Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 195., Bursa'da 18., Van'da 164., Akyazı'da 226., Ankara'da 279., Sakarya'da 299., Kocaeli'de 320.,

195. Hafta Basın Açıklaması yoğun katılımla yine Kayalıpark Meydanı'nda yapıldı. Açıklamayı platform adına Kerim GÖVEZ okudu. Gövez, yaptığı açıklamada Hama'da yaşanan olaylara değinerek, ''Hama zihnimizde katliamlarla, yok edilişlerle, acılarla yer eden şehir. Yine aynı acıların, baskının ızdırabın kıskacında" Zalim Baas rejiminin yıllar önce gerçekleştirdiği Hama katliamının acısının izleri yüreklerimizden silinmeden, şimdi zalim Hafız Esad'ın zalim oğlu Beşar Esad, babasının yolu üzere devam edip acıları ve katliamları tazelemekte.'' dedi

AÇIKLAMANIN TAM METNİ:

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

Ve zulmedenlere meyil etmeyin yoksa size ateş dokunur. Allah'tan başka kayıranlarınız da yoktur. Sonra kurtulmazsınız.  (Hûd Suresi 113. Ayet)

 

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Hama zihnimizde katliamlarla, yok edilişlerle, acılarla yer eden şehir. Yine aynı acıların, baskının ızdırabın kıskacında" Zalim Baas rejiminin yıllar önce gerçekleştirdiği Hama katliamının acısının izleri yüreklerimizden silinmeden, şimdi zalim Hafız Esad'ın zalim oğlu Beşar Esad, babasının yolu üzere devam edip acıları ve katliamları tazelemekte. Sonu nereye varacağı belli olmayan bu katliamlar zinciri Suriye'nin bütün şehirlerinde hızla yayılmakta ve hiçbir sınır tanımamaktadır.

 
Azınlık Nusayri diktatörlüğü ile Baasçı sapkın bir ideolojinin bir araya gelmesinden meydana gelen Suriye faşizmi kanlı tarihine yepyeni kanlı sayfalar açmaya devam ediyor. İslam ümmeti, zalim Hafız Esad'ın ölümünden sonra oğlunun reform sözleriyle umutlanmıştı. Fakat bu sözlerin birer kandırmacadan ibaret olduğunun anlaşılması çok da geç olmadı. Vaat ettiği hiçbir reformu gerçekleştirmeyen Esad rejimi baskılarını gün geçtikçe arttırmaya devam etti.
 
İslam dünyasının merkezinde bir kangren olan İsrail'in varlığı ve Esad rejiminin bu kangrenleşmiş habis ura karşı muhalefeti ve direniş unsurlarını desteklemesi Beşar Esad'a ve yaptıklarına karşı tepkileri hafifletmiş, hatta bazı dönemlerde halkların sempatisini bile toplamıştı. Direniş hareketleri ile olan iyi ilişkileri Müslüman halkların kendisinden umut beslemesine sebebiyet vermişti.
 
Ortak düşmana karşı siyasi birlikteliğin haklara, özgürlüklere ve halkların özgürlük taleplerine karşı bir birlikteliği meydana getirmediğini gördük.
 
            İsrail'e karşı tutumunu onayladığımız Esad'ın bu tutumu kendi halkına karşı işlemiş olduğu zulümleri asla mazur gösteremez. Bir zalime karşı çıkmak ve onun zulümlerine muhalefet etmek, kendisinin zalimliğine ve zulümlerinin hoş görülmesine sebebiyet olamaz. Zalim Esad'ı yaptıklarını her biri ile tel'in ediyor, onun da diğer zalimler gibi cezalandırılacağı günlerin yakın olduğu müjdeliyoruz. Adli ilahi önünde vereceği hesabın, dünyada vereceği hesaptan daha büyük olacağının bilincindeyiz fakat dünyadaki cezasının çabuk olması da en büyük arzumuzdur.
 
            Siyasal sebepler, konjönktürel şartlar, İsrail muhalefeti gibi sebepler zalim Esad rejiminin zulümlerine sessiz kalmaya sebep olamaz. Bu gerekçeleri yeterli bir sebep sayarak zımnen de olsa Esad rejimine ve zulümlerine destek vermek bu zulmün paydası haline gelmek olur. Unutulmamalıdır ki öteki zalime karşı çıkmanın bedeli kendi zalimimize sessiz kalmak olmamalıdır.
 
            Suriye rejimine muhalif olan grupların Antalya'daki buluşmasını olumlu karşılıyor, buradaki birlikteliğin temellerinin tevhid ve adalet üzere olmasını temenni ediyoruz. Buradan çıkacak olan kararlarının ve direnişin seyrinin sonuçta yeni bir zulme imkân sağlayacak halde olmaması için dikkat gösterilmesini istiyoruz.
 
            Şehitlerin kanları döküldükleri kutsal amacın dışında değerlendirilirse ve zararlı unsurlara hizmet etmesi için suiistimal edilirlerse onların kanlarını dökenlerin zulmünden daha az bir zulüm olmuş olmayacaktır.
 
            Yeryüzündeki tüm kaoslardan kendisine menfaat elde etmek için sırada bekleyen batılı akbabalar, Libya'dan sonra şimdi Suriye için de planlar tezgâhlamaktalar. Suriye muhalefetini bu iğrenç tuzağa düşmemek hususunda uyarıyoruz. Ve Suriye direnişinin seçkin erlerini selamlayıp direnişlerinde yanlarında olduğumuzu ilan ediyoruz.
 
SELAM DİRENİŞİN KUTLU ERLERİNE VE ONLARIN BASİRETLİ ÖNDERLERİNE OLSUN
 
Özgürlük için yapılan her mücadelenin bereketli ve sonunun zafer olması, zaferin tevhid ve adalet üzere bina edilmesi umudu ile hepinizi 196. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
 
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
 

04 / 06 / 2011

 

 

Bursa'da 18. Başörtüsü Platformu

Değerli basın mensupları, Sevgili dostlar;

Mazlumder Bursa Şubesinin her ayın ilk Cumartesi günü Saat 14.00 te içinde bulunduğumuz Şehreküstü Meydanında düzenlemiş olduğu Adalet ve Özgürlükler Eylemimizin 18.sine hepiniz hoş geldiniz. Başörtüsü yasağına karşı başlatılan eylemler gündemine Türkiye'de ve dünyada yaşanan başka başka zulümleri de alarak yoluna devam ediyor. Dünyada bir rekora koştuğu muhakkak bu eylemler geçen ay itibarıyla Kocaeli'nde 7.yılına girdi. Direnişçiler adına bir şeref levhası olan bu rekor ülkemiz ve yöneticileri adına yasakçılığın ve zulmün tescili anlamına gelmektedir. Yeryüzünde zulüm sürdükçe o zulme direnmeye ve "içinizden daima doğruları söyleyen bir topluluk bulunsun" ayetinin bir gereği olarak her ne şart altında olursa olsun daima doğruları söylemek üzere meydanlara çıkmaya devam edeceğiz.
Gelinen noktada mevzuatta hiçbir iyileştirme yapılmamasına rağmen YÖK başkanının değişmesinden itibaren üniversitelerde yasak gevşemiş, gerilemiş, ilk fırsatta tekrar hortlamak üzere bir miktar sinmiştir. Ancak bu gerilemeye rağmen bazı üniversitelerde yasak hala sürmekte ve yasağın tamamen veya kısmen uygulandığı üniversiteler uzunca bir liste tutmaktadır. Kendisi de bir başörtüsü mağduru olan Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan kendi çevresinden edinebildiği bilgiler ışığında bir liste hazırlayarak hafta içinde köşesinde yayınlamıştır, İşte okurlarından gelen bilgilere dayanarak Hilal Kaplan'ın ortaya çıkardığı yasak çetelesi:
"Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi. Yasağın bazı fakülte veya bölümlerde uygulandığı okullarsa, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi ve geçenlerde "Yasak kalktı" haberine malzeme olarak başörtülü öğrencileriyle fotoğraf çektiren dekanın da olduğu Ege Üniversitesi."
Üniversitelerde bu şekilde varlığını sürdüren başörtüsü yasağı maalesef ilk ve ortaöğretim için yetkililerle henüz konuşulabilme aşamasına bile gelmemiştir. Aynı şekilde kamu ve kamuyu örnek alan özel sektör henüz çalışma hayatında başörtüsü yasağı dayatmasından vazgeçmeyi düşünmemektedir. Seçimlerden sonra hazırlanacağı söylenen ve sağcısı solcusu, iktidarı muhalefetiyle her parti tarafından vaat edilen yeni ve sivil anayasada soruna nasıl bir çözüm bulunacağı somut olarak otaya konmamaktadır.
Başörtülü aday göstermeyerek sorunu göstermeme ve öteleme gayretinde olan iktidara karşı ana muhalefet lideri de çözüm olarak sadece kendi adını adres göstermekte, ülkenin diğer sorunlarıyla birlikte bu sorunun da "Kemal" adından alınan ilhamla çözüleceğine inanmamızı beklemektedir. Başörtüsünü ve başörtülüleri toptan yok sayma ve inkâr etme politikalarından buralara kadar gelinmesi bile CHP adına büyük ilerlemedir. En azından başörtüsü yasağı bir sorun olarak görülmekte ve çözülmesi gerektiği kabul edilmektedir. Mazlumder olarak başörtüsü yasağının öğrenim ve çalışma hayatı ayrımı yapılmadan, hizmet alan, veren ayrımlarına girmeden hayatın tüm alanlarından sökülüp atılması için hem seçim arifesinde verilen sözlerin takipçisi olacağız, hem de seçimden sonra hazırlanacak yeni anayasa çalışmalarına katkı vererek başörtüsü yasağına kaynaklık eden anayasa maddelerinin yeni anayasada yer almasının önüne geçmeye çalışacağız.
Benzer şekilde ülkemizin en yakıcı sorunlarından olan Kürt sorununa yataklık eden ve büyümesini hızlandıran anayasa maddelerinin ayıklanması için de çaba sarf edeceğiz. Çünkü insanlık âleminin yüzyıllardır birbiriyle mücadele ederek ve birbirinin kanını dökerek edindiği acı tecrübeler bize vatandaşlık tanımının ırk üzerinden değil toplumsal sözleşme olması gereken anayasalar üzerinden yapılması gerektiğini öğretmiştir. Yine aynı acı tecrübeler sonucu anlaşılmıştır ki dil, insanların en fıtri ihtiyacıdır, anadilin önüne konan her engel barış ve huzura tehdit olarak geri dönmektedir. Her vatandaş devletin resmi diline nasıl saygı gösteriyor ve göstermesi gerekiyorsa devlet de vatandaşın ana diline saygı göstermeli, kullanımın önündeki başta anayasal ve yasal olmak üzere bütün engelleri kaldırmalıdır.
Değerli katılımcılar ülkemizde bunlar olurken hemen yanı başımızda zulme karşı direnişe geçen Arap kardeşlerimiz bir bahar ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Halkları yıllarca ağır zulümleri altında inim inim inleten diktatörler direnmekte, yönetimi bırakmamakta, bunun sonucu olarak da her gün yüzlerce insan ölmekte, yaralanmakta, evsiz barksız ve en önemlisi de ailesiz kalmaktadır. Bilindiği üzere en son Cuma günü Suriye'nin Hama kentinde Beşar Esed rejimi 150 kişiyi öldürmüştür. Tunus ve Mısır'da başlayıp tüm Ortadoğu'ye dalga dalga yayılan zulme karşı halk direnişleri karşısında Türkiye Hükümeti de maalesef çok iyi bir sınav vermemiştir. Tunus ve Mısır gibi ülkelerde zaten gidici olan diktatörlere karşı halkın yanında olunmuş ancak ulusal çıkarlar gerekçe gösterilerek Libya ve Suriye'de ise direnen halkın yanında yer alınamamıştır. Her gün yüzlerce insanı öldüren bir rejimin oyuncağı olmaktan öte bir anlamı olmayan Beşar Esed'e hala "anayasanı değiştir" şeklinde akıl verilmesini anlamak mümkün değildir. Bizim gerek fert ve gerekse hükümet olarak ülke ve dünya meselelerine yaklaşımımız menfaat eksenli değil adalet eksenli olmalıdır. İyi düşünüldüğünde kısa vadeli çıkarlarımızdansa uzun vadeli adaletin daha hayırlı olduğu ortaya çıkacaktır. Onun için denmiştir ki devletin temeli adalettir, tersinden de devletin temelini sarsan şey ise adaletten sapmadır, zulümdür. Kahrolsun zalimler ve yaşasın adalet. 4.6.2011

Mazlumder Bursa Şubesi Adına
Başkan Av.Şakir ÇALIŞKAN
 

Açlığa mahkûm edilen bir halkın duçar olduğu eziyetlerden kurtarılması, dertlerine derman olunması için, Dünyanın birçok farklı Ülkelerinden yola çıkıp Gazze'ye giderek Gazze halkı ile buluşma özleminde olan özgürlük konvoyu, İsrail terör devleti tarafından Akdeniz de saldırıya maruz kalmıştı. Şiddet ve terörizme alışık olan İsrail, Filistin halkına uyguladığı kitlesel cezalandırmayı delme çabasında olan özgürlük konvoyuna da uluslar arası karasularda müdahale etmiş ve 9 Müslüman'ı şehit etmişti. Bu sefer çok bereketli geçmiş olup ve olayın üzerinden daha bir yıl geçmeden İsrail yanlısı diktatörler birer-birer düşmüş, buda terörist devletin sonu ve Özgür Filistin, Özgür Kudüs'e işaret etmektedir.

Öyle umuyor ve inanıyoruz ki Haziranda yola çıkacak ikinci özgürlük filosu da bunun habercisidir. İnsan haklarını hiçe sayan ve uluslararası hukuka aykırı bu ölümcül kuşatmayı, yeryüzünün hak ve adalet düşkünü insanları olarak kırmalıyız. Biliyoruz ki hiçbir kötülük, inanmış ve kararlı iyiliğin karşısında duramaz. Bunun için sesimizi daha da yükseltiyor, özgür Filistin, özgür Kudüs ve özgür Gazze diyoruz.

Seçim yaklaştıkça meydanlarında üslubun ağırlaştığına tanık olmaktayız. Sürekli birbirlerine hakaret eden, küfreden üsluba, gerek iktidar ve gerekse muhalefet arasındaki seviyesiz polemikleri üzülerek takip ediyoruz. Siyasetin artık bu dilden uzaklaşması gerektiğini buradan siyasilere hatırlatmak istiyoruz.

Hiçbir partinin önümüzdeki hafta yapılacak seçimde, halkı baskı altına alacak, özgür iradesine engel olmaya çalışacak fiil ve davranışlara pirim vermemesini, istiyor ve diliyoruz. Ayrıca bunun şimdiye kadar kimseye bir yarar getirmediği de aşikardır.

Seçime artık sayılı günler kala, ortam oldukça gerilmiş durumda. Özellikle doğu ve güneydoğuda durum biraz daha ciddi. Geçtiğimiz hafta Şırnak'ın Cizre ilçesinde İmam hatip lisesi öğrencilerinin kaldığı bir yurda Molotoflu ve havai fişekli saldırı sonucunda yurt yakılmış, yurtta kalan birçok öğrenci yanarak yaralanmıştır. Gerek bu saldırı ve gerekse bölgede iş yerlerine yapılan taşlamaların çok çirkin bir davranış olduğunu belirtiyor ve kınıyoruz.

ABD emperyalizmi, Nato'yu da yanına alarak halen Afganistan da, Irak da ve birçok İslam beldesinde sömürgeciliğini sürdürmektedir. Özellikle savaşın ve yoksulluğun gündelik yaşamın bir parçası haline geldiği, kadınların, çocukların umutlu bir gelecek hayal edemediği, birkaç kişilik ölümlerin "haber değeri taşımadığı" Afganistan'da Batılı güçler herhangi bir engel ve eleştiriyle karşılaşmaksızın bomba yağdırmaya devam ediyorlar.

Dünya bütün bunlara kör ve sağır kesilmiş durumda. Bu insanların çığlığı her defasında vurdun duymaz Dünyanın duvarlarına çarpıp kendilerine geri dönüyor.

VAHÖP (Van Hak ve Özgürlükler Platformu) olarak Bütün Dünya kamuoyunu yaşanan bu zülüm ve haksızlıklara karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz.

VAHÖP Adına

GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ YÖN. KUR. ÜYESİ

Yekta ÖZEL


VAHÖP (Van Hak Ve Özgürlükler Platformu) BİLEŞENLERİ:

Gökkuşağı Derneği, İnsan-Der, Mazlumder Van Şubesi,

Anadolu Gençlik Derneği, Memur-Sen, Umut Işığı Derneği,

Vim-Der, Ka-Der, Erdem-Der, Özgür-Der Van Şubesi,

Verenel Derneği Van Şubesi.

Üniversitelerdeki başörtüsü yasağı bu defa mezuniyet törenlerine sıçramaktadır'.

Boğaziçi Üniversitesinin 2011 mezuniyet törenine başörtülü öğrencilerin alınmamak istenmesi tam manasıyla bir ayrımcılık olarak görülmektedir.

30 Haziranda yapılacak mezuniyet töreni öncesi okul yönetiminden birilerinin başörtülü mezun öğrencilerin okul yıllığına başörtülü fotoğraf vermeleri ve mezuniyet törenine yine başörtülü olarak katılmalarını "gözümüze hoş görünmüyor" ifadeleriyle engellemek istemeleri tepkilere neden olmuştur.

Öğrenciler bu keyfi anlayışa karşı çıkarak başörtüleri ile mezuniyet törenine katılacaklarını beyan etmişlerdir. Aynı yasakçı zihniyetin ürünleri 9 Eylül üniversitesinde ve açık öğretim fakültesi sınavlarında da zorbalıklarını ortaya koymaya devam etmiştir. YÖK başkanının bu zorbalar hakkında yasal işlem başlatmamış olması endişe vericidir.

Seçim üzeri böyle bir uygulamanın yapılmış olması seçimlerden sonra da başörtüsü zorbalığının devam edeceği izlenimini vermektedir. Siyasilerin başörtüsüne gösterdikleri hassasiyetsizliği esefle karşılıyoruz. Ülkeyi idare edeceğini iddia eden siyasilere tavsiyemiz şudur seçim meydanlarında başörtüsü konusunda ne yapacağınızı net olarak konuşmanız güvenirliliğinizi veya güvensizliğinizi ortaya koyacaktır.

Milletvekili genel seçimleri yaklaşırken inanç dünyamıza yönelik çirkin saldırıların artmaya başladığı dikkat çekmektedir. 27 Mayıs günü, Şırnak'ın Cizre ilçesinde, imam hatip öğrencilerinin kaldığı Özel Ufuk Erkek Öğrenci Yurdu'na, bir grup PKK sempatizanı tarafından, sloganlar eşliğinde molotof kokteylleri ile saldırı düzenlenmesi ve yurdun ateşe verilmek istenmesini tüm halkımız derin bir öfke ve üzüntü ile karşılamıştır. Özellikle son aylarda PKK yandaşlarının bölgedeki İslami kurumları hedef almaya başlamasının açık bir provokasyon olduğuna inanıyor ve bölgede yeni bir çatışma ortamı çıkarılacağından endişe ediyoruz. Müslüman Kürt kardeşlerimizin dini hassasiyetleriyle alay eden ve her fırsatta bu değerlere saldıran terör örgütü ve onun uzantılarının bu vahşi eylemlerini nefretle kınıyoruz. Saldırıda yaralanan öğrenci kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bu saldırıları azmettiren BDP yöneticilerinin ise hiç utanmadan İmam-Hatip öğrencilerine iftira atmaları ise olayın ne kadar planlı gerçekleştirildiğini göstermektedir. BDP milletvekili Bengi Yıldız bir televizyon programında soruları yanıtlarken İmam-Hatip Liselerini misyonerlik yapmakla suçlamış ve bu okulların Kürt düşmanlığının merkezi olduğunu söylemiştir. Bu ifadeler BDP'nin İslam ve Müslümanlardan duyduğu rahatsızlığın en bariz göstergesidir. BDP'nin asıl derdi, bölgede Müslüman Kürt halkının ırkçı anlayışlara prim vermemesi ve terör hareketlerinden uzak durmak istemesidir. Bu yüzden Kürt ırkçıları hırçınlaşmakta ve Müslüman Kürt çocuklarını hedef almaktadır.

Komşumuz Suriye'de baas diktatörü bir taraftan af ilan ediyor diğer taraftan halkını acımasızca katlediyor. 3 Haziran 2011 Cuma namazı çıkışı Hama'da Lailaheillallah diyen hürriyet ve özgürlük sloganları atan insanların üzerine mermi yağdıran kukla esad 150'ye yakın Müslümanı katletti. Baas rejminde diktatör oğul Beşar'ı de, katliamları seyredenleri de nefretle kınıyoruz. Müslüman Suriye halkının haklı davalarını destekliyoruz.

Ülkemizde din ve inanç özgürlüğünün her alanda serbestçe ifade edilmesinin önündeki tüm keyfi engellemeleri, uygulamaları ve yasakçı zihniyeti bir kez daha telin ediyor, özgürlük ve adaletin hakim olduğu düzenin bir gün mutlaka sağlanacağına inanıyoruz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder Akyazı sözcüsü

İrfan ALEMDAR

Değerli basın mensupları, hak ve özgürlükler konusunda yer alarak desteklerini esirgemeyen sevgili dostlarımız! Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına hepinize hoş geldiniz diyor, selamlarımızı sunuyoruz.

Seçimlerin yaklaştığı şu günlerde miting meydanlarına baktığımızda, hakaretlere kadar vardırılan politik kavgalar sebebiyle siyasi arenanın toz duman içerisinde kaldığını görüyoruz. Oy kaygısıyla toplumun ve ekranların önüne çıkan siyasetçilerin bu halleriyle bırakın toplumu ve devleti yönetmelerini, kendilerini bile yönetemeyip histerik krizlere boğulduğu görülmektedir. Bu manzara adeta ülkemizde bir KAHT-I RİCAL/ KALİTELİ ADAM KITLIĞI görünümü sergilemektedir. Ülkenin kalkınması, "İNSANCA BİR YAŞAM" yönünde insanımızın önündeki tüm engellerin kaldırılarak hak ve özgürlüklerin sağlanması konusunda fikir ve projeler üretmesi geren siyasi erkânın maalesef sadece "KASET"lerle gündeme geldiklerini görüyoruz. Bu sadece siyasi değil ekonomik ve askeri sahalarda da böyle" Yeni açılım ve projelerle ülkenin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunması gereken iş adamları yolsuzluklarla; askeri ve savunma alanlarında projeler üretmesi gerekirken kendi halkı üzerinde geliştirdiği projeler sebebiyle kimi askeri erkân da "DARBE PLANLARI" ile gündeme gelmektedir. Görülen o ki, birileri hep ülke kaosa sürüklensin diye çalışıyor. Miting meydanlarındaki kimi söylemlerde buna tuz biber oluyor.

Değerli basın mensupları; zaman zaman dile getirdiğimiz gibi dün sağ-sol diye insanımızı kutuplara ayırıp birbirine kırdıranlar; bugün Alevi-Sünni, Türk-Kürt kutuplaşması senaryolarıyla yüzlerce yıl Alevisiyle Sünnisiyle, Türkü-Kürdü ile Çerkezi-Lazı ile kardeşce yaşayan insanımızı birbirine düşürme planı yapmaktadırlar. MİLLİYETÇİ ve ULUSALCI söylemlerin geliştirildiği şu günlerde, eğer varsa bu ülkenin âkil insanları, onlara tüm bu kaos ve kavgaların önüne geçmek adını bu toplumu yıllarca ayakta ve kardeşçe bir arada tutan dinamiklere sahip çıkmalarını tavsiye ederiz. Bu tavsiye elbette huzuru, hoşgörüyü, kardeşçe bir arada yaşamayı bilfiil toplum üzerinde deneyimle sabit olan; din, dil, ırk vs. ayrımı yapmadan onları bir arada tutan İslâmî değerlerin tekrar hayata geçirilmesi tavsiyesi olacaktır. Terör ve iç çatışmaların son bulması yönünde siyasi, ekonomik, askeri ve bölgesel zeminlerde görüşler serdedilyor, bu alanlarda konu tartışılıyor. Biz diyoruz ki, bu kısır döngüden vaz geçilmeli, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi vesairesiyle bir arada yaşayan halkımızın ortak paydası olan ve tüm etnik kimlikleri potasında eriten "DİN KARDEŞLİĞİ" gündeme getirilmelidir. Çünkü, bugün daha bir net anlaşılmıştır ki; BU MİLLETİ ASIRLARCA BİR ARADA TUTAN KAN DEĞİL, DİN BAĞI OLMUŞTUR.

Yine sıklıkla vurguladığımız gibi ülkede baş gösteren kargaşa ve kavgaların asıl müsebbibi, insanların "FİKİR, İNANÇ ve İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ"nü ortadan kaldıran, birçok hak ve özgürlüklerine sınırlamalar getiren 12 MART, 12 EYLÜL, 28 ŞUBAT, 27 NİSAN gibi darbe ve muhtıra ürünü anayasal düzenlemelerdir. Dolayısıyla, yeni bir anayasa düzenlemesi söylemlerinin gündeme getirildiği şu günlerde insanımız bir oyalama politikasına alet edilmeden ciddi düzenlemelere gidilmelidir. Bu anlamda insanın en tabii hakları olan can, mal, din, akıl ve nesil emniyeti sağlanmalı; kimilerine özel imtiyazlar sağlayan dokunulmazlıkların kaldırılması ile değiştirilmesi teklif dahi edilemez şeklinde ifade edilen kimi maddeler üzerinde gereken siyasi açılımlar yapılmalıdır.

Diğer yandan Cizre'deki İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin kaldığı yurda yapılan saldırıyı ve bu olay sebebiyle diğer kesimlerin inanç ve düşüncelerine tahammül edemeyen bu zihniyeti de tel'in ediyoruz.

Okulların tatile gireceği şu günlerde, kur'an kurslarına gitmek isteyen çocuklarımızın önüne konulan 12 yaş sınırının kaldırılması talebimizi de tekrar yetkililere iletiyoruz.

Yine yetkililere iletiyoruz ki, kılık kıyafet bahane edilerek çağdışı uygulamalarla insanımızın eğitim ve çalışma hakkı gasp edilmesin.

Haftaya aynı yer ve aynı saatte buluşmak ümidiyle; basın açıklamamızı burada bitirirken hak ve özgürlüklerin özgürce kullanıldığı bir Türkiye ümidiyle platformumuz adına teşekkürlerimi sunarım.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU ADINA

İSMAİL AYDAR

VAHDET VAKFI

Sakarya Adalet Girişimi, 299. hafta adalet ve özgürlük eyleminde küresel güçlerin halk ayaklanmalarını manipüle etmeye ve Ortadoğu-Kuzey Afrika rejimlerini yeniden dizayna çalıştığına dikkat çekti. 11 Haziran 2011 tarihinde 300. haftasına girecek olan eylemler için herkese destek çağrısı yapılan eylemde basın açıklamasını SAGİR Başörtüsü Platformu adına Diriliş Saati Dergisi'nden Muhammed Emin Duman okudu. Açıklamada başörtüsü yasağının sürdüğüne dikkat çekilirken, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki mezuniyet yıllığında başörtülü fotoğraf yasağı gündeme düştü. Başörtüsü üzerinden İslam'ın değerlerine karşı beyaz Türkler tarafında sürdürülen bu mücadele halkın direnişiyle yenilmeye mahkûmdur." denildi.

Sakarya Adalet Girişimi 299. Basın Açıklaması

Emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine geçit vermeyeceğiz!

Egemenlerin Ortadoğu ve kuzey Afrika rejimlerini yeniden dizayn etme girişimlerini bir süredir ibretle ve endişeyle izliyoruz. Bu emperyal faaliyetlerin seçim döneminde Türkiye'de yoğunlaştığını, dünya egemenleri ve yerli işbirlikçilerinin Türkiye ile ilgili yeni hesaplar peşinde olduğunu gözlemliyoruz.

Son iki aydır MHP üst yönetimi ile ilgili servis edilen kasetlerin MHP'deki ahlaki çürümüşlüğe işaret etmesinin ötesinde Türkiye'deki siyasi zemini yeniden şekillendirme operasyonunun bir parçası olduğu aşikardır. Son olarak MHP'nin Diyarbakır mitingine dönük provokasyon hazırlığı iddiası da bu savı güçlendirmektedir. Yapılmak istenen nedir? Eğer amaç ülkücüleri 1980 öncesi olduğu gibi sahaya sürerek BDP ve PKK ile çatışma zeminini oluşturmak ise bu gayenin vahametini ve doğuracağı çok acı neticeleri tahmin etmek zor değil. Bir yandan İmralı'dan 15 Haziran'dan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak tarzındaki açıklamalar bu vahameti daha da koyulaştırıyor. Yani seçimlerden sonra kıyametin kopacağının işaretleri veriliyor. Kürt ve Türk halklarını karşı karşıya getirmek üzerine kurgulanan bu karanlık senaryo hayata geçirildiği takdirde;halkımızın geleceğini mahveden, onarılması çok güç yaraların açılacağı kesindir.

Sakarya Adalet Girişimi olarak bu karanlık oyunun bozulması konusunda tüm halkımızı uyanık olmaya ve aklı selime davet ediyoruz.

Libya, NATO güçleri tarafından bombalanmaya devam ediyor. Emperyalizmin özgürlük ve demokrasi yalanı altında Libya'yı harabeye çevirdiğini, on binlerce insanı katlettiğini, yüz binlerce insanın ülkesinden göç etmesine sebep olduğunu hep birlikte ibretle izliyoruz. Emperyalist güçlerle işbirliği yaparak adalet ve özgürlüğün asla gelmeyeceğini tüm mazlum halkların artık bilmesi gerekmektedir.

Adalet ve özgürlüğün ancak tevhid akidesini kuşanmış, Allah'tan başkasına kulluğu asla kabul etmeyen halk hareketleri ile gerçekleşebileceğini zihinlerimize kazımak zorundayız.

Libya'dakine benzer bir sürecin Suriye için de planlandığına dair haberler çeşitli medya organlarında yazılıp çiziliyor. NATO güçlerinin Suriye'ye saldıracağı çeşitli merkezlerce ifade ediliyor. Suriye'nin Müslüman halkının bu oyuna gelmeyeceğini ve NATO güçlerine karşı topyekun direneceği belirtiliyor. Müslüman halkların emperyalizmin entrikalarına karşı basiretli davranacağını umut ediyoruz.

Mısır'da Mübarek'in yerine Amerika tarafından ikame edilen ordu, Gazze'nin Refah Sınır Kapısı'nı önce açtı, sonra da Amerika ve İsrail'in baskıları ile bu kapıdan geçişlere büyük sınırlamalar getirdi. Gazzeli Müslümanlarda hayal kırıklığı meydana getiren bu uygulama bir kez daha Amerika, İsrail ve işbirlikçilerinin gerçek yüzünü ortaya koydu. Mısır'da söylenildiği gibi demokrasi ve özgürlüğün değil, ordunun iktidara geldiği çok net bir şekilde ortaya çıktı. Mısır halkının bu oyunu bozarak gerçek halk iktidarını kurmasını temenni ediyoruz.

Ülkemizde seçim tansiyonu yükselirken meydanlarda en çok dikkati çeken hususun üslup bozukluğu ve sınırsız ekonomik vaatler olduğunu gözlemliyoruz. Başörtüsü sorunu ıskalanırken, toplumdaki ahlaki çürüme hiç yokmuş gibi davranılıyor. Önce Ak Parti'nin bindirildiği neoliberal trene, sonra Kılıçdaroğlu operasyonu ile CHP bindirildi. Neoliberalizmin sınır tanımayan ahlak yapısı maalesef toplumun üzerine kabus gibi çöktü. Rüşvetin, dolandırıcılığın, emeğin sömürülmesinin meşrulaştırıldığı bu yapıda uyuşturucu, içki, kumar, fuhuş gibi tüm fesad kanalları alabildiğine açık tutuluyor. İnternet ve televizyon dizileri üzerinden topluma heva ve heveste sınır tanımama, adeta heva ve hevesi tanrılaştırma çağrıları yapılıyor. Mevcut iktidar ve ana muhalefet sorunun bir modernleşme sorunu olduğunu söylemekle iktifa ederek çözüme yönelik hiçbir çare ortaya koymuyorlar. Sakarya Adalet Girişimi olarak topluma dayatılan liberal ahlak ile, daha doğrusu ahlaki çürüme ile sonuna kadar mücadele edeceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz.

Başörtüsü sorunu insanımızı manen acıtmaya devam ediyor. Son olarak Boğaziçi Üniversitesi'ndeki mezuniyet yıllığında başörtülü fotoğraf yasağı gündeme düştü. Başörtüsü üzerinden İslam'ın değerlerine karşı beyaz Türkler tarafında sürdürülen bu mücadele halkın direnişiyle yenilmeye mahkumdur. Zafer mutlaka direnenlerin olacaktır.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 320.hafta basın açıklaması 4 Haziran 2011 Cumartesi günü, saat 12.30'da İzmit İnsan Hakları Parkı Özgürlük Meydanında yapıldı.Basın açıklamasının konusu, Cizre'de İmam hatip öğrencilerinin kaldığı öğrenci yurduna  düzenlenen Molotof kokteyli saldırı ve yurdu yakma girişimiydi. Basın açıklamasının tam metni aşağıdadır.:

BASIN AÇIKLAMASI:

TÜRKİYEYİ KARIŞTIRMAK İSTEYEN BU TAHRİKÇİLER SEÇİM ATMOSFERİNİN KARIŞIKLIĞINDAN VE HAREKETLİLİĞİNDEN YARARLANARAK ÜLKEYE ZARAR VERME HEDEFLERİ İÇİN ÇALIŞIYORLAR. AMA BAŞARAMAYACAKLAR.

HEM BU MİLLET HEMDE BU MİLLETİN GÖZ BEBEĞİ OLAN İMAM HATİPLER BUGÜNE KADAR OLDUĞU GİBİ BUGÜNDE BU OYUNLARA GELMEYECEKLER. BU GÜN HERKES DAHA FAZLA SAĞDUYU SAHİBİ DAHA FAZLA DUYARLI OLMALI.

BAŞTA SİYASİLER OLMAK ÜZERE TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ ORTAMI GERECEK İNANIMIZ ARASINDA KÜÇÜK DAHİ OLSA BİR KIVILCIMA NEDEN OLACAK OLUMSUZ DAVRANIŞLARDAN KAÇINMALI KARDEŞLİĞİ PEKİŞTİRKMEK İÇİN ADIM ATMALIDIRILAR.DEVLET KURUMLARIDA GÖREVLERİNİ YAPMALI VE BU HAİN SALDIRILARI GERÇEKLEŞTİREN ÜLKEYİ KAOS ORTAMINA SÜRÜKLEMEK İSTEYEN SALDIRILARIN FAİLLERİNİ BİR AN ÖNCE BULMALIDIR.

SON BİR SÖZ GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ İMAM HATİPLER BU ÜLKENİN ÖZ DEĞERİDİR. ONALRA ZARAR VERMEYE KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ. BU VESİLE İLE BAŞTA İMAM HATİP ÖĞRENCİLERİNE OLMAK ÜZERE MASUM VATANDAŞLARIMIZA YAPILAN HERTÜRLÜ SALDIRIYI LANETLİYOR.

HERKESİ BİRKEZ DAHA SAĞDUYULU OLMAYA DAVET EDİYORUZ.

KOCAELİ GÖRNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ

PLATFORMU ADINA ARAŞTIRMA ve KÜLTÜR VAKFI

KOCAELİ ŞUBESİ BAŞKANI

FAHRİ AKBAŞ