Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)
Ankara'da 469.,Sakarya'da 491.,
"Şehit İskilipli Atıf Hoca ve dava arkadaşlarını rahmetle anıyoruz."
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 469. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.
Irak ve Suriye'de askeri ve sivil hedef ayrımı yapmaksızın bombardıman yapan ve çoğunluğu sivil binlerce kişinin ölümüne sebeb olan koalisyon kuvvetlerine ait bir savaş uçağının Suriye'de düşürülmesi ve sonrasın da Ürdünlü pilotun esir alınması hadisesi, vicdanı olan herkesi şoke eden infaz görüntüsü ile sona erdi. Pilot Muaz el- Kesasibe, sözde kendilerini İslam'a nisbet eden ve işlemiş oldukları vahşi cinayetler ile zihinlerde yer eden bir grup tarafından kısas hükmü uygulandı gerekçesi ile diri diri yakılarak infaz edildi. Heva ve hevesleri ile hareket eden, yayınladıkları videolarda da görüleceği üzere keyf için adam öldüren bu grubun işlemiş olduğu cürüm ve cinayetlerden pak olan İslam fersah fersah beridir. Yapmış oldukları eylemlerin Kuran ve sünnette karşılığı olmadığı gibi İslam tarihinde de yeri yoktur. Bizler bu platformdan ister koalisyon adı altında istersede İŞİD adı altında işlenen vahşi cinayetleri en şiddetli biçimde kınıyoruz.
Diğer yandan bu infaz dünyanın çifte standardını bir kere daha gözler önüne serdi. Dünyanın dört bir yanında ve özelliklede son 4 yıldır Suriye'de en akıl almaz yöntemlerle kameralar önünde, canlı yayınlar eşliğinde öldürülen 300 bin insanı görmezden gelen ve çığlıklarına kulak tıkayan insanlık ne yazık ki yine tekil şahısların mağduriyeti üzerinden harekete geçti. Yüz binlerin ölümünde ortalıkta görünmeyenler şahıs ölümleri karşısında en modern ve en ölümcül silahları ile birden bire ortaya çıkıverdi.
Yıllarca bu platformdan dile getirdiğimiz hususlar maalesef bugün birer birer pratiğe dönüşmektedir. Adalet herkes için gerekli, yaşam hakkı herkes için değerli, düşünce ve inançlar herkes için kutsaldır. Bir kısım azınlığı mutlu edebilmek adına dünyanın geri kalan kısmını yok sayan, ezen, sömüren, ötekileştiren zihniyet vakti geldiğinde diyet ödemeye mahkûmdur. Demokrasi ve özgürlükler adına oluk oluk insan kanı akıtan, doğa, tarih ve kültür katliamcısı batılı toplumlar zaman geçirmeksizin kendilerini gözden geçirmek zorundadırlar. Aksi halde sözde ıslah (!) etmek adına ürettikleri politikalar dünyayı daha güvensiz bir yer haline dönüştürecek ve etki tepkiyide beraberinde getirecektir. Batı toplumları iki yüzlülüğü bırakarak insana gerçekten insan olarak değer vermediği müddetçe şiddet sarmalı ivme kazanarak devam edecektir. Suriye’de 4 yıl sürecinde öldürülen ve sakat bırakılan yüz binleri, yerlerinden yurtlarından edilen ve en asgari yaşam standartlarından mahrum bırakan milyonları görmemezlikten geldikçe mağdur edilen kitleler doğru yada yanlış yöntemlerle haklarını aramak adına kapınıza dayanacaklardır.
Toplumun yozlaştırılması, değişim adına kişiliksizleştirilmesi ve kimliksizleştirilmesi çalışmalarına karşın Rabbani alimler topluma kalkan olma vazifesini her dönem icra etmişlerdir. "Frenk Mukallitliği ve Şapka" risalesinin yazarı İskilipli Atıf Hoca döneminin şahidi olarak verdiği mücadelenin sonunda 89 yıl evvel bugünlerde yargılayıcıları ile mahkeme-i kübra'da hesaplaşmak üzere şehit olarak Rabbine yönelmiştir. Tiyatro müsameresi şeklinde kurgulanan İstiklal mahkemelerinde dönemin muhalifi binlerce ses susturulmuş ve asılsız bahanelerle dar ağacına gönderilmiştir. Bugün halkı müslüman olan ülkelerin kahir ekseriyetinde yaşanan ve son olarak Mısır örneğinde gördüğümüz gayr-ı meşru mahkeme süreçleri ve verilen idam kararları bizleri tekraren 90 sene evveline götürdü. Hak ve batıl savaşının dünya döndükçe devam edeceğinin birer nişanesi olarak bu zulüm tabloları tarihe kaydedilmektedir. Buradan zaman ve mekan farkı gözetmeksizin hak mücadelesinin erlerine selam yolluyor, Şehit İskilipli Atıf Hoca ve dava arkadaşlarını rahmetle anıyoruz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına 491. hafta açıklamasını Sakarya Dayanışma Derneği’nden Kadir Balçın okudu. Başkanlık sisteminin ilk gündem maddesi olduğu açıklamada “Toplumda hiçbir karşılığı olmayan bu suni tartışma aslında herkesçe çok iyi bilindiği üzere, tek bir kişinin siyasi kariyerini garanti altına almasına dönük. AKP vekil adayları da kendi kariyerlerinin peşinde tamamen bu hedefe yönelmiş durumda, “başkanlık” sisteminin ne muhteşem bir şey olduğunu pazarlama, ama aslında lidere sadakatlerini ispat etme yarışındalar. Siyasetin tamamen sıfırlanıp tek kriter olarak lidere sadakatin esas alınması, iktidar partisindeki çürümeyi saklanamayacak hale getiriyor.” ifadeleri kullanıldı.
Kıdem Tazminat Fonu’nun da gündem olduğu açıklamada, Kadir Balçın, emeğe ve alın terine karşı yürütülen bu saldırı karşısında grev kararı alan sendikaların hükümet kararı ile engellenmesini eleştirerek, “İş cinayetlerinden, asgari ücret köleliğine, oradan grev hakkına kadar emek üzerine çullanmış politikaları pervasızca uygulayan iktidar, sorunları uzlaşarak değil bastırarak çözme niyetinde olduğunu göstermiş durumdadır” dedi.
Bu hafta genel kurula gelecek olan “İç güvenlik paketi”ne de değinen Balçın, “Eğer bu paket meclisten geçerse, hak talep eden her türlü gösteri, basın açıklaması, yürüyüş gibi eylemler hiçbir savcı kararı olmaksızın mülki amirin idari tasarrufuyla engellenebilecek, dahası sırf bu yüzden, itiraz hakkını kullanan insanlar keyfi olarak 48 saate kadar gözaltına alınabilecek” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin içinde bulunduğu kaosun ve kutuplaşmaların, siyaseten sorumlusunun 12 senelik AKP iktidarı olduğunu söyleyen Balçın, “Ancak onu ne pahasına olursa olsun destekleyen; icraatlara dönük en küçük bir eleştiri getirmediği gibi yapılan her türlü yanlışı da desteklemek için Allah’ın en net hükümlerine bile takla attırma gayretine düşen, İslami camianın âlimleri, ilahiyatçıları, kanaat önderleri, şeyhleri ve üstatları da geldiğimiz tablonun sorumlularındandır” dedi.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 491. Hafta Basın Açıklaması
Aziz Sakarya halkı, değerli basın mensupları
Ülkenin seçim sath-ı mailine girmesiyle birlikte “başkanlık” meselesi de tekrar geçici süre kaldırıldığı raftan indirildi.
Toplumda hiçbir karşılığı olmayan bu suni tartışma aslında herkesçe çok iyi bilindiği üzere, tek bir kişinin siyasi kariyerini garanti altına almasına dönük.
AKP vekil adayları da kendi kariyerlerinin peşinde tamamen bu hedefe yönelmiş durumda, “başkanlık” sisteminin ne muhteşem bir şey olduğunu pazarlama, ama aslında lidere sadakatlerini ispat etme yarışındalar.
Siyasetin tamamen sıfırlanıp tek kriter olarak lidere sadakatin esas alınması, iktidar partisindeki çürümeyi saklanamayacak hale getiriyor.
Siyaset yapabilmenin, tek bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırıldığı bir yerde; insana, topluma, emeğe, adalete ilişkin tek bir anlamlı icraatın ortaya konulamaması bu açıdan garip değil.
Sakarya’nın emekçi insanları,
Hatırlayacağınız üzere, Ekonominin ihracat ayağındaki en kritik sektörü olan metal sanayiinde istihdam edilen, ağır iş koşullarında çalıştırılan on binlerce işçi; asgari ücretin biraz üstünde ücretle çalıştırılmaları yetmiyormuş gibi bir de kıdem tazminatlarına ilişkin yeni düzenlemeye muhatap oldular.
Bilindiği üzere, Kıdem tazminatlarının bir fona aktarılmasını öngören yasasının kabulü durumunda; 30 yıl çalışan bir işçinin şu anda ortalama 100 bin lira kıdem tazminatı alması gerekirken, yasa çıkarılıp kıdem tazminatı fona devredilirse sektörün emekçileri 100 bin değil en fazla 40 bin lira kıdem tazminatı alabilecekler.
Emeğe ve alın terine karşı yürütülen böyle pervasız bir saldırı karşısında grev kararı alan sendikalar ise hükümetin grevin 2 ay ertelemesi kararı ile engellenmiş oldular.
İş cinayetlerinden, asgari ücret köleliğine, oradan grev hakkına kadar emek üzerine çullanmış politikaları pervasızca uygulayan iktidar, sorunları uzlaşarak değil bastırarak çözme niyetinde olduğunu göstermiş durumda.
Geniş halk kitlelerinin gittikçe yükselen öfkesini ertelemelerle, manipülasyonlarla savuşturmaya çalışan iktidar bunun sonsuza kadar mümkün olamayacağının da farkında.
Bu sebeple mecliste komisyondan geçen ve bu hafta genel kurula gelecek olan “iç güvenlik paketi” ile yapılmaya çalışılan şey de; hızla kitleselleşen hoşnutsuzluğu polisiye tedbirlerle, hukuku dahi by pass etmeyi göze alan bir cüretle bastırabilmek için “yasal” dayanak elde etmektir.
Eğer bu paket meclisten geçerse, hak talep eden her türlü gösteri, basın açıklaması, yürüyüş gibi eylemler hiçbir savcı kararı olmaksızın mülki amirin idari tasarrufuyla engellenebilecek, dahası sırf bu yüzden, itiraz hakkını kullanan insanlar keyfi olarak 48 saate kadar gözaltına alınabilecek.
Ancak yanıldıkları bir şey var;
Hukuk’un kendisinin öldürüldüğü bir zeminde yasa maddeleri üzerinden meşruiyet elde etme çabası sadece günü kurtarmaya yetebilecektir.
Gelinen aşamada, gerek toplumumu oluşturan farklı kesimler arasında yeniden ortaya çıkma emareleri gösteren laik- dindar kutuplaşmasının keskinleşmesi tehlikesi, gerek hukuka güvenin hızla tükenmesinin yol açtığı meşruiyet krizi ve gerekse ekonominin yapısal kırılganlığının yarattığı endişe, günü kurtarmaya dönük hamlelerle giderilebilecek olmaktan çoktan çıkmış durumdadır.
Bu kaosun siyaseten sorumlusu 12 senelik AKP iktidarıdır.
Ancak onu ne pahasına olursa olsun destekleyen; icraatlara dönük en küçük bir eleştiri getirmediği gibi yapılan her türlü yanlışı da desteklemek için Allah’ın en net hükümlerine bile takla attırma gayretine düşen, İslami camianın âlimleri, ilahiyatçıları, kanaat önderleri, şeyhleri ve üstatları da geldiğimiz tablonun sorumlularındandır.
İçinde yaşadıkları topluma; İyiliğe, adalete, emanete ahlaka ilişkin örneklik edemeyenlerin bu gün devletin bankası Halk bank ile cemaatin bankası olan Asya Finans’ı; yani kapitalist kuşatmanın kaleleri olan bankaları birbirlerine karşı gayret-i diniye ile savunmaları ise ibret arayana yeter.
Halkın yanında halk için siyaset üretemeyenlerin; kendi meşrebi, cemaati, iktidarı dışında adalet, sadakat, liyakat tanımayanların ne halk nezdinde ne Hakk nezdinde felaha ulaşması mümkün değildir.
Önümüzdeki hafta aynı gün ve saatte buluşmak ümidiyle...
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği