Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 291., Kocaeli'de 333., Akyazı'da 239., Konya 208., Sakarya'da 312.,

Mavi Marmara baskını ile ilgili BM hazırladığı basına sızdırılan 105 sayfalık raporda, İsrailli komandoların Mavi Marmara gemisine baskın yaptığı sırada "örgütlü ve şiddetli bir direnişle" karşılaştıklarını ve kendilerini korumak için güç kullanmaları gerektiği belirtildikten sonra, kullanılan gücün "aşırı olduğu ve makul olmadığı" ifade ediliyor. "Mavi Marmara"ya çıkan İsrail komandolarının, "bir grup yolcunun organize ve şiddetli direnişiyle" karşı karşıya kaldığı, bu nedenle kendilerini korumak için güç kullanma ihtiyacı içine girdikleri ifade edildi. Üstelik raporda "Gazze Ablukası" legal görülmüş, BM İnsan Hakları Komitesi'nin 2010 yılının Temmuz ayında yayınlanan daha önceki raporuyla çelişilmiştir. "Gazze Ablukası"nı legal görmek İsrail işgalini de legal görmektir ve bu kabul edilemez. Palmer Raporu'nda İsrail'e, olayla ilgili olarak "üzüntüsünü uygun biçimde açıklaması" ve tazminat ödemesi gerektiği tavsiyesinde bulunuldu. Ama sadece tavsiyede bulunmakla kalmaları herhangi bir yaptırım kararı almamaları; yardım konvoyundaki bir gemideki sivillere saldırmanın, silahsız kişilere ensesinden defalarca ateş edip öldürmenin, bir insanlık suçu olduğu gerçeğini değiştiremeyecektir.

Rapor yanlı ve kırıcıdır. Bu rapor uluslar arası kuruluşun Bosna'dan sonra ikinci sınavıdır. Maalesef yine Batı vicdanı, Doğu'yu "öteki" görmekten vazgeçmemiş, tıpkı kurumsal kökenlerindeki Milletler Cemiyeti'nin Mussolini'nin Faşist İtalyasının Etiyopyalı mazlumlara yaptıklarını görmezden gelmeleri gibi yine haktan yana değil de lobisi güçlü olandan tarafa olup tekrar aynı filmi izlememizi isteyip yine sınıfta kalmışlardır. En kutsal hakkın yaşama hakkı olduğunu iyi bildikleri halde silahsız insanların öldürmelerine ses çıkarmamalarını hiçbir mantık kabul edemez. Şehit edilen 9 kişinin hesabını tavsiyelerle ödetmeye çalışan işbirlikçilerden zaten daha iyisi de beklenemezdi. Kahhar olan Allah Şehitlerin katillerini ve iş birlikçilerini elbet kahredecektir. Hesapları en iyi gören Şüphesiz Allah'tır. Kararlı duruşu ve samimi uygulamaları ile dış politikada "hayal"leri gerçekleştiren Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, sarf ettiği eforla ve "Türkiye, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı tanımamaktadır." gibi vicdanlı yüreklerin sözcülüğünü yapan açıklamalarıyla gerek mazlum coğrafyalardaki gerekse ülkemizdeki gönülleri fethetmeye devam etmektedir.

Gözümüzü korkutmaya çalıştıkları ''bin yıl sürecek'' masalı gerçekten masal oldu. 28 Şubat 1997 yılında post-modern darbe olarak adlandırdıkları bin yıl sürmesini amaçladıkları süreç 14. yılında masallara karıştı. İnsanların inanç ve özgürlüklerine garez etmiş darbeciler 14 yıl boyunca zulümlerine zulüm kattılar. Yasakçıları örgütleyip inançları doğrultusunda yaşamaya çalışan insanları fişlediler, okullarından uzaklaştırdılar, haksız yere yargıladılar. Kendilerince emellerine ulaştıklarını düşündükleri sırada darbeleri ellerinde patladı. Çocuklarımıza anlatacağımız ve mutlu sonla biten bir masal kazandırdılar.

28 Şubat bitti bitmesine fakat mirasçıları hala şerlerini bulaştırmaya devam ediyorlar. İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğünce internet sitesinde "Kayıt İçin Gerekli Belgeler" başlığı altında yayımlanan listede ikinci madde olarak: "4 adet 4,5 x 6 cm boyutlu vesikalık fotoğraf (fotoğraflar son altı ay içinde önden, başı ve boynu açık, sakalsız adayı kolaylıkla tanıtabilecek şekilde çekilmiş olmalıdır)" ibaresine yer verildi. Yasak olmadığı halde hukuka aykırı olan uygulamayı kınıyor ve MAZLUMDER İstanbul Şubesinin konu ile ilgili gerekli çalışmayı başlattığını belirtiyoruz.

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin İtfaiye eri alımında yaşanan ayrımcılık süreçlerinin devam etmesini amaçlayan yozlaşmış kafaların eseri olarak karşımızda. Başvurularda lise mezunu olması aranan adaylardan İmam-Hatip Lisesi Mezunu adaylar sınav kapısından geri çevrildi. Tamamen ideolojik sebeplerden dolayı iş kapıları yüzüne kapatılan insanların hesapları verilecektir.

Askerde ölümden her koşulda devlet sorumlu' kararı veren AİHM, uyuşturucu ve alkol bağımlısı kişilere askerlik yaptırılmaması yönünde karar verdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in, internet sitelerine sızan ses kaydındaki "kendi askerimizi başından vurduk" sözleri ve son 20 yılda kışlalarda 1342 askerin şüpheli biçimde yaşamını yitirdiğine yönelik tartışmalar sürerken, "kışlada ölüm" konusunda kritik bir karara imza attı. AİHM, 2. Daire, 5 Temmuz 2011′de, 15 Temmuz 2004′te birliğinde asılmış halde bulunan ve intihar ettiği açıklanan M.M.'nin ailesinin açtığı davada, Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkûm etti.

Hangi sebepten öldüğü yahut öldürüldüğü net olarak belli olmayan 1342 askerin askeriyedeki karanlık güçlerin emellerini gerçekleştirebilmek için acımasızca ortadan kaldırıldığı ses kayıtlarında ve görgü şahitlerinin onayı ile ortaya çıkmakta fakat failler hak ettikleri cezaları almamakta. Askeriyenin kötülendiği gerekçesi ile istifa eden generallerin bu gerçekler karşısında tepkisiz kalmaları bizce çok manidardır.

Daha yaşanır bir dünya oluşturmak amacı ile mazlum ve mustazaflar yeryüzünde hâkim oluncaya dek, zulmün ve zalimin her türlüsüne karşı mazlumların ve ezilmişlerin yanında olacağımızı, burada ve gücümüzün yettiği her yerde zulmü ve zalimi deşifre edeceğimizi bir kez daha tüm kamuoyuna deklare ediyoruz. Selam ve dua ile"

MAZLUMDER Ankara Şube

Mücahid Mustafa YAVUZ

Değerli halkımız ve basın mensupları 333.hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. Kendisini dünyanın jandarması zanneden büyük şeytan ve terör devleti, yine kendisi gibi bir terör devleti olan Siyonist Yahudi İsrail devletinin koruyucusu Amerika, terörist İsrail çete devlet'inin korunması için, Türkiye topraklarında kurmayı planladığı füze kalkanı projesini kurduğu baskı sistemi ile sessiz sedasız Türkiye'ye kabul ettirmiştir. Amerika'nın öncülük ettiği ve projesini avrupa birliği ve İsrail ile beraber hazırladıkları, İnsanlığa ve İslam'a saldırı paktı olan NATO'nun gündemine getirdiği füze kalkanı projesini, Türkiye topraklarında sessiz sedasız uygulamaya geçirmektedir.17 Kasım 2010 Lizbon zirvesinde gündeme getirilen ve Türkiye topraklarına füze kalkanı projesinin kurulması, Amerika ve Türkiye dışişleri bakanlarının bir araya gelmesi ile nihai anlaşma sağlanmıştır.

Füze Kalkanı projesinin gerçek amacı, dünyanın herhangi bir bölgesinden Yıldız Savaşları Projesi'nden ABD'ye, İngiltere'ye, İsrail'e veya bu üç ülkenin çıkarlarına yönelik füze saldırılarının hedefine ulaşmadan tespiti ve havada imha edilmesidir.Yıldız Savaşları Projesi'nde füzelerin uzaydaki kontrol merkezlerinden izlenmesi ve yok edilmesi öngörülüyordu, Füze Kalkanı Projesi'nde izlemenin ve imha işleminin karada konuşlanacak merkezden yapılması söz konusudur.

İşte bu nedenle Amerikan yönetimleri uzun süredir, Avrupa'da bu sistemin kurulacağı merkez için yer aramaktadır. 2008 yılında Füze Kalkanı ve Radar Üssü kurulması için ABD ile Polonya ve Çekoslovakya arasında imzalar atıldı. Fakat Rusya Füze Kalkanı ile radar üstlerinin bu ülkelere yerleştirilmesine karşı çıkmasından dolayı Amerika geri adım atmak zorunda kaldı. 2009 yılında yüzünde siyah bir maske olan beyaz adam Obama, Rusya ziyaretinde Füze Kalkanı ile radar üssünün Polonya ve Çekoslovakya'da kurulmasından vazgeçtiklerini açıkladı. Bu arada emperyalist sömürü çarkının başı olan ABD yönetimi taktik değiştirerek Füze Kalkanı "Rusya'ya karşı değil" Atom bombası yapacak olan İran'a karşı" diyerek Rusya'yı da yanına aldı.

Füze Kalkanı projesinin Türkiye'ye nasıl bir faydası veya zararı olacağı uzun uzadıya tartışılması gerekiyordu, Türkiye'ye ne getirir, ne götürür? Herhangi bir fayda sağlamayacağı kesindir, fakat Türkiye'mize büyük zararlar vereceği ve İslam âleminin içinde Türkiye'mizi yalnızlaştıracağı ve komşularımızla sorunlar yaşayacağımız kesin gibi gözükmektedir, Terör devleti İsrail'in çıkarları için Anadolu topraklarının kullanılmasını şiddetle kınıyoruz.Türkiye İslam'a ve Müslümanlara saldırı paktı olan NATO'dan derhal çıkmalıdır ve İSLAM SAVUNMA PAKTINI derhal acilen kurmalıdır, işgalci ve terörist bir teşkilat olan NATO'nun karşısına Müslümanlar olarak yeni ve güçlü bir İslam milletler topluluğu olarak tarih sahnesindeki yerimizi almalıyız, zalim, işgalci, hırsız, tecavüzcü, soyguncu, sömürgeci, kapitalist batı karşısında ümmeti Muhammed çizgisini muhafaza ederek, batı karşısında İbrahim'i dik duruş sergileyecek, Müslümanları bir bütün içinde tutacak yeni bir teşkilata ve teşkilatlara ihtiyaç vardır ve Türkiye devleti bunu başaracak güçte ve deneyimdedir.

Türkiye füze kalkanı projesinde yer almaktan acilen çekilmelidir, Türkiye komşularını tehlikeye atacak her adımdan uzak durmalıdır, İsrail terör devletinin korunması ve çıkarları için, Türkiye topraklarını batıya peşkeş çekmemelidir, tam tersine İsrail gibi bir devletin tarih sahnesinden silinmesi için yapılacak olan bütün çalışmalara destek vermeli ve bu çalışmaların içinde yer almalıdır, biz Müslümanlar olarak İSRAİL'siz bir dünyada yaşamak istiyoruz, İSRAİL'siz bir dünyada yaşamak için elimizden ne geliyorsak yapacağız, asla vazgeçmeyeceğiz, yılanların başı İSRAİL yıkılana kadar meydanlarda olmaya devam edeceğiz.

KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI

ALİ AKBAŞ

Üniversitelerin yeni eğitim-öğretim dönemi kayıtlarının başlayacağı şu günlerde başörtülü öğrencilere karşı bazı üniversitelerde keyfi birtakım yasaklamalar getirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu tür eylemlerin hiçbir hukuki dayanağı yoktur ve ideolojik saplantıları olan işgüzar yasakçılara karşı yetkililerin gereken yaptırımları uygulamaları gerekmektedir. Başörtüsü yasağı gibi son derece ilkel uygulamaların artık bir daha tekrarlanmaması en büyük temennimizdir.

Ülkemizde ve dünyada yeni gelişmelerin ve olayların yaşandığı bir haftayı daha geride bırakıyoruz. Mübarek Ramazan bayramının hemen sonrasında da bölgemizde acı, kan ve gözyaşı maalesef dinmiyor. Libya'da diktatör Kaddafi'nin 45 yıllık despot rejimi yıkılmaya başlarken, Suriye'de ise eli kanlı Esad rejimi halkı katletmeye ve kan dökmeye devam ediyor. Zalim diktatörlükleri yıllarca destekleyen ve besleyen batılı güçler, ortaya çıkan bu yeni durumdan çıkar sağlamanın hesabını yapıyorlar. Ortadoğu ve Afrika'nın mazlum halklarının yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor ve bölgemizde akan kanın biran önce durmasını temenni ediyoruz.

Diğer taraftan BM'nin Mavi Marmara raporunun Siyonist destekli medya tarafından basına sızdırılmasıyla bu raporun ne kadar taraflı ve gerçeklerden uzak bir şekilde hazırlandığını ve adeta İsrail'i aklamaya çalıştığını ibretle izliyoruz. Gazze ablukasını meşru gören ve İsrail'in işlediği cinayetleri sadece üzüntü verici ve maksadını aşan eylemler olarak nitelendiren bu raporu TC Cumhurbaşkanı gibi bizler de "yok hükmünde" kabul ediyor ve bu hastalıklı zihniyeti bir kez daha protesto ediyoruz. Bu raporla birlikte BM'nin İsrailin şantajlarına nasıl boyun eğdiğini ve adaletten uzak bir yapıya dönüştüğünü tüm dünya görmektedir. İşlediği cinayetlerden pişmanlık duymayan, özür dahi dileme cesaretini gösteremeyen Siyonist rejimin şımarıklığına karşı en güzel cevabı dışişleri bakanı Davutoğlu vermiştir. Diplomatik ilişkileri en alt seviyeye indiren, askeri anlaşmaları iptal eden ve Gazze ablukasını tanımadığını ilan eden bu onurlu çıkışı alkışlıyor ve uygulanacak yaptırımlardan asla taviz verilmemesini istiyoruz. Filistin halkına kan kusturan katil Siyonist rejimi bundan sonra hem kendi kamuoyunda hem de uluslar arası toplum karşısında çok daha zor günler beklemektedir. İsrail eninde sonunda Mavi Marmara cinayetlerinin ve Gazze'deki katliamlarının hesabını verecektir.

Önümüzdeki hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allaha emanet olun.

Akyazı adalet ve özgürlükler platformu adına

Mazlumder Akyazı Şube Başkanı

Mahmut ALEMDAR

 

Konya'da 208. Eylem

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

                Sen onların, kendi dinlerine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden razı olmazlar. ''Asıl doğru yol, Allah'ın yoludur.''de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olsan, andolsun ki Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olmaz.                                                                                              (Bakara Suresi  120. Ayet)

Sevgili dostlar, basının değerli mensupları;

                Bereketli bir ayın mübarek günlerinin Bayram sevincini yaşadığımız şu günlerde halkımızın bayramını tebrik eder, bütün günlerinin Ramazan bereketinde Bayramın sevincinde geçmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ederiz.

                Uzun zamandır beklenen, üzerinde siyasal hesaplar yapılan BM'nin Mavi Marmara Gemisi saldırısına yönelik raporu basına sızdırıldı. Öncelikle basına bu sızdırma olayının Birleşmiş Milletlerin kendi içerisindeki güvensizliğini ortaya koyması açısından önemli bulmaktayız. Dünya kamuoyunu bu büyüklükte ilgilendiren bir raporun güvenliğini dahi sağlayamayan BM'nin dünya güvenliği gerekçesiyle aldığı kararların tamamı bu olayla birlikte bir kez daha tartışmaya açılmıştır.

Daha önce alınan BM kararlarının tamamı, bu raporun basına sızdırılmasıyla birlikte - ortaya çıkan içeriği itibariyle - meşruiyetini yitirmiştir. İnsanların toplumların ve devletlerin bundan sonra BM'nin almış olduğu kararlara saygı göstermesini bekleyemeyiz. Kuruluşu itibariyle daha önceden de belirttiğimiz gibi Amerikan çıkarlarını korumak üzere kurulan BM, bugün yine Amerikan menfaatleri etrafında şekillenen menfaatleri koruma çabası içerisindedir.

Biz ülkemizin Birleşmiş Milletler ve NATO üyeliğinden ayrılmasını daha önce çok kez tekrarlamıştık. Bu çağrımızı yineliyoruz. Çünkü BM, batının ve batılı değerlerin korunması üzerine inşa edilmiş bir kuruluştur. Kendisinin dışında olan hiçbir değeri haklı bulup onun hakkını da teslim etmeyecektir.

Mavi Marmara Raporu'nun basına sızdırılmasıyla dışişleri bakanının etkili açıklamaları kamuoyundan gizlenen bizim tekrar tekrar deşifre etmeye çalıştığımız pek çok gerçeği de ortaya serdi.

Mavi Marmara olayının hemen akabinde aktivistler, hükümet ve duyarlı halkımız, İsrail'in dünya kamuoyu desteğini kaybettiğini, büyük bir siyasi yenilgiye uğradığını iddia etmişlerdi. Görüyoruz ki dünya kamuoyu (!) Müslümanların öldürülmesini ve Müslümanlara yönelik baskıları hiçte ciddiye almıyor. Ve bu olayların, zalimlerin bir hakkı olduğunu kabul ediyor.

Bu rapor Gazze ambargosunu onaylamakla kalmıyor, devamı hususunda İsrail'i teşvik ediyor. Ve bu ambargonun kaldırılmasına yönelik çabalara terörist İsrail'in müdahale hakkını kabul ediyor. Bu ifadeler Birleşmiş Milletleri Müslümanların sorunlarının çözümünde bir başvuru makamı olarak görenlere umarız ki kapak olmuştur.

Davutoğlu, sert ve etkili açıklamalarında İsrail'in ülkemizin dostluğunu kaybetmek üzere olduğunu ifade etmiş. Ve bunun İsrail'e yönelik en büyük yaptırım olacağını söylemiş. Yani, anlıyoruz ki BM İsrail yanlısı bir karar almasaydı hala İsrail'le dost olacak ve dostluğumuz devam edecekti öyle mi? Hani bu dostluk ilişkileri one minutes le Mavi Marmara ile koltuk kriziyle sona ermişti. Bundan sonra ne zaman ve hangi olayla birlikte aynı açıklamayı tekrar duyacağız.

İsrail' uygulanacak yaptırımlar listesinin en önemli maddesi İsrail'le askeri anlaşmaların askıya alınacağının belirtilmesidir. Biz daha önceki olaylarda da bu askeri anlaşmaların askıya alınacağına dair açıklamaların yapıldığını ve kamuoyunun bunu böyle kabullendiğini biliyorduk.  Demek ki hala İsrail'le askeri anlaşmalarımız devam ediyormuş. Bir an önce mevcut olan bu askeri anlaşmalar kamuoyuna açıklanmalı ve askıya alınması değil iptalleri gerçekleştirilmelidir.

İsrail gazeteleri Davutoğlu'nun açıklamalarından sonra İsrail'le olan milyarlarca dolarlık ekonomik ilişkilerin zedeleneceğinden söz ediyorlar. Anlaşılan o ki daha önceki krizleri bu ekonomik ilişkileri sarsmamış, artmasıyla sonuçlanmış. Korkumuz kamuoyunun önünde yapılan salvo atışların daha sonra ekonomik ilişkilerin artmasıyla sonuçlanmasınadır. Bir an önce bu ekonomik ilişkiler en ince detayına kadar kamuoyuna açıklanmalı, iptalleri şeffaf bir şekilde kamuoyunun önünde yapılmalıdır.

Doğu Akdeniz'in uluslar arası sularının güvenliği dahil, Türkiye'nin daha aktif rol alacağının ilanı, ''Bu zamana kadar bu bölgeler bizi hiç ilgilendirmiyordu"'' anlamına mı geliyor. Bu anlama geliyorsa Mavi Marmara katliamındaki hükümetin İsrail katliamına tepkisizliğinin nedeni bu uluslar arası alanın İsrail'e terkinden mi kaynaklanıyordu?

Mavi Marmara mağdurlarının uluslar arası mahkemelerde destekleneceğini de ilan etmiş Davutoğlu" Öncelikle bu zaman kadar Türkiye'de yapılan İsrail'li katillerin mahkûm edilmesine yönelik mahkeme başvurularının neden kabul edilmediğini açıklasın. Daha sonra da Türkiye'de açılacak mahkemelere destek versin.

Son olarak NATO'nun füze kalkanı girişimlerinin Türkiye'de konuşlandırılmasının kesinleştiği konuşuluyor. Biz daha önce bu projenin tehlikelerine yönelik çeşitli kereler açıklamalarda bulunmuş ve hükümeti uyarmıştık. Bu zamanlamanın Davutoğlu'nun salvolarıyla birlikte ''Cambaza bak!'' numarasıyla füze kalkanın bir oldubittiye getirilmesinden endişe etmekteyiz. Mavi Marmara raporu füze kalkanı projesinin bir kalkanı olmasından endişe etmekteyiz. Bu projenin bir Mavi Marmara raporuyla katakulliye getirilmesi ciddi korkumuzdur. Kamuoyunu bu meselede de uyanık olmaya davet ediyor, bu meselenin takipçisi olacağımızı da ilan ediyoruz.

Tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile 209. Haftada direnişimizin kalbi Kayalıpark Meydanı'nda saat 12:30 da buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

03 / 09 / 2011

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun 312. Hafta basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi'nden Berat Gürler okudu. Açıklamada "Birleşmiş Milletler'den olumsuz olarak çıkacağı deşifre edilen Mavi Marmara kararı üzerine hükümetin İsrail ile ilgili aldığı kararları, bir başlangıç olarak memnuniyetle karşılıyoruz." denilirken Füze Kalkanı projesine verilen onay ise şöyle eleştirildi: "Füze Kalkanı ile ilgili Amerika ile tam mutabakatın sağlandığı ve yılsonuna kadar uygulamanın başlayacağı konusunda ortaya çıkan haberler bu iyimserliğimizi yeniden karamsarlığa dönüştürüyor. Politikalardaki bu zikzaklar bizi "Ortada gözden kaçırılmaya çalışılan emperyal senaryolar mı var?" sorusuna götürüyor."

Sakarya Adalet Girişimi 312. Basın Açıklaması

EMPERYAL OYUNLARA KARŞI UYANIK OLALIM!

Birleşmiş Milletler'den olumsuz olarak çıkacağı deşifre edilen Mavi Marmara kararı üzerine hükümetin İsrail ile ilgili aldığı kararları, bir başlangıç olarak memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak aynı saatlerde "Füze Kalkanı" ile ilgili Amerika ile tam mutabakatın sağlandığı ve yıl sonuna kadar uygulamanın başlayacağı konusunda ortaya çıkan haberler bu iyimserliğimizi yeniden karamsarlığa dönüştürüyor.

Politikalardaki bu zikzaklar bizi "ortada gözden kaçırılmaya çalışılan emperyal senaryolar mı var?" sorusuna götürüyor. Türk Hükümeti'nin İsrail ile ilgili bir dizi yaptırım kararı alırken İsrail'in arkasındaki ana güç olan Amerika ile stratejik ortaklığını pekiştirmesi, NATO eksenli saldırılara onay vermesi gibi garip uygulamaların içinde olması "iki yüzlü bir dış politika mı izleniyor?" sorusunu beraberinde getiriyor. Hükümeti taraf olma noktasında netleşmeye davet ediyoruz. Aksi takdirde ortaya konulan tavırların samimiyetinin ve arka planlarının sorgulanması kaçınılmazdır.

Somali ve Libya! İnsanlığın önündeki iki test alanı" Bu iki ülke üzerinden mazlum-zalim, sömürgeci-sömürülen, savaş-barış, adalet-zulüm gibi zıtları tekrar düşünmek, tefekkür etmek ihtiyacı duyuyoruz. Kısacası insanlığın hangi hatta durduğunu veya daha doğrusu hangi hatta manipüle edildiğini test etmek imkanı buluyoruz.

Somali'yi açlığa mahkum edenler kimler? Bu ülkeye ABD ve batılı yandaşları her zaman petrol/doğalgaz rezervleri, uluslar arası ticaret, enerji akışı ve güvenlik açısından kritik coğrafi pozisyonu nedeniyle iştahları kabararak baktılar. Bir ülkeyi sömürgeleştirmek için Afrika'nın her köşesinde uyguladıkları misyoner faaliyetleri Somali'de sökmedi. Somali halkı gönüllü sömürgeleşmeyi sağlayan Hıristiyan propagandasını yutmadı. İslami değerlere olan bağlılığını her fırsatta haykıran bir Somali halkı var karşımızda.

Somali halkını dönüştüremeyen küresel zalimler yeni iki metodu denemeye aldılar. Bunlardan birincisi kabilecilik ve meşrep üzerinden tefrika çıkararak Somali toplumunu kamplara bölmek, diğeri ise oltaya takılmayan Somali insanını açlığa mahkum edecek uygulamaları başlatmak"

Somali'de yüz binlerce insan açlık ile boğuşurken, BM yetkilileri stoklarındaki gıda malzemelerini halka zamanında iletmemekte kararlı" Somali'deki tarım ve hayvancılığı çeşitli entrikalarla öldüren batılı emperyalist, sözde yardım teraneleriyle Somali halkını avutmaya çalışıyor. Somali yerine Kenya'nın başkenti Nairobi'de konuşlanmış bu sömürgeci uzantılarının Somali'ye sözde yardım teşebbüsleri"

Libya'ya gelince" Libya halkını özgürleştirmek adına operasyon yapanlar şimdi Libya'nın kaynaklarını paylaşma derdinde" Fransa'nın Libya petrollerinin %35'i karşılığında muhaliflere yardım ettiği basın-yayın organlarında yazılıp çiziliyor. İtalyan petrol şirketinin Libya'da alacağı pay gündemi oluşturuyor. Amerika'nın dev petrol şirketleri avuçlarını ovuşturarak Libya'yı seyrediyor. Kısacası tüm sömürgeciler Libya'nın kaynakları ile ilgili hesaplarını yapıyor. Bütün bu hengamede birileri çıkıp Libya'nın özgürleştiğinden bahsedebiliyor. Hayır! Libya özgürleşmedi. Aksine emperyalizmin kucağına tam olarak oturdu. Amerikan ve Fransız bayrakları ile tekbir getirmek özgürleşmek anlamına gelmiyor. Yani sömürgecilik dilinde maalesef bu da var. Yani halkların gazını öyle bir al ki, insanlar Amerikan ve Fransız bayrakları ile tekbir getirsinler ve emperyalist efendilerine ram olmayı sanal bir zafer sarhoşluğu içinde kutlasınlar.

Artık uyanma zamanı" Emperyalizmin oyunlarına karşı İslami bilinci kuşanma zamanı" Küresel güçlere karşı direniş zamanı" Mazlumların seslerini yükseltme zamanı" İnsan olduğumuzun, Müslüman olduğumuzun farkında olarak dünyada adaleti ve barışı sağlama adına elimizi taşın altına koyma zamanı" Kuran-i bilinç ile; Allah'ın sadece zalimleri, fesat çıkaranları değil aynı zamanda zulme, fesada göz yumanları da azaplandıracağına iman edenlerin ayağa kalkma zamanı"

Okulların açılmasına iki hafta bir süre kaldı. Başörtüsü konusunda bazı üniversitelerde halâ mağduriyetler söz konusu" Kamusal alanda ve ilk/orta öğretimde ise başörtüsü yasağı tüm şiddetiyle devam ediyor. İlk ve orta öğretimde öğrencilerin başlarını örterek okullara devam etmesi hususunda Müslüman halkımızı duyarı olmaya çağırıyoruz. Yasağa direnerek kızlarımızın okullara başörtüsü ile devamını sağlayalım. Bu konudaki çabalara destek verelim.

Kamusal alandaki yasağın da kalkması doğrultusunda direnelim. Zulüm teslim olarak değil ancak direnerek ortadan kaldırılabilir.

Zafer direnenlerin olacaktır.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi