Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Kocaeli'de 377., Konya'da 251.,

KOCAELİ İNANÇÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 30 HAZİRAN Basın açıklamasıdır.
Bu açıklamada cumhurbaşkanının atayacağı rektörlerde ideolojik eğilimden uzak bilim adamı kişiliği kriterini öne çıkarmasını istedik.
Kocaeline ilahiyat fakültesi açılmasını istedik.
Sevgili Kocaeli Halkı Ve Kıymetli Basın Görevlileri
Bu haftaki basın açıklamamız; cumhurbaşkanımızın bugünlerde 20 üniversiteye rektör ataması ve Kocaeli'ye ilahiyat fakültesi açılması gerektiği hakkında olacaktır.
Bilindiği gibi üniversite; politik baskı ve ideolojik kaygıdan uzak bilimsel/mantıkî/felsefi tartışma ortamında akıl ve mantık sürecini duygusal sürecin önüne alarak, kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilmesini sağlayan kurumlardır. Türkçe karşılığı "Evrenşehir" demektir ki tüm evrene ait bilimleri kapsaması gerekir. Dolayısıyla üniversiteler; ideoloji ve politik durumlardan uzak olması gereken eğitim kurumlarıdır. Bugünkü anlamda ilk üniversite tarihte Abbasi devleti zamanında Bağdat'ta Müslümanlar tarafından açılmıştır.
Ama bugünün Türkiye'sine baktığımızda yakın zamana kadar üniversitelerimiz; Kemalist-yarı materyalist ve inançlara saygılı olmayan yapılardaydılar. Birçok rektör, kemalist ideolojinin ve askertokrasinin yılmaz bekçileriydi. Cübbe ve keplerinin üzerinde kitap değil adeta asker postalı vardı. Bir kısmı hala bu anlayışa devam etmektedir. Üniversitelerimizde; insan ruhu, bir bilimsel fenomen/görüngü olarak maalesef kabul edilmemektedir. Batıda birçok üniversitede, ruh ve ötesi olayları inceleyen parapsikoloji kürsüsü 50-60 yıldır varken, bizde hala yoktur. Dolayısıyla ruhun varlığı, vahiy-ilham gibi olgular kabul edilmeyince; dinî olgulara ve ilkelere de bilimdışı nazarlarla şüpheyle bakılmakta, dolayısıyla din; tarih boyunca insanların, toplumun uydurduğu ilkeler olarak görülmektedir.
Yakın geçmişte birçok inançlı kızımız, inancının görünümü olan başörtüsünden dolayı üniversitelere alınmamaktaydı. Halen de çalışma hayatında yer alamamaktadırlar. Bu hususta Afraka'daki birçok üçüncü dünya ülkesinden geriyiz maalesef"
Cumhurbaşkanımızdan bugünlerde yeni atayacağı rektörlerde, üniversitenin tanımında olduğu gibi ideolojik tavır ve davranışlardan uzak, sırf bilim peşinde koşan insanlar olma ilkesine göre atama yapmasını bekliyoruz.
Ayrıca bütün bilimler; bir bütündür, birbiriyle etkileşim halindedirler. Bir bilim dalı, araştırma yaparken, diğer yardımcı bilim dallarından da yararlanır. Mesela bu bağlamda sosyal/toplumsal bilimlerden dînî bilimler; edebiyat, tarih, sosyoloji, psikoloji, felsefe gibi bilimlerin yardımcı bilim dallarından biridir. Dolayısıyla her üniversitenin bünyesinde, dini bilimlerin okutulduğu ilahiyat fakültesi bulunmalıdır.
Amerika'da bizdeki ilahiyat fakültelerinin karşılığı olan 500 tane Teoloji Fakültesi bulunmaktadır. 300 milyon Nüfuslu Amerika'ya oranlandığında, bizde 125 tane ilahiyat fakültesi olması gerekir. Bugünlerde biraz daha çok açılmakta olan ilahiyat fakültelerinin sayısını çok görenler, bu istatistiğe dikkat etsin. Henüz daha olunması gereken hedefin yarısına bile gelmiş değiliz. Bu bağlamda Kocaeli'ye de bir ilahiyat fakültesi açılmalıdır.
Halkın ilahiyat fakültesine ihtiyacından çok bizzat üniversitede çalışan öğretim üyelerinin ilahiyat fakültesine ihtiyacı vardır. Öğretim üyelerinin birbirinden yararlanmaya ihtiyacı vardır. Geçenlerde bir edebiyat öğretim üyesi, imam hatip lisesindeki bir hocadan bazı dini-edebi metinleri okumak için yararlandığını ifade etmişlerdir. Bu üzülesi bir durumdur. Her ziraat fakültesinden mezun olan devlette iş alamadığı gibi her ilahiyat fakültesinden mezun olan da devlet kurumlarında görev alacak diye bir kural yoktur. Dolayısıyla "-Bu kadar ilahiyat fakültesine halkın ihtiyacı mı var?" savı ileri sürülemez. Binaenaleyh zengin bilimsel üretim yapılabilmesi için ilahiyat fakültesine öncelikle halkın ihtiyacından çok, üniversitenin ve öğretim üyelerinin ihtiyacı vardır.
Sonuç olarak cumhurbaşkanımızın ideolojik kaygıdan uzak rektörler atamasını ve Kocaeli'ye acilen bir ilahiyat fakültesi açılmasını ısrarla bekler, vatandaşlarımızın özgür bilim yapan üniversite ve fakültelere sahip olma hakkının bulunduğunu dile getiririz. Katıldığınız için hepinize teşekkür ederiz.
Dr. M. Abdülmecit KARAASLAN; Kartepe İnsan Hakları Derneği üyesi

Platform adına açıklama yapan Abdurrahman Akcan, Suriye'de yaşanan olaylara dikkat çekti.

KAN VE GÖZYAŞI İLE HASAT EKİLMEZ

Hem toplumun hem de bireylerin geleceğinin toplumsal ve sosyal olaylarla bağlantılı olduğunu ifade eden Akcan, "Geleceğin olumlu olması bugünden atılacak adımların da olumlu olmasına bağlıdır. Yanlış adımlarla doğruya ulaşılamaz. Sulh ve selamet; kan ve gözyaşı ekerek hasat edilemez. Halkların isteklerini yerine getirmek için halkların isteklerine muhalif adımlar atılamaz. Sizin için en iyisini biz düşünürüz diye düşünmek elitist bir düşünce olup halkalara yapılmış en büyük ihanettir. Ve bu düşünce tarzıyla yapılan siyasetler halkların isteklerini yerine getirmekten ziyade birilerinin kibirlerini tatmin etmeye yarar" dedi.

KATLİAMLAR VAKA-İ ADİYE'YE DÖNÜŞTÜ

Suriye'de vahşetin hüküm sürdüğünü ifade eden Akcan, Kan ve gözyaşı ile Suriye'nin gündelik görüntüsünün oluşturulduğunu söyledi. Akcan, "Katliamlar Vaka-i Adiye'ye dönüştü. Bu görüntülerden rahatsız olanlar ve Suriye'nin yanında olduğunu iddia eden herkes Suriye'de kalıcı bir barışın meydana gelebilmesi için çaba göstermek mecburiyetindedir: Fakat bu çabalar Suriye halkının meşru ve adil taleplerine muhalefet etmemelidir. Bu taleplere muhalefet eden her çaba adalet için öğretilmiş bir çaba olmaktan çıkacaktır. Suriye'de kalıcı ve adil bir barış ortamı Suriye'ye yapılacak bir dış müdahale ile mümkün olamaz. İster birleşmiş milletler şemsiyesi altında, ister NATO öncülüğünde ister de Arap birliği veya Türkiye'nin öncülük ettiği oluşumla olsun bu bir işgal olarak algılanılacaktır. Bu zamana kadar ki barış için yapıldığı iddia edilen dış müdahalelerin sonuçları da ortadadır. Afganistan, Somali ve Irak tecrübeleri ortada iken ve kan ve gözyaşı akmaya devam ediyor iken yeni bir dış müdahalenin daha kötü sonuçlar meydana getireceği açıktır. Her aklıselim bunu görecek durumdadır. Suriye'de zalim Baas rejiminin gitmesi için İslam halklarına ve Islama düşman, Müslümanların düşmanlarına ve onların sapkın ideolojilerine dost anlayışları desteklemek, hem inançlarımız gereği sıkıntı hem de Suriye'nin geleceği açısından problemli görülmektedir. Suriye'de Baas rejimine karşı mücadele edenler sağlıklı bir şekilde tahlil edilmelidir. Bunlardan ancak adaletin ve iyiliğin tesisi için çalışanlar desteklenmelidir. Yerine yepyeni bir put dikmek için eskisini devirmek abesle iştigal etmek olur. Baasçı bir rejimin gitmesi için yapılan çalışmalar Amerikancı bir rejimin gelmesi için olmamalıdır. Kendi halklarının inanç ve kültürlerine bağlı sağlıklı hareketler desteklenmelidir. Ancak böyle bir çaba olumlu sonuçlar verir" diye konuştu.

ÇATIŞMA ORTAMI OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILIYOR

Türkiye'de Suriye olayları üzerinden kamuoyunda bir çatışma ortamı oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çeken Akcan, "Müslümanları bu tezgâha karşı uyanık olmaya davet ediyoruz. Suriye'deki olayları değerlendirirken göstermiş olduğumuz kardeşlik bilincini ve hassasiyeti ülkemizde Suriye olayları üzerinde farklı düşünen kardeşlerimize de göstermek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız. Çatışmacı, ötekileştirici, itham edici, suçlayıcı, tahkir ve hakarete varan ifadelerden uzak durulmalı siyasal ve sosyal tahlillerimiz ve tercihlerimiz çatışmacı değil kardeşlik esaslı olmalıdır. Unutmamalıyız ki bir binanın yapılması için başka bir binayı yıkmak zorunlu değildir. Birleşmiş milletlerin daimi üyelerinin katılacağı Suriye konulu konferans Suriye halklarının faydasına değildir. Emperyalist devletlerin çıkarlarının gerçekleştirilmesi üzere oluşturulacak bir konferanstır. Buradaki aktörlerin katıldığı geçmişteki Müslüman halklara yönelik konferanslar hayırla sonuçlanmamıştır. Müslüman halkları bu konferansa karşı da teyakkuzda olmaya davet ediyoruz" şeklinde konuştu.