Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 180. Akyazı'da 211. Ankara'da 264.Kocaeli'de 305.Sakarya'da 285.Başörtüsü eylemleri düzenlendi

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 180. Hafta basın açıklaması saat 12:30 da Kayalıpark Meydanında yapıldı. Açıklamayı platfrom adına Muharrem KESKİN okudu. Açıklamasında Orhan Çeker Hoca'yla ilgili son günlerde ülke gündeminde çokça yer kaplayan olaylara değinen Keskin, ''Orhan Çeker Hoca'nın bu baskılar karşısında gösterdiği ilmî kimliğine yakışan duruşu takdirle karşılıyor, hak sözü söylemek hususunda hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeden doğruları söylemeye devam etmesini istiyoruz. İyiye, doğruya ve hakikate bağlı olan herkesin de Orhan Çeker Hoca'yı desteklediğini açıkça bildiriyoruz.'' dedi. Penguen dergisindeki karikatür olaylarına da değinen Keskin, ''Ülkemizde bir mizah dergisinin inançlarımızı tahkir eden ve inanç değerlerimizle alay eden bir karikatür yayınlaması Müslüman halkımızı rencide etmiştir.'' dedi.



Açıklamanın Tam Metni:



Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

İnanan kadınlara da söyle: Bazı bakışlarını kıssınlar, ırzlarını korusunlar, kendiliğinden görünenler hariç süslerini göstermesinler. Başörtülerini göğüslerinin üstünden koysunlar. Süslerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları ve ya kardeşlerine, kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin oğullarına, kadınlarına, ellerinin altında bulunan cariyeler yahut kadına ihtiyaç bulunmayan erkek tabilere, henüz kadınların mahrem yerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar.(Nur suresi 31. ayet)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Medeniyeti, medeniyet telakkilerini, çağdaşlığı ve çağdaşlık anlayışlarını, içki kumar ve çıplaklık üzerine şekillendirenler, bu üç şeyi dünya görüşlerinin merkezine alanlar ve varlık nedenlerini bu üç şeyle ifade ederler, yine ayaktalar ve kendileri gibi düşünmeyenleri tahkir etmekte, onlara saldırmakta, düşüncelerine ve düşüncelerini ifade etme haklarına tacizde bulunmaktalar.

Onlar istiyorlar ki kimse onların yaşam biçimlerine karışmasın ve hiçbir değer onların yaşam anlayışlarını sınırlandırmasın. Hiçbir hukuk onları kayıt altına almasın. Fakat onlar kendileri dışında bulunana her şeyi sınırlandırsınlar her şeye tahakküm etsinler kendilerinin dışında bulunana herkese tacizde bulunsunlar.

Orhan Çeker Hoca'nın, kendisine yöneltilen hadım etmek cezasıyla alakalı bir soruya, verdiği cevapta ilmî ve insanî hassasiyetleri gözeterek, suçu ve suçun sebeplerini ortaya koyan cümlesi, kendi isteği dışında baskıcı bir güruhu da deşifre etmiş oldu. Bu tahakkümcü güruh hocanın ifadelerinden rahatsız olup bütün ahlaki değerleri hiçe sayan açıklamalarda bulunuyorlar. Orhan Çeker Hoca'nın ilmî, kimliğine ve bilimsel ifadelerine sansür koymaya çalışıyorlar. Ne akademik özgürlüğe ne ifade özgürlüğüne ne de ahlaka ve inanca saygı gösteriyorlar.

Orhan Çeker Hoca'nın bu baskılar karşısında gösterdiği ilmî kimliğine yakışan duruşu takdirle karşılıyor, hak sözü söylemek hususunda hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeden doğruları söylemeye devam etmesini istiyoruz. İyiye, doğruya ve hakikate bağlı olan herkesin de Orhan Çeker Hoca'yı desteklediğini açıkça bildiriyoruz.

Y.Ö.K başkanının ve Selçuk Üniversitesi Rektörü Okutan'ın baskılar sonucunda yaptıkları açıklamanın talihsiz birer açıklama olduğunu ifade ediyoruz. Orhan Çeker Hoca'nın ilmî ifadeleri Konya'yı ve bizleri onurlandırmıştır. Konyamıza yakışmayan beyanat rektörün beyanatıdır"

Dünyanın pek çok bölgesinde ister dini metinlere dayanarak ve kendi inançlarının gereği olarak ister de herhangi bir dini metine dayanmadan genel ahlak ilkeleri gereği dekolteye ve çıplaklık anlayışına yönelik tepkiler - İtalya'da ve Rusya'da olduğu gibi – verilirken halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan bir ülkede dekolte savunuculuğu yapmak dekolteyi bir yaşam biçimi gibi sunmak inançlı ve erdemli insanların yaşam anlayışlarına bir taciz değil midir?

Onyıllardır Müslüman kadının örtüsü hem devlet eliyle hem de baskıcı zihin dünyalarına sahip olanların eliyle baskı altında tutulurken sessiz kalanların bugün halkın ahlak anlayışına uygun olmayan bir giysiyi savunuyor olmaları esefle karşılanmaktadır.

Ülkemizde bir mizah dergisinin inançlarımızı tahkir eden ve inanç değerlerimizle alay eden bir karikatür yayınlaması Müslüman halkımızı rencide etmiştir. Derginin bu bizim yayın politikamız değildir deyip özür dilemesi, köşe sahibi olan çizerlerin, ifade özgürlüğünü kısıtlayamayız diyerek, meslektaşlarına sahip çıkması büyük bir çelişkidir. Müslüman halkımızdan hem çizerin hem de bu iğrenç karikatürün yayınlandığı derginin yöneticilerinin acilen özür dilemesi gerekmektedir. Etkili ve yetkili tüm mercileri de bu hususta gerekenin yapılması için göreve davet ediyoruz. Bu zulme karşı üzerine düşenleri yapmayan kişi, kurum ve kuruluşların, zulmün yayılmasında pay sahibi olacaklarını buradan hatırlatıyoruz.

İyinin ve hakkın, hiçbir şekilde tahkir edilmediği, kötünün ve batılın övülüp yüceltilmediği, adaletin ayakta tutulup tevhidin hayata hakim olduğu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 181. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

 


 



KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

 

 

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu 211. hafta basın açıklaması eyleminde, üniversitelerde süren başörtüsü yasağı protesto edildi.

Basın açıklaması metni:

Ankara üniversitesinde yasakçı zorbalık sürüyor. YÖK'ün yayınladığı genelgeye rağmen başörtülü öğrenciler derslere alınmıyor. Eğitim, temel insan hakkıdır. Anayasa ile teminat altında olduğu söylenirken yapılanlar yanlıştır. Mevzuatta başörtüsünü engelleyen hiçbir hüküm yoktur. Yasakçı fakülte yönetimi özel güvenlikçileri de alet ederek suç işliyor.

Keyfi uygulamalarla, zorbalıkla insanların temel haklarını kısıtlayamazsınız.

Türkiye'de ilahiyatçılar; unvan sahibi, 'din bilginleri' söylenmesi gerekenleri bugüne kadar söylemediler. Konya Selçuk ilahiyat'tan bir hoca ucundan, kenarından bir gerçeği dile getirince lince tabi tutuldu. Akademik çevrelerden cılız da olsa destek yok. Yazıklar olsun. YÖK başkanının, Prof. Dr. Orhan ÇEKER hakkında soruşturma istemesi, YÖK başkanının kendisini inkar etmesi anlamına gelmektedir.

Kendilerine emanet edilen yavrularımızı hedef tahtası yerine koyarak, atış yapan komutanın derhal soruşturması yapılmalıdır. Bu sorumsuzluklar cezasız kalmamalıdır.

Darbecilerin yargılanmasını kim ne adına önlemek istiyor? Bırakın yargılansınlar suçları sabitse cezalarını çekecekler, değilse aklanırlar. 'Beyaz Türk'lerin'oyununa alet olmayınız.

Dönemin Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ı cezaevinde ziyaret ettiği için dönemin Adalet Bakanını, medya ve kalemşörleri lince tabi tutmuşlardı. Milletin başına balyoz indirmek planıyla tutuklananları Hasdal'da ziyaret eden Koşaner ve Kuvvet Komutanlarının bu gövde gösterisi medya tarafından adeta sansürlendi. Bu ziyaret yargıyı etkileme yöntemimidir. Niyeti o ise Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları derhal istifa etmelidirler.

ABD elçisi Türkiye'de olup bitenleri anlamıyormuş! Diplomatik nezaketsizlik değil, tam bir küstahlıktır. Sen bu milleti anlama derdinde olmadın, anlayamazsın da!

Çağdaş firavunlara karşı onurlu mücadelerini sürdüren Tunus, Mısır, Yemen, Libya ve Bahreyn halklarına selam gönderiyoruz.

Tüm alanlarda, özgürlüklere kavuşuncaya kadar mücadelemiz sürecektir. Gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder Sözcüsü

İrfan ALEMDAR

 

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 264. hafta basın açıklaması eyleminde, başörtüsü yasaklamalarına tepki gösterildi.

Değerli basın mensupları ve değerli katılımcılar 264. hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Üniversiteler 2. yarıyıl öğretim dönemlerine başladılar. YÖK'ün açıklamalarına rağmen bazı rektör ve dekanların keyfi uygulamaları hala devam ediyor. Bunun son örneği Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde yaşandı.

Başörtülü kızlarımız derse girebilmek şöyle dursun, kampus bahçesine bile adım atamıyor. Hani bütün öğrenciler özgür bir şekilde derslere girebilecek, gerekirse ders hocaları herhangi bir müdahalede bulunmadan (hiç de hakları olmadığı halde) tutanak tutacaklardı? Hani kimsenin eğitim hakkı engellenemezdi? Maalesef keyfi uygulamalar kanunların ve yayınlanan genelgelerin önüne geçiyor. Ülkemizde bu trajikomik manzaralar yaşanırken, çocuklarımız başörtüsünden dolayı okullarına giremezken, diploma törenlerine katılamazken, hak ettikleri ödülleri almak için sahneye çıkamazken, dünyada işlerin böyle yürümediğinin bir ispatı olarak başbakanımızın başörtülü eşine Brüksel'de "Geleneklere Bağlı Kalarak İlerlemenin Sembolüsünüz" denilerek barış, özgürlük ve demokrasiye katkılarından dolayı ödül verilebiliyor. Bu manzaradan gurur mu duymalı, halimize üzülmeli mi sevinmeli mi bilmiyoruz.

Hak almak için sokaklara dökülmek mi gerekiyor? Son günlerde komşu ülkelerde gördüğümüz olayların bir benzerinin yaşanmaması için hak ve özgürlüklerin kullanılmasından yana olduğumuzu her fırsatta dile getiriyoruz. Her alanda başörtümüzle kabul görünceye kadar da mücadelemize devam edeceğiz. Bu yılan hikâyesine dönen süreçte tükenen gençlerimizin kimse farkında değil. Onların yiten umutlarının, kaybolan yıllarının hesabını kim verecek? Geleceğimizin teminatı olan bu genç beyinlerin böylesine harcanması ülkemiz için büyük bir kayıp değil mi? Bu ülkenin çıkarlarını düşündüğünü söyleyenler bunun ne zaman farkına varacaklar?

Daha uluslar arası boyutta ki karikatür krizinin izleri silinmemişken, ülkemizde de bir karikatür krizi ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde bir karikatür dergisinde İslam dininin temel değerlerine alenen hakaret içeren bir karikatür yayınlandı. Türk Ceza Kanunun 125. maddesine göre kutsal sayılan değerlere basın yoluyla hakaret edilmesi ceza-i müeyyide gerektirir. Bu güne kadar basın yayın yolu ile TV dizileri ve sinema filmleri ile İslam'ın kutsal saydığı değerlere hakaret edilmesi öylesine kanıksanmış ki, bu karikatüre küçük bir kesimin dışında ses çıkaran olmadı. Oysa birçok duyarlı STK'dan ve özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan açıklamaları yeterli ve doyurucu bulmadık.

Çok uzun süredir ülke gündemini "Balyoz Davası" meşgul ediyor. Tutuklamaların akabinde sanıkların aileleri ve yakınları ayağa kalktılar. Dava bitene kadar kimseyi suçlayamayız ama dava bitene kadar kimseyi aklayamayız da. Bu ikisini birbirine karıştırmamak gerekir. Malum medyanın tavrı kamuoyunu ikinci şıkka yönlendirme amaçlı görünüyor. Bunları her fırsatta gündeme taşıyan basın, YAŞ kararları ile ordudan atılan binlerce subay ve ailelerini maalesef görmezden gelmişti. Her türlü kazanılmış hakları ellerinden alınan, kamu da görev almaları dahi engellenerek hayatları iyice zorlaştırılan bu insanlar ne hak arayacak bir merci ne de seslerini duyurabilecek bir ortam bulamamışlardı. Bugün ortalığı velveleye verenler o zaman niçin hiç bu mazlum insanların yanında olmadılar ve seslerini çıkarmadılar.

Hak ve özgürlüklerin herkese aynı şekilde uygulanacağı bir adalet sisteminin olduğu günlerde buluşmak dileğiyle.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu

İLKDER – Aysel YILMAZ


.

.

.

.

.



 

 Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 305.hafta basın açıklaması İzmit İnsan Hakları Parkı, Özgürlük Meydanında yapıldı.

305.HAFTA, SUÇLULAR ELİNİ KOLUNU SALLAYA SALLAYA DOLAŞMAMALI, ANKARA ÜNİVERSİTESİNDEKİ YASAKÇI UYGULAMA SONLANMALI, BASKIYA KARŞI AYAKLANAN ORTADOĞU HALKLARININ YANINDAYIZ.

Basın açıklamasını, Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu adına, platform birleşenlerinden MAZLUMDER Kocaeli Şubesi adına, Şube başkanı Çetin Tahtacı yaptı.basın açıklamasının konusu, suçluların ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşmamaları, Ankara Üniversitesinde devam eden başörtü yasağına tepki ve baskılar karşısında ayaklanan Orta Doğu halklarına destek mahiyetindeydi.

Basın açıklaması metni:

ZULÜM YAPAN YA DA ZULME ALKIŞ TUTANLARI İNSANLIK VİCDANI AFFETMEYECEKTİR.

Değerli basın mensupları ve çok kıymetli halkımız. 305.Hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Bu ülkede güzel şeyler olmaya başladı. Her cumartesi Galatasaray Meydanında 306 haftadır oturma eylemi yapan Cumartesi Annelerini devletin başbakanının dinlemesi çok önemli bir gelişmedir. Haklarınızı ısrarla talep ederseniz, mutlaka karşılık bulabilirsiniz demektir. Bizlerde bu meydanda en temel insan hakkı olan dini inancına göre taktığı başörtüsü ile üniversitelerde eğitim alma hakkı için çoğu zaman açıklamalarda bulunduk. Başörtüsü zulmünün de hiçbir zulüm gibi devam etmeyeceğini, eninde sonunda ortak bir anlayışla çözüleceğini ifade etmeye çalışmıştık. Görünen o ki YÖK başkanı da, yasakçı olmayan diğer rektörlerde bunun farkındalığına vararak Anayasa ve kanunlarda olmayan bu yasak özgürlükçü bir anlayışla kendiliğinden çözümlenmiştir. Fakat Ankara Üniversitesi bu yasağı sürdürmekte hala ısrar etmektedir. YÖK başkanının yaptığı açıklamayı bile hiçe sayarak. Bu meydanda yasakçı tüm rektörlere çağrımız "özgürlüklerden neden bu kadar korkuyorsunuz" olacaktır. Zulümle abad olunmaz.

Tunus ve Mısır'la başlayan Ortadoğu halklarının özgürlük mücadelesi Yemen'de son günlerde yapılan protestolarla sürmektedir. Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu olarak, Yemen halkının Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'in 32 yıllık iktidarını sonlandırmak amacıyla gerçekleştirmekte olduğu barışçı protestolarını destekler. Ali Abdullah Salih'e, mevcut çağrıları dikkate alarak, doğrudan ya da dolaylı şiddet kullanmaktan kaçınma, siyasi tutukluları serbest bırakma, kamuoyunun haber alma hakkına saygı gösterme, gözaltı merkezlerini uluslar arası denetime açma, halkın yönetimde söz sahibi olmasını mümkün kılacak gerekli yasal ve anayasal değişiklikleri yapma ve toplumsal adaleti tesis etme çağrısında bulunuyoruz.

AİHM de Türkiye aleyhine açılan davaların sayısını da göz önünde bulundurursak acilen yargıda reforma gidilmeli, kişilere Anayasa mahkemelerine bireysel başvuru hakkı tanınmalıdır. 2004 yılında yapılan düzenlemeyle 1 Ocak 2011 tarihindeki tahliyeler dolayısıyla, yargılama sürecinin bir an önce tamamlanmasını istemekteyiz.. Vatandaşlar olarak yargıya güven çok önem arzetmektedir. Herkesin adaletin tecelli edilmesine hakkı vardır. Kimsenin haksız yere tutuklu kalmaması ne kadar önemliyse, suçluların da elini kolunu sallayarak toplum içinde dolaşamaması aynı derecede önemlidir.. Bunun için adalet gecikmemelidir.

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platform bileşeni

MAZLUMDER Kocaeli Şubesi adına

Şube Başkanı Çetin Tahtacı


.




 Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu tarafından haftalık devam eden eylemlerin 285.'si yapılıdı.

Sakarya'daki 285. hafta eyleminde dikta rejimlerine karşı ayaklanma başlatan halklara destek verilirken, açıklamada darbecilerin yargılanması, başörtülü aday meselesi ve Mavi Marmara için Türkiye'de neden davalara izin verilmediği gündeme getirildi.

Basın açıklamasını platform adına Sakarya Dayanışma Derneği sözcüsü Kadrican Mendi okudu. Mendi son günlerdeki halk ayaklanmalarına ilişkin "Milyonların sırtına binmiş hantal gövdeleri ile , devlet'in kutsallığına ve "tek adam"ların sınırsız otoritesine dayanan rejimler birer birer yıkılmaya başladılar" Henüz yeni başlayan bu hareketlerin; halkın sınırsız değiştirme potansiyelini ortaya çıkarması, "Adalet ve Özgürlük" talepleri karşısında, ne kadar kudretli olursa olsun hiçbir iktidarın duramayacağını göstermesi açısından "devrimci" karakterde oldukları yadsınamaz. Ancak önce Tunus sonrasında ise Mısır'da, kovulan diktatörlerin yerine kimlerin geçeceği meselesinin meçhul kalmasını endişe verici buluyoruz. Halkın başlattığı "sivil" hareketlerin canları bahasına elde ettikleri inisiyatiflerini yine kendi elleri ile "ordu" gibi kadim devlet kurumlarına bırakarak sürecin seyircilerini konumuna düşmeleri, ortaya çıkacak yeni yönetimler ile ilgili belirsizliği tehlikeli bir noktaya taşıyor." denildi.

Başörtülülerden oy istenecek mi?

285. haftasını okuyan Kadrican Mendi, açıklamasında Türkiye'deki adalet ve özgürlükler meselesine ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptı: "Ülkemizdeki adaletsizliklerin, yoksullukların, boğaz tokluğuna çalıştıkları işyerlerinin umarsamazlıkları yüzünden her yıl yüzlerle ölen emekçilerin, anadilini, kimliğini savunduğu ve devletin resmi ideolojisinin karşısına çıktığı için faili meçhul cinayetlerle yok edilenlerin, Sırf ermeni olduğu ve statükoyu eleştirdiği için kalleşçe ensesinden vurulanların da hesabını soruyoruz. 12 Eylül'le hesaplaşma vaadiyle referanduma destek isteyen Hükümet'ten, neden Meclis'e bu yönde getirilen tasarıya hayır oyu verdiğinin izahını soruyoruz.

Seçimlerde Başörtülü aday göstermeyeceğini belirten AKP'nin, başörtülülerden buna rağmen oy isteyip istemeyeceğini öğrenmek için soruyoruz. Mavi Marmara'yla ilgili Türkiye mahkemelerinde İsrail aleyhine açılan davaların neden kabul edilmediğini de Hükümet'ten öğrenmek istiyoruz." denildi.

Basın açıklaması metni:

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 285. hafta basın açıklaması Tunus'un ardından 25 ocakta mısırda başlayan halk isyanı, Mubarek'in ülkeyi terk etmesi sonrası yemen, Libya ve Bahreyn'e de sıçradı.

Milyonların sırtına binmiş hantal gövdeleri ile , devlet'in kutsallığına ve "tek adam"ların sınırsız otoritesine dayanan rejimler birer birer yıkılmaya başladılar.

Bu altüst oluş büyüyerek devam edeceğe benzer.

Henüz yeni başlayan bu hareketlerin; halkın sınırsız değiştirme potansiyelini ortaya çıkarması, "Adalet ve Özgürlük" talepleri karşısında, ne kadar kudretli olursa olsun hiçbir iktidarın duramayacağını göstermesi açısından "devrimci" karakterde oldukları yadsınamaz.

Ancak önce Tunus sonrasında ise Mısır'da, kovulan diktatörlerin yerine kimlerin geçeceği meselesinin meçhul kalmasını endişe verici buluyoruz.

Halkın başlattığı "sivil" hareketlerin canları bahasına elde ettikleri inisiyatiflerini yine kendi elleri ile "ordu" gibi kadim devlet kurumlarına bırakarak sürecin seyircilerini konumuna düşmeleri, ortaya çıkacak yeni yönetimler ile ilgili belirsizliği tehlikeli bir noktaya taşıyor.

Bu yeni durum aslında devrimlerle ilgili bir gerçeği bizlere bir kez daha hatırlatıyor.

Örgütü ve liderliği olmayan devrimci kalkışmalar, mevcut kurulu düzenle nihayi bir hesaplaşma içine giremezler ve orta vadede devletin "derin" mekanizmaları tarafından dönüştürülürler. Umarız devam eden süreç bizi yanıltır.

Umarız, halkın diktatörlüklere karşı başlattıkları isyanlar örgütünü ve liderliğini bulur, ve inşallah bölgenin İslami Hareketleri bu süreci doğru okur ve doğru tavırlar takınırlar.

Evet Tunus ve Mısır halkına tavsiyede bulunan bizler, kendimizi de unutmuş değiliz.

Ülkemizdeki adaletsizliklerin, yoksullukların, boğaz tokluğuna çalıştıkları işyerlerinin umarsamazlıkları yüzünden her yıl yüzlerle ölen emekçilerin, anadilini, kimliğini savunduğu ve devletin resmi ideolojisinin karşısına çıktığı için faili meçhul cinayetlerle yok edilenlerin, Sırf ermeni olduğu ve statükoyu eleştirdiği için kalleşçe ensesinden

vurulanların da hesabını soruyoruz.

Hayatın içinde Müslüman kimliğiyle, Başörtüsüyle varolma mücadelesi veren Başörtüsü Direnişçileri olarak bu hesabı soruyoruz.

12 eylül'le hesaplaşma vaadiyle referanduma destek isteyen hükümetten, neden meclise bu yönde getirilen tasarıya hayır oyu verdiğini, neden başta Kenan Evren olmak üzere 12 eylül sorumlularına karşı savcılıklara yapılan suç duyurularının bir türlü muhatap bulamadığını, bırakın hesap sormayı Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı köşkünde şeref misafiri olarak ağırlanmasının izahını soruyoruz.

"Kağıttan Kaplan" benzetmesi sonrasında kamuoyunda oluşan darbe karşıtı tepkiye rağmen, Başbakan'ın orduya laf söyletmem, ordu bizimle ilgili bir kurumdur" diyerek tepki vermesinin sebebini, Ergenekon ve balyoz davalarından ordumuz daha da güçlenerek çıkacaktır derken neyi kastettiğini soruyoruz.

Seçimlerde Başörtülü aday göstermeyeceğini belirten AKP'nin, Başörtülülerden buna rağmen oy isteyip istemeyeceğini öğrenmek için soruyoruz.

Mavi Marmara' da katledilenlerin kanının her fırsatta kullanıldığı bir vasatta, şehit ailelerinin ve avukatlarının türk mahkemelerinde israile aleyhine açtıkları davaların neden kabul edilmediğini de hükümetten öğrenmek istiyoruz.

Seçimlerden sonra yeni bir anayasa ile tüm özgürlük meselelerini çözeceğini iddia eden hükümetten bu yeni Anayasanın temel anlayışının ne olacağına ilişkin net açıklamalar yapmasını bekliyoruz.

Tahrir meydanında toplanmanın çok önemli olduğunun farkındayız, ancak bundan daha önemli olan devrim bitmeden oradan ayrılmamaktır.

Kemalist devletin dindar kadrolar elinde, küresel kapitalizme adapte olarak yeniden üretilmesi bizler için yolun sonunu değil devrimin işaret fişeğini gösteriyor.

Bizler inanıyoruz ki meydanlar halkları özgür kılmaz, ona layık olan halklar meydanlara özgürlük adını verir.

Halkların tepesine çöreklenmiş tüm yeryüzü ilahları devrilinceye kadar, devrimin türküsünü söylemeye, inkılabın duasını etmeye, şahitlerin yolunu sürdürmeye devam edeceğiz.

Yaşasın direnen halkların kardeşliği

Yaşasın mazlumların intifadası

Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz.

Sakarya Adalet Girişimi (SAGİR*) adına

Sakarya Dayanışma Derneği sözcüsü

Kadrican Mendi

*SAGİR, Adalet ve Özgürlükler Platformu üyesidir.

velfecr