Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Bursa'da 10.,Konya'da160.,Akyazı'da 191.,Kocaeli'nde 285.,Sakarya 264.,Van'da 156., Ankara'da 244. ve Antalya'da Başörtüsüne Özgürlük Eylemi Düzenlendi.

Bursa Mazlumder Şubesinin her ayın ilk Cumartesi günü gerçekleştirdiği "Başörtüsüne Özgürlük Direniş" eylemlerinden onuncusunu, Şehreküstü Meydanı'nda gerçekleştirildi. Basın açıklamasını yönetim kurulu üyesi Cihat Oruç yaptı. Basın açıklamasında; İktidar partisinin, muhalefetin, cemaatlerin, sivil toplum kuruluşlarının,solcuların,başörtülü anne ve babalarının ve vatandaşın başörtüsü sorununa yaklaşımları, Kürt sorunu ve gelir dağılımındaki adaletsizlikler değerlendirildi. Oruç'un açıklamaları, Başörtüsü hakkımız engellenemez, direniş adalet özgürlük, direne direne kazanacağız, Bursa'dan Mardin'e Medine'ye bin selam vb sloganlarla kesildi. Ayrıca; Yasak sürüyor (D)uyuyormusun,başörtüsüne şartsız sınırsız özgürlük,yasaklara yasakçılara dur de,bımre şer bımine aşiti,başörtüsü Allah'ın emri yasak kimin emri, Kürt sorunu çözülsün silahlara veda edilsin, bıra mafé her kesi wekhevbe, édi bese em şer naxazin vb Kürtçe, Türkçe dövizler taşındı. Basın açıklaması alkışlarla sonlandırıldı.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ

Yeter artık! Bitsin bu faşist yasak!

Bu ülkenin koca koca insanları! Bu yasaktan utanmıyor musunuz?

Bu ilkel yasağın arkasında duramıyorsunuz ama çözme cesareti de göstermiyorsunuz.Darbeler ürünü olan başörtüsü yasağı yıllardan beri milyonlarca insanımızı mağdur etti.Sosyal ve psikolojik tahribatları akıl almaz boyutlara vardırdı.

Ø Binlerce başörtülü öğrenci okulunu yarıda bıraktı.

Ø Binlercesi mesleğinden oldu.

Ø Yurtdışında okuyabilmek için maddi manevi sıkıntılar yaşadı.

Ø Kamusal ve özel alanlardan kovuldu, hastanelerde geri çevrildi.

Ø Başörtülü diye küçük çocuklarına bile ayrımcılık yapıldı.

Peki hiç düşünmez misiniz tüm alanları daraltılmış bu insanlar ne yer, ne içer hayatlarını nasıl idame ederler.Ki milyonları bulan mağdur edilmiş bu insanlarla ilgili hiçbir istatistiki bilgi de bulunmuyor.

Sizlere soruyorum ey Solculuk yapanlar;

Bu insanların hakları sizleri ilgilendirmiyor mu? Emek,sınıf,hak hukuk söylemlerinizde bu insanlara yer yok mu?

Tekel eylemlerinde bu insanlar yer almıyorlar mıydı? Omuz omuza mücadele etmek kitabınız da yazmam mı?

Peki ey halk,ey sokaktaki vatandaş,ey bakıp geçen insanlar, başörtülüler sizlerden birileri değil mi? Neden sahip çıkmıyorsunuz? Sorunu neden sadece siyasilere havale ediyorsunuz? Yeter demeniz gerekmez mi? Görmez misiniz? Sorun da büyüdükçe büyüdü.

Ya sizlere ne demeli ey başörtülülerin anne ve babaları ne zaman irade gösterip hesap soracaksınız,hesap sorulması gereken herkesten?

Adı sivil ama hala sivilleşememiş sivil toplum kuruluşları,ya sizler hangi işlerle meşgulsünüz; Bu feryatları ne zamana kadar görmezden geleceksiniz? Ne zaman arka bahçe olmaktan kurtulup,üzerinizdeki vesayet elbiselerini çıkaracaksınız? Ne zaman halkın sorunlarına eğilecek ve dertlerine çözüm bulmaya çalışacaksınız?

Peki ülkenin koca koca cemaatlerine ne demeli;tüm sorunların çözümünü Ak Parti'den bekleme kolaycılığından ne zaman kurtulacaklar? Büyük büyük iddialarının hakkını ne zaman verecekler?

Ey iktidar sahipleri.Eğer gerçekten iktidar sahibi iseniz neden sorunlara gerçekçi çözümler üretmiyorsunuz.Yok iktidar sahibi değiliz diyorsanız neden,iktidarmış oyunları oynuyorsunuz.Görünmeyen iktidarları, deşifre etmeniz gerekmez mi? Sorunları çözmenizi ömür boyu bekleyecek miyiz?

Ya muhalefet oyunu oynayanlar,sizler nelere muhalifsiniz? Sizlere hangi muhalefet görevleri verildi? Muhalefetin asıl amacı iktidardan hesap soran,hak,hukuk, adalet ve özgürlük namına eksikleri tespit edip,iktidarı bu yönde çalışmaya mecbur bırakmak değil midir? Ne zaman hükümetten daha ileri adımlar atacaksınız? Ne zaman hükümeti iş yapmak zorunda bırakacaksınız?

Son zamanlarda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü yasağının kaldırılması gerektiği ile ilgili beyanlarını takip ediyoruz ancak bu beyanlar göz boyamaktan öteye geçmiyor.

Üstelik bugün ki il başkanları toplantısında o kuru beyanlarını bile geri aldığı anlaşılıyor.Hatta yasal dayanağı olmayan başörtüsü yasağını daha da derinleştirmek istiyor.halk nezdinde aslında yasakçı olmadığı izlenimini vermek istiyor.Bizleri balık hafızalı olarak mı değerlendiriyorlar.Biliyoruz ki onlarda oyun bitmez.Yasağı kaldırma söylemleri ile rantın bir kısmını paylaşmak istiyorlar galiba.

Gerçekten yasağı nasıl kaldıracaklarını ifade etmiyorlar.Belki çok sınırlı alanlarda görece bir serbestlik sağlayabilirler ama İnancımızın gereği olan başörtüsüne, tüm alanlarda özgür olmasına asla tahammül etmezler.

Zor durumlarda kaldıklarında siyasi manevralar yaparak, ya başörtüsü sorununu yada Kürt sorununu çözüyorlar!Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.

Başbakan da kendi insiyatifi ile başörtüsü sorunu için, çözüme yaklaşmıyor.Çünkü daha önceki denemesinde cızzzzzzz sesi duymuştu.Peki bu insanların yürek cızırtısını uzaylılar mı hissedecek. Ne hikmetsizlikse MHP ile sorun çözülmedi hatta daha grift oldu.Şimdi CHP ile bir daha el atılarak kör düğüm mü yapılacak? Sorunları çözme iradesi,adresi kimdedir?

Yeter artık; bu insanlık dışı yasağı kaldırmak için bir araya gelin ve iradenizi ortaya koyun.Başta,Kürt sorunu, Başörtüsü sorunu ve bilimum tüm sorunlara çözüm üretin.

Referandum sonuçlarını doğru okursanız değişim kaçınılmazdır.Sorunlar artık çözülecek.Sizler çözmezseniz birileri bu sorunları çözecek ve çok sevdiğiniz ekranlarda sizleri değil artık onları göreceğiz.Bir ileri iki geri yapmadan sorunları cesurca dile getiren ve çözüm iradesi gösteren her anlamda kazanacak.Bu işin artık partilisi, sağcısı, solcusu, dindarı, dinsizi yok.Çözüm üreten kalacak diğerleri tarihin çöplüğünde yerini alacaktır.

Ve diyoruz ki;

Hizmet alan- hizmet veren, kamusal alan- özel alan, ilköğretim- yükseköğretim ayırımı gözetmeksizin tüm alanlarda, başörtüsüne şartsız ve sınırsız özgürlük sağlanmalıdır. Bu talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz ve bu meydanları terk etmeyeceğiz.

Yasak sizden direniş bizden!

Ayrıca Mardin, Kızıltepe de başörtülü olduğu için sınıfından çıkarılan, direnişçi Medine karaalp'e bin selam olsun.

Yine diyoruz ki;

Kürt Halkının ihlal edilmiş tüm kimlik hakları iade edilmeli bu ülkede eşit ve onurlu bireyler olarak herkesin sahip olduğu tüm haklara sahip olmalıdırlar.Şimdiye kadar hakklarının gaspından kaynaklanan tüm zararları tazmin edilmeli,onlardan özür dilenmelidir.

İnsanca ve kardeşçe yaşam koşulları oluşturulmalı,tüm ayırıcı söylem ve eylemlerden uzak durulmalıdır. Silahlar karşılıklı olarak susturulmalı, hak, adalet ve barış iklimi oluşturulmalıdır.

Bu ülkenin yoksulları,işçileri,emekçileri,asgari ücretlileri,asgari ücreti bulamayanları, engellileri, yaşlıları, çocukları, hastalarıyla tüm toplum kesimleri insanca ve onurluca bir yaşam standartlarına kavuşturulmalıdır.

Gelir ve bölgeler arasındaki eşitsizlik ve adaletsizlik ortadan kaldırılmalı. Gayrisafi hasıla pastasının en büyük dilimi neden her seferinde zenginlerin sofrasına sunuluyor?

Allah'ın tüm insanlar için yarattığı nimetler neden birtakım insanların tahakkümünde ve kontrolünde kalıyor ve neden hiç kimse buna itiraz etmiyor?

Kur_an'nın haşr suresinin 7. ayetinde demiyor mu ki;

''"O gelirler,içinizden sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir devlete dönüşmesin"''

Ve son olarak diyoruz ki;

Bu ülkede yaşayan herkes,din,dil,renk,cinsiyet,ırk,bölge farkı gözetmeden kendisini özgürce ifade edebilmelidir.Herkesin hakkı,herkesin katılacağı acilen yapılması gereken, toplumsal sözleşmede garanti altına alınmalıdır.

Yaşasın herkes için adalet

Yaşasın herkes için eşitlik

Yaşasın herkes için özgürlük (02/10/2010)

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği

Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Adına

Cihat Oruç



Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 160. Hafta Basın Açıklaması yine Kayalıpark Meydanı'nda yapıldı. 160 kez bir araya gelen platform üyeleri, bu haftaki buluşmalarında başörtüsü sorununa, Mardindeki defileye ve gündemde yeralan bazı konulara değindi. Açıklamayı platofm adına Muharrem KESKİN okudu.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 160. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

İnsanların hesapları yaklaştı fakat onlar hala gaflet içinde yüz çevirmektedirler. Kendilerine rablerinden gelen her yeni ikazı mutlaka alaya alarak dinlerler. Onların kalpleri sonu acı veren bir eğlencededir" (Enbiya Suresi 1-2-3. Ayetler)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Tartışmasız, tartışılamaz değerler vardır. Bu değerler kişilere, kurumlara, kuruluşlara, resmi ideolojilere, resmi fikirlere, siyasal partilerin görüşlerine göre şekillendirilemez. Bu değerleri, seçim malzemesi yapmak, siyasal bir argüman haline getirmek kimsenin haddi değildir, olamaz da!

Ülkemizdeki, baskı ve zulümlerin sembolü haline gelen, başörtüsü yasağı, bugünlerde çözümü hususundaki tartışmalarla, ülkenin her kesiminin birinci gündem maddesi haline gelmiştir. Birileri, başörtüsünü kendi anlayışlarına uygun bir şekilde çözümleyebilmek için kendi düşünce yapılarına mensup kişilere sorulmasını teklif ederken; bir başkaları da bu meseleyi bir eğitim öğretim hakkı çerçevesi içerisinde ele alıp üniversitelerle sınırlı bir çözüm üretmeye çalışıyorlar.

Başörtüsünün şekli, kullanım alanları, kullanım yaşı, hiç kimsenin sınırlandıramayacağı kadar kesin ve nettir. Bu hususta, ülkemizin resmi, dinle alakalı kurumu başörtüsü hakkında yapmış olduğu açıklamada doğruyu ifade etmekle birlikte, yasağın kendisine ve kaldırılmasına yönelik bir tutum içerisinde olmayışı ya da olamayışı doğruyu ifade edip, onun mücadelesini vermemek şeklinde izah edilebilir garip bir durum ortaya çıkartmaktadır.

Yineleyerek söylüyoruz ki: Başörtüsü Allah'ın emridir. Diğer emirleri gibi tartışma konusu yapılamaz. Şekillerini, sınırlarını Allah ve resulünden başka hiç kimse belirleyemez. Kendilerinde böyle bir hak görenler veya bu hakkı bir başkasına vermeye çalışanlar şunu bilsinler ki: Allah ve Resulünün emirlerine müdahale etmeye kalkışmak, onları sınırlandırmak ve yasaklamak gibi fiillerin sonuçları hem dünyada hem de ahirette iyi olmayacaktır.

Mardin'deki Kasımıye Medresesi'nin mescit bölümünde yapılan ahlaksız defilenin kültür bakanlığı tarafından desteklenmesi, Artuklu üniversitesinin sahiplenmesi, değerlerimize yönelik bir saldırıdır. Bu defilenin değerlerimizi şekillendirme çabasının sonucu olarak ortaya çıktığı kanaatindeyiz. Bu anlayışı baskıcı, totaliter zihinlerin baskı ve dayatmalarını, kültürel çalışma olarak sunmasını şiddetli bir şekilde tel'in ediyoruz. Onlara ''Değerlerimizden ellerinizi çekin!'' uyarısında bulunuyoruz.

Mavi Marmara Gemisi'yle dünya gündemine oturan, Gazze'ye özgürlük çabaları, değişik şekillerde büyüyerek devam etmektedir. Bu gayretlerin ve çalışmaların hepsini takdir ediyor, desteklediğimizi ilan ediyoruz. Şuan ülkemizde bulunan yeni özgürlük konvoyunun Gazze'ye ulaşması ve ambargonun bir an önce kaldırılması hepimizin isteğidir.

Fakat ambargonun kaldırılmasına yönelik insani faaliyetlerin tek bir yöntem ve tek bir mücadele aracı gibi görülmesi ve böyle bir anlayışın diğer mücadele yöntemlerine ve direnişe karşı alternatif olarak sunulmasını doğru bulmuyoruz. Bu çalışmalar birbirlerinin alternatifleri değil, destekleyicileri olarak ele alınmalıdır.

Mavi Marmara gemisine yapılan saldırılarda hayatını kaybedenler üzerinden yorumlar yapılmaktadır. En son Pensilvanya'dan gelen yorum, yüreklerimizi incitmiş, içimizi acıtmıştır. Mavi Marmara, gemisini otoriteden izin almamakla itham eden görüş sahibinin, bu gemide Siyonist katiller tarafından katledilenleri, şehit olarak kabul etmemesinin gerekçesinin cehalet olamadığını bilince, bu yorum bizlere daha çok ızdırap vermiş, zihinlerimizde ciddi soru işaretleri oluşturmuştur. Hoca efendinin değerler ve sabiteler hususundaki dayatmalarının kaynağının ve sonuçlarının diğer dayatmacıların ifadeleriyle benzeşiyor olması da ayrıca kaygı vericidir.

İzzet ve onurumuzun sembolü olan Mescid-i Aksa'nın müdafaasına yönelik intifadanın yıl dönümünde şerefli intifadayı, onun yiğit evlatlarını ve bu şanlı direnişe destek veren herkesi, her çabayı selamlıyoruz. Bu uğurda şehit olanları şahadetlerini tebrik eder yollarının yolumuz olduğu bir kez daha ilan ederiz.

Hakkın hak olarak kaldığı, hakikatin sınırlarının vahiyle şekillendiği tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 161. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

 

Her kuruşu halkın parasıyla yapılan okullardan başörtülü çocuklar kovuluyor duyuyormusunuz? Anayasasında 'ilköğretim zorunlu ve parasız' diye yazan bir ülkede memurlar, anayasanın üstünde hangi hak ve yetki ile karar alabiliyorlar? Bu yetkiyi kimlerden alıyorlar ve kimler adına kullanıyorlar.

Hukukun üstünlüğünü her fırsatta dillerine dolayan hukukçular anayasaya rağmen en temel haklar milletin ellerinden alınırken vurdum duymazlıklarını hangi gerekçelerle izah edebilirler.

2010-2011 eğitim öğretim yılının açılması ile birlikte Tarsus'ta Dr. Lütfi KOLUKIRIKOĞLU ilköğretim okulunda başörtülü okumak isteyen Büşra UZUNSELVİ 13.kıyafeti okul yönetmeliğine uymadığı gerekçesiyle okul yönetimi tarafından okula alınmadı, Van'da 7. sınıf öğrencisi Ayten KOÇ aynı gerekçeyle okula alınmadı. Mardin Kızıltepe Mehmet Emin DEĞER ilköğretim okulu 8.sınıf öğrencisi Medine KARAALP başörtülü olarak okula geldiği için okul yönetimi tarafından okuldan çıkarıldı.

Allah'ın emri kur'anın hükmü olan başörtüsü Müslüman kadının kimliğidir

Ben başörtümle eğitim alacağım, ben başörtümle hizmet vereceğim diyen kızlarımıza, kadınlarımıza başörtüsüyle olmaz yasaktır diyenler bilsinler ki karşı oldukları başörtüsü değil İslam'dır.

Din görevlileri haftası kutlamalarında diyanet işleri başkanı Kocatepe konferans salonunda yaptığı açıklamada 'din özgürlüklerini geliştirmek dinimize ve kendimize saygının bir gereğidir.14 asırdır Müslüman kadınların başlarını dini vecibe olduğu için örtmektedirler' bu konuda din işleri yüksek kurulunun defalarca açıklama yaptığını ifade etmiştir.

Devlet halkın neye inanıp nasıl yaşayacağını dayatma hakkına sahip değildir. Devlet ailenin dinine, diline ve kültürüne saygı göstermeli, herhangi bir yerden baskı ve dayatmaya karşı milletin garantörü olmalıdır.

Akyazı başörtüsüne özgürlük platformu olarak Büşra UZUNSELVİ, Ayten KOÇ, Medine KARAALP, Ece NUR'u tebrik ediyor örnek olmalarını takdir ediyoruz. Ailelerine selam gönderiyoruz. İnancının gereği başını örterek okumak isteyen kız çocuklarımızı okullara almayanları bu zulmü seyredenleri tel'in ediyoruz.

İnsan onuruna yakışan insanca yaşanabilir günler temennisiyle gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu Adına

A.G.D Akyazı eski şube Bşk.

İsmail KAHYA

 

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 285.hafta basın açıklaması, 02.10.2010 tarihinde, İzmit İnsan Hakları Parkında, Özgürlük Meydanında yapıldı.Basın açıklamasını platform birleşenlerinden Şefkat Kapısı Kocaeli temsilciliği adına Reyhan Balcı yaptı.

KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ PLATFORMU 285.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli halkımız ve basın mensupları

28şubat darbecilerinin "1000 yıl sürecek"' dedikleri başörtüsü yasağının tarihe karışacağı günleri ümit özlem ve kararlılıkla bekliyor ve yasağın tüm alanlarda çözüm bulacağı güne kadar mücadelemizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Referandumda."yetmez ama evet"tercihimizin yeter ve amasız evet olması Türkiye'de yaşayan her kesimin özgür bir ortama ve konuma kavuşacağı gün olacaktır.O gün için referandum sonucuyla halkın demokrasi ve özgürlük isteğine karşı tutum ve davranışlarını konumlarını sorgulayanlar gelecekleri ve geleceğimiz konusunda önemli bir adım atmış olacaklardır.

Dikkatle yazılanları okuyor söylenenleri dinliyor yapılanları izliyoruz. Tüm bu eylemlerin olumlu şahitleri olmak istiyoruz.12 Eylül'de şahit olundu ki halk darbe yapanları istemiyor istememekle beraber cezalandırılmalarını istiyor.

Yine şahit olundu ki halk özgürlüklerin önünü tıkayan her türlü yasağın kalkmasını istiyor ve bu konuda yetkili olanlara yeni yasal değişikliklerle yetki veriyor yetki verdiği gibi mevcut olmayan kanun ve yasaları çıkarın diyor hatta özgürlüğe darbe olan o günde 12 Eylül'de bu darbe anayasasını tümden değiştirin diyor.

Tarihte şahit olmuştur ki halk üzerine düşen görevi yerine getirmiştir.Tarihin ve insanlığın arzu ettiği şahitlik Türkiye'mizi ve tüm insanlığı özlem duyulan günlere taşıyacak olanların atacağı adımlardır.

Referandum sonucu çözüm için hızınızı belirleyen en önemli unsurdur.Artık gözü yaşlı gönlü kırık özgürlük mağduru insanların fotoğraflarının yer alacağı yeni bir arşive tahammül kalmamıştır.

285 haftadır süren hiç bir iklim şartının engel kabul edilmediği hiç bir baskının önleyemediği, önleyemeyeceği bu direnç, hak ve özgürlüğün hakim olduğu bir Türkiye karşısında gücünü hakka ve adalete teslim edecektir.Bu devir teslim gününde buluşmak üzere geldiğiniz için teşekkür ediyoruz.

KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ PLATFORMU ADINA

ŞEFKAT KAPISI KOCAELİ TEMSİLCİSİ

Reyhan BALCI

 
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 6. yılına giren "tevhid, adalet ve özgürlük" mücadelesinde 264. haftayı geride bıraktı. SAGİR Başörtüsü Platformu adına Diriliş Saati dergisinden Muhammed Emin Duman'ın  okuduğu basın açıklamasında Kemalizm yerine Türkiye'ye Liberalizm gömleğinin giydirilmek istendiğine dikkat çekildi.  Açıklamada ayrıca Van'da 7. sınıf öğrencisi Ayten Koç ile Mardin'de 8. sınıf öğrencisi Medine Karaalp'in başörtülü gittikleri okullardan kovulmaları eleştirildi.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 264. Basın Açıklaması:
 
MÜSLÜMANLAR ILIMLI İSLAM&LİBERALİZM ELBİSESİNİ GİYMEYECEKTİR"
 
Başörtüsü sorunu tekrar gündeme oturdu.
 
Kemal Gürüz, Nur Serter, Kemal Alemdaroğlu gibi kemalist dinozorlar başörtüsü yasağından yana tavırlarını devam ettiriyorlar. İslam'a olan düşmanlıklarını açıktan seslendiremeyen bu kesimler başörtüsü gibi değerler üzerinden kinlerini kusuyorlar.
 
Ergenekon suyundan beslenen Şamanist kafalı kemalist elitler batılı efendileri tarafından tasfiye edilmekte olduklarını hala görmüyorlar mı?
 
Batılı egemenler artık Türkiye'ye Kemalizm'in yerine yeni bir elbise biçtiler. Bu elbisenin kumaşı ılımlı İslam ve liberalizm ipliklerinin karışımından dokundu. Dolayısıyla Türkiye'de Kemalizm devri kapanmıştır. CHP de bunu fark ettiği için yeni sürece intibak sinyalleri vermeye başlamıştır.
 
Yeni sürecin yani ılımlı İslam&liberalizm koalisyonunun halkımız için ne anlama geldiğini biraz müzakere edelim istiyoruz. Her fırsatta dünyanın efendisi olduğunu söylem ve tavırlarıyla ortaya koyan ABD ve Avrupa merkezli oligarşik yapı; başta İslam coğrafyası olmak üzere tüm dünyada kendi hegemonyalarına kafa tutan devlet, örgüt, sivil toplum kuruluşu tarzındaki her türlü muhalif yapıyı çökertmek için oyun içinde oyun planlamaya var gücüyle devam ediyor.
 
Egemen güçler bir yandan İran, Afganistan, Hamas, Hizbullah gibi sıcak direnme noktalarını askeri güçleri ile son derece kanlı bir şekilde ortadan kaldırmaya çalışırlarken; bir yandan da diğer bölgelerdeki Müslümanları kendi kontrolleri altındaki rejimlere entegre etmeye gayret ediyorlar.
 
Dünya Müslümanlarını aşırı ve ılımlı gibi tanımlarla bölerek zulme karşı direnişi zayıflatmaya çalışan egemenler, ülkemizde de dindarları kapitalizmle uzlaştırarak pasifize etmeye çalışıyorlar. Ak Parti'nin öncülüğünde yürüyen bu proje; sistemi dönüştürmeyi hedefleyen muhalif kesimleri iktidar nimetleriyle tanıştırarak sisteme entegre etmeyi başarmıştır. Batılı egemenler siyasi, ekonomik ve sosyal menfaatleri ile çelişmeyen muhafazakâr söylemi tüm İslam coğrafyasında ısrarla desteklemektedir.
 
Halkımız; vahiy merkezli İslami söylemin yerine oturtulmaya çalışılan, liberalizm ve milliyetçilikle uzlaştırılarak sulandırılmış bu yeni dini söylemle ciddi anlamda hesaplaşmak zorundadır.
 
Batının ne denli ikiyüzlü ve zulümden yana tavır aldığının son örneğini de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nda iki karar tasarısının oylamasında gördük. Birincisi, Ortadoğu bölgesinin nükleer silahlardan arındırılması tasarısı idi. Bu tasarı oy birliği ile onaylandı. İkinci tasarı ise, İsrail'in nükleer tesislerinin uluslararası denetime açılması idi.
 
ABD ve tüm AB ülkeleri bu tasarıya karşı çıkmakla yetinmeyip, kurum üyesi diğer ülkeler üzerinde her türlü baskıyı uygulayarak kararın 51'e karşı 46 oyla geçmemesini sağladı. İran, tüm nükleer tesislerini denetime açmış ve elindeki uranyumu takas için Türkiye'ye veriyor, ama batı bununla yetinmeyerek İran'a ambargo uyguluyor.
 
Aynı Batı elinde en az 300 nükleer bomba olduğu kanıtlanmış İsrail'e karşı hiçbir şey söylemiyor ve söyleme cesaretinde bulunanları da susturuyor. İşte bize demokrasi ve insan hakları dersleri vermeye kalkışan ikiyüzlü ve zalim batı"
 
Türkiye'nin dört bir tarafında seslendirilen "kız çocuklarınızı başörtüsü ile okula gönderin" kampanyası ülke çapında yayılmaya başladı. Okul yönetimlerinin yer yer şiddetli muhalefetlerine rağmen bu direnişin maya tutmaya başladığını memnuniyetle gözlemliyoruz.
 
Tüm Müslüman halkımızı kız çocuklarının Allah'ın emri olan başörtüsüyle okula gönderilmesi konusunda hassasiyet göstermeye davet ediyoruz.
 
Üniversitelerde uygulanan başörtü yasağı yeni öğretim yılında da büyük ölçüde devam ediyor. Müslüman kadının şiarı olan başörtüsü direnişimiz, yasak bütün okullarda ve kamusal alanda kalkıncaya kadar devam edecektir.
 
Allah(c.c.) mazlumdan yana tavır koyarak zalimlere karşı direnenlere mutlaka yardım edeceğini vaat ediyor.
 
Allah(c.c.) direnenlerin yanındadır.
 
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına
Diriliş Saati Dergisi

 

Sanat Sokağında Adalet nöbetini onurla tutmaya devam ediyoruz. Başörtü özelinde yürüttüğümüz Hak ve Özgürlükler mücadelesinde yeni bir dönemeçte olduğumuz görülmektedir. Başbakan ve Ana Muhalefet liderinin sorunu çözme yönündeki mutabakatları toplumsal mutabakatla beraber kurumsal mutabakatın da oluştuğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir.

Çeşitli toplum katmanlarında – mesela Çukurova İlahiyatta – başörtülülere yönelik ayrımcılık devam ederken gelişen siyasi sürecin seçim öncesi bir hamle olup olmadığını takip edeceğimizi kamuoyuna deklere ediyoruz. Yine başörtüsü, Kürt sorunu ve diğer sorunları kapsayacak anayasanın tümden değiştirilmesi talebimizin de takipçisi olacağız. Çünkü referandumdaki %58′lik evet'in yetmez ama şartına bağlı olduğu gerçeğini hatırlatmak isteriz.

Yakın geçmişimiz bir yandan eşsiz zulümlere tanık olurken diğer yandan ise zulme karşı mücadelenin, yeni ve insan yüzlü bir dünyanın doğum sancılarına şahitlik etmektedir.

Coğrafyamızın içerisinde bulunduğu sürecin geldiği nokta hiç ummadığımız kadar umutlanmamıza sebep olmakla birlikte bir o kadarda olası provokasyonlara karşı ihtiyatlı olmayı ikaz etmektedir. Biliyoruz ki ne zaman ülkenin kangrene dönüşmüş bir problemine ciddi bir yaklaşım geliştirildiğinde bütün derinler hep birlikte mümkün olan her yolla, ne pahasına olursa olsun süreci sabote etmektedirler.

Bugün için Kürt sorununa yönelik çözüm umutlarının yükseldiği bir vasatta aynı tedirginliği yaşıyor ve halkımızı uyarma sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. Ateşkes sürecinin kalıcılaşması ve silah bırakma gibi önemli başlıkların cidden tartışıldığı bu zemini önemsiyoruz ve sürecin geçmişte olduğu gibi muhtemel provokasyonlara kurban edilmemesi kararlılığını sorumluluk mevkiindeki herkesten bekliyoruz.

Bu bağlamda Hakkari-Peyanıs'ta 9 kardeşimizin katledildiği olay hala aydınlatılmayı beklemektedir. Keza bir yıl önce Diyarbakır-Lice'de parçalanan Ceylan'ımızın failleri için bir adım atılmamış olması öfkemizi kabartmaktadır. Kürt sorununda yaşanan acıların sembolü haline gelmiş bir Ceylan ÖNKOL olayında dahi sorumluların bulunması için adım atılmıyor yada atılamıyorsa askerlerin dokunulmazlığı aynen devam ediyor demektir. Jitem-Ergenekon bağlamında bölgede faili meçhullerin aydınlatılmasına dönük ciddi bir adımın atılmamış olması ilginçtir.

Yeni bir Eğitim ve Öğretim yılının başında bulunduğumuz bu zaman diliminde hayati öneme haiz bu konudaki taleplerimiz olarak Eğitimin resmi ideolojiden arındırılması, Milli Güvenlik derslerinin kaldırılması, sabahları zorla okutulan andın kaldırılması, müfredatın her türlü şoven unsurlardan arındırılması zorunludur. Din eğitiminin önünün açılmasına yönelik uygulamaların bir an önce pratiğe geçirilmesi elzemdir.

Kürt sorununun önemli bir ayağı olan anadilde eğitim konusuna ilkesel planda Allah'ın ayeti ve temel bir insan hakkı olduğu bu çerçevede karşılanmamasının zulüm olduğu kanaati ile yaklaşmaktayız. Anadilde eğitim boykotunun arka planı ve uygulama şekline muhalefet etmekle beraber anadilde eğitim hakkını tartışılmaz kabul ediyoruz. Başbakanın ve AK Parti Van Milletvekili İkram DİNÇER'in bu meyandaki sözleri ise en hafifinden talihsizliktir. Bu tür açıklamalar söz sahibinin samimiyetini sorgulanır kılmaktadır.

Amerika, Avrupa ve İsrail'de aziz kitabımıza yönelik hakaret ve yakma hadiselerinin kampanyaya dönüşmesi Haçlı-Siyonist ruhunun sanıldığından daha köklü olduğunu ortaya koymaktadır. En son İngiltere'de altı faşistin Kuran yakma görüntülerinin internette dolaşıma verilmesi özgürlükler ülkesi olarak tanımlanan ülkelerin acınası halini ortaya koymaktadır. Bu ülkelerde peçe takma ve minarenin oylanacak hususlar olarak görülmesi bile başlı başına birer faciadır. Danimarka'daki karikatür tahriki ise ifade hürriyeti kılıfıyla devam etmektedir. İnançlara saygı İslam söz konusu olunca buharlaşmakta ve ifade hürriyetinin sınırları ortadan kalkmaktadır. Bu ülkeleri ateşle oynamamaları hususunda uyarıyor ve İslamofobi denilen paranoyanın rehabilitasyonu için bütçe ayırarak ciddi çalışmalar yapmalarını tavsiye ediyoruz. Paranoyanın ulaştığı boyutu gözler önüne sermesi açısından üç çocuklu, akademisyen bir İslam kızının, Afiye SIDDIKİ'nin soyut suçlamalarla ve işkence altında alınan ifadelerle 86 yıla mahkûm edilmesi örneği nefretle kınanması gereken bir olaydır. Afiye SIDDIKİ şahsında emperyalistlerin cezaevlerindeki tüm kardeşlerimizin özellikle kadın ve çocuklarımızın derhal serbest bırakılması için halklarımızı ve tüm ilgilileri harekete geçmeye çağırıyoruz.

VAHÖP ( Van Hak ve Özgürlükler Platformu ) olarak tarihe kayıt düşmek olduğuna inandığımız mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha kamuoyuna deklare ediyoruz.

Platform Adına Umut Işığı Derneği yönetim kurulu üyesi Erhan ŞENGÜL

VAHÖP (Van Hak ve Özgürlükler Platformu)

Anadolu Gençlik Derneği /Erdem-Der/Gökkuşağı Derneği /İnsan –Der / Ka-Der/Mazlum-Der /Memur- Sen /Umut Işığı Derneği/ Vim-Der

244 haftadır yağmur-çamur, kar-kış demeden insan haklarının önündeki engellerin kaldırılması için buraya gelen çok kıymetli katılımcılar bu haftaki basın açıklamamıza hoş geldiniz.
 
Referandum, ülkemiz insanında değişiklik beklentisi oluşturdu ve sorunların çözümü için umut oldu. Darbe mağdurları, YAŞ mağdurları,  daha fazla hak ve özgürlük isteyenler 13 Eylül'den bu yana uğradıkları haksızlıkların hesabının sorulması için çeşitli girişimlerde bulunmaktalar. Başörtüsü mağdurları da ne hukukî ne de insanî hiçbir gerekçesi bulunmayan bu yasağın kalkacağına olan inançlarını hiç kaybetmediler.

Her seçim döneminde pek çok vaadde bulunan siyasiler iş sorunun çözümüne gelince çark etmekteler. Siyasî rant elde etmek için verdikleri sözleri seçimden hemen sonra unutanlar mağdurların yüzüne tekrar bakabilmekteler. Ana Muhalefet Partisi Lideri Sayın Kılıçdaroğlu meydanlarda başörtüsü sorununu kendilerinin çözeceğini söylediğinde bu kanayan yaranın sarılacağına dair ümitler arttı.

Ancak bugünlerde yine bir hayal kırıklığı yaşıyoruz.  Hükümetin "birlikte çözelim" önerisini yokuşa sürüp sorunun çözümü için konuyla ilgisiz pek çok şart koşmasını anlayamıyoruz. Bu sorun insan hak ve özgürlükleriyle ilgili, toplumu derinden yaralayan bir sorundur. İnsan hak ve özgürlükleri asla pazarlık konusu yapılamaz. Devletin, toplumun her kesimine barış elini uzattığı ve kucakladığı bu dönemde bu sürecin önüne set çekenler bu vebalin altından nasıl kalkacaklar?

Ülkemizde bir sorunlar sıralaması yapıldığını görüyoruz. Bu sıralama kime ve neye göre yapılmaktadır. Bu sıralamada başörtüsü sorununu en son sıraya yerleştirenler birkaç neslin eğitim, çalışma, hatta aile hayatında ne gibi depremler yaşadığını empati kursalar dahi anlayamazlar.

Sorunların çözümünü birbirine bağlamak ipe un sermekten başka bir şey değildir. Bizler bu yapılanların altında kasıt arıyoruz ve çözüm olarak sunulanların aslında çözümsüzlük önerisi olduğunun da farkındayız.  Ana Muhalefet Partisi'nin çağı yakalama adına bir değişim geçirdiğini görüyor ve başörtüsü sorununun çözümünde aktif, yapıcı, olumlu rol alacağını umuyoruz. Hatta önümüzdeki seçimlerde başörtülü adaylar göstermesini bekliyoruz.

Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz kendi başkanlığı döneminde hiç kimseye, özellikle de başörtülü kızlara "ızdırap" yaşatmadıklarını söylemektedir. Bu söylemlerin sahiplerinin Türkiye gerçeklerinin farkında olmadıklarını yada olmak istemediklerini ve kendi hayal alemlerinde yaşadıklarını düşünüyoruz. Binlerce öğretmen, doktor, avukat, memur görevlerinden atıldı. Binlerce genç kızımız üniversite öğrenimini bıraktı veya yabancı ülkelere eğitim için gitti. Yüzlercesi psikolojik bunalımlara girdi. Izdırapları sadece mağduriyetin doğrudan muhatapları değil aileleri de yaşadı. Izdırap yaşatıp yaşatmadıklarını merak edenler ikna odalarına aldıkları kızlarla görüşme yapanlara onların psikolojik durumlarını sorabilirler.

Şu gerçeği tekrar vurgulamak istiyoruz: İnsan hak ve özgürlükleri ertelenemez, göz ardı edilemez, pazarlık konusu yapılamaz. Bu nedenle bu sorunun bir an önce çözülmesini hem hükümetten, hem de muhalefetten talep ediyoruz. Herkes üzerine düşeni yapmalıdır.

Haftaya özgürlüklerin elde edildiği bir Türkiye'de buluşmak dileğiyle tüm katılımcılara teşekkür ediyoruz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA
İLKE İLİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
Hadiye Kılıç

Özgür-Der Antalya Temsilciliği 3 Ekim 2010 tarihinde basın açıklaması yaptı. Antalya Kapalı Yol Havuz yanında, 11.30′da gerçekleştirilen basın açıklaması Harun Çetinkaya tarafından okundu. Basın açıklamasında Özgür-Der'liler "Başörtüsüne Özgürlük" taleplerini yinelediler. Üniversitelerde sürdürülmeye devam edilen başörtüsü yasaklarına dikkat çekilen basın açıklamasında, "zulmün devam ettiğine" ve "yasakların bir an önce kaldırılması" konularına vurgulandı.

ÖZGÜR-DER ANTALYA TEMSİLCİLİĞİ EKİM AYI BASIN AÇIKLAMASIDIR

Kalıbı 18. yy'dan kalma akıl, fıtrat ve vahiy karşıtı Kemalizm elbisesinin bu halka uymadığı apaçık. Emperyalistlerin neoliberalizm ipliğinden dokuduğu ve İslami desenle süsledikleri 'Ilımlı İslam' vitrinde. Bu ucube giysi, emperyalist otoriteyi kutsayan yerli işbirlikçiler eli ile giydirilmeye çalışılmakta. Bu elbiseyi pazarlayan tezgahtarlar, efendilerine hizmette çok iştahlı. Bunların yüzündeki maske Gazze açıklarında düştü. Ancak hala efendilerinin taktığı gözlükten dünyaya bakıyorlar. Bu gözlük onlara Mavi Marmara Gemisinde şehid olan kardeşlerimizi Siyonist otoriteye başkaldıran asi teröristler olarak göstermişti.

Dünya Müslümanlarını aşırı ve ılımlı gibi tanımlarla bölerek zulme karşı direnişi zayıflatmaya çalışan egemenler, ülkemizde de dindarları kapitalizmle uzlaştırarak pasifize etmeye çalışıyorlar. Ak Parti'nin öncülüğünde yürüyen bu proje; sistemi dönüştürmeyi hedefleyen muhalif kesimleri iktidar nimetleriyle tanıştırarak sisteme entegre etmeyi başarmıştır. Batılı egemenler siyasi, ekonomik ve sosyal menfaatleri ile çelişmeyen muhafazakâr söylemi tüm İslam coğrafyasına yerli işbirlikçiler vasıtasıyla hakim kılma çabasında.

Anadolu halkları zorba Kemalist düzenin meyveleri olan darbelerle hesaplaşma içinde. Bu süreçte hala konformistler eliyle 28 şubat ruhu yaşatılmaya çalışılmakta.

Biz Müslümanlarız, yüce Rabbimize kayıtsız şartsız olarak teslim olanlarız. Kur'an Rabbimizin bize hayat rehberi olarak gönderdiği kitap. Buradaki hiçbir husus maslahat uğruna pazarlık konusu yapılamaz. Bunu asla kabul etmeyeceğiz.Tesettür bize Rabbimizin açık bir tavsiyesi iman edenlerin uymakla yükümlü oldukları kesin bir hüküm yani farzdır. Dinimizin bir farzı olan Tesettürün sınırları Rabbimiz tarafından açıkça ortaya konuldu. Hal böyle iken bunu gerektiğinde sınırları değiştirilebilen demokratik bir hak olarak görmemiz mümkün değildir.

Tesettür emri tüm mekanları ve zamanı kapsayan alemlerin Rabbinin emridir. Bu emri kamusal alan ilan edilen mekanlarda geçersiz saymak haddi aşmaktır. Kamusal alan denilen yerler de dahil, tüm alemlerin Rabbi Allah'tır. Allah'ın hükmü ulaştığı her yerde caridir. İmam hatiplerde Milli Güvenlik dersinin işlendiği, İlahiyat fakültelerinde İnkilap Tarihi dersinin işlendiği dersliklerin de Rabbi O'dur.

Cari hukuk sisteminde hukuki hiçbir dayanağı olmayan yalnızca fiili bir zulüm olan tesettür yasağı, ne acıdır ki kendileri de cunta düzeninin mağdurları tarafından hala sürdürülmekte. Haksızlığı tüm halkın vicdanında tescillenen yasak tam bir derebeylik gaddarlığıyla uygulanmakta.

Bu derebeyliklerinden biriside Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesidir. Burada kız öğrenciler için başörtüsü yasağı İnkılâp Tarihi ve Türk Dili derslerine giren okutmanlar eliyle sürdürülüyor. İslami ilimlere dair akademik çalışmaları takip edenlerin yakından tanıdığı Prof. Dr. Ali Osman Ateş'in Dekanı olduğu Çukurova İlahiyat Fakültesi'nde başörtüsü yasağı sadece iki okutmanın marifetiyle sürdürülmüyor elbette. Dekan Ateş'in pasif hatta yasakçılarla paralelleşen tutumunun yasağın sürmesindeki en önemli faktör olduğu konuşuluyor öğrenciler arasında.

CHP'nin kurmay kadrosunun dahi başörtüsü yasağına ilişkin bir çaba içerisine girdiği referandum sonrası süreçte İlahiyatçı bir dekanın bu tutumu içler acısı bir sinmişliğe işaret ediyor. YÖK'ün rektörlüklere gönderdiği genelge ile yasakçılar epeyce geri adım atmaya mecbur kaldılar. Fakat Çukurova İlahiyat örneğinde görüleceği üzere yasakçılık siyaseti ruhlarına sinmiş bazı "İslam uzmanları" da yok değil.

28 Şubatta onurlarına sahip çıkanların direnişini kıran efendiyi elbette unutmadık. Tesettür zulmünün tıp fakültelerinde başlayıp sonra adım adım yaygınlaştırılarak ilahiyatlara oradan toplumun her kesimine yayılmasını unutmadık. Tüm bu zulmün arkasında komik peruk fetvası ve fetvanın çıkardığı fitnedir.

Bu efendinin bütün fetvaları daima zalimlerin zulmünü meşrulaştırıcı niteliktedir. Bu Efendi perukların Müslüman kadınları komik ve aciz duruma düşürdüğünün hala farkında değil mi? Cuntacıların kamusal alan ilan ettikleri alanların Rabbi yoksa oligarşi mi? Gazze'de Siyonist otoriteye itaatin şart olması gibi, kamusal alanlarda Laik oligarşinin otoritesine tam bir teslimiyet gerekiyor herhalde okyanus ötesinden bakınca.

Bu perukçu zulmün son kurbanı Büşra Doğmuş kardeşimiz. Başörtüsüne sahip çıktığı peruk takmayı reddettiği için kalmakta olduğu Adana Darende Öğrenci Yurdu'ndan kaydı silindi. Takındıkları işbirlikçi tutumla yasağın bu şiddette ve yaygınlıkta sürmesinin en az cuntacılar kadar sorumlusu bir camianın mensubu olan yurt idarecilerini kınıyoruz.

Başörtüsü yasağı konusunda öğrenciler arasında halen yaygın olan bazı söylemler vesveseden öteye bir anlam taşımıyor. Akademisyenler, idareciler ve siyasal-toplumsal çözümlemeden uzak, İslami bir şahsiyetin sahip olması gereken hakkı müdafaa ruhunu kazanamamış birey ve çevreler; korkuyu büyütüyor, yaygınlaştırıyor ve maalesef zorbalığı kalıcılaştırıyorlar.Başörtüsüne savaş açan cuntacılar mahkemelerde sürünüyor, darbe sürecini müdafaa edecek kimse ortaya çıkamıyor oysaki. Öğrencilerin yasakla ve yasakçılarla psikolojik ve hukuki hesaplaşmaya hazır duruşları kazanımların ilk adımı olacaktır.

Biz biliyor ve iman ediyoruz ki Başörtüsü Allah'ın açık bir emridir, asla pazarlık konusu yapılamaz.

Kamusal alan olduğu iddia edilen alanlarda dahil tüm yeryüzünde Rabbimiz Allah'ın emir yasakları geçerlidir.

Laik oligarşik düzenin, hiçbir dinin hele hele İslam'ın esaslarına müdahale yetkisi yoktur. Dini vecibelere müdahalenin meşrutiyeti yoktur ve asla kabul etmeyeceğiz.

Buradan yürütmeyi elinde tutan AKP ye sesleniyoruz. Yaşanan tüm hak ihlallerinin ve zulmün sorumluluğu sizindir. Özgürlük ve adalet Müslüman halkın da hakkıdır.

Hukuksuz Başörtüsü yasağına derhal her yerde kayıtsız şartsız son verilmelidir. Aradığınız mutabakat halkta yıllardır mevcut ve sizin varlık sebebiniz.

Hakkın şahitleri olarak tüm haksızlıkların tabii ki Başörtüsü yasağının takipçisi olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!

Allah'a emanet olun.

ÖZGÜR-DER

ANTALYA TEMSİLCİLİĞİ