Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 166.Ankara'da 250.Sakarya'da 270., Akyazı'da 197. Başörtüsüne özgürlük eylemi yapılmasına rağmen yasak sürüyor...

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 166. hafta basın açıklaması Yine kayalıpark meydanında yapıldı. Yoğun katılımın gözlemlendiği açıklamayı platform adına Ali ERÖZ okudu. Yaptığı açıklamada, Hayrunnisa GÜL'ün ve Abdullah GÜL'ün açıklamalarına değinen ERÖZ, Tarkan'ın kurban açıklamasına da değinerek açıklamasına son verdi.             

    AÇIKLAMANIN TAM METNİ

 Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla    

Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Ancak sizden O'na yalnız takva ulaşır. İşte böylece onları sizin emrinize verdi ki sizi hidayete erdirmesine karşılık Allah'ı yüceltesiniz. Muhsinleri müjdele.  (HaccSuresi 37. Ayet)

                Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
İki zenci, beyaz olmaya karar verirler. Beyazlaşmak için üretilen makinanın parasını birisi denkleştiremez. Diğeri ben sana borç veririm der. Sonra makinaya girer ilki. Ve beyazlaşır. Diğeri beyazlaşmak için borç isteyince ondan, ''Hadi ordan pis zenci!'' der. O beyaz adam olmuştur artık. Sınıf atlamıştır. Zencilerle, ötekilerle, onların sorunlarıyla işi olmaz onun. Beyaz adam gibi düşünmekte, beyaz adam gibi yaşamak istemektedir artık.
Beyaz Türkler diye son zamanlarda konuşulan bir kavram var. Biz bugün burada, beyaz Türkleşenlerden bahsetmek istiyoruz. Konumları, statüleri değişip, standartlarında yükselmeler olup, öteki mahalleye göçenler, beyazlaşıveriyorlar birden. Halkın değerlerinden uzaklaşıyorlar. Yabancılaşıyorlar kendi toplumlarına. Kendilerini oralara taşıyanların değerlerini görmemezlikten geliyor, daha önceden yaptıkları vaatleri unutuyorlar. Halkın figanlarına kulak tıkayıp, birden yasakçı kesiliyorlar"
Kendisi resmi rüşt yaşından daha erken yaşlarda örtünen, hatta evlenmek için bu rüşt yaşını bile beklemeyen, FÖRSTLEYDİmiz Çankaya'nın rakımından mıdır nedir, birden beyazlaşıvermiş de yasaklar koymaya başlamış. Halkına, hadi ordan pis zenciler diyor. Kendine yöneltilen ilköğretim çağındaki öğrencilerin başörtülü okumasına yönelik sorulan bir soruya, ''Bu konuda yaşanan bir cehalet varsa biz bunu da ortadan kaldıracağız. İlkokul öğrencisinin kendi isteği ile başörtüsü takması gibi bir şey söz konusu olamaz. Bu konuda karar verecek yaşa geldiğinde kararını verir'' diyerek yasakçılığa soyunuyor. FÖRSTLEYDİ'nin kocası da ertesi gün hanım sultanın görüşlerine katıldığını ifade ediyor. Biz seni bakan eşi olduğun zamanlardan da tanırız FÖRSTLEYDİ! O zaman da eşinin makamına bir zarar vermemek adına başörtülülerin haklarını savunmak için mahkemeye verdiğin dilekçeyi geri çekmemiş miydin? Yani o gün beyazlaşıyordun, şimdi bembeyaz oldun.
 FÖRSTLEYDİ'nin kocası, bu açıklamalar yetmezmiş gibi kendisine yöneltilen başörtüsüyle alakalı bir soruya da ''Türban konusundan bıktım artık. Lütfen sen alınma da senin her şeyi sorma hakkın var. Ama bu konulardan bıktık doğrusu. Nedir konuş konuş. Bu kadar Türkiye'nin işleri varken. Türkiye temel hak ve özgürlüklerde Avrupa Birliği gibi bir ülke olacaktır. En gelişmiş demokratik standartlar Türkiye'de gerçekleşecektir. Bu anlamda özgürlüklere tabii ki önem veriliyor. Sanki Türkiye'nin başka meselesi yokmuş gibi her oturumda bu. Televizyona bakıyorum konuşulan mevzular bunlar. Bırakın, herkesi serbest bırakın. Herkes ne düşünüyorsa konuşsun, ne düşünüyorsa yazsın, ne istiyorsa giysin. Zaten konu üniversitelerle ilgili bir konu. Üniversiteler dışında herhangi bir tartışma yok. Bunu tekrar tekrar konuşmanın bir anlamı yok'' diyerek taçlandırmış beyaz görüşlerini.
 Neymiş efendim, Türban meselesinden bıkmışmış. Dili bile öteki mahallenin lisanına dönmekte. Başörtüsü demeye dili varmıyor herhalde. Türkiye'nin başka meseleleri varmış. Mazlumların gündeminden hiç çıkmayan başörtüsü, onların zirveye taşıdıklarının gündemine hiç girememiştir. Ya da olumsuz şekilde yasakçılıkla girmiştir. Bir de Türban meselesi üniversiteyle sınırlıymış. Allah'ın emirleri FÖRSTLEYDİ'nin kocasının zihin dünyasında belirgin bir tarihte başlıyor herhalde. Bilmem hatırlar mı, mükellefiyet buluğ ile başlar. Bu da üniversite yıllarından çok öncelerde olur. Bilmeyiz ki belki Çankaya'dan bu meseleler farklı görünüyordur. (!)
Biz şunu söylüyoruz ki: Allah'ın emirleri hiçbir konum ve mevkii için ve hiçbir şart altında değişiklik kabul etmez. Değişenler, Allah'ın emirlerini değiştirmeye kalkışmasınlar. Kimsenin buna gücü yetmeyeceği gibi, buna cüret etmeye bile hakları yoktur.
Modern mahallenin sahte ikonu Tarkan da bu kervana katılıp, Kurbanımız hakkında laf etmiş. ''Umarım bu bayram olabildiğince az hayvan öldürülür. Haberlerde kurbanlık hayvanları görüyorum. Ölümleri için geri sayımı bekliyorlar. Ama bazı gelenekler maalesef değişemiyor. Keşke biraz değişse ve daha az hayvan öldürsek.'' deyivermiş. Herkes haddini bilsin! Kimse inançlarımıza, gelenek deme hakkına sahip değildir. Bu kimselerin cehaletleri de okumakla olan cinstendir. Halkımız bu türden ifadelere sessiz kalmamalıdır. Ve zulüm kimden gelirse gelsin konumları ve sıfatları ne olursa olsun razı olmamalıdır.
 Bir adanmışlıktır Kurban. Adayışın ve adanmışlığın mükâfatıdır Kurban. Teslim olmaktır, İslam olmaktır Kurban. Kendini malını ve mülkünü her bir şeyin sahibine sunmaktır Kurban. Ve Kurban kullukta İbrahimî bir sünnettir, İsmailî bir teslimiyet. Yeryüzü imametinin hak sahibinin tespitinin sembolüdür Kurban. Kurban özgürleşmenin adıdır.
Hepinizin mübarek Kurban Bayramı'nı tebrik eder, Adanmış ve teslim olmuş bir ümmet halinde gelecek günlerde daha hür yaşamayı Cenab-ı Allah'tan temenni ederiz. Bayramların, baskı ve zulümlerin gölgesi altında kalmadan yaşandığı bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 167. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

13 / 11 / 2010

 

NOT:  FÖRSTLEYDİ, İFADESİ TERCİHEN TÜRKÇE OKUNUŞUYLA YAZILMIŞTIR.

 

 

 

SAKARYA'DA 27O;

Sakarya'daki 270. eylemde başörtüsü yasağına maruz kalan siyasilerin geldikleri noktada takındıkları tavırlar eleştirilirken, füze kalkanı projesi "Ne NATO ne kalkan" dövizleriyle protesto edildi. Asgari ücret politikaları, dile ve dine getirilen yasaklarla, rektör atamalarında yasakçı adayların onaylanması eleştirildi.

Sakarya'da 270 haftadır devam eden başörtüsüne özgürlük eylemlerinde bu hafta basın açıklamasını SAGİR Başörtüsü Platformu adına Ribat Vakfı Sakarya Şubesi'nden Sâhir Akça okudu. NATO'nun Türkiye'de kurmayı düşündüğü füze kalkanı projesine ilişkin "Katil NATO'ya hayır!" ve "Ne NATO ne kalkan!" dövizlerinin taşındığı eylemde, son dönemde başörtüsüyle ilgili Abdullah ve Hayrunnisa Gül tarafından yapılan açıklamalara "Yok, şu okulda olmaz, yok şu yaşta olur. Sanki onlar değildi bir zamanlar ta yurtdışı mahkemelere müracaat edip hak talebinde bulunanlar! Şimdi ise ilginç, zulme uğrayanlara nizâmat veriyorlar." şeklinde tepki gösterdi. Eylemde hayvan yetiştiriciliği politikalarındaki yanlışların sonucunda ortaya çıkan sıkıntıların kurban kesmek isteyen insanları mağdur ettiğine değinilen açıklamada küresel kapitalizme ilişkin "Ülke tam bir yabancı banka-sermaye kuşatması altına girmektedir. Bankalar, medya, büyük işletmeler, araziler hızlı bir el değiştirme, yabancı emperyalist sermaye gücünün eline geçmektedir. Böyle giderse yakın gelecekte bunların çok acı sonuçlarını göreceğiz ve kendi yurdumuzda garip bir şekilde kalacağız." değerlendirmesinde bulunuldu.

Dine ve dile özgürlük!

Sakarya Adalet Girişimi'nin 270. eyleminde emek sorununa ilişkin "İnsanlar asgari ücret diye uydurulan bir ücretle çalıştırılarak emeği, alın teri çalınmakta ve işten çıkarma tehditleri savrulmakta, olmazsa işten çıkarmalar almış başını gidiyor." denilirken gündeme gelen bir diğer konu ise mahkemelerde Kürtçe savunmanın engellenmesine ilişkin oldu. "Herkes doğuştan sâhip olduğu dilini rahatça öğrenebilmeli ve konuşabilmelidir. Herkes dininin de gereğini serbestçe öğrenebilmeli, yaşayabilmeli ve gereğince giyinebilmelidir." diyen Sahir Akça, basın açıklamasını "Sakarya Adâlet Girişimi olarak; önümüzdeki hafta idrak edeceğimiz mübârek Kurban Bayramımızı tebrik eder ve bütün insanlığa hayırlara vesile olmasını yüce Allah'tan niyaz ederken, neyi Kurban etmemiz, neye kurban olmamız gerekirken neleri kurban ediyoruz, nelere kurban gidiyoruz bunların da düşünülerek Rabbimize ona göre kulluk yapmalıyız diyoruz." sözleriyle tamamladı.

Basın açıklaması metni:

Ey Müslümanlar! Neden çocuklarınıza Ahmet, Mehmet, Ayşe, Hatice ismini koyuyorsunuz ki? Sonra sormazlar mı size bu hakkı nereden alıyorsunuz diye? O yaşlarda onlara öyle isimler konur mu hiç! Hele bir büyüsünler, 18-20 yaşlarına gelsinler, o zaman birde onlara sorarsınız hangi ismi istediklerini ve ona göre isim koyarsınız! Bakın başörtüsü-tesettür konusunda nasıl da fetvalar veriyor birileri! Yok, şu okulda olmaz, yok şu yaşta olur. Sanki onlar değildi bir zamanlar ta yurtdışı mahkemelere müracaat edip hak talebinde bulunanlar! Şimdi ise ilginç, zulme uğrayanlara nizâmat veriyorlar. Acaba bu işin hikmeti ne ola!

Sonra bunu bir iman meselesi, İslâm'ın bir emri görüp de onun için tesettürü tercih edenlere sormuyorlar da, İslâm'la ilgisi olmayan, din-iman nedir bilmeyenlerin her günkü hezeyanları ile birilerinin het-hötlerinden korkarak hareket ediyorlar. Bu meseleyi böyle hâl edemezler, bu artık açıkça anlaşılmıştır. Baksanıza seçimden sonrasını işaret etmeye, yeni anayasaya havâle etmeye başladılar. Yâni siz oy depomuzsunuz mu diyorlar? Peki, ya geçen referandum sonuçları ne olacak!

Aslında bu husus da unutulmaması gereken bir mesele başörtüsü veya tesettür konusunda erkeklerin duruşu ne olmalıdır? Erkeklerin de bir tesettür sorumluluğu yok mudur? Esas bu konuda kafa yormamız gerekmiyor mu? Hanımlara boyuna rol biçilirken erkeklerin İslâmî sorumlulukları biraz gözden kaçırılmıyor mu? İster erkek öğrenciler olsun, ister işçi-memur olsun, ister serbest meslek veya bir esnaf yanında çalışıyor olsun. Erkeklerin sorumlulukları da sorgulanmalı değil midir?

Memleketimizin o kadar çok problemi, o kadar çok derdi var ki, biz onları da gündeme getirelim diyoruz ama ne oluyorsa kâh hükümet, kâh muhalefet, kâh devlet erkânı veya yakınları tarafından ikide bir başörtüsü konusunda ahkâm kesmeler güm diye gündeme düşüyor. Biz de her basın açıklamamızda mecburen hep o konudan bahsetmek mecburiyetinde kalıyoruz.

Hâlbuki bir Kurban Bayramı geliyor ve kurbanlık vardı-yoktu, ucuzdu-pahalıydı aylardır sürüp giden bir acı durum var ve dışarıdan bir sürü hayvan ithal ediliyor. Gerçekten durum acı, çünkü yanlış tarım politikaları yüzünden bu memlekette hayvancılık bitmek üzere, çiftçilik bitmek üzere, ormanlar talan edilmekte.

Ülke tam bir yabancı banka-sermaye kuşatması altına girmektedir. Bankalar, medya, büyük işletmeler, araziler hızlı bir el değiştirme, yabancı emperyalist sermaye gücünün eline geçmektedir. Böyle giderse yakın gelecekte bunların çok acı sonuçlarını göreceğiz ve kendi yurdumuzda garip bir şekilde kalacağız.

İnsanlar asgari ücret diye uydurulan bir ücretle çalıştırılarak emeği, alın teri çalınmakta ve işten çıkarma tehditleri savrulmakta, olmazsa işten çıkarmalar almış başını gidiyor.

Herkes doğuştan sâhip olduğu dilini rahatça öğrenebilmeli ve konuşabilmelidir. Herkes dininin de gereğini serbestçe öğrenebilmeli, yaşayabilmeli ve gereğince giyinebilmelidir.

Bir de Üniversitelere Rektör atamaları var ki tam bir garabet, ne demek lâzım bilemedik. Görünen o ki tam bir denge politikası ve Üniversiteleri paylaşım anlaşması gibi. Sanki Üniversiteler paylaşılmış da bazı Rektörlerin değiştirilmeleri yapılamıyor. Bu mudur zâlimlerin zulmüne engel olmak, böyle midir hak gasbedenlerden haklının hesabını somak?

Sakarya Adâlet Girişimi olarak; önümüzdeki hafta idrak edeceğimiz mübârek Kurban Bayramımızı tebrik eder ve bütün insanlığa hayırlara vesile olmasını yüce Allah'tan niyaz ederken, neyi Kurban etmemiz, neye kurban olmamız gerekirken neleri kurban ediyoruz, nelere kurban gidiyoruz bunların da düşünülerek Rabbimize ona göre kulluk yapmalıyız diyoruz.

Sakarya Adâlet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şûbesi

Ankara inanç özgürlüğü platformu gerçekleştirdiği 250. hafta basın açıklaması eyleminde özgürlüklerin kısıtlanmasına tepki gösterdi.

Basın açıklaması metni:

Değerli Basın Mensupları, Kıymetli Katılımcılar. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına hepinize hoş geldiniz diyor, selamlarımı sunuyorum.

Platform olarak, hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kalkıncaya kadar mücadelemizi sürdürme azim ve kararlılığında olduğumuzu çeşitli vesilelerle dile getirmiştik. Özellikle, başörtülü kızlarımızın öğrenim ve ifade özgürlüğünü engelleyen kanunsuz ve keyfi uygulamaların kaldırılması yönündeki girişimler, YÖK'ün açıklamaları bu konuda atılmış güzel adımlar olarak sevindiricidir. Ancak, kızlarımızın mağdur olmamaları için, eğitim yönünden, mutlaka acilen köklü çözümler üretilmeli, bu sorun, hukukî zeminlerde güvence altına alınmalıdır. Zira, kimi üniversite ve fakültelerde başörtüsü sebebiyle, hâlâ rencide edilen, hakarete uğrayan, öğrenimi engellenen çocuklarımız var. En son örneği Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde yaşanmıştır. Başörtülü öğrenciler, güvenlik görevlilerinin saldırısına uğradıklarını bildirmişlerdir. Güvenlik görevlileri bu işi kendiliklerinden yapmamışlardır elbet. Rektörlüğün emri doğrultusunda, kendisine verilen görevin sınırlarını da aşarak, sırf eğitim amaçlı okullarına gelen başörtülü öğrencilere kaba davranışta bulunmuşlardır. Bu noktada hükümete düşen, hakkında hukukî bir yasak bulunmayan, aksine fiili bir zorbalık olan bu tür keyfi uygulamalara kesin bir çözüm getirmektir.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak, buradan açıkça ilân ediyoruz ki, defalarca gündeme getirdiğimiz gibi başörtüsü yasağı ile alakalı herhangi bir kanunî madde yoktur. HER KİM Kİ, BAŞÖRTÜSÜNÜ YASAKLAYAN KANUN MADDESİNİ GETİRİRSE, KENDİSİNE BİR MİLYON TL. ÖDÜL VERİLECEKTİR.

Evet, "yeter artık insanımızı oyaladığınız" diyor, hukuksuzluğa bir son verilmesini istiyoruz. Kaldı ki, başörtüsünü yasaklayan bir hüküm olsa bile, çağdaş Türkiye'ye düşen, o kanunu ve yasağı savunmak değil, bir an önce kaldırılması yönünde düzenlemelere gitmektir. Eğer, ille de hukukî ölçüler içerisinde hareket edilecekse, öncelikle eğitim, öğretim hakkını hukuk dışı keyfi uygulamalarla engellemeye kalkışan rektör ve öğretim görevlileri hakkında Türk Cezâ Kanunu'nun 112. maddesi uyarınca haklarında soruşturma açmak üzere Cumhuriyet savcılarını göreve davet etmektir. Platform olarak, bu çağrıyı kamu önünde yapıyor, eğitim ve öğretim hakkını engelleyen rektörler hakkında gerekli kanuni soruşturmaların başlatılmasını talep ediyoruz. Kimi rektörler mevzuat, yönetmelik gibi gerekçelerle yaptıklarını meşru göstermeye çalışmaktadırlar. Malum olduğu üzere, mevzuat ve yönetmelikler anayasa ve kanunlara aykırı olamaz. Böyle bir şey varsa bile, gerekli düzenlemeler yeniden yapılmalıdır.

Başörtüsü ile ilgili düzenlemeler yapılırken, insanımızın özgürlükleri kısıtlanmamalıdır. "KAMUSAL ALAN", "HİZMET VEREN, HİZMET ALAN" gibi hukuki olmayan kavramlarla eğitim ve çalışma hakkı engellenen başörtülü kızlarımıza, şimdi de bir polemik tartışma ile üniversite öncesi başörtüsü tartışması başlatılmıştır. Özgürlüklerle pazarlık söz konusu olamaz. Üniversite öncesi, üniversite hayatı ve mezun olduktan sonra hizmet alanlarında çalışma, inanç ve ifade özgürlüğünden yararlanma her Türk vatandaşının hakkıdır. Görev ve yükümlülüklerini yerine getirene her vatandaş, bu haklarını da kullanabilmelidir.

Onun için; "BÖLÜNMÜŞ, PARÇALANMIŞ ÖZĞÜRLÜKLERE HAYIR!" diyoruz. Başörtüsü Allah'ın emridir. Mü'mine kız, başını örtmekle mükelleftir. Belli bir çağa gelen kız çocuklarının bu hak ve dini görevleri hiçbir şekilde engellenmemelidir. Tüm yasakçı zihniyetlere hayır diyor, inanç, düşünce ve ifâde özgürlüklerinin önündeki tüm engellerin kaldırılması yönündeki taleplerimizi kamu önünde tekrar yeniliyoruz.

Diğer taraftan, Ortadoğu barışını devamlı tehdit eden, kendi güvenliği için de tüm tedbirleri almaya çalışan terörist İsrail'in kendi menfaatine olacak FÜZE KALKANI PROJESİ'ne dikkat çekmek istiyoruz. Bu, Türkiye ve başta İran olmak üzere tüm Ortadoğu ülkelerine karşı tehdit oluşturacak bir projedir. NATO, ABD VE İSRAİL'İN ısrarı, Ortadoğu üzerindeki Büyük Ortadoğu Projesi ve Büyük İsrail Projesini gerçekleştirmektir. Türkiye ve diğer ülkeler bundan büyük zarar göreceklerdir. FÜZE KALKANI PROJESİ'ne şiddetle karşı çıkıyor, HAYIR! Diyoruz.

Haftaya tekrar burada buluşmak ümidi ile hepinize teşekkür ediyor, ülkemize ve tüm dünyaya önümüzdeki Kurban Bayramı'nın dostluk, barış ve huzur getirmesini temenni ediyorum.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ

PLATFORMU ADINA

İsmail AYDAR

velfecr/hedader

Değerli Akyazı'lı kardeşlerim. Başörtüsüne özgürlük eylem platformu adı altında yıllarcasürdürülen ve bu meyanda hür türlü hakzılığın dile getirildiği böyle bir ortamda bulunmaktan duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyorum.

Ülke gündemimiz hızlı bir şekilde değişmektedir. Uzun süreden beri devam etmekte olan başörtüsü problemi üniversitelerde kısmen çözülmüş görünmektedir. Bu göz yummaya dayalı çözüm konjonktüreldir. 15 yeni üniversitede rektörlük seçimleri yenilenmiş, adayların kendilerini seçtirtmek amaçlı cumhurbaşkanına göz kırpma niteliği taşıyan bu görmezden gelme, başörtüsüne özgürlük için nihai çözüm değildir.

Yeni atanan rektörler arasından Mersin, Kocaeli ve Sakarya daki rektör atamaları bizleri memnun etmemiştir. Özellikle sakarya da baskı ve zulumleri ile tanınmış 28 şubat mimarlarının yoğun çabaları sonuç vermiş ve destekledikleri aday rektör olmuştur. Bizler sakaryada yaşayan insan haklarına duyarlı insanlar olarak rektörün saçına sakalına namazına değil yaptıklarına ve yapacaklarına bakarız. Yeni seçilen rektörümüz, on yıla yakın rektör yardımcılığı görevinde bulunmakta idi. Rektör yardıncılığı gibi yüksek bir makamda özgürlükler lehine bir icraatına tanık olmadık. Önümüzdeki dönem kendisini takip etmeye devam edeceğiz, uygulamalarını da yakından takip etmeye devam edeceğiz. Bu rektörlük fırsatını iyi değerlendirmesini temenni ediyoruz. Hak ve özgürlükler konusunda bundan önceki pasifliğinin yerini aktif icraatlara bırakmasını umuyoruz.

Üzülerek söylüyoruz ki sayın Cumhurbaşkanımızın eşi ilköğretimde başörtüsü hakkında talihsiz bir beyan vermiş kısa süre sonra eşi tarafından teyid edilmiştir. İlköğretimde cocuklarını başörtülü olarak okula gönderen aileleri cehaletle suçlamışlardır. Sayın cumhurbaşkanımız da kendilerini onamıştır.

Bizler hak ve özgürlüklerin kaynağının insan vicdanı olduğuna inananlar olarak böyle bir açıklamayı sadece talihsiz bir beyan olarak değerlendiriyoruz. Başörtüsünün ister ilkokulda ister lisede ister üniversitede ister kamuda, hizmet alan ya da veren ayrımı olmaksızın özgür olması için taleplerimizi seslendirmeye devam edeceğiz. Bizim konjonktür diye bir derdimiz yoktur.

Çocukların dini terbiye verme hakkı ebeveynlerine aittir. Bu hak uluslarası kanunlarla koruma altına alınmıştır. Cocuk reşit oluncaya kadar ailesinin dini üzerinedir. Buna devletin hiçbir kurumu karışamaz. Devlet kendi dini anlayışını, dünya görüşünü, mezhebini vatandaşlarına dayatamaz. Olayın üzücü tarafı, cumhurbaşkanımızın eşi de bu zulme maruz kalmıştır. Cumhurbaşkanımızın özgürlüklerin önünün açılması için gösterdiği çabaları uzun süreden beri takdirle karşılayan bizler, konunun basına yanlış aksettiğini ummaktayız ve bir açıklama yapılmasını beklemekteyiz.

Buradan son olarak siyasal partilere de bir mesaj vermek istiyoruz. Uzun süreden beri bu meydanlarda başörtsü sorunu gibi çözümü çok basit bir olayın takipçisi olduk. Bu konuda toplumun geniş kesimleri ile bu sorunu dillendirdik. Artık tüm siyasal partilere Akyazı dan sesleniyoruz. Başörtüsüne özgürlük halkımızın isteğidir. Halkımız bu sorunun çözümüne katkı sağlayanları unutmayacaktır. Başörtüsünün karşısına dikilen siyasal partiler ise siyasi partiler mezarlığında kendilerine ayrılan yere razı olmak zorunda kalacaktır.

Demokrasi insanların oyuna dayanmaktadır. Kırk senedir iktidar olamayanlara duyurulur, halka dayanmayan siyasilere duyurulur"

Gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Platform adına

Mazlumder Sakarya Şubesi

Yönetim Kurulu Üyesi Orhan BEKTAŞ

 

Platformhaber