Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)
Sakarya'da 610.,
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 610. hafta basın açıklamasında, Türkiye’de hakkın, hukukun, ehliyet ve liyakat sisteminin yeniden adalet temelinde kurulması için herkesin sorumluluk alması gerektiğini söyledi
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 610. hafta basın açıklamasında, olağanüstü hal dönemi uygulamalarının, darbeciliğin tasfiyesinin ötesinde sonuçlara yol açtığına dikkat çekerek, “Fitne ateşinin her gün yeniden kaynatıldığı bir coğrafyada, bizi bir arada tutacak olan şey adalettir, hukuktur, hakkaniyettir, insani erdemlerdir, ahlaki değerlerdir. Eğer güç, çıkar, iktidar, makam mevki uğruna bunların çiğnenmesine sessiz kalınırsa, bu toplumsal bir çöküştür, ifsattır, helâktır! İşte o yüzden, toplumsal barış ve kardeşlik için, hak ve adalet hattını, hep birlikte müdafaa etmemiz gerektiğini hatırlatıyoruz.” dedi. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Deniz Çelik’in okuduğu açıklamada, “Hukuksuzluğun, normsuzluğun, değersizliğin olağan hale gelmesine alışmamız isteniyor. Oysaki Türkiye, insanların; baskı yoluyla, emeğiyle, ekmeğiyle, özgürlüğüyle sınandığı günlerden ilk defa geçmiyor. Temel hakların askıya, insanların haksızca dört duvar arasına alınmasında bir yenilik yok.” dedi.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 610. Hafta Basın Açıklaması
Hak ve Adalet hattını hep birlikte müdafaa edelim!
Değerli basın mensupları, duyarlı Sakarya halkı;
Olağanüstü hal döneminde aylar gelip geçiyor. Geride kalan ise sadece zaman olmuyor. Her geçen gün, maalesef başka haksızlıkları da beraberinde getiriyor. Hukuksuzluğun, normsuzluğun, değersizliğin olağan hale gelmesine alışmamız isteniyor.
Oysaki Türkiye, insanların; baskı yoluyla, emeğiyle, ekmeğiyle, özgürlüğüyle sınandığı günlerden ilk defa geçmiyor. Temel hakların askıya, insanların haksızca dört duvar arasına alınmasında bir yenilik yok.
Yargının, siyasal bir kontrol aygıtına dönüşmesi ilk değil. Bürokrasinin tek bir merkezden yönetilmesinin örnekleri daha önce yaşanmıştı. Sivil toplum ve medya, egemenlerin tek sesli korosuna geçmişte de dönüştü.
İnsanların düşüncelerinden, siyasal muhalefetlerinden, sloganlarından, sosyal medya paylaşımlarından ötürü mahkûm edilmeleri de hiç görmediğimiz bir durum değil. Biz bu hikâyeleri yaşadık, yakinen biliyoruz. Sahne aynı, oyun aynı.
Bir farklılık varsa, bu süreci yöneten aktörlerdedir; yöneten akılda değil. Değişim dişlidedir, çarktadır; iktidar aygıtında değil. Velhasıl, “yeni” denilen Türkiye, sözdedir; özde değil.
Değerli kardeşler!
Burada, gücümüz yettiğince, dilimiz döndüğünce; size gösterilen manzaranın gerçeklerle örtüşmediğini anlatıyoruz. Sözümüzü; toplumdan yana, herkes için haktan, adaletten, özgürlükten yana yükseltiyoruz. Adil şahitliğin gereği olarak, gördüğümüz haksızlıklara işaret ediyor; bunu, Rabb’imize karşı sorumluluk sayıyoruz.
İşte bu yüzden soruyoruz? OHAL, “halka değil, devlet içindeki darbeci yapılanmaya karşı” ilan edilmemiş miydi? O halde, darbeyle, darbecilerle hiç ilgisi, alakası olmayan insanların dahi ihraç edilmesi, tutuklanması nedir? İnsanların açlıkla terbiye edilmek istenmesine karşı, açlık greviyle hayatlarını ortaya koyması, size bir şey anlatmıyor mu?
15 Temmuz’a, liyakat yerine kişisel, cemaatsel, partisel bağlar üzerinden kadrolaşmanın yol açtığı, bizzat hükümet yetkilileri tarafından ikrar edilmedi mi? Peki, kamuda her şeyin yeniden ehliyet ve liyakat yerine mülakat ile belirlenmeye başlaması, yarın neye yol açacak, hiç sorgulanıyor mu?
Amerika, darbecilerin “üst aklı” değil miydi? Peki, ne değişti de, yeniden en üst düzeyde iltifat ediliyor? Amerikan başkanı Tıramp’a gösterilen sempatinin, bölgesel sorunlar karşısında Türkiye’yi nereye sürükleyeceği neden hiç tartışılmıyor?
Ortadoğu’da mezhepsel fay hatlarını kırılıyor, bölgemiz daha da çatışmalı hale getirilmek isteniyor. Peki küresel egemenlerin tuzaklarına karşı, ortaya “mehter marşı” dışında sunulan şey nedir?
Dostlar!
Fitne ateşinin her gün yeniden kaynatıldığı bir coğrafyada, bizi bir arada tutacak olan şey adalettir, hukuktur, hakkaniyettir, insani erdemlerdir, ahlaki değerlerdir. Eğer güç, çıkar, iktidar, makam ve mevki uğruna bunların çiğnenmesine sessiz kalınırsa, bu toplumsal bir çöküştür, ifsattır, helâktır! İşte o yüzden, toplumsal barış ve kardeşlik için, hak ve adalet hattını, hep birlikte müdafaa etmemiz gerektiğini hatırlatıyoruz.
Son olarak hatırlatmak istiyoruz ki, bugün bizim ihtiyacımız, insanları; haksızlıktan örülen duvarlar arasında mahkûm etmek değildir. Yoksa Allah’a samimiyetle teslim olanların özgürlüğünü sınırlayacak bir tel, kardeşliğini ayıracak bir duvar yoktur. Hakikati teslim alacak beşeri bir irade hiç kimsede yoktur.
Rabb’imiz, yolunda yürüyenlerin, hakkı ve adaleti ayakta tutmak için şahitlik edenlerin, şeytanın vesveselerine teslim olmayanların, peygamberlerin çileli yolunda her türlü zorluğa karşı sebat edenlerin her daim yardımcısıdır.
Açıklamamızı, İbrahim Suresi’nden ayetler ile bitiriyoruz.
“Peygamberleri onlara dediler ki: “(Evet) biz sizin gibi bir insandan başkası değiliz. Fakat Allah nimetini kullarından dilediğine lütfeder. Allah’ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemize imkân yoktur. Müminler ancak Allah’a dayansınlar.”
“Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah’a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah’a tevekkülde sebat etsinler.”
Ama hakkı inkar eden toplumlar, elçilerine şöyle “Elbette sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!” Rableri de onlara: “Zalimleri mutlaka helâk edeceğiz!” diye vahyetti.”
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği