Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)
Sakarya'da 250.,Kocaeli 271.,Konya'da 146.,Akyazı'da 177., Ankara'da 230. Başörtüsü Eylemi Yapılmasına Rağmen Yasak Hala Devam Ediyor...
Ülkenin üzerinde büyük bir kara leke gibi duran, keyfi ayrımcılık ve yasaklar son uygulamayla terör estirmeye devam ediyor. KPSS'yi kazanan imam hatip mezunu iki genç ÖSYM tarafından Afyonkarahisar Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlüğü'ne yerleştirildikleri halde yetkililerin, "siz imam hatip mezunusunuz, biz sadece teknik lise mezunlarını alıyoruz" açıklamasıyla göreve başlatılmamışlardır.
Kronikleşen başörtüsü yasağı ve ayrımcılığın gelmiş olduğu nokta, toplumsal barış ve huzur açısından oldukça vahimdir. Hükümetin bu haksızlık karşısındaki iktidarsızlığı ortadadır. Muhalefetin ise çözüme katkı sağlamak yerine başörtüsü sorununu, "siyaset girmezse kendiliğinden çözülür" gibi ilkel gerekçelere bağlaması; çağı okuyamayan, nesnel, yasakçı bir parti politikasının ürünü olabilir. Varlık sebeplerini, metresler üzerinden dizayn edilen bir zemine borçlu olanlar; bu siyasi anlayışlarıyla tarihin yargısından, vicdanlarda mahkümiyetten ve nihayet elim bir azabtan kurtulamayacaklardır.
Anayasa mahkemesi kapısında yorgan döşek ayrılmayan yasakçı zihniyeti bu "halka rağmen" dayatmasından ve de ısrarcı tutumundan dolayı esefle kınıyoruz. Yeni anayasal düzenlemeleri hazmedemeyenlere, gelişen ve değişen dünyaya ülkeyi kapatarak saltanatlarını sürdürmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Bütün yetersizliliğine rağmen insanca yaşama katkı sağlayacak çalışmalara, halkın talep ve beklentilerinden beslenen değişim sürecine ayak direyenlere, dinozorların bile değişime direnemedikleri kaçınılmaz sonlarını hatırlatıyoruz.
Bu coğrafyanın yerlileri, özgür ruhluları olarak, halkın özne olduğu bir değişim için bütün haklarımızı büyük bir azimle sonuna kadar kullanmaya kararlıyız. Türkiyenin, bölgenin ve bütün insanlığın sorunlarını dert edinen yaygın bir sorumluluk bilinciyle IHH ve Mazlumder'in Gazze'deki işgalci israil ablukasını kırmaya yönelik örnekliklerini önemsediğimizi bir kez daha vurguluyoruz. İsrail'in her yaptığının bu güne kadar olduğu gibi artık yanına kar kalmayacağını, uluslar arası hukuki yaptırımlar için takipçisi olacağımızı hatırlatıyoruz. Dünya kamuoyunun insani ve hukuki duyarlılığını canlı tutacak her türlü enformasyonu sürdüreceğiz.
Bölgede tabu olmaktan çıkan İsrail ile işbirliği içerisinde ortak hedeflerle, etnik kimlik üzerinden politika yapanlar, kanla beslenmeyi tercih ettikleri sürece toplumsal tabandan yoksun kalmaya mahkümdurlar. Bu yoksunluğu siyonist israilin desteğinde aşmaya çalışmak ise bir o kadar alçakça ve haincedir. Şovenizmin Kürt, Türk her çeşidini esefle kınıyoruz. Her şeye rağmen bu topraklarda dini, etnik bütün farklılıklarla bin yıllık birlikte yaşama kültürümüzü direniş ve dualarımızla beslemeye devam edeceğiz. Bu anlamda yalnız Sakaryaya değil, yalnız Türkiyeye değil, Irak'a değil, yalnız israile, amerikaya değil bütün insanlığa söyleyecek sözümüz var, Allah'ın boyasından süzülmüş insanlık projemiz var.
Yaşanmakta olan normalleşme sürecini siyasallaşan yargı üzerinden baltalamak isteyen, ideolojik sulta geleneğinin son bulması korkusuyla nüfuzlarını korumak isteyen yargı efendileri, alışageldikleri köle teslimiyetini artık bulamayacaklar. Halk adına yetki alanlar, yetki kullananlar artık halka hesap vermesini de, toplumun kanaatlerini dikkate almasını da öğrenecekler. Hukukun üstünde ilahlık taslayanları, yargıyı ideolojik silah gibi kullanan müstekbirleri reddediyoruz. Son günlerde yaşanan silahlı terör kadar cübbeli terörün de üstesinden gelecek güç ve vizyona sahip bir ülke olduğumuza inanıyoruz.
Sakarya Adalet Girişim Başörtüsü Platformu
adına İlim ve Hikmet Vakfı (Behsat Çakmak)
2 haftadır ülkemizde artan terör olayları yüzünden onlarca insanımız hayatını kaybetmiştir. Ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Temennimizde tekrar aynı acıların yaşanmamasıdır. İnsanın en temel hakkı yaşam hakkıdır. Yaşam hakkını elden almak terörizmdir. Bunu kim yaparsa yapsın teröristdir. Marmara gemisinde silahsız insanlara insani yardım malzemesi götürmeyi amaçlayan insanların yaşam hakkını elinden alanla, İstanbul Halkalı'da sivil ve asker taşıyan servis aracını bombalayan arasında herhangi bir fark yoktur. İkisinde de yaşam hakkını ihlal vardır. Yaşanan saldırıları bu meydandan şiddetle kınıyoruz, faillerin bir an önce yakalanmasını istiyoruz.
Hükümetin yapmak istediği demokratik açılımın yapılan saldırılar sonucu sekteye uğramaması gerekmektedir. Sorun ancak üzerine gidildikçe, kararlı adımlar atıldıkça çözüme yaklaşılacaktır. Tüm halkın bu süreçte yaşanan olayları farkına vararak, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Sonuçta her iki durumda da ölen bu ülkenin insanıdır. Analar ağlıyor, evlatlar babasız kalıyor, ocaklar yıkılıyor. Terör alçak yüzünü saklayamıyor.
Silahlar bırakıldığı zaman akan kanlar da duracaktır. Terör örgütü silahını bırakırsa tabiî ki güvenlik güçleri de silahlarını geri çevirecektir. Silahların gölgesinde demokratik açılımda aksayacaktır. Umarız ki silahların yerine barışın, eşitliğin, özgürlüğün yaşandığı bir dünya olsun.
MAZLUMDER Kocaeli Şubesi adına
Çetin TAHTACI
Yön.Kurul Başk
Olaylar değişiyor, zaman değişiyor, dış siyaset iç siyaset aktörleri değişiyor, savaşlar oluyor, insanlar öldürülüyor, açıklamalar toplantılar yapılıyor, bu açıklamaların sonucunda; ne olduğu tarif edilemeyen, herkesin zihninde ayrı bir tahayyülü bulunan muğlâk bir düşman birinci tehdit olarak ilan ediliyor. Yine ülkemizde, irtica tehdit olarak gündemin baş sırasında oturuyor. Ülkemizin esas sahipleri olduklarını varsayanlar, yine bütün olaylara ve gelişmelere rağmen, hala hayali irticayı birinci tehdit olarak sunuyorlar.
Ne biçim bir şeydir bu irticâ? Karşılığı nedir? Kime denk gelir? Hangi inançla, hangi anlayışla birebir örtüşür? Açık değil" Ülkenin gücünü elinde bulunduranların, istedikleri zaman, istedikleri kişi veya topluma yöneltebilecekleri zehirli bir ok" Bir an önce, birinci tehdit olarak görülen irticânın açık tanımının yapılması, sınırlarının net çizilmesi ve bununla Müslüman kimliğin kastedilip edilmediğinin açıkça bildirilmesi gerekmektedir.
Olağanüstü Hal tartışmaları, tırmanan terör olaylarının sonunda, yeniden gündeme geldi. Terörden beslenen, hayali düşmanlar var ederek büyüyen ve baskıcı anlayışlarla varlıklarını devam ettiren, bir güruh ülkeyi yeniden olağanüstü hal şartlarına getirmek ve olağanüstü hal ilan ettirerek o karanlık günlere yeniden dönülmesini istemektedir. Darbeleri, askeri müdahaleleri kendi varlıklarının devamı için elzem gören bu anlayış, kendi kıt basiretlerini ve ideolojik menfaatlerini ülke insanının ve insanlığın özgürce yaşama haklarının üzerinde görmektedir. Olağanüstü Hal nerede uygulanırsa uygulansın bir çözüm değil, sorunun büyümesinin ana sebeplerindendir.
Ülkemiz, otuzlu yıllardan beri zaten gizli bir olağanüstü hal ile yönetilmektedir. Konuşulan her meselede, ülkenin içinde bulunduğu kritik şartlar iç ve dış tehditlerin çokluğu gündeme getirilerek, zaten örtülü bir Olağanüstü Hal sürekli yaşanmaktadır. Özellikle Müslüman halkımızın, başta başörtüsü olmak üzere inanç ve özgürlüklerine yönelik baskılar, hak taleplerinin yerine getirilmemesi Olağanüstü Hal'in Müslüman halkımızın üzerinde örtülü bir şekilde yürürlükte olduğunun kanıtı değimlidir.
Müslüman halkımız, Onyıllardır süren dayatma ve baskılara rağmen inançlarını ve onun gereklerini yerine getirme hususunda kararlılığını kaybetmemiştir. Değişik zamanlarda başta Kur-an'ı Kerim 'in okunup okutulmasına, din eğitiminin her türlüsüne yönelik baskılar halkımızın Kur-an'a ve onun öğretilmesine ve dinlerini öğrenmeye olan istek ve arzularını kıramamıştır. Kur-an öğrenimine getirilen yaş sınırlaması yine yürürlükte olmasına rağmen halkımızın Kur-an öğrenimine olan teveccühü engellenememiştir. Bir an önce Kur-an'ın okutulmasına yönelik bu engelleme çalışılmalarına son verilmelidir.
Müslümanların inançları ve yaşantıları üzerindeki, uzun yıllardır devam eden, olağanüstü halin bir an önce kaldırılması, yerine adil ve özgürlükçü bir anlayışın getirilmesi zorunludur. Dini gönderen Allah, onun yasaklanmasından ve yasaklayıcılarından asla razı olmayacaktır. Halkımızı kendi inançları üzerinde oluşturulan bu Olağanüstü Hal'e karşı mücadele etmeye ve sessiz kalmamaya davet ediyoruz.
Ülkemizin ve dünyanın, Allah'ın yarattığı ve istediği olağan ve selim bir şekilde olması, zulümleri gölgelemek veya yaygınlaştırmak için oluşturulan olağanüstü hallerin olmaması, dünyanın bir esenlik yurdu olması dileğiyle hepinizi 147. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
2009-2010 eğitim yılı mezuniyet töreninde Sakarya stadında düzenlenen yıl sonu diploma törenine başörtüleri ile gelen kız öğrenciler görevliler tarafından stada alınmadılar. Bu vahşi yasağın uygulanmasında keyif alanlara sesleniyoruz. Siz hangi hakla insanların inancı gereği yaşam biçimine müdahale ediyorsunuz. Siz hiç utanmazmısınız, siz hiç sıkılmazmısınız, sizin vicdanınızın sesi yokmu? Siz yasakçıları Allah'ın emri Müslüman kadının kimliği olan başörtüsüne düşmanlığınızdan dolayı lanetliyoruz.
Bu topraklar üzerinde yaşayan 75 milyon insanın barış ve huzur içerisinde yaşamalarına tahammülü olmayan iç ve dış mihrakların etkileri yok edilmelidir. Türkiye'de insanların yüzde doksan dokuzu Müslüman olduğu söylenirken İslam toplumunun dini vecibelerini hür olarak yaşamasını engelleyenler bugünkü huzursuzluğun terörün ve oluşan tüm olumsuzlukların müsebbibidirler.
Bu sorumlular bilerek veya bilmeyerek ülkeye ihanet etmişlerdir. Çağdaşlık adına kemalizmle oligarşik düzeni ayakta tutmaya çalışan zihniyet ile on yıllardır militarizmi montajlamaya çalışanlar mutlaka sorgulanmalıdır. Hiç kimsenin diline, dinine, ırkına, rengine, mezhebine ve meşrebine bakılmadan siyasetçinin, askerin, sivil toplum kuruluşların, vakıfların, medreselerin, cemeatlerin ve cemiyetlerin yani her kesimin aynı ölçülerde sosyal ve ekonomik şartları paylaştığı gün, huzurun ve kardeşliğin tesis edildiği gün olacaktır.
Türkiye ve insanına yakışan insani bir hayat tarzını önce idareciler kendilerinde benimseyerek biran önce hayata geçirmek için tüm imkanları seferber etmelidirler. Son günlerde ülkemizde meydana gelen olaylarda hayatını kaybeden canlar ancak emperyalistleri Siyonistleri ve işbirlikçilerini sevindirmektedir. Gerçek olarak Allah'a inanmış ve iman etmiş olan Müslüman bir başkasının ne canına nede malına zarar vermez. Çünkü o Müslümanlar vicdan sahibidirler. Akyazı başörtüsüne özgürlük platformu olarak saldırıların son bulmasını temenni ediyor terörün kahpe kurşunlarıyla masumca hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına ve millerimize başsağlığı diliyoruz.
Terörün ve teröristlerin tamamen yok olduğu günler temennisiyle gelecek hafta cumartesi 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu Adına
Anadolu Gençlik Derneği Sakarya İl Bşk.Yrd.
Mahmut ALEMDAR
platform haber
Basın açıklamasının tam metni:
Bilindiği gibi bir takım mihraklarca ülkemiz bir çıkmaza, bir kaosa doğru götürülmeye çalışılıyor. Halkımızı bölmek, birbirine düşürmek için, tüm yöntemler deneniyor. Sağcı-solcu, Türk-Kürt, Alevî-Sünnî gibi kutuplaşmalar oluşturup insanımızı birbirine düşürme planları, senaryoları hazırlanmaktadır. Dolayısıyla halkımızı bölünmekten, birbirine düşman hale gelmekten, anarşi ve kaosa düşmekten koruma yönünde gereken tedbirler alınmalıdır. Bunun yolu da asırlarca Türkü-Kürdü, Lazı-Çerkezi, Alevisi-Sünnisiyle bir arada yaşamalarını temin eden temel dinamiklerin tekrar hayata geçirilmesi elzemdir. Bu dinamiklerin başında da örf, adet, gelenek ve kültür gibi değerler ile asırlarca insanımızı bir arada tutan "dini bağlar" gelmektedir. "Kürt Açılımı", "Demokratik Açılım", "Hoşgörü" gibi sloganlarla birlik ve beraberlik çağrısı yapanların, bu önemli dinamikleri göz önünde bulundurmaları ve "İnanç ve İfade Özgürlüğü"nü güvence altına alarak, art niyetlilerin önüne geçmeleri şarttır.
Ülkenin huzuruna kavuşması için, daha çok demokrasi diyenlerin asıl amaçlarının VESAYET SİSTEMİNİ KALICI HALE GETİRMEK olduğunu görüyoruz. Geçmişte 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri öncesinde her gün onlarca gencin katledildiğini, askere-polise saldırıldığını, komünist-milliyetçi, Türk-Kürt, Alevi-Sunni gibi ayırımlarla halkımızın bölünmeye çalışıldığı, Maraş, Çorum, Sivas olayları, İstanbul'da Gazi Mahallesi'ndeki provokatif eylemler" Bunların tek bir mihraktan yönlendirilen eylemler olduğu bugün daha iyi anlaşılmıştır. Anaların gözyaşı üzerinden hala birileri rant elde etmeye çalışmaktadır.
Siyasetin âkil insanları tarafından gelişen olaylardaki iç ve dış güçlerin etkisini kırmaya yönelik akıllı politikalar üretilmeden, yıllardır terörü destekleyen Amerika ve İsrail'in etkisini kıracak açılımlar geliştirilmeden terör meselesinin halledilemeyeceği bilinmelidir.
Bir de, kamuoyunun dikkatine şu hususu arz etmek isteriz. Yıllardır terörü destekleyen İsrail, Gazze'ye insanî yardım götüren Mavi Marmara Gemisi'ne terörist bir saldırı düzenleyip korsanlık yaparken, aynı anda PKK ile eş zamanlı İskenderun Limanı'ndaki askerlere saldırı düzenlenmiştir.
Dünya kamuoyunun ve özellikle de Türkiye'nin büyük tepkisini üzerine çeken İsrail, artan terör olaylarının Türkiye'nin gündemini değiştirmesi ile gündemden düşme noktasına gelmiştir. İç terör konuları görüşülürken, terörist İsrail asla göz ardı edilmemeli, Mavi Marmara Gemisi saldırısının hesabı sorulmalı ve İsrail ile olan ilişkiler tekrar masaya yatırılarak gerekirse tüm anlaşmalar iptal edilmelidir.
Diğer yandan, okulların tatile girdiği şu dönemlerde halkımız, çocuklarının zamanını değerlendirmek, onları şahsiyetli ve kimlikli bir insan olarak yetiştirmek için, yaz Kur'an kurslarına göndermek istemektedir. Ancak karşısına 12 yaş sınırı gibi ne pedagojik ne de bilimsel bir yanı olmayan ilkel ve kasıtlı bir engelle karşılaşmaktadır. Bu durumun bir an önce düzeltilerek din eğitiminin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Bu özgürlük gibi, yine başörtüsü sebebiyle engellenen eğitim ve çalışma özgürlüklerinin önündeki engellerin de kaldırılması gerektiğini bu vesile ile yetkililere bir daha hatırlatarak basın açıklamamıza son veriyoruz.
Katılımlarınız için hepinize teşekkürlerimizi sunar, terörsüz, kavgasız, insanî hak ve özgürlüklerin kısıtlanmadığı bir Türkiye'de, "öteki"lerle birlikte huzur içinde yaşayabilme temennisiyle hepinize iyi günler dilerim.
haksöz