Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta-FOTO

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta-FOTO

Sakarya'da 297., Konya'da 192., Ankara 276., Akyazı'da 223. Başörtüsü'ne Özgürlük Eylemi Düzenlendi

SAGİR, Nakba'nın 63. yılını unutturmadı

Sakarya Adalet Girişimi, Filistinlilerin Nakba olarak adlandırdığı 15 Mayıs tarihini hatırlatarak işgal felaketinin 63 yıldır devam ettiğine dikkat çekti

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 297. adalet ve özgürlük eyleminde, İsrail'in kuruluşunu iddia ettiği tarih olan 15 Mayıs'ın Filistin halkı tarafından Nakba (Büyük Felaket) Günü olarak anıldığına dikkat çekerek, Siyonist işgali protesto etti. Platform adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şûbesi'nden Bahaeddin Kuruoğlu'nun okuduğu açıklamada "Filistin topraklarının işgali ile kurulan zulüm 63 yıldır devam ediyor. 1917 yılında imzalanan ve Osmanlı'dan koparılışın ardından emperyalist ülkelerin desteğiyle yüz binlerce Yahudi, Siyonizm projesi kapsamında İngiliz mandası altındaki Filistin'e göç ettirilip, bağımsızlığını 14 Mayıs 1948'de ilan etmiştir. İsrail meşru bir devlet olarak değil, gasıp ve işgalci bir devlet olarak kurulmuş oldu. Terör rejiminin Filistin topraklarında kurulmasıyla birlikte başlayan sürgün, katliam ve soykırımda on binlerce Filistinli katledildi veya yurdundan edildi; Yüzlerce köy de haritadan silindi." ifadelerine yer verdi.

Başörtüsü seçim malzemesi değil

Burhaniye'de okul koridorunda başörtülü bir öğrencinin başını açıp duvara vurarak darp eden öğretmeni kınayan Bahaeddin Kuruoğlu, yaklaşan genel seçimlerle başörtüsünün siyasi malzeme olarak kullanılmasını "Başörtüsü sorunu, Siyasi Partiler arasında bir seçim kavgası ve oy alma aracı olarak algılanmamalı, bir kez daha önümüzdeki seçimlere malzeme edilmemelidir. Bu noktada başörtüsünün partiler arası bir kavga unsuruna dönüştürülmesinden ve siyasî kutuplaşmanın neticesinde yasağın toplumsal tabana kaymasından endişe etmekteyiz." sözleriyle eleştirdi. Açıklamada ayrıca şu ifadelere yer verildi: "Sakarya Adalet Girişimi olarak başta başörtüsü yasağı olmak üzere her türlü haksızlığa karşı adalet ve özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz. İslam'ın Adalet hedefini gözeterek; dini, mezhebi, ideolojik görüşüne bakmaksızın, her birey ya da toplumsal gurubun Hak ve hukukunu kim tarafından ve nereden gelirse gelsin, her türlü zulüm ve ifsada karşı korumak amacıyla, toplumu esas alan, duruşumuza devam edeceğiz."


SAGİR 296. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Siyonist zulüm 63 yıldır devam ediyor

296. kez insan hak ve hürriyetlerine dikkat çekmek, insan onurunu korumaya katkı sağlamak için meydanlardayız

2010'un sonunda az sayıda üniversite dışında birçok kampuste başörtülü öğrencilere fiili serbestlik tanınmaya başlanmıştır. Yine de bazı üniversite ve fakültelerde yasak devam etmektedir. Bu serbestlik toplumsal bir mücadeleyle değil de, YÖK gibi bir kurumun inisiyatifiyle gerçekleşmiştir ve henüz yasal bir güvencesinin bulunmamasından dolayıda riskler taşımaktadır. YÖK süreciyle birlikte üniversitelerle sınırlı bir serbestlik başlamış, yasak sorunu çözülmemiştir. Hâlen kamu kurumlarında ve hatta özel sektörde başörtülü kadınlara yönelik yasakçı ayrımcılık yürürlüktedir. Dolayısıyla kamuoyunda yasağın bittiği şeklinde oluşturulmak istenen algı gerçeği yansıtmamaktadır. Bir yazıyla gelen konjonktürel serbestlik kalıcı değil, şartlara göre değişikliğe uğrayabilmektedir.

Son sıkıntı, Edirne'de üniversiteli öğrenciler sayın başbakana başörtüsünün serbestliğini haykırmışlar, başbakan rektörle görüşüp uygulama esnetilmiş, ama halen bazı bölümlere başörtülü girişler yasaktır. Önemli bir başörtüsü gündemi de ilköğretimlerdeki öğrencilerdir. Başörtüsünü okulun dışında takan öğrenci dahi öğretmen tarafından tartaklanmıştır. Bu keyfi uygulamalara son verilmeli, herkesin hakları güvence altına alınmalıdır. Başörtüsü serbestliği bir lütuf haline getirilmemelidir.

Sakarya Adalet Girişimi olarak başta başörtüsü yasağı olmak üzere her türlü haksızlığa karşı adalet ve özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz. İslam'ın Adalet hedefini gözeterek; dini, mezhebi, ideolojik görüşüne bakmaksızın, her birey ya da toplumsal gurubun Hak ve hukukunu kim tarafından ve nereden gelirse gelsin, her türlü zulüm ve ifsada karşı korumak amacıyla, toplumu esas alan, duruşumuza devam edeceğiz.

Bugün Siyonist İsrail'in korsan kuruluşunun 63. yılı. Filistin topraklarının işgali ile kurulan zulüm 63 yıldır devam ediyor. 1917 yılında imzalanan ve Osmanlı'dan koparılışın ardından emperyalist ülkelerin desteğiyle yüz binlerce Yahudi, Siyonizm projesi kapsamında İngiliz mandası altındaki Filistin'e göç ettirilip, bağımsızlığını 14 Mayıs 1948'de ilan etmiştir. İsrail meşru bir devlet olarak değil, gasıp ve işgalci bir devlet olarak kurulmuş oldu. Terör rejiminin Filistin topraklarında kurulmasıyla birlikte başlayan sürgün, katliam ve soykırımda on binlerce Filistinli katledildi veya yurdundan edildi; Yüzlerce köy de haritadan silindi. Bir çıban olarak da halen kutsal beldeleri çiğnemektedir.

Başörtüsü sorunu, Siyasi Partiler arasında bir seçim kavgası ve oy alma aracı olarak algılanmamalı, bir kez daha önümüzdeki seçimlere malzeme edilmemelidir. Bu noktada başörtüsünün partiler arası bir kavga unsuruna dönüştürülmesinden ve siyasî kutuplaşmanın neticesinde yasağın toplumsal tabana kaymasından endişe etmekteyiz.

Siyasetin nabzı seçim meydanlarında atıyor. Seçimlere bir ay kalmışken, siyasetteki üslûp da iyice çirkinleşti. Liderler artık son kozlarını paylaşırken, milletin karşısında birbirlerine söylemediklerini bırakmıyor. Din, mezhep, aile, özel hayat, namus dinlemeden siyasetin çirkin yüzünü sergiliyorlar. Devlet Bahçeli, Erdoğan'a, "Aşağılık röntgencileri deşifre et, yoksa gök kubbeyi başına yıkarız!" diyerek üslûbunu sertleştirdi. Kaset skandalı neticesinde göreve gelen Kılıçdaroğlu da "kasetler" üzerinden siyaset yapıp. "Recep Bey'in yeni merakı bel altı kaset izlemek, diyerek o da kaset üzerinden siyaset yapmayı tercih etti. İki liderin de suçladığı Erdoğan ise yine kaset üzerinden iki genel başkana da pek de siyasî nezakete sığmayan üslûpla cevap vermeyi tercih ediyor. Siyasetin ahlaklı yapılması gerektiğini hiç mi dikkate almazlar. Siyasetçilerin "aklımızı başımıza devşirelim" diyeceği günler ne zaman gelecek?

Bu aşamada parlamentoya hangi partinin gireceği önemini de kaybediyor. Zira siyasetteki bu ahlakî çöküntü her şeyin üzerine çıktı. Milletin iradesi yerine başka yollara tevessül edilmesi, ahlakî olmayan yollardan suçlamalar yeni oluşacak Meclis'i de, demokrasiyi de tartışılır hale getiriyor. Zaten seçim kanunu ile millet iradesinin tam olarak Meclis'e yansımamasından kaynaklanan sıkıntılar devam ederken bir de böyle bir yansıma yara haline gelecektir. Millet artık, ağız dalaşı istemiyor. Sorunlarına çare olacak sözler bekliyor. Kirli dil, kirli siyaset, ahlaksız siyasetçi, millî ve manevî duyguları ayaklar altına alan milletvekili istemiyor.

Halkımızın artık bu tarz siyasete prim vermemesi de hayatî önem arz ediyor. Bu tür çirkinlikleri alkışlayan, kaset siyasetine prim veren, üslûpsuzluğu ve çirkinliği oylarıyla besleyenler de bu durumdan mesuldür.

Artık vatandaşın hakkını araması ve hesap sorması gerekmektedir. Eğer durumundan memnun değilse, mutlaka sesini yükseltmesi, demokratik çerçeveler içinde hakkını sonuna kadar araması lazımdır.

Sakarya Adalet Girişimi, hukuksuzluğun ortadan kalkması ve adaletin tesisi için duruşunu ve direnişini her zaman ve zeminde sürdürecektir.

Sakarya Adâlet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına
Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şûbesi
Bahaeddin KURUOĞLU

 

Konya İnanç Özgülükleri Platformu 192. Hafta Basın Açıklamasını Platform adına Muammer Durmaz okudu. Durmaz Açıklamayı yapmadan Muhterem Hocamız Musa Kazım Yılmaz'a başsağlığı diledi ve Yeni Asya grubuna bu haftaki desteklerinden dolayı teşekkür etti.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 192. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

"İnkâr edenlerin malları ve çocukları Allah'a karşı onlara bir şey sağlamaz. İşte onlar ateşin yakıtlarıdır. Bunların tutumu firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin tutumu gibi ki, ayetlerimizi yalanladılar da Allah onları günahlarından dolayı yok etti. Allahın cezalandırması şiddetlidir. Ey Muhammed! İnkar edenlere de ki : yenileceksiniz, toplanıp cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü döşektir" (Al-i İmran 10-11-12)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Yaratılıştan bu yana hak batıl mücadelesi sürekli varola gelmiştir. Farklı zaman ve mekanlarda isimler değişse de zihniyet değişmemiştir.

Hz. Adem ve şeytanla başlayan mücadele Hz. İbrahim Ve Nemrut, Hz. Musa ile firavun Hz. Muhammed (sav) 'le Ebu Cehil taifesi,neyse bu günkü şeytani taife ile Peygamberin yolunda giden ve onun mücadelesini sürdüren Müslümanların da karşısında aynı zihniyet çalışmasına devam etmektedir.

Müslümanların çoğunlukta olduğu iddia edilen ve yöneticilerinin de muhafazakar olarak bilindiği ülkemizde Balıkesir'deki Sağlık Meslek lisesindeki zalim, diktatör, baskıcı zihniyeti şiddetle kınıyor, yetkili ve etkilileri göreve davet ediyoruz.

Bu bağlamda her yıl tekrarlanan 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramı münasebetiyle çocuklarımızın İnancımıza ahlakımıza uymayan gösteri ve davranışlara sürüklenmesini doğru bulmuyoruz. Yine kendi çocuklarımıza 12 yaş öncesi Kuran öğreniminin engellenmesini de doğru bulmuyoruz.

Küresel anlamda doğru bulmadığımız, kabullenemediğimiz:İslam coğrafyasındaki kargaşa, kan, gözyaşı ve zulmün temelinde hak batıl mücadelesini doğru seçmeyen topluluklardır. Bizler tarafımızı seçtik, safımızı belirledik. Bî taraf olmak bertaraf olmaktır. Bundan dolayı dünyanın her yanında zulme uğrayan, memleketleri işgal edilen ve bu nedenle kıyam edilen dünya Müslümanlarının yanındayız.

Bu yanında olmanın gereği olarak 63 yıl önce başlayan zulüm, talan, yok etmeye karşı direnen Filistin halkının mücadelesi ve dünya Müslümanlarının sesini yükseltmesinin Siyonistlerin halen Müslüman halkların bilincinde hakları gasp eden, toprakları işgal eden ve bütün terörizm suçlarını işleyen birinci düşmandır.

Mısır Firavunun görevi bırakmasından sonra Tahrir Meydanı'nda toplanan 2 milyondan fazla mısırlı müslümanın oluşturduğu görüntüyü yorumlarken İsrailli hahamın şu düşünceleri manidardır: "Boğazımıza geçirilen halat gittikçe daralıyor. Devrimlerin bizden uzak olduğunu ve durup yeri göğü inleten sloganları atanları izleyeceğimizi sanmayın" dedi. Ve sonra milyonlar mısır, batı şeria ve her yerden israile doğru ilerlemek istediğinde ne yapacağız. Ordumuzun yarım milyondan az insanla baş edemediğini gördünüz. Peki milyonlarla nasıl baş edeceğiz diye sorarken yüzündeki korku ve endişe gizlenemeyecek kadar açıktı.

Bu yüzden tüm dünya ve Türkiyeli Müslümanlara sesleniyoruz. 3. intifadaya destek için sizler de sesinizi yükseltiniz. Bu yükseliş hahamın deyişiyle her geçen gün ilmeğin daha çok daralacağını gösterecektir. Bu ilmeği geçiren, Şeyh Ahmed Yasin, Rantisi ve bu mücadele içinde isimlerini zikredemediğimiz tüm şehitleri rahmetle anıyor yollarının yollarımız olacağını ilan ediyoruz. Ve diyoruz ki :
Ey Kudüs, biz alemlerin Rabbi'nin rızası için oraya döneceğiz.
Bu topluluk bıçağın sırtında, zorluk ve meşakkatlerle doluda olsa bu yolda yürümeye karar vermiştir.
Bu topluluk Allah'a kanla sulanmış, kopmuş uzuvlarla dolu bu yolu tercih ettiğine dair söz verdi.
Allah'ın Filistin halkının ve tüm dünya Müslümanlarının yar ve yardımcısı olması temennisiyle 193. haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ediyoruz.


KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

14/ 05/ 2011

Haftanın Platform Sözcüsü: Muammer DURMAZ

Nakba, 800 binden fazla Filistinlinin yurtlarından sürülmesinin,İsrail'in uyguladığı tecavüz ve mezalimin adı.

Nakba, 500′den fazla köyün yakılıp yıkılmasının, Filistinli'lerden arındırılmasının adı.

Siyonist işgal gücünün, masum sivillere yönelik yaptığı katliamın,ırkçı ayrım duvarlarının, Filistin'e kapatılan sınırların adı Nakba.

Bugün, Filistin topraklarının işgali ile kurulan Siyonist işgalci devlet İsrail'in kuruluşunu ve zulmünü tel'in etmek ve Filistinhalkının bağımsızlık mücadelesine destek vermek üzere Nakba (büyükfelaket) gününde bir araya toplanmış bulunuyoruz.

İsrail, uyguladığı Siyonist işgal politikası ve zulmü ile hiçbir zaman dünya vicdanında varlığının meşruiyet kazanamamış bir yapıdır.1920-1960 Yılları arasında İsrail'in liderliğini yapan DavidBen-Gurion, "Geldik ve ülkelerini çaldık" Geri dönmemeleri için ne gerekiyorsa yapmalıyız" şeklindeki beyanı ile, uyguladıkları zulmün uluslararası hukukun yargıladığı Nazi soykırımından farkı olmadığını ortaya koymuştur.

Siyonist Yahudilerin 1880 yıllarında Filistinlileri topraklarından sürme mücadelesi, 1948 yılında İsrail'in bağımsızlığını ilan etmesi ile birlikte had safhaya ulaşmış ve o tarihten itibaren yüz binlerce Filistinli'nin yaşam alanları gasp edilmiştir. İsrail, 800 bin Filistinli'yi ülkesinden sürgün etmiş, Kudüs, Tel Aviv ve Hayfa gibi şehirlerde 11 semt ve 530 köyün haritadan silinmesine neden olmuştur.

1947 BM planına göre Kudüs uluslararası bölge ilan edilmişken, İsrail şehri 1967′de önce işgal ve ilhak etmiş, şehrin pek çok tarihi eseri yakılıp yıkılmıştır. Filistin topraklarını Filistinlilerden ayıran duvarlar örülmüş, ithal yerleşimci Yahudiler getirilerek demografik yapı değiştirilmiştir.

1968′lerden itibaren 250.000 keyfi tutuklama gerçekleştirilmiş olup, halen keyfi olarak içlerinde Filistin'li diplomatların da bulunduğu 7500 kişi hapishanelerde işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmaktadır.

İsrail, sürgündeki Filistinlilerin geri dönüşünü engellemekte, Filistin'de bulunan yerleşik halkın ise, hayatlarını devam ettirmeleri için zaruri olan temel ihtiyaçlarını karşılamalarına mani olmaktadır.

63 yıldır yok etme politikası ile hareket eden İsrail, yakın zamanda uluslararası hukuku ayaklar altına aldığını, devlet eliyle savaş suçu işlediğini ve uluslararası toplumu hiçe saydığını, Gazze'ye yardım götürmekte olan Mavi Marmara'ya uluslararası sularda saldırarak bir kez daha göstermiştir.

İsrail rumuzlu çetenin Filistin topraklarında cebirle, kanla ve vahşetle oluşturduğu yapılanmayı bir kere daha teşhir ederken; Filistin işgalini ve Filistinlilere yönelik katliam ve tehciri unutmadığımızı ve unutturmayacağımızı ilan eder, Hamas ve El-Fetih'in barışması ile taçlanan Filistin'li kardeşlerimizin onurlu mücadelesinde yanlarında olduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyururuz.

MAZLUMDER Ankara Şubesi

Zeynep Naz BERBER

Müslümanlar yine başörtüsü düşmanlığını gösteren uygulamalarla zulme maruz kalmıştır. Balıkesir'in Burhaniye ilçesindeki Atatürk Sağlık Meslek Lisesi'nde bir öğrencinin başörtüsünün okul öğretmeni tarafından zorla çıkarılması ve başının duvara vurulması büyük bir rezalettir.

Burhaniye İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne başvuran Atatürk Sağlık Meslek Lisesi 9. Sınıf öğrencisi, bir arkadaşıyla birlikte okul koridorunda karşılaştıkları öğretmenlerinin "Okula türbanla giremezsiniz" diyerek başörtüsünü zorla aldığını, kafasını da duvara vurduğunu ifade etmiş ve öğretmenden şikayetçi olmuştur. Yasakçı saldırgan öğretmenin bu keyfi ve ahlaksız davranışını şiddetle kınıyoruz.

Öğrencilerine insanlık değerlerini, özgürlüğü, adaleti ve insanca davranmayı öğretmesi gereken bir eğitimcinin tam tersine bir yaklaşımla öğrencilerinin temel haklarını üstelik şiddet kullanarak ellerinden almaya çalışması utanç verici bir durumdur. Milli eğitim yetkililerinin bu konuda derhal soruşturma başlatarak bu şiddet içeren keyfi davranışı sergileyen öğretmen hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır. Herkes hukuk önünde eşit ise hiçbir suç cezasız kalmamalıdır.

Seçimler yaklaşırken siyasi partiler miting alanlarında insanlarımızın en temel hakları olan 'özgürlük haklarını' anlatacaklarına ülkemize yakışmayan, örfümüze uymayan kaset olaylarını dillerine dolamışlardır. Siyaset adamları biran önce dillerini düzeltmeleri gerekmektedir. İnsanımızın önceliği olan özgürlükleri miting alanlarında anlatılmalı, başörtüsü sorunu ile ilgili ne yapmak istediklerini net olarak ortaya koymalıdırlar. Bu sorunu dile getirirken de asla başörtüsünü seçim malzemesi yapmamaladırlar.

Doğuda yaşanan menfur hadiselerin biran önce son bulması gerekmektedir. Suçluların bulunup cezalandırılması gerekmektedir. Müslüman halk artık huzur ve barış içerisinde yaşamalıdır.

Ortadoğu'da başlayan ve dikta rejimlerini sarsan halk isyanlarının son halkası olan Suriye'de Esad rejimi kan dökmeye devam ediyor.

Dera ve Humus kentlerinden sonra Suriye Ordusunun tanklarla Hama kentini kuşatması yeni bir katliamın yaşanabileceğini göstermektedir. 1982 yılında diktatör Hafız Esad tarafından yerle bir edilen Hama'da binlerce Müslüman şehid edilmişti. Şimdi ise küçük diktatör Beşar Esad babasının yolundan giderek Müslüman Suriye halkını katletmektedir.

Türkiye Müslümanları olarak Suriye halkının yanında olduğumuzu ve diktatör Esad rejimini lanetlediğimizi belirtiyoruz. Türk Hükümetinin Suriye rejimine karşı daha sert ve açık bir tavır almasını, Suriye halkı ile dayanışma içinde olmasını ve diktatör Esad'a güvenmemesini istiyoruz.

Akyazı Adalet ve Özgürlüğü Platformu olarak ülkemizde ve tüm dünyada adaletin, özgürlüğün ve barışın hakim olduğunu görmek temennisiyle gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allaha emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder sözcüsü

Burhan CİMŞİT