Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)
Sakarya'da 357., Konya'da 252.,
Suriye'de ABD ile birlikte hareket etmeyelim
Sakarya Adalet Girişimi 357. hafta basın açıklamasında Samsun'daki felaketin sorumluların bulunmasını isterken Suriye'deki iç savaş konusunda ABD ile birlikte hareket edilmemesi çağrısı yapıldı
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun 357. Hafta basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi'nden Muhammed Emin Duman okudu. Samsun'daki sel felaketinde yer seçiminin ve zemine kat yapılmasının hata olduğu ifade edilerek sorumlularının bulunması ve cezalandırılması talep edildi. Türkiye'nin dış politika konusunda açmaza düştüğü belirtilen açıklamada "Türkiye ve Suriyeli muhalifler üzerinden ortaya koyulan oyunun faturası on binlerce insan hayatı" Libya'da olduğu gibi "ne kadar çok insan ölürse uluslar arası müdahale o kadar çabuk gerçekleşir" tezi üzerinden Suriye'de çıkartılan iç savaş bölgesel ve uluslar arası dengeler yüzünden beklenen sonuca ulaşamadı" Yeni beklenti uluslar arası müdahale için Amerikan seçimlerinin sonuçlanması" Sıfır sorun politikaları ile oluşan prestij, adım adım yitiriliyor. Şu anda Irak, İran, Suriye ve Lübnan gibi birinci dereceden Müslüman komşularımızla sorunlu durumdayız." denildi.
Yasak için kesin çözüm şart
Sakarya Adalet Girişimi adına yapılan 357. açıklamada Şeyh Sait İsyanı'nın bugüne kadar kamuoyuna yanlış lanse edildiği belirtilerek "Şeyh Said kıyamı İslami değerlere yöneltilen saldırılara karşı bir baş kaldırış hareketidir. Kemalist kadroların bu konudaki söylemi yalandan ibarettir. Şeyh Said ve arkadaşlarının itibarı da tıpkı Dersim gibi iade edilmeli ve gerçekler halkımıza resmi ağızlardan anlatılmalıdır. Hükümeti bu konuda göreve davet ediyoruz." denildi. Açıklamada dile getirilen bir diğer konu başörtüsü yasağı idi. Yasağın devam ettiği ve kesin çözümün şart olduğu ifade edilerek "Parçacı veya geçici çözümlerle başörtüsü sorunu halledilemez. Bütüncül yani her alanı kapsayan ve kalıcı çözümler gereklidir. Hükümet bu konudaki yalpalamayı bırakıp daha cesur adımlar atmalıdır. Başörtüsü Müslüman kadın için Allah'ın kesin emri ile belirlenmiş bir şiardır ve hiç kimsenin bu şiara müdahale etmeye hakkı yoktur." denildi.
Sakarya Adalet Girişimi 357. Basın Açıklaması
TÜRKİYE, AMERİKA VE NATO'NUN TAŞERONU OLMAMALIDIR!
Samsun'daki sel felaketi sonucu ölen kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz. Sel baskının gerçekleştiği Samsun Canik'teki Toki konutlarınınYılanlıdere ve Mert Irmağı'nın birleştiği yerde inşası ile yanlış bir yer seçimi yapıldığı ve ayrıca blokların zemin altı bodrum katlı şeklinde yapılması ile de ikinci bir hatanın ortaya çıktığı yetkililer tarafından ifade ediliyor. Bu trajik olayın sorumlularının bulunması ve cezalandırılmasını talep ediyoruz.
Bu vesile ile nehir yataklarının ıslahı, nehir yataklarına yakın arazilere konut yapımı, kentsel dönüşüm projeleri gibi bir dizi uygulama aklı selim ile tekrar tekrar sorgulanmalıdır. Özellikle de kapitalist kent kültürü oluşturma amaçlı kentsel dönüşüm projelerinin sosyal ve psikolojik anlamda oluşturduğu arızalar yanında yetersiz alt yapı ve inşaat uygulamalarıyla Samsun'daki benzer trajedilere sebep olabileceği dikkate alınarak sorgulanmasının önemine bir kez daha vurgu yapmak istiyoruz.
Türkiye, dış politika konusunda Bakan Davutoğlu'nun teorik ve pratik sınırlarını çizdiği hatta her geçen gün daha bir çıkmaza giriyor. Suriye ile yaşanan son kriz itibar kaybının son halkası" Amerika, İngiltere, Rusya gibi devletlerin istihbarat bilgileri de Türk uçağının Suriye karasularında olduğu ve alçaktan uçtuğu şeklinde deklare edildi. Yani Suriye'nin tezi doğrulandı.
Türkiye'nin Amerika ve NATO'nun taşeronu olarak Suriye'de düştüğü açmaz artık hükümet tarafından görülmeli ve bir an önce geri adım atılmalıdır. Türkiye ve Suriyeli muhalifler üzerinden ortaya koyulan oyunun faturası on binlerce insan hayatı" Libya'da olduğu gibi "ne kadar çok insan ölürse uluslar arası müdahale o kadar çabuk gerçekleşir" tezi üzerinden Suriye'de çıkartılan iç savaş bölgesel ve uluslar arası dengeler yüzünden beklenen sonuca ulaşamadı.
Kendisini iç savaş üzerinden Esad yönetiminin sonlandırılmasına adayan Türkiye süreç boyunca barışın adını dahi ağza almadı. Hâlâ da ağzına almıyor. Yeni beklenti uluslar arası müdahale için Amerikan seçimlerinin sonuçlanması"
Türkiye her geçen gün Ortadoğu'da itibar kaybediyor. Sıfır sorun politikaları ile oluşan prestij, adım adım yitiriliyor. Şu anda Irak, İran, Suriye ve Lübnan gibi birinci dereceden Müslüman komşularımızla sorunlu durumdayız.
Zulme karşı çıkmak adına Suriye'de tavır aldığını sürekli yineleyen Başbakan aynı hassasiyeti dünyada akan kanın esas sorumlusu olan Amerika ve batılı yandaşları için göstermedikçe ve bunu deklare etmedikçe hiç kimsenin kendisine inanmasını beklemesin.
Türkiye'nin "Suriye Dostları" gibi suni zeminlerde çözüm arama çabalarını sonuçlandırıp, Suriye içinde dış müdahaleye karşıt olan muhalefet ve iktidar arasındaki müzakerelerin başlamasını sağlamak, reform sürecine katkı sağlamak gibi barışçıl politikalara yönelmesi doğru olandır.
28 Haziran 1925'te Diyarbakır'da idam edilen Şeyh Said'i şehadetinin yıldönümünde rahmetle anıyoruz. Şeyh Said isyanıyla ilgili olarak halkımız senelerce kandırıldı. Tamamen cumhuriyetin kurucu kadrolarının İslami değerlere karşı söylemsel ve eylemsel planda yürüttükleri saldırılara karşı duruş amaçlı olan Şeyh Said kıyamı, Kürtçü ve İngilizlerle işbirliği yapan bir isyan hareketi olarak ders kitaplarımızda, konferanslarımızda, iletişim araçlarımızda anlatıldı. Tıpkı Dersim'de olduğu gibi hakikat çarptırıldı.
Bu kıyamın sonucunda on binlerce insan katledildi ve Şeyh Sadi 46 arkadaşıyla beraber idam edildi.
Bizler bugün Şeyh Said'i anmak ve Kemalist ideolojinin onunla ilgili yalanlarına hiçbir zaman asla inanmadığımızı bir kez daha deklare etmek ve halkımıza da hakikati ifade etmek istiyoruz.
Şeyh Said kıyamı İslami değerlere yöneltilen saldırılara karşı bir baş kaldırış hareketidir. Kemalist kadroların bu konudaki söylemi yalandan ibarettir.
Şeyh Said ve arkadaşlarının itibarı da tıpkı Dersim gibi iade edilmeli ve gerçekler halkımıza resmi ağızlardan anlatılmalıdır. Hükümeti bu konuda göreve davet ediyoruz.
Tarsus'ta bir açık öğretim sınavında başörtülü bir öğrenciye bayan öğretmen tarafından hakaret edildi. Yasak olmamasına rağmen, başörtüye karşı hazımsızlık nedeniyle gerçekleştirilen bu sözlü saldırı, sorunun hala devam ettiğinin önemli bir işaretidir. Başörtüsü yasağı tüm okullarda ve kamusal alanda yasalarla güvence altına alınarak ortadan kaldırılmadıkça, problem vicdanları acıtmaya devam edecektir.
Parçacı veya geçici çözümlerle başörtüsü sorunu halledilemez. Bütüncül yani her alanı kapsayan ve kalıcı çözümler gereklidir. Hükümet bu konudaki yalpalamayı bırakıp daha cesur adımlar atmalıdır. Başörtüsü Müslüman kadın için Allah'ın kesin emri ile belirlenmiş bir şiardır ve hiç kimsenin bu şiara müdahale etmeye hakkı yoktur. Başörtüye uzanan eller mutlaka kırılacaktır.
Rabbimiz, rızana uygun bir yaşam sürebilmeyi nasip et!
Rabbimiz, zalimlere karşı izzetli bir duruş için ayaklarımızı sabit kıl!
Rabbimiz bize yardımını esirgeme!
Sakarya Adalet Girişimi adına Diriliş Saati Dergisi
Platform adına açıklama yapan Fatih Altınparmak, eğitim-öğretimdeki eksiklikleri gündeme getirdi.
Mazlumların ahi zulme uğramışların feryadı-ı figanları üzerine kurulu zulüm eksenli bir eğitim öğretim anlayışının sona erdiğini ifade eden Altınparmak, sonu kesintili 12 yıllık zorunlu eğitimin ise kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitimin üzerine bina edildiğini ve eskisi gitti yeni urbalarıyla eskisinin devamının geldiğini söyledi.
Altınparmak, "Büyük reform vaatleriyle gündeme getirilen sonu kesintili başı kesintisiz 12 yıllık zorunlu eğitim 4+4+4 adıyla yeniden vizyona sürüldü. Adı baskı ve zulüm ile özdeşleşmiş 8 yıllık kesintisiz eğitime bir 4 yıl daha ekleyerek reform diye sunuldu. Bu reform paketi incelendiğinde neyi reform etmiş, nerede değişiklikler yapmış anlamak gerçekten çok zor. 8 yıllık zorunlu eğitim sürecinde başörtüsü meselesi bir zulüm olarak ortaöğretimlinin de gündemine zorunlu olarak girmiş oldu. Allah'ın emrine uymak için örtünmek isteyen kızlarımız bu zulümle karşı karşıya kalmışlar, zorunlu bir zulme uğratılmışlardır.12 yıllık kesintili zorunlu eğitim uygulaması bu zulme bir 4 yıl daha eklemiştir. Kızlarımız buluğ yaşından 18 yaşına kadar zorunlu olarak Allah'ın emrine değil bu uygulamayı yapanların emirlerine uymak zorunda bırakılmaktadırlar. Zulmün süresinin uzatılması ve alanının genişletilmesi reform mudur acaba? İmam Hatiplerin orta kısımlarının açılması, seçmeli siyer ve Kuran-ı Kerim derslerinin konulması güzel gelişmeler olarak kabul edilebilir. Fakat gönüllere şifa veren bir gelişme de değildir. Beklentileri karşılamaktan çok uzaktır. Halkımızın umutları bir siyaset malzemesi olarak sömürülmekte midir?"
İnanç Özgürlükleri Platformu adına konuşan Fatih Altınparmak, 12 yıllık kesintisiz eğitimin, kız çocuklarına büyük darbe vurduğunu, kız çocuklarının 12 yıl başörtüsüz okuyacağını söyledi
İnanç Özgürlükleri Platformu 252. hafta basın açıklaması gerçekleşti. Platform sözcülüğünü Fatih Altınparmak yaptı. 12 yıllık kesintisiz eğitimi eleştiren Altınparmak, "Sonu kesintili 12 yıllık zorunlu eğitim ise kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitimin üzerine bina edildi. Eskisi gitti yeni urbalarıyla eskisinin devamı geldi. Büyük reform vaatleriyle gündeme getirilen sonu kesintili başı kesintisiz 12 yıllık zorunlu eğitim 4+4+4 adıyla yeniden vizyona sürüldü. Adı baskı ve zulüm ile özdeşleşmiş 8 yıllık kesintisiz eğitime bir 4 yıl daha ekleyerek reform diye sunuldu. Bu reform paketi incelendiğinde neyi reform etmiş, nerede değişiklikler yapmış anlamak gerçekten çok zor" dedi. 8 yıllık zorunlu eğitim sürecinde başörtüsü meselesi bir zulüm olarak ortaöğretimlinin de gündemine zorunlu olarak girdiğini ifade eden Altınparmak, "Allah'ın emrine uymak için örtünmek isteyen kızlarımız bu zulümle karşı karşıya kalmışlar, zorunlu bir zulme uğratılmışlardır.12 yıllık kesintili zorunlu eğitim uygulaması bu zulme bir 4 yıl daha eklemiştir. Kızlarımız buluğ yaşından 18 yaşına kadar zorunlu olarak Allah'ın emrine değil bu uygulamayı yapanların emirlerine uymak zorunda bırakılmaktadırlar. Zulmün süresinin uzatılması ve alanının genişletilmesi reform mudur acaba?" diye konuştu. İmam hatiplerin orta kısımlarının açılması, seçmeli siyer ve Kuran-ı Kerim derslerinin konulmasının güzel gelişmeler olduğunu belirten Altınparmak, şunları kaydetti: "Fakat gönüllere şifa veren bir gelişme de değildir. Beklentileri karşılamaktan çok uzaktır. Halkımızın umutları bir siyaset malzemesi olarak sömürülmekte midir? İnsanların inançlarını özgürce ilan edip bu inançlarının gereklerini hür olarak yapabilmeleri en tabi hakları ve Allah'a karşı sorumluluklarıdır. Bu sorumlulukları yerine getirmek kulluğumuzun en vazgeçilmez gereğidir. Ve hiçbir insandan bu hak ve sorumluluklarından vazgeçmesi talep dahi edilemez. Böyle bir şeyin talebi hatta zorunlu olarak uygulatılması katmerlenmiş bir zulüm olarak ortaya çıkmaktadır." Karma eğitimi de eleştiren Altınparmak, "Okullarda cinsiyet farkını gözetmeden, karma eğitim ucubesini çözmeden, sağlıklı bir eğitim verebileceğinizi mi zannediyorsunuz. İnsan fıtratına aykırı, yaratılışın gereklerine muhalif olan bu baskıcı rejim uygulamasından hala vazgeçmeyecek misiniz? Müslüman halkımız bu uygulamanın zararlarını görüp bundan muzdarip olduğu halde hangi gerekçelerle bu uygulamayı yapmakta ısrarcısınız. Ne oluyor da körün bile görebileceği bu gerçeği hala göremiyorsunuz. Bilinmelidir ki gerçekleri gördüğü halde onun gereklerini yerine getirmeyenler gerçeği göremeyenler kadar kördürler. Böyle bir körlüğün tedavisi de mümkün değildir. Biliniz ki hiçbir gerekçe zalimi haklı çıkaramaz, zulme sebep olamaz" ifadelerini kullandı.