Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta-FOTO

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta-FOTO

Sakarya'da 298., Ankara'da 278., Konya'da 194., Kocaeli'de 319.

Yeni anayasa aynı resmi ideolojiyle mi yapılacak?

Sakarya Adalet Girişimi, 298. hafta açıklamasında resmi ideoloji sorgulanmadan yapılacak yeni bir anayasanın siyasal ve toplumsal sorunlara çözüm getirmeyeceğine dikkat çekti

Sakarya Adalet Girişimi, adalet ve özgürlükler eylemlerinde 298. haftayı geride bırakırken Başörtüsü Platformu adına basın açıklamasını okuyan Derda Şanalmış, "Halkların siyaset sahnesine doğrudan çıktığı günlerden geçiyoruz. Kitlesel eylemlilikler her gün farklı ülkelere sıçrıyor. Suriye, Yemen, Bahreyn, İspanya" Ülkelerinin yozlaşmış siyasi elitlerinin eliyle adaletin gelmeyeceğini görenler meydanları dolduruyorlar. Başka bir alternatifin olmadığı anlaşıldıkça meydanlar kamusal direniş alanları oluyor. Meşruiyet krizi yaşayan despotlar ise çareyi güvenlik tedbirlerini arttırmakla ya da halka silah doğrultmakta arıyorlar. Oysa halkın her şeyi göze alarak devreye girdiği süreçlerde, şiddetin çare olmayacağını Tahrir Meydanı direnişinden öğrenmiş olmalıydılar" ifadelerine yer verdi.

Anayasanın ideolojisi ne olacak?
Basın açıklamasında yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak "27 Mayıs darbesinin yıl dönümü geçti. Darbe sürecinde kurulan yapılar, toplum ve siyaset üzerinde egemenliğini sürdürürken; sağ-muhafazakâr siyasetlerin çözümü her defasında koltuklarda oturan adamları değiştirmekte bulması gerçekten ibret verici! Görünen o ki, ne darbe sürecine giden yolda atılan yanlış adımlardan ders çıkarılıyor ne de darbenin referansı olan resmi ideolojinin meşruiyeti sorgulanıyor. Böyle bir durumda anayasa değişse dahi temel çelişkilerin süreceği aşikâr değil mi? Seçim tarihi yaklaşmasına rağmen, 12 Haziran'dan sonrası için nasıl bir anayasa vaat edildiğini dahi bilemiyoruz..." denildi. Açıklamada, ayrıca Türkiye'nin kirli ve belirsizliklerle dolu bir seçim sürecinden geçerken, partilerin kaset krizleriyle mühendislik projelerinin nesnesi kılınması eleştirilirken, açlık ve yoksulluk sınırının yükselmesine rağmen asgari ücret politikalarının sürdürülmesine ve silah sanayine yatırım yapılmasına karşı çıkıldı.


SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU
299. hafta basın açıklamasıdır.


Değerli Sakarya halkı,

Halkların siyaset sahnesine doğrudan çıktığı günlerden geçiyoruz. Kitlesel eylemlilikler her gün farklı ülkelere sıçrıyor. Suriye, Yemen, Bahreyn, İspanya" Ülkelerinin yozlaşmış siyasi elitlerinin eliyle adaletin gelmeyeceğini görenler meydanları dolduruyorlar. Başka bir alternatifin olmadığı anlaşıldıkça meydanlar kamusal direniş alanları oluyor.

Meşruiyet krizi yaşayan despotlar ise çareyi güvenlik tedbirlerini arttırmakla ya da halka silah doğrultmakta arıyorlar. Oysa halkın her şeyi göze alarak devreye girdiği süreçlerde, şiddetin çare olmayacağını Tahrir Meydanı direnişinden öğrenmiş olmalıydılar"

Duyarlı Sakarya halkı,

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye kirli ve belirsizliklerle dolu bir seçim sürecinden geçiyor. CHP'den sonra MHP'de yaşanan kaset krizleri, siyasi partiler üzerinde mühendislik projeleri yürütüldüğünü ortaya koyuyor. Buna karşı başörtülü kadınları sadece bilboard afişlerinde hatırlayan AK Parti ise toplumun siyasal beklentilerini bırakarak, kendini projelerin çılgınlığına kaptırmış görünüyor.

Hükümet halka yerli savaş uçakları, milli tanklar üretmeyi vaat ederken, açlık ve yoksulluk sınırı da yükselmeye devam ediyor. Mayıs ayında dört kişilik ailenin açlık sınırı 880 liraya, yoksulluk sınırı 2 bin 870 liraya gelmişken; her alanda taşeronlaşmanın teşvik edildiği ülkemizde asgari ücretin açlık sınırının dahi çok altında kalıyor.

Bugünün toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlarını devletin bürokratik seçkinlerine bırakıp, kendini bayındırlık faaliyetlerine adamış bir partinin 2023 vizyonu ne kadar gerçekçi olabilir?

Sevgili hemşehrilerimiz,

Dün 27 Mayıs darbesinin yıl dönümüydü. Darbe sürecinde kurulan yapılar, toplum ve siyaset üzerinde egemenliğini sürdürürken; sağ-muhafazakâr siyasetlerin çözümü her defasında koltuklarda oturan adamları değiştirmekte bulması gerçekten ibret verici! Görünen o ki, ne darbe sürecine giden yolda atılan yanlış adımlardan ders çıkarılıyor ne de darbenin referansı olan resmi ideolojinin meşruiyeti sorgulanıyor. Böyle bir durumda anayasa değişse dahi temel çelişkilerin süreceği aşikâr değil mi?

Seçim tarihi yaklaşmasına rağmen, 12 Haziran'dan sonrası için nasıl bir anayasa vaat edildiğini dahi bilemiyoruz...

Vatandaşlık tanımı, başörtüsüne hizmet alan-hizmet veren ayrımı yapmaksızın her alanda eğitim ve çalışma hakkı ya da anadilde eğitim hakkı gibi konularda talepler somutken; anayasa meselesinin soyut laflarla geçiştirilmesi dikkat çekici! 15 Haziran'dan sonra yeni bir şiddet sarmalı ihtimali yüksek sesle telaffuz edilmesine rağmen Hükümet'in Kürt meselesi karşısında takındığı tekçi tutum kaygı uyandırıyor.


Değerli Sakarya halkı,

Bildiğiniz gibi 30 Mayıs 2011, Mavi Marmara'ya yapılan Siyonist saldırının ilk yıldönümü. Özgürlük Filosu yolcularına yönelik gerçekleştirilen bu kanlı korsanlık için Amerika Birleşik Devletleri'nde dava açılmışken, Türkiye'deki soruşturma dosyasının tam 11 ay 27 gündür bekletilerek ceza davasının açılmaması, akla siyasi nedenleri getirmektedir.

Böyle bir vasatta Kültür Bakanlığı'nın Antalya'ya Siyonist bir tiyatro ekibini komedi oyunu sergilemesi için davet etmesi ise dikkat çekiciydi. Buna karşı harekete geçerek, Siyonist "oyun"u görmeden bozan Antalyalı direngen kardeşlerimize Sakarya'dan selamlarımızı gönderiyoruz.

Ayrıca geçtiğimiz hafta deprem yaşayan tüm Kütahyalılara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Sakarya Adalet Girişimi olarak zalimlere, zorbalara ve kendine Müslüman olanlara karşı yürüttüğümüz tevhid-adalet-özgürlük mücadelesine önümüzdeki hafta yapacağımız 299. hafta eylemiyle devam edeceğiz.

Adaleti hâkim kılana kadar bize her yer Tahrir olacak!

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ
BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU adına

Vahdet Vakfı Sakarya Temsilciliği

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu

Değerli basın mensupları açıklamamıza hoş geldiniz.

27 Mayıs 1960 da yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti demokrasi tarihinde
gerçekleşmiş ilk askeri darbenin yıl dönümü idi. Milli Birlik Komitesi
olarak adlandırılan Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bir grup subay, 27
Mayıs sabahı ülke yönetimine bütünüyle el koymuş, TBMM'yi fesih etmiş,
siyasi faaliyetleri askıya almış, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan
Menderes başta olmak üzere birçok Demokrat Partiliyi tutuklamışlardı. 27
Mayıs ülke tarihinde yapılmış daha sonraki darbe ve muhtıralara zemin
hazırlamıştır. Kemalist ve laik rejimin tehlikeye girdiği iddialarıyla
halkın elinden demokrasinin alındığı pek çok utanç verici darbeye emsal
teşkil etmiştir. Artık darbe siyaseti ve darbeci zihniyet asla kabul
edilemez. 27 Mayısları,12 Martları, 12 Eylülleri, 28 Şubatları, bir daha
yaşamak istemiyoruz. Darbelerden medet umma dönemi artık tarihe
karışmalıdır. Devletin her bir vatandaşının her türlü hakkını koruması
gerekirken kendi vatandaşını potansiyel tehlike görmesini kabul edemeyiz.

Geçtiğimiz yılın 22 Mayısında Türkiye ve dünyadan birçok aktivistin
katılımıyla ve tamamen insani amaçla, Filistin'e İsrail'in haksız
ambargosunu delmek niyetiyle yola çıkan Mavi Marmara gemisi 31 Mayıs günü
uluslar arası sularda İsrail'in saldırısına uğradı. Bu alçakça saldırı da 9
şehit verdik. İsrail bu insanlık dışı hareketiyle Dünyaya bir kez daha
gerçek yüzünü göstermiş oldu. 1948 yılından bu yana estirdiği terör bugün de
hala devam etmekte. Terör devleti İsrail'i kınıyor şehitlerimize de
Allah'tan rahmet diliyoruz.

Bugün Filistin'de El Fetih ve Hamas yakınlaşmasından dolayı memnuniyet
duyuyoruz. Bu barış ortamının sağlanmasını ve ittifakı Filistin'in geleceği
için çok önemli bir adım olarak görüyoruz. Bu birlik ruhunun daim olmasını
diliyor,en yakın zamanda Bağımsız Filistin Devletinin bütün dünya ülkeleri
tarafından tanınmasını umuyoruz.

Genel seçimlere gün sayarken meydanların da üslubu değişti ve iğrenç bir hal
aldı. Siyasi liderlerin oy kaygısıyla seviyelerini ne kadar düşürdüklerini
gördükçe şu seçimin bir an önce bitmesi için dua eder olduk. Meğer ne kadar
kaset meraklısı vekilimiz varmış. Milletin vekilliğine talip olan ya da
halen vekilliği devam eden kişilerin TBMM gibi bir çatı altında milletin
sorunlarıyla uğraşmak yerine kendi özel hayatlarıyla gündeme gelmeleri ve bu
yaşananların doğalmış gibi gösterilmesi siyasetin geldiği noktayı acı bir
şekilde bizlere gösteriyor. Bizler yozlaşmış bir siyaset, halkından,
değerlerinden uzaklaşmış hatta alay eden vekil istemiyoruz. Siyasi
partilerin aday belirlerken bunları da göz önüne almalarını bekliyoruz.

Gündemi oldukça meşgul eden bir konu da geçtiğimiz günlerde çok eşliliğin
kanunen kabul edilmesi gerektiğini savunan, hatta bunu da dini bir söylem
haline getiren bir hanımın sözlerinin her kesimden yankı bulmasıydı. Kendi
eşine de evlenirken ikinci bir kez evlenme izni veren bu hanımın, çok
konuşan kadının kocasından dayak yiyebileceği tezi de biz kadınları şok
etti. Dini, zengin eğlencesi haline getiren bir takım çarpık zihniyetli
erkeklerin "çok eşlilik Kur-an'da da var diyerek dini kendi heva ve
heveslerine alet etmelerini kınıyoruz. Kur-an'ı Kerim bir bütündür.
Ayetlerin iniş sebebi göz ardı edilerek sadece işlerine geldiği gibi
yorumlamaları kabul edilemez.

Önceki gün Danıştay'ın keyfi uygulamalarından birini daha gördük. Gençler ve
çocukların alkolden korunması için içki satışını ve firmaların özendirici
tanıtımlarını sınırlayan yönetmeliğin yürütmesini durdurdu. Ankara barosunun
başvurusuyla Danıştay'ın çalışma hürriyetine aykırı olduğu gerekçesiyle
verdiği bu karar, çocukların ve gençlerin korunmasının Anayasa ile güvence
altına alınması maddesine ters düştüğünü nasıl görmezden gelir. Tekne
partilerinde, barlarda daha 18 yaşına bile doldurmamış gençlerin alkol
komasına girmelerinin vebalini kim üstlenecek. Geleceğimizi emanet
edeceğimiz gençlerimizi her türlü tehlikeden korumak ailenin olduğu kadar
devletin de görevidir.

Haftaya sorunların değil umutların konuşulduğu bir Türkiye gündeminde bir
araya gelmek dileği ile...

İLKDER Bşk. Yrd. Hadiye Kılıç

 

 

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 194. hafta basın açıklaması saat 12:30 da Kayalıpark Meydanında yapıldı. Ahmet BAYAM'ın okuduğu basın açıklamasında 27 mayıs darbesine ve İmam Hatip liselerine uygulanan baskılara değinildi.

AÇIKLAMANIN TAM METNİ:

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla Biz ise o yerde mustaz'aflara (zayıf bırakılanlara) lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk. (Kasas Suresi 5. ayet)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Baskı ve zorbalık kendi tabiatı içerisinde halkların özgürlük alanlarını kısıtlamaya, onların nefes alma imkânlarını ortadan kaldırmaya yönelik olabilecek her davranışı gerçekleştirmeyi kendi varlı sebebi sayar. O iyiye, doğruya, haklıya esasta bir düşmanlık besler. Ulaşmak istediği ana hedef, kendi düşünce dünyasının dışında kalan hiçbir var oluşa tahammül edemez. Onları, her şeyi ile yok etmek ister. Bu maksada ulaşmak için bütün yolları meşru görür ve her tür imkânı kullanır. Maksadına ulaşma yolunda, bu maksada engel olabilecek olan ne varsa onların her birini de adım adım yok etmek, halkların nefes borularını kesip onların nefes almalarını imkânsız kılmak ister. 27 Mayıs, geleneksel darbe günlerinden bir gün olarak hafızamızda yer eder...

Sonuçları itibariyle diğer darbeler gibi kan dökmüş, can almış, ocaklar söndürmüş, özgürlüklere giden tüm yolları kapatmak için çaba sarfetmiştir. Bugün her ne kadar saygıyla anılmasalar da haklarında suçlu olduklarına dair bir karar çıkmamış, suçluları muhakeme dahi edilmemişlerdir. Kamu vicdanı diğer darbecilerle birlikte 27 Mayısçıların da - sembolik de olsa - yargılanmalarını talep etmektedir. Ve bu yargılanma 27 Mayıs'tan önceki darbeleri ve darbecileri de kapsayacak şekilde genişletilmelidir.

Ve kanunlar, hiçbir dönemde hiçbir şahsı, kişiyi, kurum ve kuruluşu koruma altına alıp onlara, işlemiş oldukları suçlardan cezasız kalacakları şekilde düzenlenmemelidir. Hak ve özgürlüklere yönelik suçlar, adli ilahi katında mahkûm olmuşlar ve kesinlikle cezalandırılacaklardır. Fakat dünya hayatında da bunların cezasız kalması, iyilik arzusu taşıyan yüreklerde sancı olarak durmaktadır. Zorba ve baskıcı zihniyet sadece darbecilerle sınırlı değildir.

Evrensel olanları, bölgesel olanları, ideoloji haline gelmiş olanları vardır. Bu kürsüden, bunları daha önce de sık sık deşifre ettiğimiz gibi bundan sonra da deşifre etmeye devam edeceğiz. Adı darbelere destek vermekle baskı ve zulümle özdeş hale gelen siyasal bir partinin seçim vaatlerinin arasında İmam Hatip Liseleri'ni kapatmanın da bulunması, bunu seçim meydanlarında alenen deklere etmesi ile terörist bir oluşumun İmam Hatip'li öğrencilerin bulunduğu bir yurda Molotof kokteylli bir saldırıda bulunması ve İmam Hatip öğrencilerini yaralamasının aynı zamana denk gelmesi çok manidardır.

Bu menfur saldırıyı ve faillerini onlara zemin hazırlayan bütün zihin dünyalarını şiddetli bir şekilde tel'in ediyoruz. Halkın nefes alma alanlarının baskılarla yok edilmeye çalışılmasının akamete uğrayacağını ve hiçbir başarı elde edilemeyeceğini ilan ediyoruz. İmam Hatip Liseleri, halkın nefes alması için yeterli ve sağlıklı birer organ olmamakla birlikte, nefes açıcı sprey hükmündedir.

Baskı ve zorbalar ümüğüne çöktükleri bu halkın nefes almasını kolaylaştırıcı spreylerden dahi rahatsız olmaktadırlar. Onların korktukları ve engellemeye çalıştıkları özgürlük baharı, onların korkularının büyüklüğünden daha görkemli bir şekilde gelecektir. Onların çabaları boşa gidecek ve hiçbir şekilde sonuç vermeyecektir. Tarih buna şahittir engellenemez gerçeklikte budur!

Özgürlük rüzgarlarının tevhid ve adalet üzere estiği, yeryüzünü Darusselam'a dönüştürdüğü yepyeni bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi *195. Hafta'da*aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

28 / 05 / 2011 

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------o----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

----------0----------

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 319.hafta basın açıklaması, 28 mayıs 2011 Cumartesi günü, saat 12.30'da İzmit İnsan Hakları Parkı Özgürlük Meydanında yapıldı.Basın açıklamasını, MAZLUMDER Kocaeli Şubesi adına, yönetim kurulu üyesi Sezer Çorman yaptı.Basın açıklamasının konusu 27 mayıs darbesi olup, dar ağacı, üzerinde "darbecileri lanetle, mağdurları rahmetle" anıyoruz, yazısı bulunan Adnan Menderes'in asılmış maketi yer aldı.

KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKKÜLLERİ PLATFORMU,

319 HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli katılımcılar ve basın mensupları,

Bugün, tarihte ve vicdanlarda kara leke bırakan 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin 51. yılını geride bıraktık. Sözde Özgürlükler ve İnsan Hakları adına yapılan bu darbe, hala etkisini sürdürmekte ve yeni teşebbüslere ilham kaynağı olmaktadır.

Halkın özgür iradesi ile seçilen ve halk adına özgürlükler getirmeye çalışan zihniyetler, yıllardır izledikleri ve kendilerine izletilen politika ile darbelere zemin hazırlamış ve darbeleri meşrulaştırmaya çalışmışlardır. Yapılan askeri darbelerde, binlerce insan işkence görmüş,sürgüne gönderilmiş,evinden işinden edilmiş,kukla mahkemelerde usulsüzce yargılanmış, kimileri asılmıştır.Yıllardır ülkesini yöneten ve halkın oylarıyla seçtiği başbakanını asan, sonrada ülkede sözde cumhuriyet, demokrasi(!) olduğunu iddia eden mekanizmalar,halk üzerinde senelerdir etkisini sürdürecek yasaları ve uygulamalarıyla toplum barışını bozmuşlardır.

Günümüzde de örneklerini görebileceğimiz, senelerdir dikta ve askeri rejimle yönetilen halklar, sonunda bu hukuk ve ahlak dışı uygulamalara ve kurallara dur diyebilmiş ve yapılan sivil devrimlerle artık kendi kendilerini yönetmek istediklerini açıkça beyan ederek darbeci anlayışın karşısına dikilmişlerdir.Bu bağlamda darbe anayasası ile yönetilen milletimiz, bir çeşit yasal kılıflı, dikta kurallarıyla senelerdir yönetilmektedir.Darbe kalıntılarıyla dolu olan anayasamızın, yapılan düzeltmelerle tam olarak özgürleşemeyeceği açıkça ortadadır.Senelerdir halkı yönetme iddiasında olan darbe anayasası, ve bu zihniyet, görülüyor ki problemleri arttırmış, hiçbir yaraya merhem olamamıştır.İşte size dini ve etnik ayrımcılıklar, demokrasiye müdahale eden, yargı sistemi, kadın, çocuk, ve aile sorunları, adaletsiz gelir dağılımları, iş ve işçi hakları,insan hakları ihlalleri .

Her zaman dile getirdiğimiz gibi, her kesimin görüş ve önerileriyle hazırlanacak sivil bir zihniyetle oluşacak anayasa olmadıkça , hak ve özgürlükler adına her zaman sınıfta kalacağımız aşikardır.

Katıldığınız için hepinize teşekkür ederiz.

MAZLUMDER Kocaeli Şubesi Adına

Yönetim Kurulu Üyesi Sezer Çorman