Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 212., Sakarya'da 316., Ankara'da 295., Akyazı'da 243., Van'da...

Emperyalist iştah gün geçtikçe artmakta kendisine yeni sömürü ve semiri alanları aramaktadır. Doymak bilmez iştahını Afganistan, Irak,Somali ve benzeri yerlerle tatmin edemeyen emperyalistler dünyada sömürü alanı olmayan bir tek metre kare yer bırakmaya niyetli gibi görünmektedirler.

Kendi iştah alanlarına müdahale edebilmek için gerekli şartları ve ortamı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bunların en zorunlu olanı kaos ortamı oluşturmaktır. Kaos ortamı içinse tedhiş ve terör gereklidir. Sükûnetin barışın ve huzurun olduğu ortamlarda bir dış müdahale imkânı ve sömürüye sebep bulamayacaklardır. Uluslar arası emperyalizmin amaçlarını gerçekleştirmek için bağlantıları uluslar arası olan tedhiş ve terör şebekeline ihtiyaç vardır. Taş ören örgütlenmeler bölgesel iddialarla, istek ve taleplerle ortaya çıkıp uluslar arası sömürüye maşa olmaktadırlar.

Halkların ve toplumların halklı istekleri adalet ve özgürlük talepleri taş ören örgütlerin propagandalarına ve varlık sebeplerine alet edilmektedir. Halklar kendi haklarını ve hürriyet taleplerini emperyalizmin çıkarlarıyla örtüştürmeden taş ören örgütlere fırsat vermeden tevhid ve adalet ilkelerine göre gerçekleştirmelidir. Temiz ve pak olan haklar kirli yöntemlerle elde edilmeye çalışılmamalı hakların temizliği mücadelenin temizliği ile aynı oranda olmalıdır.

Hakları talep etmek için ulusalcı, kavmiyetçi, bölgeselci ve benzeri ayrıştırıcı ve bölücü anlayışlardan uzak durulmalıdır. Her kirli anlayış haklı taleplere leke getirip onların elde edilmesini imkânsızlaştıracaktır.

Ortadoğu da meydana gelen şiddet ve ülkemizin bazı yerlerinde olan çatışmalar emperyalizmin İslam coğrafyası üzerinde ki emellerinden kaynaklanmaktadır. Bölge sürekli bir kaos içerisinde bulunsun terör ve şiddet olayları artsın ki emperyalist Amerika ve en kanlı terör örgütü İsrail varlıklarını devam ettirebilsinler ve hegomanyalarını daha da güçlendirebilsinler.

Müslüman halklara küçük coğrafyalarda büyük hayal imkânları verip onların esas büyük hedeflerini hayale dönüştürmektedirler. Bilinmelidir ki halkların kardeşliği ve halklı talepleri ancak İslam'la ve İslam'ın ana esaslarla mümkündür. Bölgesel ve evrensel barış ancak İslam'ın kaynaştırıcı ve bütünleyici harcıyla mümkündür.

İslam'ın sorgulanamaz ve yasaklanamaz – ki her emri böyledir- emirlerinden olan başörtüsü pek çok İslami değer gibi bugün hala ülkemizde yasaktır. Başta zorunlu ilköğretimler ve liselerin tamamında ve üniversitelerin belirli bir kısmında kamusal alanda, çalışma alanında yasak olmaya devam etmektedir.

Milyonlarca çocuğun zorunlu olarak okutulduğu çocuklarımıza tercih imkânlarının bile bırakılmadığı bulu yaşlarında onlara örtü yasağının dayatılması baskıyı ve zorbalığı katmerlemek demektir. Hem mecburi eğitim yapacaksın hem de onların dinleri gereği olan örtülerini yasaklayacaksın ya da bu yasakları devam ettireceksin üstüne üstlük dünyaya halk ve özgürlükler mesajı verirken"

Başörtüsü yasağı diğer halk ve özgürlükler alanlarına getirilen yasaklar gibi bir an önce pazarlıksız ve koşulsuz olarak kaldırılmalı Allahın emirleri hiçbir şekilde yasaklanmamalı ve bu yasaklar inatla uygulamaya devam etmemelidir. Allahın emirlerini yasaklamanın hiçbir mazereti olamaz.

Müslüman halklar özgürlüklerini talep etmek hususunda ne bir dış güce nede yerli bir zalime umut beslememelidirler. Haklarını dilenerek değil direnerek elde etmeyi öğrenmeli çeşitli mazeretleri terk edip tevhid ve adalet ilkelerine bağlı bir direniş göstermelidirler.

Tüm sınırların ve hakların tevhid ve adalet ölçüsü içerisinde olduğu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 213. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

Başörtüsüne özgürlük eylemlerine 7 yıldır devam eden Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu mensupları, 316. Hafta basın açıklamasında okulların açılmasıyla başlayan yasakçı ve baskıcı uygulamalara karşı çıktılar. Platform adına Diriliş Saati Dergisi'nden Muhammed Emin Duman'ın okuduğu açıklamada başörtüsü sorunun bittiği yargısının doğru olmadığına işaret edilerek, Adana, Osmaniye, İstanbul, Şanlıurfa'da ilköğretim öğrencilerinin zorla başlarının açtırıldığı, okul yönetimi tarafından derslere girmelerinin engellediği, zor ve fiziki şiddet uygulanarak okuldan atıldığı ifade edildi.

Sakarya Adalet Girişimi 316. Basın Açıklaması

YASAK HER YERDE; DİRENİŞ TÜM ŞEHİRLERDE"

Değerli Sakarya halkı,

Türkiye'nin Müslüman coğrafyalarda "laiklik" pazarlayıcılığına soyunduğu şu günlerde, "demokratik bir hukuk devleti"nde yaşamanın dayanılmaz hafifliğine kapılarak romantik cümleler kuramayacağız sizlere" Hak ve özgürlüklerle ilgili ne denli gelişmeler yaşandığından da bahsetmeyeceğiz" Çünkü bugün Türkiye'nin dört bir tarafında, Rabbimizin örtünme emrine karşı kin ve düşmanlıklarını kusan zavallı insanların zulümleriyle yüzleşmek zorundayız" Bugün, tekrar silkinerek, hakka şahidliğimizi yinelemekle meşgul olmalıyız"

Yıllardır bu meydanlarda sürdürdüğümüz başörtüsü mücadelemiz, hiçbir sınır ve tevil kabul etmeksizin, Rabbimizin emrine muhalif olan tüm karar ve uygulamalar karşısında sonuna kadar devam edecektir. Bu mücadelemizi, ne hükümet endeksli "göz boyayıcı özgürlükler" ne de Müslüman zihinlerdeki "liberal yaklaşımlar" sınırlayabilir" Başörtüsü mücadelesi, üniversitelerde sağlanan kısmi özgürlüklerle sona ermeyecek kadar kutsal bir mücadeledir. Bugün mücadelemizi üniversitelerle sınırlamaya çalışanlar, ilköğretimlerde, liselerde, kamu kuruluşlarında ve hatta sokaklarda yaşanan zulümleri göz ardı etmemizi arzu ediyorlar. Buradan tekrar tekrar haykırıyoruz: "Başörtüsü Allah'ın emridir; ona uzanan tüm ama tüm eller kırılır."

Bu hafta, başörtüsü zulmünün zirve yaptığı haftalardan biri olarak kayda geçti. Hangi şehirdeki hangi zulümden başlasak bilmiyoruz" Her bir zulümden kısa da olsa bahsetmeye çalışacağız ki böylece, kitlesel zulme karşı kitlesel mücadele ruhumuzu yeniden bileyelim"

Osmaniye'deki Yavuz Selim İlköğretim Okulu'nda okuyan Sedanur Uçar, başörtüsüyle okula gittiği gerekçesiyle, öğretmenler odasına çağrılarak başörtüsü zorla alındı ve başı açık bir şekilde derse gönderildi. Çocuğunun durumunu kontrol etmek için okula gelen velisi Sedat Uçar, kızının başörtüsünün alınmış olduğunu fark edince okul müdürüyle konuşarak, kızının başörtüsüyle okumak istediğini ve vermiş olduğu karara saygı duyulması gerektiğini dile getirdi. Okulun müdür ve müdür yardımcısıyla bir süre tartışan Uçar, yaşananları şöyle anlattı: "Okul müdüründen tutanak tutup imzalamasını isteyince, bana 'Sen art niyetlisin, memlekette sizden başka Müslüman yok mu? Ben tutanak falan imzalamıyorum. Öğrenciyi de bu şekilde derse alamam' diyerek daha sonra bana hakaret etti. Sonrasında ise polis çağırarak benden şikâyetçi olacağını söyledi. Kızımı derse almayarak hem suç işledi, hem bana hakaret etti, bir de şikâyetçi olacakmış. Bu nasıl bir zihniyet"

Yine benzer bir olay, İstanbul'da da yaşandı" İstanbul Sultangazi İlköğretim okuluna giden 8. sınıf öğrencileri Gülsüm, Tuba ve Sena Seçen kardeşler ile Hafize Eren ve Senanur Beldek adlı öğrenciler, başörtülü oldukları gerekçesi ile okula alınmadılar. Çocuklarının okula alınmamasına tepki gösteren öğrenci velileri Osman Seçen, Hasan Eren ve Abdullah Beldek, İsmetpaşa İlköğretim Okulu Müdürü Murat Özdemir ile görüştü. 1982 Anayasa'sının Bakanlar Kurulu kararıyla çıkardığı 11. Maddenin (a) bendindeki kılık kıyafet yönetmeliğini gerekçe gösteren Murat Özdemir, bu yönetmelik gereği kız öğrencileri başörtüsüyle okula alamayacağını söyledi.

İlköğretime başörtüsü ile girme mücadelesi gösteren 8. sınıf öğrencisi Kerimenur Turğay ile 7. Sınıf öğrencisi Rabia Bozkurt da benzer muameleler ile karşılaştı. Adana'nın Seyhan İlçesi Bahçelievler İlköğretim Okulu'nda okuyan kızının başörtülü okula alınması için okul idaresi ile defalarca görüştüğünü belirten baba Hasan Turğay,"Geçen hafta okulların açılmasıyla birlikte kızım da okuluna gitti. Ancak kızımın başörtüsünü bahane eden okul yönetimi, kendisini okula almadı. Bunun üzerine okul müdürü Sefa Özdemir beyle defalarca görüşmelerimiz oldu. Müdür bey, bu konunun kendi yetkisini aşan bir husus olduğunu belirterek konuyu ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne taşımamız gerektiğini söyledi. Okul idaresi aracılığıyla Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne dilekçe yazıp konunun çözümünü talep ettik."dedi.

Diğer yandan, başörtüsü yasağının çözüme kavuşturulduğu söylenen üniversitelerde de yasak tüm hızıyla devam ediyor. Kayıt dönemlerinde farklı bölgelerden gelen yasak haberlerine bir yenisi de Çukurova Üniversitesi'nden eklendi.

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yeşim Yalçın Mendi, uyguladığı yasakla ilgili olarak üniversite yönetiminin başörtüsü meselesini öğretim üyelerinin inisiyatifine bıraktığını savundu. Mendi, "Başörtülü öğrenci benim dersime giremez. Bazı öğretim üyesi arkadaşlarımız karışmıyor. Bu onların bileceği, ama ben almam." ifadesini kullandı.

Son olarak ise, Şanlıurfa'da başörtülü öğrencilere uygulanan şiddetten bahsetmek istiyoruz. 2 kız öğrenci velisi olan Ramazan Solucantutan, kapıda bekletilen kızlarını alıp sınıfa giderken, okul yönetimi tarafından engellenerek, emniyet güçleri tarafından sözlü ve fiziksel hakarete maruz kaldı.

Baba Solucantutan, okul yönetiminin hiçbir şekilde kızlarına hakarette bulunma yetkisinin olmadığını ve okul yönetiminin yalan ithamlarda bulunamayacağını; ayrıca, okul bahçesinde sınıfa alınmayıp bekleyen kızlarına bir öğretmen tarafından şiddet uygulandığını, bunun için gereken mercilere şikâyette bulunacağını belirtti. Şu an itibariyle, Şanlıurfa'nın Hilvan ilçesinde, 6 ilköğretim okulunda 30′a yakın kız öğrenci başörtülü oldukları için okula alınmıyorlar. Bu kardeşlerimizi mücadelelerinden dolayı tebrik ediyor ve bizlere örnek olmalarını Rabbimizden niyaz ediyoruz"

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu olarak, Müslüman Türkiye halkını bu zulümlere kayıtsız kalmamaya davet ediyor ve Rabbimizin emri uğruna mücadele etmenin kul olmanın bir vazifesi olduğunu hatırlatmak istiyoruz" Bizler, güdümlü gündemlerin nesnesi değil kendi gündemlerimizin öznesi olmak ve bu mücadeleyi sonuna kadar omuzlamak için her hafta bu meydanda toplanmaya devam edeceğiz" Ümit ediyoruz ki bu tanıklığımız ve mücadelemiz Rabbimiz katında şahidliğimiz olarak kabul görecektir"

Biz, direnişin çocuklarıyız ve direnişi her yerde ve zamanda kucaklamaya adayız"

Yaşasın Başörtüsü mücadelemiz" Yaşasın İslami direnişimiz"

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu

Adına Diriliş Saati Dergisi

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 295. Basın açıklamasına hoş geldiniz.

Yok sayılmış, gasp edilmiş, katledilmiş temel hak ve hürriyetlerin teslimine yönelik gerçekleştirdiğimiz kararlı takip ve mücadelemizde 295. Haftaya girmiş bulunuyoruz.

İnanç özgürlüğü alanında verdiğimiz bu uzun soluklu ve istikrarlı mücadelemizde, yaşam hakkının en kutsal hak olduğunu ifade ettiğimiz, yaşam hakkını hiçe sayan, korku ve endişeyi hakim kılan hiçbir söylemin değeri ve haklılığı olmadığını bildiğimiz için hem taleplerini dillendirdiğimiz kesimde, hem de toplumun tamamına gönderdiğimiz mesajda meşruiyetimizi hiç yitirmedik. Aldığımız müspet sonuçlar, vermekte olduğumuz mücadeledeki duruşumuzun anlam ve bereketindendir.

Bu vesile ile, hiçbir kişi, kurum, güç veya otoritenin de insan yaşamına kasteden bir yöntemle meşru bir mesajı veremeyeceğini ifade ediyor; kardeşlik ortamını zedeleyen, bir arada yaşama kararlılık ve bilincini tahrip eden, insan yaşamını hedef alan tüm saldırıların bir an önce sonlandırılması talebinde bulunuyoruz.

Geçtiğimiz hafta savaş artıkları nedeniyle yaşamını yitiren çocuklardan biri olarak ismi sembolleşen Ceylan ÖNKOL'un ölümünün 3. yıldönümü münasebetiyle MAZLUMDER olarak bir heyetle Ceylan'ın Diyarbakır Lice'deki mezarı ve ailesine ziyaret gerçekleştirdik. Olaydan 3 yıllık bir süre geçmesine rağmen soruşturmanın derinleştirilmemesi, sorumlularının tespit edilememiş olması kaygı vericidir. Savaş artıklarından kaynaklı yaşamını yitiren çok sayıda çocuk olduğunu, yetkililerin, sivillerin kullandığı alanların temizlenmesinde ve bu konuda sembol isim olmuş Ceylan ÖNKOL'un katline sebep olanların ortaya çıkarılarak cezalandırılması konusunda gerekli duyarlılığın gösterilmesini talep ediyoruz.

Ayrıca üniversitelerin eğitim öğretime başlamasına müteakip Türkiye'nin çeşitli illerinden kılık kıyafet dayatmasının devam ettiğine ilişkin derneğimize başvurular gelmektedir Başvurulara göre,

Trakya Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi'nde bir hoca derse giren öğrencilere dersten çıkmalarını ifade etmiş, ders çıkışında öğrencileri odasında beklediğini belirtmiştir. Ders çıkışında 28 Şubat tarihinde alınan kararları gösteren hoca, derslere başörtülü devam etmenin suç olduğunu ifade etmiştir.

Akdeniz Üniversitesi öğrencilere başörtüsü ile okula girebilecekleri yönünde bir düzenlemenin olmadığı ifade edilmiş, konunun basına yansımasına müteakip üniversite yönetimi geri adım atmıştır.

Erciyes Üniversitesi hemşirelik bölümü öğrencilerinin hiçbir şekilde derse başörtülü alınmadıkları belirtilmiştir.

Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyalektik Bölümü'nde derse giren hocalardan birinin öğrencilerin dersten çıkmaması durumunda dersi anlatmadığı, başörtülü öğrencilerin diğer öğrencilerle karşı karşıya getirildiği ifade edilmiştir.

Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve çeşitli bölümlerde öğrenciler halen başörtülü olarak derslere girerken problem yaşadıklarını ifade etmişlerdir.

Bu başvurulara istinaden, keyfi yasağı kararlı bir şekilde uygulamayı sürdüren üniversitelerin ve yasakçıların isimlerini deşifre edeceğimizi bildiriyor, doğal hukuk, pozitif hukuk ve ilahi hukuk çerçevesinde sahip olduğumuz temel hak ve hürriyetlerin bize bahşedilmediğini ve hiçbir otorite tarafından da sahip olduğumuz temel hak ve hürriyetlerin elimizden alınamayacağını kamuoyuna duyuruyoruz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

RAMAZAN TEKEŞ

MAZLUMDER ANKARA ŞUBESİ

Başörtüsü yasakçılarını insani olmaya davet ediyoruz.

28 şubat post modern darbeden kalıntılar, yine o dönemde uygulamaya konulan hiç de insani olmayan yasaklarla insanlara zalimlik yapıyorlar.

Bu topraklar üzerinde yaşayan, nüfusunun %99'nun Müslüman olduğu sürekli vurgulanıyor. Ancak inançları gereği kız çocukların başörtüleriyle okullara gitmesine müsaade edilmiyor. Okullarına giden kız çocukları ya okul idarecileri tarafından yada kolluk güçleri tarafından çocuk yaşlarına bakılmadan yaka paça okuldan uzaklaştırılıyor.

Hiçbir kurumun kuruluşun idaresi görevlisi başörtülü kız çocuğunu başörtülü hanımefendiyi ikinci sınıf vatandaş muamelesine tutamaz. İnsanların dini inançlarının gereklerini günlük yaşamlarında icra etmeleri, (bu kılık kıyafet de) dahil bir başkasının insafiyetinde değildir. Ancak Allahın emriyledir.

Ülke gündemini sürekli sıcak tutan terör hadiseleri yuvaları söndürmekte anaların yüreğini yakmakta huzuru kaçırmaktadır. Terör nerden gelirse gelsin kimler tarafından yapılırsa yapılsın kan ve gözyaşıdır. Lanetliyoruz son günlerde pkk'nın öğretmenleri kaçırarak aileleri perişan etmiş, birçok öğretmen ailesini de tedirgin etmiştir. Kınıyoruz. Kaçırılan öğretmen kardeşlerimiz derhal sağ salim serbest bırakılmalıdır. Sorunlar kan ve gözyaşı ile çözülemez. Ancak ahlak, adalet, vicdan ve merhametin tecellisiyle çözülecektir.

Komşumuz Suriye'de baas diktatörü kendi halkını katletmeye devam ediyor. Beşar esad'a Tavsiyemiz mısır firavununun hali ders olarak yetmez mi? Daha neyi bekliyorsun hesabını veremeyeceğin günler inşallah yakında gelecektir.

Somali halkının açlık ve kıtlık içerisinde yaşam mücadelesi vermesi ümmet için insanlık için vebal olmaya devam ediyor. Halkımız dünya halklarına yardım kuruluşlarımızda batılıların sözde yardım kuruluşlarına insanlık dersi vermeye devam ediyor. Halkımızın yardımları artırarak devam ettirmelerini arzuluyoruz. Zulümler bitene, zalimler yok olana kadar mücadelemiz devam edecektir. Gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder sözcüsü

Burhan CİMŞİT

Yıllardır yaptıkları basın açıklamalarında bir kez olsun olumlu bir şeyi tebrik eden ve bunun sevincini paylaşan bir başlangıç yapmadıklarının sitemiyle VAHÖP adına basın açıklamasını okuyan Mazlum- Der GYK üyesi Yakup Aslan, hep bir şeylere itiraz ettiklerini, kınadıklarını, protesto ettiklerini ve eleştirdiklerini söyledi.

Aslan, "Yaşadığımız topraklar ve hayatı bize zindan edenlere, bunu sistematik bir ranta çevirip insanca yaşamaya fırsat vermeyenlere, kolaycı ve derin güçlere rağmen hala bu umut var oldu ve olacak. Bu topraklarda yaşayan herkes, çoğu gecenin sabahında gözünü hep bir acıya, hep bir kâbusa, korkuya ve karanlığa açtı. Oysa bu bir kader değil. Toplum olarak artık huzur, sükûnet ve yaşamak istiyoruz. Evet, yaşamak istiyoruz. Her gün onlarca ölüm haberleri ala ala yaşamımızı harabeye dönüştüren bu harp manyaklığına artık kimsenin tahammülü kalmadı" diyerek, çatışmanın taraflarına sert bir şekilde tepki gösterdi.

AK Parti Gerçek Bir Hayal Kırıklığı Oluşturdu

Sorunu üreten kaynak olarak devletin ve bu gücün imkânlarına vaziyet eden hükümetin yeniden şiddet sarmalına sarılması kabul edilemez bir durumdur diyerek Ak Parti hükümetinin daha önceki hükümetlerin ardılı bir politikaya gerilemesinin gerçek bir hayal kırıklığı oluşturduğuna işaret eden Aslan, "Şiddet ve savaş dilinin yeniden tırmandırılması ve şakşakçı görsel-yazılı medyaya asker cenazelerini bir rantiye aracı olarak kullandırması ahlaki çöküntü ve insani zemini kaybetmenin açık bir ifadesidir. Bu tür politikalar dar görüşlü ve yalnızca günübirlik düşünebilen kafaların işi olabilir ancak. Hâlbuki yüzde elli oy almış ve birçok vesayeti geriletmiş bir iktidarın bu kudretten aciz olması, bu konuda muktedir olamaması akla birçok soruyu getirmektedir. Oysaki bu hükümete, bu temel sorunların çözülmesi ve düzlüğe çıkılmasından başka hangi seçenek için bu kadar oy verir ki bir millet?" diyerek hükümetin politikalarını bir daha gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.

Yaşananlar İnsani Bir Krize Doğru Gidiyor

Aynı şekilde sivil ölümlerin de artık olaya dahil edildiği bu kaos ortamında PKK de, daha evvel kabul etmediğini iddia ettiği "terör" yaftasını hak edecek eylem ve saldırılardan uzak durmalıdır, diyerek son olaylara karşı sert bir tavır sergileyen Aslan, "Kürtlerin temel hakları ve Kürt kimliğinin saygın meşruiyeti konusunda açık bir haklılık arz eden bu sorun, silahlara ve onun getireceği militarist akla kurban edilmeyecek denli hayati bir durumdur. Ama maalesef son günlerde sivillere yönelen bu kör saldırı ve eylemler artık 'Kürt Sorunu' başlığını aşmış ve insani krize girmiştir. Hangi savaş ve mücadele, onun aktif cephesinde olmayanların öldürülmesini haklı ve meşru gösterebilecek argümanlara sahiptir? İlgisi olmayan, sıradan insanların bu kirli savaşa kurban edilmesi hangi vicdani ve insani gerekçeye dayandırılabilir? Daha dünyaya gelme şansını bile yakalayamamış anne karnındaki bebeklerin, hangi gerekçe ile ve kime taraf olduğu için katledildiği öne sürülebilir? Öğretmenlerin ve diğer sivil insanların bu kavgaya alet edilmesi de göstermektedir ki, bu kirli savaş insani zeminini çoktan kaybetmiştir." diyerek bölgede, olayların geldiği korkunç boyuta dikkat çekti.

Yeni Anayasa Kökten Değişimi Getirmeli

Yapılacak yeni anayasa hakkında da kendi kırmızı çizgilerini bir daha hatırlatan Aslan, "Yıllardır söylediğimiz gibi kökten değişimi getirmeli ve Kemalist jakoben ruhun dışında yeni bir dil, söylem ve zihinle inşa edilen ve insanı eksen alan bir karakterde olmalıdır. Son derece özgürlükçü, ahlaki temelleri olan, çoğulcu, eşitlikçi ve adaleti temel parametre alabilecek bir yetkinlikte ve netlikte olmalıdır. Kısa, özlü, yasakları değil gelişmeyi esas alan, düşünceyi ve insanı koruyan; devleti insana karşı koruyan değil insanı devlete karşı güvenceye alan bir kaygıyla hazırlanmalıdır" önerilerini getirdi.

Yıllardır yaşanan başörtüsü zulmüne de değinen Aslan, yasaklarının temel çözüm kapısının da yeni anayasa olduğunu hatırlatarak, "inanç ve düşünce özgürlüğüne vurgusu yüksek bir anayasanın kamusal / tabusal alan ayrımına gitmeden, hayatın ve insanın olduğu her yerde özgürlüklerin teminatı olabilecek bir nitelik taşımasını umut ediyoruz" dedi.