Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun 562. hafta basın açıklaması gerçekleştirildi
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun 562. hafta basın açıklamasında, Güneydoğu'daki gelişmeler ile süregelen ekonomik adaletsizlikler gündeme getirildi.
Sakarya Dayanışma Derneği adına Kadrican Mendi'nin okuduğu basın açıklaması şöyle:
Zulüm orucu bozar
Merhametin, dayanışmanın, kardeşliğin, paylaşmanın, Müslümanlığın gündem yapıldığı, yapılması gereken şu mübarek ramazan günlerinde Kürt illerinden gelen haberler ve görüntüler iftar sofralarında lokmaları boğazımıza diziyor.
Başta Sur’dan, Cizre’den, Şırnaktan olmak üzere, operasyon yapılan diğer illerimizden gelen haberler , taş üstünde taş bırakılmayan evler, enkaza dönüşen şehirler, kabul edilebilir izah edilebilir olmayan bir devlet şiddeti ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Sorunu çözmek yerine, bölgeyi “insansızlaştırmak” ya da demografik yapıyı değiştirmek peşinde olan devlet aklı, bir kez daha yanlış hesabının faturasını vatandaşa kesiyor.
Hiçbir mazeretle izah edilemeyecek bu yıkımlar ve dayatılan kitlesel göç yetmezmiş gibi, şimdi de geri dönmek isteyenlere güçlük çıkarıldığını, operasyonların bitmesiyle evlerinin enkazına dahi olsun geri dönüp çadır kurmak isteyen bölge insanının, çadırlarının söküldüğü, gelen yardımların engellendiği bir sürece tanık oluyoruz.
Bu mübarek günlerde yerinden yurdundan edilen, uğradığı felakete ağlamasına bile izin verilmeyen bölge insanının yaşadığı travma, kendine bırakın Müslümanı, insan diyen hiç kimsenin gözardı edemeyeceği bir ortak sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Yıkılan yerleşimlerde TOKİ vandallığı ile yapılacağı ilan edilen “kentsel dönüşüm”ün ise bölgenin otantik/yerli halklarını yerlerinden yurtlarından etmeyi ve hesaplanan rantı iktidar sahiplerine peşkeş çekmeyi hedeflediği ortada.
Kürde, Aleviye , farklı olana yaşam hakkı vermemeyi, yaşayabilmesinin tek yolu olarak gören hastalıklı bir devlet aklıyla karşı karşıyayız.
Bu akıl tutulmasının, siyaseten tükenmiş bir iktidarın ayakta kalmak için, “eski türkiyenin egemenleri”yle kurduğu yeni ittifakın kaçınılmaz bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.
Bölgede yeniden başlayan faili meçhuller, gözaltında kayıplarla birlikte, “Ergenekon”un en önemli sanıklarından Veli Küçük’ün de yeniden devlet protokollerinde boy göstermeye başlaması tesadüf olmasa gerek.
Artık ertelenemez birer kriz haline dönmüş sorunları, insanları korkutarak, ,içeri atarak, öldürerek, göç ettirerek çözebileceğini zanneden bir akıl, şuurunu yitirecek kadar tükenmiş bir akıldır.
Şu mübarek günlerde bu ülkenin insanlarına yaşatılan, ölüm ve yıkım, zalimlerin ayağına dolanacaktır.
Bu hafta yine 1970’in unutulmaz işçi direnişi olan 15-16 haziran hareketinin de 46. Yıldönümü idi.
Geçen neredeyse yarım asır sonunda, bugün geldiğimiz yerde, bırakın emek koşullarının iyileşmesini, 70’lerin dahi gerisine düştüğünü görmekteyiz.
Sendikal örgütlenmenin her geçen yıl bastırıldığı yetmezmiş gibi en son getirilen “kiralık işçilik” düzenlemesiyle, işçi/emekçi halka ancak köleliğin layık görüldüğü hukuki bir gerçekliğe bürünmüştür.
Bu son düzenlemeyle günü birlik işlerde, farklı işkollarında çalıştırılacak işçilerin herhangi bir sendikaya üye olması imkansız hale getirilirken, öte yandan mevcut sendikal örgütlenmelerde çözülmeye, bitirilmeye çalışılıyor.
Diyanetin, fitre bedelini 15 lira, dolayısıyla dört kişilik bir ailenin fitre üzerinden sadece 1 aylık asgari beslenme masrafını 1800 lira olarak belirlediği bir ülkede, iktidar, emeğe bir aylık bedel olarak 1300 lirayı layık görüyor.
Yanıbaşımızda bu kadar zulüm ve adaletsizlik varken, Müslüman halkın gündemi ise, “sakızın orucu bozup bozmayacağı” düzeyinde tartışmalarla işgal ediliyor.
İnsanlar hem kendine, hem iman ettikleri dinin bizatihi kendisine yabancılaşırken, Allah’ın dini ekran şarlatanların geçim kapısına dönüştürülüyor.
İşte tüm bu vahim tablo karşısında bizler, Zulmün orucu bozduğuna iman eden Müslümanlar olarak, 2016 ramazanında yaşanan bunca zulüm ve adaletsizliğe razı olmadığımızı ve bundan sonrada olmayacağımızı ilan etmek istiyoruz.
Rabbimiz bu kutlu ramazanı, yeryüzünün mazlumlarına haram edenlere sende felahı haram et.
Haramzadeye, zalime, zorbaya yeryüzünü dar et, bizleri intikamına memur et.
Bizleri, yoksulun, mazlumun yoldaşı kıl,
Zulme meyletmekten muhafaza et.
Amin!
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği
"Mecliste Suriye’de soykırıma ortak olan tüm ülkeler hakkında “soy kırım yasası” çıkarılmalıdır."
Değerli basın mensupları, kıymetli katılımcılar! #Türkiye’de ve dünyanın neresinde olursa olsun din, inanç, düşünce özgürlüğü, baskı, engellemeler, insanlara yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı MÜSLÜMANCA tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 537.Hafta Basın Açıklamasına hoş geldiniz.
Tüm dünyanın gözü önünde Mart 2011 tarihinden buyana, Suriye’de büyük katliamlar yapılmakta. Doğusuyla - batısıyla, kuzeyiyle – güneyiyle, kapitalisti – sosyalisti, dinsizi, Müslüman görünüp mezhepçilik yapanı birlik olmuş, leş akbabaların üşüştüğü gibi Suriye’nin başına üşüşmüşler katliam yapmaktadırlar. Dünya sessiz, kör, sağır ve dilsiz. Katliamı yapanlar arasında başta Zalim Esed ve onu destekleyenlerin başında ise Rusya, Çin ve İran gelmektedir. Diğer yandan Işıd (Deaş) bahanesiyle başta Amerika olmak üzere #İngiltere ve Avrupa ülkeleri soykırıma ortak olmaktadırlar.
Tarihin hiçbir devrinde müslüman halklar bu kadar aciz, zayıf ve güçsüz olmamıştır. Müslüman coğrafyanın neredeyse tümünde çatışma, kan ve göz yaşı hakim. Her gün ekranlara, parçalanmış bebek cesetleri, yaralanmış mazlumların görüntüleri gelmesi, vahşeti kitlelerin gözünde sıradan hale getiriyor ve maalesef tepkisizleştiriyor. Amerika’da 40-50 sapığın öldürülmesi, Suriye’de yüz binlerin katledilmesi kadar gündem oluşturmuyor.
Birkaç gün önce Baas rejimi ve Rusya'nın havadan, rejim militanlarının ve Şii militanların karadan saldırıya geçerek #Türkmen Dağı'nın birçok önemli noktasını ele geçirmişti. Son yapılan operasyonlarla muhalifler, yoğun saldırı ve bombardımana rağmen ellerindeki tüm imkanları kullanarak Türkmen Dağı'nı savunmaya devam edeceklerini söylemişlerdir. Buradan Suriye’nin hangi noktasında olursa olsun her şeylerini ortaya koyarak zalimlere karşı direnen kardeşlerimizi selamlıyoruz. Yokluklar içinde yedi düvele meydan okuyan yiğit insanlar; rabbimiz yar ve yardımcınız olsun.
#Rusya devlet başkanı #Putin başta olmak üzere, Suriye’de bulunan Rus,#İran, #Çin, #Amerika ve #Avrupa ülkeleri askeri ve sivil tüm unsurlar yargılanmalıdır. İnsanlığa karşı suç işleyen işgalci devletlere, ülkemizde ve uluslararası mahkemelerde davalar açılmalı, döktükleri sivil kanın hesabını sorulmalıdır. Mecliste Suriye’de soykırıma ortak olan tüm ülkeler hakkında “soy kırım yasası” çıkarılmalıdır.
Batıdan ve batı kuklacılarından medet ummadan İslam ordusu harekete geçmelidir. İslam ordusunun ilk görev yeri Suriye olmalı, mazlum halkın emniyetleri sağlanana kadar ordu ülkede kalmalı, yeni yönetim kurulana kadar birlikler, huzuru ve güveni sağlamalıdır. Ülke yönetimi öz evlatlarını verilmeli, azınlık despotizmi ve dikta cuntası son bulmalıdır.
Son olarak İstanbul’da ahlaksız yürüyüşe tavır koyan tüm duyarlı kardeşlerimizi selamlıyoruz. Yürüyüşe izin vermeyen valiliği de kararlarından dolayı tebrik ediyor, sapıklığın hak mücadelesi olmadığını, cinsel hastalıkların tedavi edilmesi gerektiğini belirtiyoruz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.