olarak yapmış olduğumuz görüşmede kampus yöneticileri bu konudaki sorumluluğu YÖK'e atarak; YÖK başkanlığının kendilerine göndereceği okullarda ibadet alanları oluşturulması yönünde bir genelge ile bu konuda çalışma yapabileceklerini belirtmektedirler. Bizler bireylerin özgürlüklerin; yönetmeliklere, genelgelere yada kanunlara dayanarak sınırlandırılan yada serbest bırakılan bir ülke istemiyoruz. Doğuştan gelen haklar, kişilerin siyasi çekişmeleri yada dünya görüşleri ile baskı altına alınamaz ve şekillendirilemez.
Diğer yandan öğrencilere ücretsiz sağlık hizmetleri sunan Ankara Üniversitesine bağlı Mediko sosyal ve sağlık tesislerinde geçtiğimiz günlerde başörtülü olduğu gerekçesi ile bir öğrenci tedavi edilmedi. Bu uygulama başörtülülere yaşam hakkı bile vermeyen bir zihniyetin tezahürüdür. Olay bizlere Medine Bircan olayını hatırlatmaktadır. Sağlık alanında böyle bir ayrımcılığın varacağı en acı sonuç Medine Bircan olayında yaşanmış, 71 yaşındaki yaşlı kadın evrakındaki başörtülü fotoğrafı nedeniyle tedavisi geciktirildiği için hayatını kaybetmişti. Bu tarz uygulamaların varacağı sonucun hesabını vermeye sorumluların, uygulamanın mimarlarının ve bu duruma göz yumanların gücü yetmeyecektir. Bizlerin sadece eğitim alanında değil her alanda inanca ve başörtüsüne özgürlük talebimizin haklı gerekçeleri, yaşanan bu somut olaylara dayanmaktadır.
YÖK'ün genelgelerine rağmen Ankara Üniversitesine bağlı tüm birimlerde inanca ve inançlılara dair yapılan baskılar bizlere üniversite yönetiminde bulunan kişilerin dine ve toplumsal geleneklere düşman bir bakış açısı ile baktıkları izlenimi vermektedir.
Seçim yaklaştıkça partilerin aday adayı başvuruları gündemi meşgul ediyor. Başörtülü aday meselesi ciddi bir yer tutuyor kamuoyunda. CHP'li Gürsel Tekin yaptığı açıklamada başörtülü aday göstermeyeceklerini ancak diğer partilerden seçilen adaylar olursa Merve Kavakçı'ya yapılan muamelenin yapılmayacağını ifade etti. Umuyoruz ki en azından bu sözlerinin arkasında durabilirler. Bu arada çeşitli illerden, farklı partilerden başörtülü aday adayı başvurularının olduğu haberlerini alıyoruz.
"Başörtülü aday gösterileceğini mi sanıyorsun?"
AKP İstanbul 3. bölge aday adayı olan yürüme engelli Filiz Öcal, engelli olduğunu duyunca teşkilatın aday olmasından çok memnun olduğunu, ancak temayül yoklaması günü teşkilata gittiğinde başörtülü olduğunu görünce hayal kırıklığı yaşadıklarını beyan ediyor. Teşkilatta birçok kişinin yanına gelip " sen başörtülü aday gösterileceğini mi sanıyorsun" dediklerini ifade ediyor. Kadına pozitif ayrımcılık yaparak aday adaylığı için gereken ücreti erkeklerin ödeyeceği meblağın yarısına indiren AKP başörtülü adaylara örtülerinden dolayı bir ayrımcılık yoluna giderse şüphesiz yasakçılardan bir farkı kalmayacaktır. Teşkilatta Filiz Öcal'a söylenenlerin birkaç kişinin şahsi görüşü olmaktan ziyade partinin genel tutumu olmamasını ümit ediyoruz.
Her alanda inanç özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması bu örneklerde de görüldüğü gibi zorunlu bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak adımlar özgürlük, eşitlik, kadına pozitif ayrımcılık gibi söylemlerin havada(!) uçuştuğu şu dönemde bu söylemlerin samimiyet testi mesabesinde olacaktır.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA
İHH ANKARA YÖNETİM KURULU ÜYESİ SERKAN CODAL