Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 155.,İzmir'de, Ankara'da 239.,Akyazı'da 186., Sakarya'da 259., Kocaeli'de 280. Başörtüsüne Özgürlük Eylemi Düzenlendi.

 
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 155. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
 
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
     
Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır.                                            (Hacc Suresi 41. Ayet)
     
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
     
Şehir efsaneleri varıdır bilirsiniz. Birde zamana mal olmuş, çağa ait efsaneler vardır. Bazen bu efsaneler, birkaç cümleyle insan zihninde oluşturduğu heyulayı kaybediverir. Birden yüceliği tartışmaya açılır. Efsanenin fos olduğu, içeriğinin boş olduğu anlaşılır.
 
Fransız ihtilali ile birlikte başlayan egemenliğin halkın olduğu furyası bugünlerde bir yüksek bürokratın ifadeleriyle tartışmaya açılıyor. Birilerinin devleti ele geçirme çabalarından bahsediyor bu yüksek bürokrat. Hem de halktan olan birilerinin. E zaten egemenlik halkın değil miydi? (!) Kim neyi kimin elinden alıyor? Egemenlik şu ana kadar özel birilerinin tekelindeydi de şimdi başka birileri mi onu almaya çalışıyor? Evet, bir efsane tartışmaya açılıyor. Hakikaten egemenlik kimin, kimin elinde ve kimin hakkı?
 
Son günlerin değişmez gündem maddesi de bir nevi bu egemenlik üzerinden tartışılmakta. Ve egemen olma çabaları yahut da egemenliği daimi kılma gayretleri, değişik argümanlarla süslenerek halkın önüne sunulmakta. Din ve dini değerlere de bu egemenlik kavgasının içerisinde birer figüran rolü biçilerek yer verilmekte. Tarafların her birisi, dini değerleri ve kavramları kendi faydalarına olmak üzere kullanmakta ve bu hususta da hiçbir sınır tanımamaktadırlar.
 
Ülkemizdeki baskı ve zulümlerin sembolü haline gelmiş olan, başörtüsü meselesi de bu istismardan yeterince payını almaktadır. Taraflardan biri, ''Başörtüsü meselesini biz çözeriz!'' diyor ve bununla ilgili komisyon oluşturma çabalarını ifade ediyor. Komisyon da ulemaya (!) danışarak kâküllü çözümler üretmeye çalışıyor. Bizim inançlarımıza ve inanç değerlerimize sınırlar çizmeye çalışıyor. Bir diğeri de, bunların bir çözüm üretemeyeceğini söylüyor fakat kendisi de sağlıklı bir çözüm sunmuyor.
 
Din ve dini değerler, siyasetin bir ara argümanı olarak kullanılmaya devam ediyor. Onlar farkındalar ki: Bu ülkenin mayası din ve dini değerlerdir. Bu değerler olmadan hayatın kendi gerçekliği içersinde var olması imkânsızdır. Dini değerlere tabi olmak, hayatı hem anlamlı hem de yaşanabilir kılıp problemlerin çözümünde bir gerçeklik ifade edecektir. Fakat egemenlik kavgasına tutuşanlar, tabi olmak yerine şeklini belirlemeyi ve sınırlarını çizmeyi uygun görüyorlar dini değerlerin.
 
Hak ve adaletin çivisinin çıktığı, şirazede bozukluk olan yönetim yapılanmasında, devlet kendine memur almak için açtığı bir sınavda dahi liyakat göstermemiş ve sınavda büyük hak ihlallerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Bilgisayar ortamında ve özel güvenlik önlemleri altında hazırlanan soruların işportaya düşmüş olduğu gerçeği, daha önceki imtihanlar ver bu imtihanların sonuçları hakkında da şaibeler meydana getirmiştir.
 
Pakistan'daki büyük sel felaketinin ardından, ülkemizde de can kaybıyla sonuçlanan sel felaketinin açmış olduğu yaraların büyüklüğü ortadadır. Ramazan-ı Şerif'in rahmetiyle birlikte yüreklerde oluşan merhamet iklimi bu yaraların sarılmasına büyük bir katkı sağlayacaktır. Rahman bir rabbe iman eden halkımızın gerekli merhameti göstererek bu hususlarda hassasiyet göstereceklerini ve gerekli yardımı yapacaklarına inanmaktayız. Bu yardımın sağlıklı ellerle gerekli yerlere ulaşması hususunda halkımızın titizlik göstermesini de umuyoruz. Yardımların egemenlik kavgasına kurban edilmemesi hususundaki uyarımızı da yineliyoruz.
 
Dinin yalnız Allah'a has kılındığı, egemenliğin onun kullarına varis olduğu, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 156. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
 
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
 
28 / 08 / 2010




 
 

CHP'nin yeni genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tam da referandum arifesinde başörtüsü sorununu çözeceğine dair demeçler vermekte. Öte yandan CHP'li İzmir Büyükşehir Belediyesi başörtülü öğrencilere paso vermemekteki ısrarcı tutumunu sürdürüyor.

Özgür-Der İzmir Şubesi CHP'nin bu tutarsızlığını protesto amacıyla bugün Konak Meydanı'nda bir basın açıklaması düzenledi.

Yasakçı belediyeyi protesto için toplanan grup, "Yasakçılar Yenilecek, Direnenler Kazanacak", "Herkes İçin Adalet, Başörtüsüne Özgürlük", "Faşist CHP, Halka Hesap Verecek!", "Otobüsler CHP'nin Değil, Halkındır" yazılı pankart ve dövizler taşıdı.

Eylemde ilk olarak söz alan Özgür-Der İzmir Şubesi Başkanı Nurcan Büyük şöyle konuştu: "Bu ülkede sandıklar ne zaman ortaya çıksa siyasilerin görmezden geldikleri sorunlar gündemlerine giriyor. CHP de düne kadar Kürt sorununu, başörtüsü meselesini görmezden gelirken bugün birdenbire anlayamadığımız bir iddiayla başörtüsü meselesini kendisinin çözeceğini söylüyor. Oysaki aynı CHP değil miydi, halkın seçtiği 411 vekilin oylarını hiçe sayarak, yasağın kesinleşmesi için Anayasa Mahkemesine başvuran? Aynı CHP değil miydi, başörtüsü yasakçılığına getirdikleri orijinal buluşlarla Türkiye tarihinin utançla anacağı ikna odaları formülünü bulan şahsiyetleri partisinde barındıran? Ve bugün tüm bu olanları görmezden gelen CHP, halkın inançlarıyla alay edercesine bu sorunu biz çözeceğiz diyor. CHP başörtülü öğrencilerden özür dilemeden, sorumlular hesap vermeden bu açıklamalar oldukça komik ve inandırıcılıktan uzak. CHP'yi samimiyet testine davet ediyoruz ve bu hukuksuzluğun derhal kaldırılmasını talep ediyoruz."

Ardından basın açıklamasını okuyan Özgür-Der üyesi Özlem Öz; "Temel felsefesi ve misyonu yasakçılık olan bir partinin bugün başörtüsünü çözme vaatlerinde bulunması şüphesiz Müslümanların mücadelesinin bir kazanımıdır. Bununla birlikte dün zulmün giderilmesi için atılan adımlara sonuna kadar direnen, sınırlı özgürlük girişimlerini dahi püskürtmeye çalışan, Meclisin büyük çoğunlukla kabul ettiği kısmen özgürlük sağlayan bir düzenlemeyi iptal ettirmek için yemeyip içmeyip AYM'ye koşan, gerek kamusal alanda gerekse de özel alanda başörtülü avına çıkan kadrolardan müteşekkil bir partinin sırf lideri değiştiği için başörtüsünün özgürlüğünü savunmaya başlaması doğrusu bize hiç mi hiç inandırıcı gelmiyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nu sözlerinin samimiyetini ispata İzmir Büyük şehir Belediyesi'nin başörtülü öğrencilere indirimli ulaşım kartı verilmemesi uygulamasına son vermekle başlayarak, mağdur ettiği öğrencilerden özür dilemeye ve halkı boş vaatlerle kandırma ahlaksızlığına son vermeye çağırıyoruz." şeklinde konuştu.

(Basın açıklamanın tam metni aşağıdadır...)

Ahsen Sayan / Haksöz-Haber

Fotoğraflar: Betül Özbek

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

CHP SADECE YASAKÇILIKTA DEĞİL, YALANDA DA SINIR TANIMIYOR!

Bir aldatmacayı, tüm topluma yönelik açık bir kandırmacıyı ifşa etmek, halkı boş vaatlerle aldatılmaya hazır aptal sürüsü sanan ikiyüzlü ve tutarsız politika çizgisini teşhir etmek için buradayız. Bu meydanda bugüne dek pek çok kez İslami kimliğimizin bir göstergesi, bir yansıması olan başörtüsüne yönelik dayatmalara, baskılara karşı kimliğimizi, inancımızı, haklarımızı savunmak, CHP zulmünü protesto etmek için toplanmıştık. Bu kez CHP ikiyüzlülüğünün altını çizmek için bir aradayız.

CHP Genel Başkanının bir müddettir referandum dolayısıyla tertip edilen mitinglerde ve bu çerçevede düzenlenen medya programlarında başörtüsü sorununu çözme vaadlerini hayret ve ibretle izlemekteyiz. Sayın Kılıçdaroğlu hiçbir özeleştiri yapmadan ve somut hiçbir program önermeden başörtüsü sorununu kendilerinin çözeceğini tekrarlayıp durmakta. CHP Genel Başkanı başörtüsü sorununu nasıl çözeceğini söylemiyor. Neden bu konuyu tam da referandum arifesinde gündeme getirdiği sorusuna cevap vermiyor. Hatta başörtüsü sorunundan ne anladığını dahi açıklamıyor. Ama soyut, içeriksiz ve alabildiğine de boş bir söylem şeklinde "başörtüsü sorununu biz çözeriz" nakaratını tekrar ediyor.

Şüphesiz temel felsefesi ve misyonu yasakçılık olan bir partinin, seçim kaygılarıyla da olsa, yasağa son vereceği vaadinde bulunması, halka şirin görünmek maksadıyla dahi olsa başörtüsü yasağını savunamaması sevindirici bir gelişme. Bu durumu herşeyden önce haklılığımızın bir göstergesi ve aynı zamanda mücadelemizin bereketi olarak değerlendiriyoruz. 28 Şubat sürecinden itibaren kesintisiz biçimde uygulana gelen başörtüsü yasağı adlı vahşi, zalimane uygulamanın, zulmün merkez üssünde dahi sahiplenilememesinin, reddedilmesinin yasakçıların dayanılmaz sefaletinin bir tezahürü, başörtüsü mücadelesini sürdüren Müslümanlarınsa bir kazanımı olduğuna kuşku yok.

Bununla birlikte dün zulmün giderilmesi için atılan adımlara sonuna kadar direnen, sınırlı özgürlük girişimlerini dahi püskürtmeye çalışan, Meclisin büyük çoğunlukla kabul ettiği kısmen özgürlük sağlayan bir düzenlemeyi iptal ettirmek için yemeyip içmeyip AYM'ye koşan, gerek kamusal alanda gerekse de özel alanda başörtülü avına çıkan kadrolardan müteşekkil bir partinin sırf lideri değiştiği için başörtüsünün özgürlüğünü savunmaya başlaması doğrusu bize hiç mi hiç inandırıcı gelmiyor.

Acaba hangi Kılıçdaroğlu'nu dikkate almak daha doğru olur? Dün Meclis'in büyük çoğunlukla kabul ettiği üniversitelerde başörtüsüne özgürlük getiren düzenlemeyi AYM'de iptal ettiren Kılıçdaroğlu'nu mu, yoksa bugün çocuk kandırırcasına çözüm vaadinde bulunan Kılıçdaroğlu'nu mu? Kılıçdaroğlu'nun tutumu akla ister istemez mahalli seçimler öncesinde CHP'nin sabık Genel Başkanı'nın "çarşaf açılımı"nı hatırlatıyor. Aynı tutarsızlık, aynı ilkesizlik ve aldatmaca!

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu doğal olarak sözcülüğünü üstlendiği bürokratik yapının aynen korunması ve yasakçı yargının saltanatının devam etmesi için referandumdan hayır çıkması çabalarını yoğunlaştırmış durumda. Garip olansa Kemal Kılıçdaroğlu'nun, despotik, yasakçı kurumsallaşmayı muhafaza kampanyasına başörtüsünü de alet etmeye kalkışması.

Doğrusu bunca yaşanmışlık ortada iken, bu ülkede hiç kimsenin bu tarz vaadleri ciddiye alacağını sanmıyoruz. Bununla birlikte buradan Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin doğruluğuna, inandırıcılığına yönelik küçük bir test öneriyoruz. Buyursun Kemal Kılıçdaroğlu, sorun çözmeye, başörtülü öğrencilere indirimli ulaşım kartı vermekten kaçınan İzmir Büyükşehir Belediyesinin CHP'li Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun keyfi uygulamasından başlasın! Açıkça ayrımcılık içeren bu haksız, hukuksuz uygulamaya tavır alsın! Merdiven altında çalışan başörtülü genç kızlara çok üzüldüğünü söyleyen Kılıçdaroğlu, partilisi Aziz Kocaoğlu tarafından başörtüsü taktıkları için aşağılanan, indirimli ulaşım hakları gasp edilen genç kızlara yönelik vicdansız uygulamaya son verdirsin!

Maruz kaldığımız zalimane uygulamanın her aşamasında, her adımında CHP zihniyetinin izlerini gören bizler Kemal Kılıçdaroğlu'nu dürüst davranmaya, tutarlı olmaya çağırıyoruz. İnancımızdan dolayı karşılaştığımız başörtüsü yasağını büyük bir zulüm, halkımızın inandırıcılıktan uzak söylemlerle, vaatlerle kandırılmak istenmesini, aptal yerine konulmaya çalışılmasını ise açık bir ahlaksızlık olarak değerlendiriyoruz.

ÖZGÜR DER İZMİR ŞUBESİ

Ülkemizdeki gelişen olaylar sebebiyle insanımız duyduğu, karşılaştığı yeni yeni bilgiler sebebiyle hayret ve endişe içine düşmektedir. Ergenekon davalarındaki skandal iddialar, kimi siyasilerin dün beyaz dediklerine bugün siyah demeleri, insanımızın menfaatine olacak konularda hep engellemeler, özgürlüklerin kısıtlanması, vesayet anayasalarına sahip çıkma ve cuntacı zihniyeti devam ettirme girişimleri gerçekten ülkemizi bir gariplikler ve çelişkiler ülkesi haline getirmiştir.
 
         Son günlerde, insanımızı ilgilendiren ve halen tatmin edici cevaplar verilmemiş olan "HERON SKANDALI" gündemimizi işgal etmektedir. Konunun ilk muhatabı olan Genel Kurmay Başkanlığı halen halkımızı aydınlatacak tatmin edici bir cevap vermemiştir. Askerliğin dışında her konuya el atan, Cumhurbaşkanlığı seçiminden tutun, katsayı düzenlemesi, başörtüsü, Kuran kursuna gidecek talebelerin yaş sınırı, ekonomiden siyasi konulara kadar her şeye yön vermeye çalışan Genel Kurmay Başkanlığı, maalesef aslî görevi olan askerlikle ilgili konularda gerekeni yapma, bu sahalarda ortaya çıkan sorunlar hakkında gereken açıklamalarda bulunma konusunda zafiyet göstermektedir. Yıllarca süren terörü ortadan kaldırma ve askerine sahip çıkma konularında başarı gösterememiş, anaların gözyaşını dindirememiştir. En son ortaya çıkan HANTEPE skandal HERON görüntüleri ile ilgili tatmin edici bir cevap, henüz verilmemiş, kafalardaki soru işaretleri giderilememiştir. Her konuda hemen beyanat vermeyi alışkanlık haline getiren Genel Kurmay Başkanlığı, 31 gün sonra verdiği cevapla, maalesef kafalardaki soruları giderememiştir.
 
  Tarih boyunca insanlar; ya kendi nefislerine zulmetmiş, ya da müstekbirlerin zulümlerine muhatap olmuşlardır. Peygamberlerin tebliğine karşı direnen kavimlerin ilk sloganları şudur: "Biz atalarımızın yolundan ayrılmayız." Zulme ve şirke dayanan sistemlerini, bu slogan ile korumaya çalışmışlardır. Atalar dini, geçmişe karşı beslenen ölçüsüz saygı ve sevgi üzerine kurulan batıl bir dindir.  Türkiye'de resmi ideolojiyi ve jakoben lâiklik anlayışı  ön plana çıkaran bazı bürokratların; keyiflerine göre tanzim ettikleri yönetmeliklerini öne sürerek, mü'min kadınlara zulmettikleri sabittir. Bu zulüm, hafife alınabilecek bir cinayet değildir. Terörün ta kendisidir. Mü'min kadınların tesettürüne müdahale etmek , aynı zamanda İslâm'a karşı açılan bir savaştır. İslam'a olan bağlılıklarının zaruri bir neticesi olarak  başını örten genç kızlara; yıllardır zulmedilmesini savunan  CHP sözcüleri,   geçtiğimiz hafta 'Başörtüsü yasağını biz kaldırırız' demeye başlamışlardır.Başörtüsü yasağının devam etmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvuran CHP'deki bu değişimin,  geçtiğimiz seçim dönemi'nde yaptıkları 'Çarşaf Açılımı' gibi, kısa süreli olmamasını temenni ederiz.  Ancak CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Başkanı Sencer Ayata'nın açıkladığı türban formülüne göre 'kadınların saçlarının tamamını örtmeleri şart değilmiş, bir kısmını açıkta bırakabilirlermiş!..Böylece uzlaşma sağlanabilirmiş' 

 Vesayetçi ve dayatmacı zihniyetin Mü'min kadınlara yaptığı bu çözüm önerisini, kısaca  şöyle ifade etmek mümkündür: 'İslami tesettüre riayet etme ısrarından  ve Allah'a itaat etme ilkesinden  vazgeçin, bizim istediğimiz gibi giyinin, mesele böylece çözülmüş olsun!..'   

Önce CHP Sözcülerinden Sencer Ayata'ya şu suali soralım:' Militarist değerleri 'modern din' gibi benimseyen  CHP, insanların kıyafetlerini tesbit etme hakkını kimden almaktadır? Kendi hayat tarzlarına 'müdahele edileceği korkusunu taşıdıklarını' söyleyen CHP'li aydınlar,  yıllardır Müslümanların hayat  tarzlarına müdahale ettiklerini niçin unutmaktadırlar?' 

Dün, çarşaflı parti üyelerine rozetler takan, daha sonra da meydanlarda çarşaf yırtıp üzerinde horon tepen; yine daha dün başörtüsü ile alakalı Diyanetten fetva sorulmalı diyenlere tepki gösterip, "LAİK DEVLET FETVALARLA YÖNETİLEMEZ" diyenlerin, bugün Diyanetin bu konudaki yayınladığı fetvalardan habersiz, konuyu Diyanet İşleri Başkanlığına götürmeye kalkmaları "BAŞÖRTÜSÜ SORUNUNU BİZ ÇÖZERİZ" demelerindeki samimiyetsizliklerini ortaya koymaktadır.
 
Bu ve benzeri polemiklerle insanımızı kandıramayacaklarını belirtir. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına, haftaya tekrar buluşmak ümidiyle teşekkürlerimi sunarım.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
Muhittin Özdemir
Vahdet Vakfı

Rize'de meydana gelen sel felaketinde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Aynı şekilde Pakistan'da meydana gelen sel felaketinde de 2 bin kişinin öldüğü ve 1 milyon kişinin evinin yıkıldığı 30 milyon insanın bu sel felaketinden ağır bir şekilde etkilendiğini yetkililer bildiriyor. Kardeş ülke Pakistan'da sel felaketinde hayatlarını kaybedenlere de Allah'tan rahmet yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyoruz. Afetzedelerin acılarını paylaşıyoruz. Uluslar arası yardım kuruluşu İ.H.H'nın organizesi ile 450 tonluk acil yardım malzemeleri 28 vagondan oluşan yük treni ile Pakistan'a afet bölgesine gitmek üzere yola çıktığını,35 tonluk acil yardım malzemesini uçakla ulaştırılacağını ve Gazze'ye yardım götüren gemiyle 3 bin tonluk yardım malzemesi hazırlığının başlandığı açıklanmıştır.

Akyazı başörtüsüne özgürlük platformu olarak Pakistan'daki afetzede kardeşlerimize ve Rize'deki felaketzedelere kardeşlerimize yardımların daha da artırılarak devam edilmesini bekliyoruz. Allah tüm insanlığı afetlerden korusun. Amin.

12 Eylül cuntasının hazırlayıp kabullendirdiği darbe anayasasıyla oluşan vesayetçi kurumlaşma özgürlüklerin önünü kesmiştir. Yasaklarla kendi insanına zulmederek oligarşik düzeni zorbalıkla sürdürmüştür. İnsanların ürünü olmayan bu iğrenç yasaklar başörtüsüne karşı bilinçli bir şekilde acımasızca mücadele başlatmıştır ve halende insafsızca devam etmektedir.

Şimdi soruyoruz. Meydanlarda ahkam kesenler insanlığın yüz karası olan bu yasakların kalkmasından yana mısınız?

Yoksa hayır diyerek cuntacıların yasalarını mı destekliyorsunuz?

Bizler insanların hayatlarını karartan bir avuç cuntacının yaptığı yasalara karşı, halkımızın onuru için evet diyoruz. Ancak bu anayasanın da yetersiz olduğunu yetkililere duyuruyoruz. Bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar Faşist uygulamalardan artık kurtulmalıdır.

Hiçbir siyasetçinin de özgürlüklerin önünde engel olma lüksünün olmadığını söylüyoruz. Özgür-der'e açılan davaların yıldırma planlı olduğunu düşünüyoruz. Bu tür baskıları daha önce seyretmiştik. Hak'tan yana, Halk'tan yana olanlar üzerinde estirilen baskılar bitmelidir.

Özgürlüklerin önündeki engeller tamamen kalkana kadar bu onurlu duruşumuz devam edecektir. Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu Adına

Anadolu Gençlik Derneği Sakarya İl Bşk.Yrd.

Mahmut ALEMDAR

 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 259. basın açıklamasıyla haftalık özgürlük eylemlerine devam etti. Platform adına İlim ve Hikmet Vakfı'ndan Abdülkadir Dinç tarafından okunan basın açıklamasında "Önümüzdeki hafta başlayacak üniversite öğrenci kayıtlarını yakından takip edeceğiz. İdarenin, kayıtlarda her yıl olduğu gibi kılık-kıyafet ve başörtüsüz fotoğraf dayatması yapıp yapmayacağını hep birlikte göreceğiz. SAÜ'de yaklaşan rektörlük seçimleri için adayların ilan beyannamelerindeki "özgür ve çağdaş üniversite" söylemlerinin arkasında ne kadar duracaklarını merakla bekliyoruz. Bugüne kadar birçok sorun gibi başörtüsü yasağının da geçiştirilerek, bireysel taktiklerle hasıraltı edildiğinin farkındayız. Gerek öğrencilerin gerekse her bireyin en doğal hakları, birkaç kişinin inisiyatifine, insafına bağlı olmaktan derhal çıkarılıp, mutlaka hukuka bağlanmalıdır," dedi.

 Başörtüsü referandum malzemesi olmasın!

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına yapılan açıklamada referandum tartışmalarında hiçbir çözümün getirilmediği başörtüsü sorununun suistimal edilmesi ise "Dini vecibeleri hedef alan bir yasak koymaya kimsenin hakkı yok. Halka din biçmeye kimse yeltenmesin. Kimin, nerede, nasıl başörtüsü takacağına hiçbir beşeri otorite karar veremez. Kaldı ki, yasal dayanağı olmadığı halde geçmişte çözüm adına yapılan düzenlemeyi AYM'ye götürerek iptalini sağlayan yasakçı zihniyeti, siyasallaşan yargıyı unutmuyoruz. Propaganda sürecinde, faydavı bir politika ve büyük bir ikiyüzlülükle halka yalakalık yapılmasını da ibretle izliyoruz." ifadeleriyle eleştirildi.

280.Hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz. Bu haftaki basın açıklamamızda 12 Eylülde oylanacak Anayasa değişikliğinin insan hakları ve özgürlükleri açısından hangi iyileştirmeleri getirdiği hakkında bilgilendirme yapacağız.

10.Maddeyle Kadınlar, çocuklar, yaşlılar Özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Bu düzenleme ile eşit ve adil bir fırsat eşitliği sağlanmış güçsüz ve zayıflar devlet güvencesini daha yakından hissedeceklerdir.

20.Maddeyle özel hayatın gizliliği sağlanarak fişlenmeye ve filtrelemeye tedbir alınmıştır. Fişleme anayasal suç hâline getirilecek ve başta güvenlik bürokrasisi olmak üzere, kişisel bilgileri keyfî biçimde toplayan ve kullananlar cezalandırılacak.

23.Maddeyle seyahat özgürlüğü mahkeme kararı olmadan kısıtlanamayacak. Özellikle iş adamlarının muzdarip olduğu bir soruna insani bir çözüm getirilecektir.

41.Maddeyle ailenin korunması ve çocuk haklarında önemi düzenlemeye getirilmek istenmiştir. Ülkemizde çocuklar cinsel istismar, küçük yaşta çalıştırılma, erken yaşta evlendirilme ve şiddet uygulanarak mağdur edilmektedir. Yeni düzenleme devlete istismarı önleyici, çocukları koruyucu, kollayıcı, geliştirici düzenlemeler yapma ve tedbirler alma sorumluluğu yüklemektedir.

74.Maddeyle Devlet-vatandaş arasında yaşanan sorunlarında çözüm için başvurulacak yeni mercii kamu denetçiliği düzenlemesi yapılması istenmiştir. Vatandaş mahkemeye gitmeden, kamu denetçisi vasıtasıyla hızlı bir şekilde Devlet kurumlarının her türlü işlemlerinden doğan haksız uygulama, zarar, çifte standart, kötü muameleye karşı kamu denetçisine başvurabilecek. İnsan hakları ihlallerini de en aza indirilebilecek bir düzenlemeye gidilmiştir.

Hukuk mücadelesinde adaletin tecelli etmediğine inana devletten hakkını alamayan veya hakkı ihlal edilen bir çok vatandaş uzun süren yargı mücadelesinden sonra AİHM gitmek istemiyordu. Bundan sonra AİHM gitmeden Anayasa Mahkemesine başvurarak hakkını arayabileceklerdir.

Getirilmesi istenen değişiklikleri insan hakları açısından değerlendirdiğimizde önemli ilerlemeler olmasına karşın kadınlara yapılan başörtü ayrımcılığı ile ilgili bir maddenin olmaması, siyasi partilerle ilgili seçim barajının hala düşürülememesi bir eksikliktir. Yine de eksikliklerine rağmen YETMEZ AMA EVET demeye devam edeceğiz.

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu