Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)
Konya'da 179., Sakarya'da 283., Afyonkarahisar'da 24., Akyazı'da 210., Ankara'da 263., Kocaeli'de 304. Başörtüsüne Özgürlük Eylemleri Düzenlendi.
Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 179. kez Kayalıpark meydanında toplandı. Açıklamayı platform adına Musa Kazım YILMAZ okudu. YILMAZ açıklamasına Enfal suresi 52. ayeti okuyarak başladı. Mısır intifadası ve sonuçlarına değinen YIlmaz, ''32 yıl önce İran'ın Şah'ı da, Firavun Hüsnü gibi bu ayda devrilmişti. Ve İslam devrimi yüreklerimizin umudu olmuş ve yeni devrim beklentilerini yükseltmişti. Şah devrimden sonra Mısır'a kaçtı. Şimdi Mısır halkı Firavun'u da devirdi" Bakalım firavun nereye gidecek? dedi
AÇIKLAMANIN TAM METNİ:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
(Bu zalimler de) Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin yolu üzere gittiler. Allah'ın ayetlerini inkar etmişlerdi. Allah'ta onları günahlarıyla yakalamıştı. Şüphesiz Allah güçlüdür, onun cezası çetindir.(Enfal Suresi 52. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Kıyamınız ''Mübarek'' ti; devriminiz ''Mübarek'' olsun"
Sloganlar için şunlar söylenebilir: Ya hayatın içerisinden gelen gerçeklerdir, sonra lafızlara dökülürler, sözcüklerde yaşamaya devam ederler ya da bir inancın bir fikrin bir arzunun sözcüklerle ifade edilmesidir ama kararlılık ve sebat bu sözcükleri hayata geçirir, cisim haline dönüştürür, hayatın bir gerçekliği kılar. Yani bazen gerçeklikler sloganlaşır bazen de sloganlar gerçekleşir.
Sloganlarını, konjönktürel gerçeklikler içerisinde, kaybetmiş bir dünyada, sloganların hayat bulması söyleyecek sözü olanlar açısından büyük bir önem arz etmektedir. Yeniden canlı tutmak gerekir sloganları, hayat bulsunlar diye" Yeniden yükseltmek gerekir sesleri, umudumuzun gerçekleşmesi için"
ŞEHİTLERİN KANLARI ZALİMLERİ BOĞACAK!
Meydanların aşina olduğu bu slogan, Mısır'da hayat bulmakta bugün. Şehitlerin yapmış olduğu çağrı meydanlarda yankılanıyor, meydanlar şehitlerin çağrısına destek veriyor. Meydanlarda atılan sloganlar şehitlerin kanlarının nasıl canlı, sözlerinin nasıl gerçek olduğunu ispatlıyor. Sloganları katleden dünya yeni sloganlarla diriliyor.
Bugün İslam dünyasının diriliş önderlerinden İmam Hasan El-Benna'nın şehadet yıldönümü. Zalimlerin Mısır'a ve dünyaya özgürlük gelmemesi için katlettikleri büyük İmam'ın kanı tahrir meydanında hayat buluyor, meydandakilere hayat veriyor. Özgür Mısır, Özgür Kudüs, Özgür İslam Dünyası hayalleri birbir gerçekleşiyor.
Abdulkadir Udehlerin, Seyyid Kutupların, Halid İslambulilerin, çağrısı ve bu çağrı için hayatlarıyla ödedikleri bedelleri, zalimlerin, firavunların içinde boğulduğu bir kan oluyor. Bu kan izzet, şeref ve özgürlüğün toprağıdır. Sonraki tüm kıyamların ve zaferlerin içinden fışkıracağı mümbit bir toprak.
Şubat" Şehadetler ayı" Metin Yüksel, Malcolm X, Abbas Musavi, İmad Muğniye, Zelimhan Yandarbiyev, Hama şehidleri, İslam devrimi şehidleri, Mısır Şehidleri" Ve meydanlar da ''Şehitler'in Yolunu sürdüreceğiz!'' sloganları" ve meydanlar, sloganların hayat bulacağı günü beklemekteler.
DİRENİŞ VAR, YILGINLIK YOK!
DİRENE, DİRENE KAZANAĞIZ!
Şubat... Devrimler ayı" 32 yıl önce İran'ın Şah'ı da, Firavun Hüsnü gibi bu ayda devrilmişti. Ve İslam devrimi yüreklerimizin umudu olmuş ve yeni devrim beklentilerini yükseltmişti. Şah devrimden sonra Mısır'a kaçtı. Şimdi Mısır halkı Firavun'u da devirdi" Bakalım firavun nereye gidecek?
Devrimlerin bitti denildiği bir çağda yaşıyoruz. Liberalizmin, tarihin sonu diye dayatıldığı günlerdeyiz. Anlamadılar ki: Devrimlerin kaynağı olan Tevhid ve adalet isteği bitmedikçe devrimler bitmeyecektir! Bir devrimin rüzgarı sona erdiğinde bir başka yerden yepyeni bir devrim rüzgarı esecektir. Devrim umutlarını yeşerten"
Müjdeli bir tevafuk ki Tevhid ve adalet isteklerinin kaynağı Yüce kitabı getiren Kutlu Nebî'nin doğum yıldönümleri, mübarek Mevlid'i Şerifleri bugünlere denkgelmektedir. Onun kutlu nefesi ve ilahi çağrısı zalimlerin saltanatlarını sarsan, zulümlerini sona erdiren nice devrimlerin esası ve kaynağı olacaktır.
Selam o kutlu Nebî'ye, onun yolu üzere şahidlik edenlere ve meydanlarda onun adalet talebini haykıranlara" onun ve nebiler halkasının kutlu mücadelesini bütün zamanlara taşıyanların üzerine olsun.
Zulmün sona erdiği, zalimlerin zulümlerinde boğulduğu, özgürlük taleplerinin yüreklerden meydanlara indiği ve bu meydanların galip geldiği Tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 180. Haftada direnişimizin kalbi Kayalıpark Meydanında saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
12 / 02 / 2011
Sakarya Adalet Girişimi, 283. hafta basın açıklamasına Mısır'da Hüsnü Mübarek diktasını deviren Mısır halkını selamlayarak başladı. Platform adına Ribât Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi'nden Bahaeddin Kuruoğlu'nun okuduğu açıklamada Mısır devrimiyle ilgili olarak "Firavun yönetiminin çağdaş uzantısı olan Mübarek rejimi, 18. gününde nihayete ermiş bulunmaktadır. Halk adına halkçılık yaptığı iddiasında bulunan, 30 yılı aşan iktidar hayatında en ufak bir muhalif söyleme bile tahammülü bulunmayan yandaş ve vesayetçi yönetim, sonunda bütün yetkilerini devrederek bilinmeyen bir meçhule doğru yol almak ile meşguldür. Müslüman âlemi olarak tek dileğimiz, bu zatın dünyasının kararması, ahiret yurdunun ise bedbaht olmasıdır. Bu sebeple Müslüman ve mücahit Mısır halkını kutlar, dik duruşlarının istedikleri yönetim tarzının oluşumuna kadar sürmesini dileriz." ifadelerine yer verildi.
Adalet ve özgürlük herkes için
Yargıtay ve Danıştay'da açılması planlanan yeni dairelerle ilgili olarak tartışmaların laik-antilaik ekseninde odaklanmasına ve buna göre herkesin kendi kampını gözetmesine karşı çıkılarak SAGİR adına yapılan açıklamada asıl meselenin yeni değişikliklerin ne kadar özgürlük sağlayacağını ifade edildi. Açıklamada başörtüsü yasağının sürdüğüne dikkat çekilerek "Başörtüsü meselesi bizim ülkemizde hangi vakit çözüme kavuşacak, bu zulüm ne zaman son bulacaktır? Müslümanların sadece yüzde 2'lik kısmını oluşturduğu, Katolik inançları ile bilinen Latin Amerika ülkelerinden Arjantin de Başörtüsü problemini ortadan kaldırma adına adımlar atılmaktadır. Öyle ki, ülkemizde yaygaralar koparılan, "okullarda serbest oldu, bunun ardından tüm kamu kurum ve kuruşlarında özgürlük isterler" denen kamu kurumlarında başörtüsü sorununu çözmüşler gibi bir durum söz konusudur." denildi.
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU
283. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Firavun yönetiminin çağdaş uzantısı olan Mübarek rejimi, 18. gününde nihayete ermiş bulunmaktadır. Halk adına halkçılık yaptığı iddiasında bulunan, 30 yılı aşan iktidar hayatında en ufak bir muhalif söyleme bile tahammülü bulunmayan yandaş ve vesayetçi yönetim, sonunda bütün yetkilerini devrederek bilinmeyen bir meçhule doğru yol almak ile meşguldür. Müslüman âlemi olarak tek dileğimiz, bu zatın dünyasının kararması, ahiret yurdunun ise bedbaht olmasıdır. Bu sebeple Müslüman ve mücahit Mısır halkını kutlar, dik duruşlarının istedikleri yönetim tarzının oluşumuna kadar sürmesini dileriz.
Ülkemizde olan gelişmelere sessiz kalmamız da düşünülemezdi elbette.
Balyoz davasında da son dönemeç dönülmek üzeredir. Darbe yapmaya teşebbüs suçlamasından sanık sandalyesine oturan muvazzaf ve emekli askerler hakkında tutuklama kararı çıkmış bulunmaktadır. Birkaç ay öncesinde Gölcük Donanma Komutanlığı'nda yapılan aramalarda ortaya çıkan belgelerin, savcıların elini kuvvetlendirdiği de aşikârdır. Görevleri, yönetim ve de siyasi hayattan soyutlanmak olan askeri erkân, ülkeyi kötü yönetimin zulmünden kurtarma adına(!) ne şekilde plân yaptıkları bir kez daha gün yüzüne çıkmış bulunmaktadır. Ülkemizde herkes için adalet varsa eğer, adil bir yargılama ile suçluların cezasını bulması tek dileğimizdir.
Son günlerin tartışmalı gündem maddelerinden biri de yargıda yapılacak olan değişikliklerdir. Hantal ve ağır işleyen yargının daha etkin ve verimli bir hâle getirilmesi adına atılmak istenen adımlar ne yazık ki azgın azınlığın temsilcisi olan laik kesimin sözcüleri tarafından engellenmek istenmektedir. Yargıtay ve Danıştay'a açılması istenen yeni daireleri engelleme adına yapılan "Elimizde bir yargı erki kaldı, onu da kaybedersek perişan oluruz" söylemleri kulaklarımızı çınlatmaktadır. Elbette ki bu durumu söylediğimiz şekilde açık ve de net dile getirememektedirler. İnanan insanlar olarak yargı reformunu şu temel bağlamda ele alarak değerlendirmemiz gerekmektedir: Bize ne kadar özgürlük getirecektir. Başörtüsü sorunu tarihin tozlu raflarına kalkacak mıdır, yoksa Müslüman'ca hayat tarzı isteyen ve bunun için mücadele eden insanlar sorgu ve sual olmadan hapishânelere mi atılacaktır? Bu gibi sorular zihinlerde hâlâ en büyük yer tutan meselelerdir.
Başörtüsü meselesi bizim ülkemizde hangi vakit çözüme kavuşacak, bu zulüm ne zaman son bulacaktır? Müslümanların sadece yüzde 2'lik kısmını oluşturduğu, Katolik inançları ile bilinen Latin Amerika ülkelerinden Arjantin de Başörtüsü problemini ortadan kaldırma adına adımlar atılmaktadır. Öyle ki, ülkemizde yaygaralar koparılan, "okullarda serbest oldu, bunun ardından tüm kamu kurum ve kuruşlarında özgürlük isterler" denen kamu kurumlarında başörtüsü sorununu çözmüşler gibi bir durum söz konusudur.
Sakarya Adalet Girişimi olarak belirtmek isteriz ki; İslâm, tüm gerçekliği ve de güncelliği ile insanlığa tekrar hükmedecektir. Uğruna büyük mücadeleler verilerek hakların alındığı bu dünyada, biz de haklarımız adına dik duruşumuzu sergilemeye devam edeceğiz. Bu durum, bazı kesimlerin hoşuna gitmese bile"
Sakarya Adalet Girişimi Adına
Ribat Eğitim Vakfı Bahaeddin KURUOĞLU
Haksızlığa ve ayrımcılığa karşı aylardır direnen illerden; Afyonkarahisar'dan, Kocaeli'den, Sakarya'dan, Konya'dan, Bursa'dan, Akyazı'dan, Antalya'dan, Ankara'dan, Van'dan; zulme başkaldıran Tunus'a, Yemen'e, Mısır'a, Filistin'e ve bütün onurlu halklara selam olsun!
Mazlumların yüreğindeki özgürlük ateşi; zalimleri kasıp kavurmaya, ezilen tüm halklara da ışık vermeye devam edecektir.
Yaşananlar, sıradan olaylar ya da eylemler değildir. Sömürüye, haksızlığa ve zorbalığa bir başkaldırıdır. Bu sarsıntının başta Suudi rejimi olmak üzere Ortadoğu ve dünyada krallıklar ve tiranlıklar kurmuş olan bütün rejimlerin yıkılmasına vesile olmasını ve eşitlik, adalet ve özgürlük taleplerinin üzerine yeni bir dünyanın kurulmasını diliyor, istiyor ve bekliyoruz.
Bugün 24'ncü periyodik basın açıklamasını gerçekleştiren bizler, sadece başörtüsü yasağına karşı değil, her türlü haksızlığa ve ayrımcılığa karşı olduğumuzu tekrar beyan ediyor ve bu duruşumuzu her zaman koruyacağımızı tekrar deklere ediyoruz. Bu bağlamda, halen Meclis Genel Kurulunda görüşülen ve kamuoyunda Torba Yasa olarak bilinen yasa tasarısındaki öğrenci affı, kamu borçlarının yapılandırılması gibi olumlu düzenlemelerin yanında olduğumuzu; ancak, emekçilerin hak gaspına yol açacak her türlü düzenlemenin de karşısında olduğumuzu söylüyor ve torbadaki bu zehirli maddelerin ayıklanmasını talep ediyoruz. Yoksa, uluslar arası sömürü odaklarını güldürmekten başka bir işe yaramayacak bu torba tasarı, ileride bir utanç yasası olarak mevzuatımızda ve çalışma hayatımızda yer almış olacaktır.
2010 ALES sonbahar dönemi kılavuzunda sınava girecek adayların başı açık olma zorunluluğunu ortadan kaldıran düzenlemeye karşı Eğitim-İş'in Danıştay'a açtığı dava, 8. Daire'nin yürütmeyi durdurmasıyla sonuçlandı. Danıştay kararın gerekçesinde, "laiklik elden gidiyor" gibi artık inandırıcılığı kalmamış bir iddia yerine bu kez herkesi şaşırtan bir gerekçe ''uydurdu''. Danıştay, sınava başı açık girilmesinin "erkek-kadın adayların fiziksel olarak teşhislerinde güçlük oluşacağı ve sınav güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceği" gerekçesiyle özgürlük karşıtı bir karara daha imza atmış oldu.
Sadece Müslüman toplumlarda değil yeryüzünün tüm kültürlerinde dine, iklime veya belirli durumlara bağlı olarak kadınlar başlarını örterler ve yüzün açık olmasını kimlik tespiti için yeterli görürlerken başörtüsü Danıştay'a göre insanların birbirini tanımasını engelleyen ve dolayısıyla toplumların güvenliğini tehdit eden bir şey olarak ortaya kondu. Eğer bu şaka(!) bir an önce iptal edilmez ve bir yüksek mahkemenin içtihadı olarak kalmaya devam eder ise; yarın başörtülü pasaport ve ehliyet alınamayacak, her türlü resmi işlemler yapılamayacak, en meşru ve en temel ihtiyaç olan güvenlik ve teşhis zorluğu nedeniyle başörtülü sokağa çıkmak dahi yasaklanacak demektir. Bu ''ileri zeka'' uygulamasını, en son, Tunus'ta Zeynel Abidin denemiştir! Bu zihniyetin akıbeti de herkesçe bilinmektedir.
Başta Tunus'ta ve Mısır'da görülmüştür ki, zorbalara ve zorbalığa karşı direniş kazanmıştır ve daima kazanacaktır. Yaşasın özgürlük, yaşasın direniş"
Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun 5.yıla giren basın açıklamalarının 210. haftasında beraberiz. 4 yıl boyunca karakış sıcak-soğuk demeden destek veren tüm kardeşlerimize teşekkür ediyoruz. Platformlar arası toplantıda tüm platformların tek isim adı altında Adalet ve Özgürlükler Platfromu olarak değiştirilmesi uygun görülmüştür. Bügünden itibaren Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu ismini Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu olarak sizlerle paylaşacağız.
Başörtüsü hayatın tüm alanlarında serbest kalıncaya kadar mücadeleye devam edecez. İnancımızı asla pazarlık konusu yapmayacağız.
Başbakanın beyoğlunda Galatasaray lisesi önünde engellemelere rağmen yıllardır kayıp çocukların bulunması için eylem yapan 'cumartesi anneleriyle' buluşmasını önemli bir başlangıç sayıyoruz. Berfo ananın şahsında evlat acısıyla yüreği yanan bütün annelere selam gönderiyor darbecilerden zalimlerden hesap sorulmasını bekliyoruz.
Yiğit Mısır halkını selamlıyoruz. 18 gündür yılmadan ısrarla sürdürdüğünüz mücadelenizde size başarılar diliyoruz. Mücadelenizi mücadelemiz kabul ediyoruz. Adı 'Mübarek' olan firavun gitmeden mücadeleden vazgeçmiyoruz. Ömer Süleyman denen firavunun yönetiliciğini kabul etmiyoruz. Ümmet rejimin değişmesini istiyor. Firavun ve yardakcısı tüm firavunlar defolup gitmelidirler.
Mübarek irhal, defol milyonlar Kahire'de, İskenderiye'de, Mansurure'de irhal dedi ve defolup gittiler. Diğer firavunlarda defolup gidecekler. Mısır, müslüman halkların direnişi için milad olacaktır.
Tunusta 21 sene önce sürgüne gönderilen hizbunnahta kalkınma partisi başkanı Raşit el GANNUŞİ ülkesine döndü. Tunus'ta henüz taşlar yerine oturmadı, 6 ay içinde seçim yapılacak. İnşaallah Tunus'ta müslümanlar yönetimde söz sahibi olacaklar.
Netenyahu zalimine sesleniyoruz. Mübareğe yaptığın tavsiyeler tutmadı 100-200 kişiyi ezersen göstericiler yılar ve korkar, sokağa çıkamazlar diyordun. Mısır'da gösterilere 10 milyonlar katıldı. Senin de sonun yakındır. En büyük destekçini devirdik seni de devireceğiz. Kudüs de Filistin de özgür olacak.
Yaşasın küresel intifada.
Gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.
Akyazı Adalet ve Özgürlük Platformu adına
Platform gönüllüsü
Şadan HEREKELİ
Platform olarak Mısır Halkının onurlu direnişini Ankara'nın merkezinden selamlıyoruz. Onurlu duruşun nice diktatörleri tarihten sildiğini dün Mısırda gördük. Mısıra bin selam.
Geçtiğimiz hafta şehrimizin Ostim ve İvedik Sanayi Sitelerinde patlamalar olmuş 18 kişi hayatını kaybetmiş, onlarca kişi yaralanmıştı. Ölenlere yüce Mevla'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz. Yaralılara da Allah'tan acil şifalar diliyoruz.
Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye'ye, 'üniversitelerdeki başörtüsü sorununun kadınların özgür tercihine saygılı şekilde çözülmesi' çağrısı yaptı. Avrupa'nın bile bu zorba yasağı kaldırılması için adım atılması istenirken ülkemizde hala yasağın nasıl devam edildiği dün basınımızda yer aldı.
Askerî birlik ve kurumlarında sivillere yönelik din ve vicdan hürriyetini kısıtlayıcı uygulamaların devam ettiği ortaya çıktı. İstanbul Kartal Hava Kuvvetleri Cevizli Özel Eğitim Merkez Komutanlığı Orduevi'nde 2009 yılında gerçekleştirilen düğüne ait davetiyede, "Düğünümüz askerî ortamda gerçekleştirileceğinden erkeklerde uzun saç ve sakal, bayanlarda türban ve elli yaş altı bayanlarda başörtüsü yasaktır." uyarı notu yer alıyor.
Askere almalarda annelerinin başörtülü babalarının sakallı olup olmadığına bakmadan alan yetkililere ordunun bütün birimlerine anne ve babaların fiziki görünüşlerine bakmaksızın almalarını istiyoruz. Ordunun din ve vicdan özgürlüklerine saygılı olmasını davet ediyoruz.
6 yıldır başörtüsü eylemleri düzenleyen Platformlar, geçtiğimiz hafta sonu Bursa'da buluştu. Bu buluşmada "Adalet ve Özgürlükler Platformu" ortak paydasında mücadeleye devam kararı alırken, sonuç bildirgesinde özgürlük meselesini bütün olarak ele aldıklarını deklare ettiler.
Afyonkarahisar, Ankara, Antalya, Akyazı, Bursa, Kocaeli, Konya, Kütahya, Sakarya, Tokat ve Van'dan platform ve kuruluşların yer aldığı çatıda amaç ve ilkeler şöyle ifade edildi: "Adalet ve Özgürlükler Platformu gönüllülük esası etrafında bir araya gelen, bağımsız yerel platformların çatı organizasyonudur. İslam'ın Adalet hedefini gözeterek; dini, mezhebi, ideolojik görüşüne bakmaksızın, her birey ya da toplumsal gurubun Hak ve hukukunu kim tarafından ve nereden gelirse gelsin, her türlü zulüm ve ifsada karşı korumak amacıyla, Devlet'ten ve siyasal iktidardan bağımsız, Devleti değil toplumu esas alan, Sivil bir siyasal mücadele hattı oluşturmayı amaçlar. Platformu oluşturan unsurlar kendi özellerinde tamamen özerk yapılardan oluşur. Platform karar alma mekanizmalarında istişareyi esas alır."
Buluşma sonucu dokuz maddeden oluşan Türkçe-Kürtçe ve İngilizce olarak bir bildiri yayınlandı. Bildiriyi okuduktan sonra bu haftaki basın açıklamasını bitiriyoruz.
ADALET VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU BURSA BİLDİRGESİ:
1- Adalet ve Özgürlükler Platformu ülkedeki özgürlükler meselesini bir bütün olarak görmektedir.
2- Platformumuz bu vesileyle; ilköğretimde başlayıp çalışma hayatı da dâhil yaşamın her alanında devam eden Başörtüsü yasağına karşı, yasak tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkıncaya kadar mücadelesine devam edeceğini bir kez daha ilan eder.
3- Adalet ve Özgürlükler platformu her seçim öncesi olduğu gibi, yine bir takım muğlak ifadelerin arkasına saklanılarak, Başörtüsü yasağının seçim sonrası kaldırılacağı yönünde yapılacak her türlü manipülasyona karşı kamuoyunu bilgilendirmeye devam edecektir.
4- Yeni bir Anayasa yapılması ülkenin gündemindedir; Platformumuz da bu süreci dikkatle takip etmeye devam edecektir.
5- Adalet ve Özgürlükler Platformu; Kürt sorununun çözümünde,"Anadilde eğitim" hakkı başta olmak üzere, tüm fıtri hakların iadesi için üzerine düşen çabayı göstereceğini ve bu hakların Türkiye'de yaşayan tüm dini, mezhebi ve etnik kimlikler içinde kazanılmasının takibini yapacağını beyan eder.
6- Platformumuz kapitalist kuşatmaya ve her türlü emek sömürüsüne karşı Adalet ve Eşitlik temelinde mücadele etmeye devam edecektir.
7- Mavi Marmara olayı sonrası, israil aleyhine açılacak dava sürecinin iç hukuk ayağının ilerleyememesi kamu vicdanını rahatsız etmektedir. Adalet ve Özgürlükler Platformu bu meselenin takibini vicdani bir sorumluluk olarak görmektedir.
8- Platformumuz; Arnavutluk, Kosova ve Azerbaycan'da dayatılmaya çalışılan Başörtüsü yasağına karşı, bu ülke Müslümanlarıyla Dayanışma içinde olduğunu ilan eder.
9- Adalet ve Özgürlükler Platformu Tunus ve Mısır halklarının diktatörlere karşı başlattıkları İntifadayı selamlar.
Yeni oluşumun hayırlara vesile olması temennisiyle hepinizi yüce yaratana emanet ediyoruz.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
Soner KARTAL
MAZLUMDER Ankara Şubesi
(Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu ADALET ve ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU Üyesidir)
304. hafta basın açıklamasını Platform bileşenlerinden Eğitim-bir-sen Kocaeli Şube başkanı Halil İbrahim Keleşoğlu yaptı.Bilindiği üzere 30 senesi Mübarek döneminde olmak üzere, emperyalist güçlerin güdümünde, var olduğundan beri halkına zulmeden Mısır yönetimi, halkın sabrını taşırarak, kansız bir devrimle yıkılmış bulunuyor.Baskı rejiminin tüm tahriklerine ve 150 yakın insanı katletmesine rağmen tahriklere kapılmayan Mısır halkının sabrı sonuç verdi ve firavun Hüsnü Mübarek rejimi yıkıldı.Mısır halkını bu direnişlerinden, azimlerinden ve günlerce sokakta gösterdikleri dik duruştan dolayı kutluyor, ölenlere Allahtan rahmet diliyoruz.Konuşmasına önce Mısır halkının zaferini kutlayarak başlayan Halil İbrahim Keleşoğlu, başörtüsü platformlarının son olarak almış oldukları bir kararla, adını Adalet ve Özgürlük Platformları olarak değiştirdiğini, bundan sonra bu meydanlarda sadece başörtüsü konusunda değil, her türlü haksızlık ve insan hakları ihlalleri ile ilgili basın açıklamaları yapılacağını, bu çerçevede Eğitim-bir-sen camiası olarak, sözleşmeli öğretmenlerin mağduriyetlerini dile getirecekleri bir basın açıklaması yapacaklarını söyledi.basın açıklamasının tam metni aşağıdadır.
BASIN AÇIKLAMASI:
Değerli hazirun "
Bugün buraya, ülkemizin ve dünyanın en önem verilmesi gereken konusu olan, eğitim ve eğitimin en temel unsuru olan öğretmen ve diğer eğitim çalışanlarına reva görülen, çifte standart uygulanan, kanayan yaramız olan Sözleşmeli Öğretmen-Sözleşmeli Eğitim Çalışanlarının durumları hakkındadır.
Sendika olarak; Sözleşmelilere:
1. % 4+ 4 maaş zammı
2. 80 TLEk Ödeme
3. Aile Yardımı ve 20+20 TL, 2 çocuk fazlasına da çocuk yardımı
4. Yıllık Damga vergisi muafiyetini kazandırdık (150-200 Tl)
5. Sözleşmeli öğretmenler 1 ay rapor alınca sözleşmeleri fesh ediliyordu. Değiştirildi
6. Sendikamız bütün süreçlerde gerek Memur Sen gerek Eğitim Bir Sen olarak sözleşmeli öğretmenlikten vazgeçilmelidir. Kadrolu öğretmenliğe dönülmelidir. Öğretmenin sözleşmesi , ücretlisi olamaz
7. Kurul İdari Kurumu Raporlarında ve 2011 Toplu Görüşme Metnine kazandırdıklarımız tescillidir.
Siyasi iktidar yanısıra herkes bilir ve kabul ederki; Ülkemizin tüm sorunlarının aşılmasının temelinde yatan hakikat, ülkenin eğitim sorunlarını doğru tesbit etmek ve gerçekçi çözümler üretmekle mümkün olur.
Şüphe yok ki eğitimin sorunlarının başında da; eğitimin en temel unsuru olan, eğitim çalışanının-öğretmenin sorunları gelmektedir.
Eğer bir ülkede; eğitim çalışanı olmayı saygın bir hale getiremezseniz, o ülkede eğitimin gerçekten başarılı olmasını bekleyeemzsiniz ve sağlayamazsınız.
Eğer bir ülkede; öğretmeni limon satmaya, ticaret yapmaya muhtaç bırakırsanız o ülkede eğitim için ne yaparsanız yapın, gerçek başarıyı yakalayamazsınız.
Eğer bir ülkede; eğitim çalışanları barışını sağlayamazsanız, eğitimin en temel sorununa ilgisiz ve bilgisiz kalırsanız, eğitimcinin sorunlarını görmezden gelirseniz, o ülkede eğitimin temel sorunlarına inememişsiniz demektir ve haliylede temel sorunu görmeyen-halletmeyenler, ülkenin diğer hiçbir sorununu da temelli halledemezler.
Evet eğitim sorunları halladilmeyen ülkelerin; diğer sorunlarının çözümü de halladilemeyecek demektir.
Eğitim sorunlarını hallademeyen ülkeler; ne ekonomik sorunlarını, ne sosyal sorunlarını gerçek ve kalıcı manada halladilemezler.
Çünkü eğitim çalışanlarının, kendi aralarında sınıfsal farklılıkları var!
Aynı işi yapan eğitim çalışanlarının, kendi aralarında farklı konumlandırılmaları var, farklı isimlendirilmeleri var!!!
Evet öğretmen adayları aynı sıralardan geçiyor, aynı liseleri ve aynı fakülteleri okuyor, başarılı olarak mezun oluyor, ancak devletin kapısına gelince, kimileri "kadrolu öğretmen", kimileri "Sözleşmeli Öğretmen", kimileri "Usta Öğretici" ve hatta kimileri de köle gibi asgari ücretinde altında bir gelirle "Ücretli Öğretmen" diye istihdam ediliyorlarlar.
Ne yaman çelişkidir ki; 149 bin kadrolu öğretmenedaha ihtiyaç olan ülkemizde; tasarruf olsun diye, bir öğretmen maaşına 3-4 tane ücretli köle öğretmen çalıştırılıyor.
Halbuki eğitim alanında bu tip tasarrufun, iç kanaması olan bir hastaya, masraf olmasın diye gerekli cerrahi müdhaleyi yapmadan, pamukla, gazlı bezle pansuman tedbirlerle işi geçiştirmeye çalışarak, hastayı ölüme terk etmek manasına geldiğini, herkes gibi bu ülkeyi yöneten hükümetlerde bilmektedir.
Ne yaman çelişkidirki; aynı eğitimi ve hatta aynı KPSS puanını alan öğretmen adayları; farklı zamanlarda atandıkları için bazı eğitimciler kadrolu öğretmen oluyor, bazılarıda her an işine son verilebilecek muvakkat nikahlı gibi sözleşmeli öğretmen oluyorlar.
Ne yaman çelişkidirki; bu devlet, kadrolu öğretmenin devlete olan ekonomik maliyetiyle, sözleşmeli öğretmenin devlete olan ekonomik maliyeti aynı olmasına rağmen, 79 bin eğitim neferini, "Sözleşmeli öğretmen" kadrosunda tutarak, hem bu 79 bin eğitimcinin gerçek manada kendisini işine, öğrencilerine atamasına engel oluyor, hemde tüm eğitimcilerin kanayan yarası olan bu durumla Eğitimciler Arası Barışı zedeliyor, eğitimcilrin arasında ikiliğe ve huzursuzluğa sebep oluyor.
İki dönemdir ülkemizde iktidar olan AK Parti hükümeti, eğitim alanında çok büyük yatırımlar yapmıştır, hatta Eğitim Alanındaki Harcamalar ilk defa Milli Bütçede Savunma harcamalarının önüne geçerek en Yüksak Paya Sahip Olmuştur, fakat aynı maliyette ki kadrolu öğretmenle, sözleşmeli öğretmen farklılığı giderilmeden, öğpretmen açığının kapatılması için 149 bin öğretmen alcağına, öğretmen olmuş eğitim fakültesi mezunlarının asgari ücretin bile altında, yarı hatta çeyrek sigortalı çalıştırılmalarından vaz geçilmeden Eğitimciler Arası Barış ve Huzur Sağlanamaz, Ülkemizin eğitim sorunlarına gerçek manada neşter vurulmuş sayılmaz.
El ele projeleri gibi çalışmalar da, farklı konumlardaki öğretmenler el ele veremediğinde beklenen başarıyı sağlayamaz.
Bu kafayla, ülkemizde, Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür nesiller yetiştirilemez,
Bu kafayla, ülkemizde, Demeokrasi ve insan hakları özlenen seviyeye gelemez,
Bu kafayla, ülkemiz, Türki Cumhuriyetlere ve İslam Ülkelerini gerçek ağbi pozisyonuna gelemez,
Bu kafayla, ülkemiz, eskiden olduğu gibi, Avrupaya ve tüm dünyaya medeniyet ve insanlık öğretemez,
Tüm bu özlenen-istenen başarıların olması için, hükümetin eski ME Bakanı Hüseyin ÇELİK'in 26.08.2008 tarihin de "Belli bir plan dahilinde sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmeleri sağlanacak" sözünde durulmalı,
Ve sonrasında MEBakanı olan mevcut bakan Nimet ÇUBUKÇU'nun bakan olduğunda verdiği "sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilecek, sözleşmeli öğretmenlik kaldırılacak " sözünde durulmalı,Ve son yıllarda ülkemizin yurt dışı itibarını artıran sn başbakanın, sözleşmeli-ücretli vs. İsimlendirmelerle, itibarı yok sayılan, incitilen, onuru zedelenen, kutsal bir görevi ifa eden öğretmenlerin, itibarlarına ve onurlarına sahip çıkmasını bekliyoruz.
Öğretmenlerin Çalışma Barışının Sağlanmasının temel sorunu olan; sözleşmeli ve ücretli köle öğretmenliği uygulamasına son vermesini, 149 bin öğretmen ihtiyacını; öğretmenlerin onur ve şerefini zedeleden karşılamalarını, eğitimde 4-B li ve 4-C uygulamasına son verilmesini ve tüm eğitim çalışanlarının, kadrolu eğitim neferi haline getirilmelerini bekliyoruz, ve takipcisi oalcağımızın hükümet vede kamuoyu tarafından bilmesini istiyoruz.
Bu haklı isteklerimiz karşılanana kadar haklarımızı; salonlarda, alanlarda, SANDIKta ve her türlü platformda arayacağımızı bilmelerini istiyoruz.
Eğitimden , sağlıktan tasarruf intihardır.
Halil İbrahim KELEŞOĞLU
EĞİTİM-BİR-SEN KOCAELİ ŞUBE BAŞKANI