Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 154.,Bursa'da, Sakarya'da 258., Akyazı'da 185., Kocaeli'de 279. Başörtüsüne Özgürlük Eylemi Düzenlendi.

Konya inanç özgürlükleri platformu 154. kez toplandı. Kayalıpark meydanında bir araya gelen platform üyeleri basın açıklaması yaptı. Platform adına açıklamayı yapan Ersoy KAĞNICIOĞLU, dinin siyasete alet edilmeye çalışıldığını ve baskı gördüğünü ifade ederek, ''Dine ait olanın seküler alanlar için kullanılması seküler anlayışın dine bir baskısı ve müdahalesi anlamına gelir. Camilerin, iftarların, seküler siyasetle alakalı bir tartışmada taraftar toplamak için kullanılmasının, seküler siyaset açısından ilkesizlik, dinen de uygun olmadığını açıkça ifade ediyoruz.'' dedi.
Konya inanç özgürlükleri platformu 154. kez toplandı. Kayalıpark meydanında bir araya gelen platform üyeleri basın açıklaması yaptı. Platform adına açıklamayı yapan Ersoy KAĞNICIOĞLU, dinin siyasete alet edilmeye çalışıldığını ve baskı gördüğünü ifade ederek, ''Dine ait olanın seküler alanlar için kullanılması seküler anlayışın dine bir baskısı ve müdahalesi anlamına gelir. Camilerin, iftarların, seküler siyasetle alakalı bir tartışmada taraftar toplamak için kullanılmasının, seküler siyaset açısından ilkesizlik, dinen de uygun olmadığını açıkça ifade ediyoruz.'' dedi. KAĞNICIOĞLU, hayallerin ve umutların çözüme bir katkısı olmayacağını, çözüm için uğraşmak gerektiğini anlatan açıklamasında '' Acaba, ne zaman kurgulanmış bu hayallerin çözüme ciddi bir katkı sağlamayacağını fark edecekler? Mesailerini ve imkânlarını ne zaman özgürlük mücadelesi hususunda sağlıklı bir şekilde kullanacaklar?'' dedi ve'' İnançların, hak ve özgürlüklerin mücadelesi, hayaller peşinde koşarak değil, insanların güçleri nispetinde vermiş olduğu, kararlı, devamlı, bir mücadeleyle mümkün olacaktır.'' dedi.

AÇIKLAMANIN TAM METNİ:



KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 154. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

Sizin yanınızda bulunanı, tasdik edici olarak indirmiş bulunduğum Kur-an'a inanın ve onu inkâr edenlerin ilki olmayın; benim ayetlerimi, az bir pahaya satmayın ve benden sakının. Bile bile gerçeği batılla, bulayıp hakkı gizlemeyin. (Bakara Suresi 41. ve 42. Ayetler)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Umutlar, insanların peşinde koştuğu, olması için çaba sarf ettiği değerlerdir. İnsanoğlu, umutlarının peşinde koşar. Beklentiler üretir. Hayaller kurar. Bazen, hayalleşmiş bu umutlar, gerçekle bir uyum içerisinde gerçekleşir, beklentilerine cevap alır. Fakat çoğunlukla hayaller, gerçeği örten bir perde gibi durur. Hakikat algısını kaybettirir. Hakikat dünyasında, imkân dâhilinde olanı, imkânsızlaştıran bir hayal dünyası oluşturur. Elde edilebilecek olan şeylere, boş hayallerin peşinde koşarak ulaşılamaz. Ham hayaller, kuru umutlar genellikle mümkünü imkânsız kılar.

Bir mücadele geleneği oluşturamamış, bir direniş mektebi üretmemiş kitleler, hak ve özgürlük talepleri hususunda sürekli bir başkalarından dilenmeye, bir başkaları hususunda hayaller kurmaya, yatkındırlar. Her yeni gelişme, her sıcak olay, onlar için yeni bir umuttur. Bu umutta boşa çıkıncaya kadar onun peşinde koştururlar. Emeklerini, vakitlerini, bu umudun peşinde heba ederler. Sonra yeni olaylar, yeni söylevler, yeni umutlar doğurur. Böyle sürer gider"

Yaşadığımız coğrafya ve içinde bulunduğumuz zaman, ''Umut fakirin ekmeğidir.'' söylemini sloganlaştırmış, umutla yaşayan ama taleplerini ve talepleri hususunda mücadeleyi sürekli erteleyen, bir toplum oluşturmuştur. Her umut burcunun, birer birer düşmesi, insanları hayal dünyalarından uyandıramamış, sadece hayalleri tazelemek ve onların süsünü rengini değiştirmekle sonuçlanmıştır.

İnançların, hak ve özgürlüklerin mücadelesi, hayaller peşinde koşarak değil, insanların güçleri nispetinde vermiş olduğu, kararlı, devamlı, bir mücadeleyle mümkün olacaktır.

Başta, başörtüsü olmak üzere, ülkemizde inanca ve özgürlüklere yönelik baskılar, dayatmalar ve engellemeler devam etmektedir. Hal böyleyken, insanların mesailerinin neredeyse tamamını birincil dereceden bu baskı ve dayatmaları ortadan kaldırmaya yönelik, net, açık, hiçbir çözüm önerisinde bulunmayan bir siyasal argümanın gerçekleşmesi için harcamaları, hayallerinin büyüklüğüne delalet etmektedir. Acaba, ne zaman kurgulanmış bu hayallerin çözüme ciddi bir katkı sağlamayacağını fark edecekler? Mesailerini ve imkânlarını ne zaman özgürlük mücadelesi hususunda sağlıklı bir şekilde kullanacaklar?

Biz kimsenin hayal kurması ve umutla yaşamasına mani değiliz. Fakat umut ve hayallerini mutlak bir çözüm yolu diye dayatmalarına ve kendi siyasal çabalarını dini kavramlarla ifade etmeye çalışmalarını doğru bulmadığımızı açıkça dile getiriyoruz. Alanı dinle sınırlandırılmış olmayan ve kendisinin dinden bağımsız olduğunu ısrarla dile getiren seküler siyaset, dini kavramlar üzerinden inşa edilmemelidir. Özellikle, vacip gibi her mükellef mü'minin yerine getirmesi zorunlu olan bir dini ifadeyi kendisini din dışılıkla nitelendiren bir metnin değişikliğinde kullanmanın dinen de sakıncalı olduğu kanaatindeyiz.

Seküler siyasetin, kavramları da seküler olmalıdır. Karşıt taraflardan hiçbirisi dine ait olan ve dinin sınırlarını belirlediği, kavramlar üzerinden yapılması, seküler siyaset açısından bir ilkesizlik iken dinin kendi açısından da bir anlam genişlemesiyle sonuçlanacağından dolayı kabul edilemez bir çabadır. Seküler siyaset, hayır ve şer gibi, vacip ve caiz gibi, haram ve helal olarak nitelendirilebilecek kavramlar üzerinden gerçekleştirilmemelidir.

Dine ait olanın seküler alanlar için kullanılması seküler anlayışın dine bir baskısı ve müdahalesi anlamına gelir. Camilerin, iftarların, seküler siyasetle alakalı bir tartışmada taraftar toplamak için kullanılmasının, seküler siyaset açısından ilkesizlik, dinen de uygun olmadığını açıkça ifade ediyoruz.

Hak ve özgürlüklerin gerçek olduğu, tevhid ve adaletin hayata hâkim olduğu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 155. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

 

Türkiye'deki adalet sisteminin hukuksuzluğunun en çarpıcı örneklerinden olan başörtüsü yasağı Bursa'da protesto edildi.

Yıllardan beri Türkiye'deki Müslüman Camia'nın en büyük sorunlarından olan kamusal alanda başörtüsü yasağı Özgür-Der Bursa Şubesi tarafından yapılan eylemle protesto edildi.

Eylem sırasından şube başkanı Aziz Avar darbe düzeni, güncel etkileri ve çözüm yolları üzerine giriş konuşması yaptı.

Dernek üyelerinden Sara Işıklar'ın okuduğu basın açıklamasında "İçinde bulunduğumuz Ramazan ayının İslami Camiadaki önemi", "Başörtüsü zulmünün kapsamı ve süreci", "Darbe düzeninin eğitim sistemi ve Müslüman öğrencilere etkileri", "Müslüman camia ve yetkili kademelerin takınması gereken tavır" gibi hususlar yer alıyordu.

Eylem sırasında "Uyan, diren, özgürleş", "İnancına, örtüne, kimliğine sahip çık", "Tevhid, adalet, özgürlük" gibi sloganlar atıldı. Yapılan eylem tekbir esleriyle sona erdi.

Basın Açıklaması Tam Metni:

BAŞÖRTÜSÜ'NE HER ALANDA ÖZGÜRLÜK!

İçinde bulunduğumuz şu günler, insanlara doğru yolun gösterildiği hak ile batılın bir birinden mutlak suretle ayrıldığının habercisi olan, Kuran-ı Kerim'in indirildiği Ramazan ayını kapsamaktadır. Müslümanlar olarak bu ayda kulluğumuzun en somut ifadelerinden olan oruç ibadetini yerine getirdiğimiz gibi hiç şüphesiz inancımızın temelini oluşturan zulme ve haksızlığa karşı başkaldırı görevimizi yerine getirmek için daha önceki ramazanlarda olduğu üzere yine meydanlardayız.

Eğitim ve Kamu kuruluşlarında başörtüsü yasağı tüm zorbalığı ile devam etmektedir. Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere, birçok alanda ciddi açılımlar gerçekleştirilmekte ve kısmen de yol alınmaktadır. Fakat söz konusu başörtüsü olunca bu haksızlığın giderilmesi yerine, geçmişten devralınan baskıcı yasaklar olduğu gibi devam ettirilmektedir. Okullarda ve kamu kuruluşlarında, Kemalist zihniyet tarafından halen sürdürülen başörtüsü yasağının olası bir çözüm dahilinde tutulmadığını görmek hiçte zor değil.

Bilindiği üzere bugüne kadar devam ettirilen bu yasaklar, 12 Eylül askeri vesayet sisteminin bir ürünüdür. Halkın bu yasaklara karşı siyasilerin eli ile verdiği tepkiler, bin bir türlü bahane ile anayasa mahkemesi tarafından engellenmiştir. Önümüzdeki günlerde gerçekleştirilmesi beklenen referandumun sonucunda, Anayasa mahkemesinin yapısında meydana gelecek değişikliklerin tezahürü olarak başta eğitim kurumları olmak üzere tüm alanlarda uygulanan başörtüsü yasağının kaldırılmasını bekliyoruz. Aksi halde bu alanda verdiğimiz mücadelemizden hiçbir şekilde taviz vermeden daha bir gür sesle devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

Buna bağlı olarak eğitim sistemindeki kışla mantığının oluşturduğu yemin törenlerinin ve milli güvenlik derslerinin okullardan kaldırılmasının bir an önce gerçekleştirilmesi talebimizi bu meydanda yineliyoruz.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana süregelen baskıcı politikalara karşı yapılmak istenen düzenlemeleri olumlu adımlar olarak görüyoruz. Özelikle şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik kısa vadeli çabaları, kanın durdurulması açısından önemli görmekteyiz. Ancak sonuç olarak uzun vadede yapılacak bir iyileştirmenin, Müslüman halkımızın tabii olduğu değerler üzerinden düzenlemeler yapıldığı takdirde kalıcı barış ve istikrarın sağlanacağı inancındayız. Fakat unutulmamalıdır ki bu düzenlemeler Küresel / Liberal politikalar bağlamında ele alınırsa,  halkımızın huzuru ve refahını tesis etmekten çok kaotik bir ortama sürükleyeceği bilinmelidir.

Askeri vesayetin devam etmesinden yana olanların eli ile gerçekleştirilen Dağlıca- Aktütün - Hantepe baskınlarındaki kirli ilişkiler ve kısa süre önce Dörtyol ve İnegöl'de çıkartılmak istenen iç savaşı provalarının faillerinin mutlak suretle ortaya çıkartılmasını bekliyoruz.

Sonuç olarak burada bulunuş nedenimiz olan gerek başörtüsü zulmü,  gerekse toplum üzerinde ki askeri vesayet sisteminin oluşturmuş olduğu baskılara karşı, coğrafyamızın birçok yerinde olduğu gibi Bursa Özgür-Der mensupları olarak sesimizi yükseltiyoruz. Bu zulümler var oldukça biz hiç bir karşılık beklemeden, yılmadan, adaleti ayakta tutucu şahitler olarak bu baskı ve zulümlerin karşısında durmaya devam edeceğimizi haykırıyoruz.(Özgür-der Bursa)

 

Temel sorunlar teğet geçiliyor!

 

Sakarya'daki 258. başörtüsü eyleminde resmi ideolojiyle hesaplaşmadan referandumda büyük beklentilere girilmesi eleştirilirken, açıklamada emek sorunu, Kürt sorunu, Dersim Katliamı, Heron Skandalı ve AİHM'deki Hrant Dink dosyasındaki savunma da gündeme geldi

 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, haftalık eylemlerin 258. eylemle devam etti. Başörtüsü Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği'nden Kadrican Mendi'nin okuduğu açıklamada "Kamuoyunda, referandum süreciyle birlikte darbeci geçmişle hesaplaşılacağı yönünde güçlü bir beklenti yaratılıyor. Dersim katliamından, Diyarbakır zindanlarına kadar birçok sorun hızlı bir şekilde gündeme sokulup, hızlıca tüketiliyor. Fakat söylenenlerle yapılanlar yine birbirini tutmuyor" Temel sorunlarda resmi zihniyetle hesaplaşılmadığı bir vasatta, büyük beklentilerle sunulan değişikliklerin hayal kırıklıkları yaratabileceğini düşünüyoruz." mesajı verildi. Kadrican Mendi, emek söylemine rağmen sorunların sürdüğüne "Emekçiler, tersanelerde, maden ocaklarında topluca ölürken, sorumluları ne ceza alıyor? Madem emeğe, alın terine önem veriliyor, o halde köleliği aratmayan asgari ücret politikalarına neden son verilmiyor?" sorularıyla dikkat çekti.

 

Kemalizmle yüzleşmek şart!

 

Sakarya Dayanışma Derneği Sözcüsü Kadrican Mendi tarafından okunan açıklamada "Anayasanın ruhu olan Kemalist ideoloji, dokunulmazlığını koruduğu sürece Türkiye, ne bugünüyle ne de geçmişiyle sahici bir hesaplaşmaya gidebilir!" tespitine yer verilirken, Kürt sorununa ilişkin olarak da "Bir halkın en temel haklarını iade etmemek uğruna yıllardır sürdürülen savaşın bitmesi için hangi gerçekçi öneriler getirilmektedir? Sorun, MGK bildirilerine yansıyan savaşkan dille mi çözülecek?" ifadeleri kullanıldı. Heron skandalına da değinilen açıklamada Hükümet'in gereğini yapması çağrısı yapılırken, Hrant Dink davasında AİHM'de yapılan resmi savunma "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Hrant Dink'i katleden zihniyet nasıl savunulabiliyor? Şayet bu savunma gerçekten utanç verici olarak değerlendiriliyorsa, neden hâlâ geri çekilmemektedir?" sözleriyle eleştirildi. Basın açıklaması Pakistan halkına yardım çağrısıyla son buldu.

 

 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun 258. hafta basın açıklamasıdır:

 

Değerli Sakarya halklı ve basın mensupları;

 

Halkın temel meselelerinin teğet geçildiği, buna karşı siyasetin gölge oyununa döndüğü günler yaşıyoruz. Perdedekiler; bir kez daha halkın beklentilerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanırken; bizden bu oyuna alkış tutmamızı bekliyorlar. Yanılıyorlar. Sakarya Adalet Girişimi olarak, hakikatin önüne çekilen yalan perdesini kaldırmak için meydanlardan ses vermeye devam edeceğiz.

 

Hepinizin takip ettiği gibi kamuoyunda, referandum süreciyle birlikte darbeci geçmişle hesaplaşılacağı yönünde güçlü bir beklenti yaratılıyor. Dersim katliamından, Diyarbakır zindanlarına kadar birçok sorun hızlı bir şekilde gündeme sokulup, hızlıca tüketiliyor. Fakat söylenenlerle yapılanlar yine birbirini tutmuyor. Bu sebeple sormaktan, sorgulamaktan vazgeçmeyelim.

 

Duyarlı Sakarya Halkı,

 

Meydanlarda emekçilerin haklarından bahsedilirken; diğer yandan taşeronlaşma ve sendikalı çalışanları işten atmalar tam gaz devam etmiyor mu? Emekçiler, tersanelerde, maden ocaklarında topluca ölürken, sorumluları ne ceza alıyor? Madem emeğe, alın terine önem veriliyor, o halde köleliği aratmayan asgari ücret politikalarına neden son verilmiyor? Son pakette adı anılan "Ekonomik ve Sosyal Konsey" 3 senedir neden toplanamıyor?

 

Daha birkaç gün önce, Diyarbakır'da seyyar satıcılık yapan dört çocuklu bir baba, iftarda sofraya gelecek aş olmadığını duyunca, orucunu ölümle açmadı mı?

 

Diğer yandan hem meydanlarda Dersim katliamının kınanıp, hem de Tunceli milletvekillerinin verdiği yasa teklifinin Hükümet tarafından reddedilmesi nasıl bir samimiyettir?

 

12 Eylül'de yapılan insanlık dışı işkenceleri propaganda malzemesi yapıp, 28 Şubatçı darbecileri görmezden gelmek, 27 Nisan muhtıracılarına "devlet üstün hizmet madalyası" takmak ne kadar ahlakidir?

 

Değerli Sakarya halkı,

 

İyi bilinsin ki; anayasanın ruhu olan Kemalist ideoloji, dokunulmazlığını koruduğu sürece Türkiye, ne bugünüyle ne de geçmişiyle sahici bir hesaplaşmaya gidebilir! Şayet ne kadar özgürleştiğimizi merak ediyorsanız, bunun için temel sorunlarda alınan mesafeyi ölçün; gerçek ortaya çıkacaktır.

 

Mesela başörtüsü yasağı, hiçbir hukuki dayanağı olmadığı mahkeme kararlarıyla sabitken, nasıl devam etmektedir? Birleşmiş Milletler dahi ayrımcılığa son verilmesini isterken, Hükümet "Türkiye'de başörtüsü yasağı yoktur" resmi tezini nasıl savunabilir?

 

Ya da Kürt sorunu" Bir halkın en temel haklarını iade etmemek uğruna yıllardır sürdürülen savaşın bitmesi için hangi gerçekçi öneriler getirilmektedir? Sorun, MGK bildirilerine yansıyan savaşkan dille mi çözülecek?

 

Askeri vesayetin en temel dayanağı olan bu soruna dair anayasa değişikliğinde doğrudan hiçbir teklif yapılmamışken; referandumla vesayetin biteceğini iddia etmek ne kadar gerçekçi?

 

Heron skandalı da benzer bir duruma işaret ediyor. Hükümet, yetkisini kullanıp gereğini yapmak yerine Genelkurmay'dan açıklama lütfetmesini bekliyor. Merak ediyoruz, Başbakanlık Teftiş Kurulu, böyle vahim iddiaları araştırmayacaksa ne işe yarayacak? Yoksa sorumlulardan hesap sormak yerine bir kez daha madalyalar, nişanlar mı verilecek?

 

Madem Türkiye'de zihniyet değişiyor, bürokratik oligarşi parçalanıyor; o halde bu durum neden kritik sorunlarda kendisini hissettirmiyor? Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Hrant Dink'i katleden zihniyet nasıl savunulabiliyor? Şayet bu savunma gerçekten utanç verici olarak değerlendiriliyorsa, neden hâlâ geri çekilmemektedir?

 

Duyarlı Sakarya halkı,

 

Başörtüsü Platformu olarak, temel sorunlarda resmi zihniyetle hesaplaşılmadığı bir vasatta, büyük beklentilerle sunulan değişikliklerin sadece büyük hayal kırıklıkları yaratacağını düşünüyoruz. Bu sebeple halkın adalet ve özgürlük taleplerinin iktidar mücadelesi uğruna suiistimal edilmesine rıza göstermeyeceğiz.

 

Son olarak, 17 Ağustos depreminin acılarını yeniden hatırlamış olan Sakaryalıların, kardeş Pakistan halkının çektiği sıkıntılara kayıtsız kalmayacağına inanıyoruz. Sellerle, açlık ve hastalıklarla boğuşan kardeşlerimizden yardımlarımızı esirgemeyelim.

 

Gelecek hafta, saat 12.30'da yeniden bir araya gelmek üzere"

 

Hepinize Hayırlı Ramazanlar diliyoruz.

 

SAGİR BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU adına

 

Sakarya Dayanışma Derneği

 

Kadrican Mendi

Dernek Sözcüsü

 

Türkiye'de bir şeylerin değiştiği söyleniyor. Özgürlüklerin önündeki engeller ne yazık ki hala kalkmış değil. Gerçi kimlikler tanınıyor; Kürtçe, Arapça yayın yapan televizyonlar radyolar açılıyor. Yıllardır yapılan bazı yanlışlıklardan dönülüyor. Başörtüsü üzerindeki baskılarsa bitmiyor. Eğitim hakları, çalışma hakları ellerinden alınan genç kızların mağduriyeti bir türlü nihayet bulmuyor.

BM'den başörtüsü ayrımcılığına son verilmesi çağrısı yapılıyor. İnançları gereği başlarını örterek okumak isteyen, çalışmak isteyen genç kızlar kadınlar BM'den bir şey beklemiyor. Asırlardır İslam'ın bayraktarlığını yapan Türkiye başörtüsü yasağını biran evvel bitirmeli, dünyaya örnek teşkil edecek özgürlüklerin önünü açan bir tavır sergilemelidir.

BM Türkiye'den başörtüsü yasağı nedeni ile kaç kadının yüksek öğretime erişme hakkından yoksun kaldığını ortaya koyan istatistik çalışma bekliyor. Türkiye bunu bile yapmıyor. Başörtüsü yasağının eğitim, çalışma, sağlık, politik ve Kamu yaşamına katılımı üzerindeki olumsuz etkilerin değerlendirildiği çalışmalar isteniyor. Bir sonraki rapor dönemi olan 2014 yılına kadar bu çalışma sonuçları ile başörtüsü yasağının ayrımcı sonuçlarının tamamen yok edilmesine ilişkin önlemlerin açıklanması talep ediliyor.

İktidarın, ikiyüzlü muhalefetin başörtüsünü hükümet hakkında alay konusu olmaktan çıkartıp biran önce çözüme kavuşturacak adım atmasını bekliyoruz. Artık başörtülü okumanın, başörtülü çalışmanın önünde engel kalmamalıdır. Başörtüsü sizin her seçim öncesi vaat malzemeniz olmamalıdır. Başörtüsünü inançları gereği örtenler sizden lütuf beklemiyor, haklarının gasp edilmesinin önüne geçilmesini bekliyor.

HSYK'nın unvanlı hakim ve savcıların yerlerini değiştirmek istemesinin önüne geçilmesini olumlu buluyoruz. Adalet Bakanı'nın kararlı duruşunun devam etmesini bekliyoruz. Referandumda inanıyoruz ki adaletteki bu kast sistemini değiştirecek müspet sonuçlar alınacaktır.

Hemen her konuda basın açıklaması yapan " Lav silahlarına boru, darbe belgelerine kağıt parçası diyen, savaş muhbiri üzerinde elini kolunu sallayarak tehditler savuran Emekli Genel Kurmay Başkanı Heronlar konusunda bir şeyler söylemiyor. Kendisinden son bir açıklama bekliyoruz. Görüntüler yalan desin, yok böyle bir şey desin, desin artık.

Pakistan'da sel felaketine maruz kalan kardeşlerimize geçmiş olsun diyoruz, ölenlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Türk halkı kardeşleri için hertürlü yardımı yapıyor. Yardım kuruluşları eliyle kardeşlerimizin acılarını saracağız, bu bizim insanlık görevimizdir. Kardeşlerimizin acıları tamamen dininceye kadar yardımların devam edeceğine inanıyoruz. Allah CC tüm insanlığı felaketlerden korusun.

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu Adına

Akyazı Mazlum der Sözcüsü

İrfan ALEMDAR

Türkiye 13 Eylül sabahı yeni bir güne başlayacak. Darbeye karşı demokrasi için, yasaklara karşı özgürlük için, vesayete karşı milli iradenin tecelli olması için, seçkinlere karşı seçilmişler için, imtiyazlılara karşı eşitlik için, fişlenmeye karşı insan haklarını önceleyen bir anlayış için yeni bir sayfa açılacak. Bu bir değişimin başlangıcı olacak. Yeni bir sivil anayasanın hazırlanmasına,  inanıyoruz ki bir kıvılcım olacak.
 
12 Eylül'de kurulan Sıkıyönetim mahkemelerince, 1980-84 yılları arasında 50 kişi idam edildi. Binlerce insan da gördükleri işkenceden dolayı çıldırdı; ölümü kurtuluş olarak bekleyenler vardı..
 
Ülkeyi yangın yerine çeviren, darbe şartlarını olgunlaştırmak için milleti birbirine kırdıranlar; çıkardıkları yangını, bu ülkenin çocuklarını idam ederek söndürdüklerini iddia eden darbeciler; gözümüzün içine baka baka cinayet işlemekten çekinmediler.
 
Darbeciler, idam cezalarının infazında ısrarlıydı. Kenan Evren hainleri asmayıp da besleyecek miyiz? Diyor ve bu sözü uzun yıllar belleklerde yer ediyordu.
 
Hainler dedikleri arasında ülkenin masum çocukları vardı. Henüz 17'sinde asılan Erdal gibi, Mustafa gibi"
 
Sabah bir solcu idam edilirken; akşam onu dengelemek için sağcı bir delikanlı ipe çekiliyordu"
 
Sosyalist, Ülkücü, İslamcı gençler, 12 Eylül askeri darbesinin en büyük mağduru oldular. Darbeden sonra, insan onurunu sızlatan işkencelere maruz kaldılar. Oynanan oyunun faturası, bu genç insanlara kesildi. Düşünceleri dolayısıyla işkenceye, idama maruz kalan bu gençlere Referandum bir anlamda iade-i itibar olacaktır.
 
Bunun için refarandumda  YETMEZ AMA EVET demek yeterli olacaktır"..
 
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu Bileşeni
MAZLUMDER Kocaeli Şubesi adına       
Medine Küçük , Yönetim Kurulu Üyesi