Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)
Sakarya'da 365., Ankara'da 343., Konya'da 260.,
Mezhebi ve Etnik Ayrışmaya Hayır!
Sakarya Adalet Girişimi 365. hafta açıklamasında mezhebi ve etnik ayrışmanın siyasal bir strateji olarak körüklendiğine dikkat çekerken, İslam dininde üstünlüğün ancak takva ile olduğunu vurguladı
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 8. yıla yaklaşan haftalık eylemlerine 365. basın açıklamasıyla devam etti. SAGİR adına Diriliş Saati Dergisi'nden Berat Gürler'in okuduğu açıklamada etnik ve mezhebi ayrıştırma politikalarına, Suriye'de derinleşen krize, Amerikan silah sanayinin yükselen satışlarına ve Bağlantısızlar Zirvesi'ne dair değerlendirmeler yer aldı. Açıklamada "Dünya egemenleri İslam coğrafyasındaki uyanışı sönümlemek, zulme karşı direnişi kırmak adına mezhebi ve etnik ayrışmayı körüklemeyi kendilerine temel strateji haline getirdiler." diyen Gürler "İslam dünyası bugün büyük bir imtihanla karşı karşıya" Ya mezhebi ve etnik ayrıştırmayı hedefleyen küresel oyunları bozarak ümmet bilincini kuşanacağız ya da küresel güçlerin oyuncağı haline geleceğiz. Ya Şii, Sünni, Selefi olmayı İslam düşüncesinin farklı mekteplerinin oluşturduğu bir zenginlik olarak göreceğiz ya da psikolojik ve fiili olarak süren mezhep savaşları ile her geçen gün kan kaybeden, zayıflayan bir ümmet ile yüzleşeceğiz." dedi.
Üstünlük takvadadır!
"Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir." hadisine yer verilen açıklamada dini ve etnik ayrımcılığın ümmeti felakete sürüklediğine dikkat çekilerek şöyle denildi: "Kuran ile Sünnet çerçevesinde yaşayan bir mümin feraseti ile emperyalizme ve siyonizme karşı duruşumuzu tüm mezhebi saiklerden uzak olarak ümmet bilinci ile haykıralım ve mezhepçiliğin ümmetin başına bir kabus olarak çökmesine ve yüzlerce yıl sürecek düşmanlıkların tohumlarının ekilmesine göz yummayalım. Kendi kavmimiz için ön gördüğümüz bütün siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel hakları başka kavimler için de öngörelim ve her türlü etnik tutuculuktan arınalım, yoksa kanın, gözyaşının, sefaletin hiç dinmediği bir süreci sürekli yaşayacağız. Sakarya Adalet Girişimi olarak bölgemizdeki mezhebi ve etnik ayrıştırmaya dönük her türlü küresel, emperyal faaliyetin farkında olduğumuzu ve bu kirli oyuna karşı var gücümüzle mücadele edeceğimizi bir kez daha deklare ediyoruz."
Sakarya Adalet Girişimi 365. Basın Açıklaması
HER TÜRLÜ MEZHEBİ VE ETNİK AYRIŞTIRMAYA HAYIR!
Allah (cc) Kuranı Kerim'de, Hucurat Suresi 13. ayette şöyle buyuruyor:
"Sizi bir erkek ile bir dişiden yaratan biziz. Sonra sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki tanışabilesiniz. Allah katında en üstününüz takvaca en ileri olanınızdır."
Peygamber Efendimiz (sav) de şöyle buyuruyor:
"Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir."
Bu ayet ve hadisin ışığında İslam coğrafyasındaki ayrışmalara bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Dünya egemenleri İslam coğrafyasındaki uyanışı sönümlemek, zulme karşı direnişi kırmak adına mezhebi ve etnik ayrışmayı körüklemeyi kendilerine temel strateji haline getirdiler. İslam coğrafyasındaki cehalet, basiret eksikliği, batı güdümlü medya ve aydınlar, materyalist özlü batı paradigmasını rehber edinmiş rejimler, Kuran ve Sünnete dayanmayan geleneksel refleksler, bu oyunun sahneye konulmasını kolaylaştırdı.
İslam dünyası bugün büyük bir imtihanla karşı karşıya" Ya mezhebi ve etnik ayrıştırmayı hedefleyen küresel oyunları bozarak ümmet bilincini kuaşanacağız; ya da küresel güçlerin oyuncağı haline geleceğiz. Ya Şii, Sünni, Selefi olmayı İslam düşüncesinin farklı mekteplerinin oluşturduğu bir zenginlik olarak göreceğiz; ya da psikolojik ve fiili olarak süren mezhepsavaşları ile her geçen gün kan kaybeden, zayıflayan bir ümmet ile yüzleşeceğiz.
Ya Amerikancı Sünni, Amerikancı Şii, Amerikancı Selefi arasında zalimlik derecesi açısından hiçbir fark olmadığı ferasetine sahip olacağız, Kuran ile Sünnet çerçevesinde yaşayan bir mümin feraseti ile emperyalizme ve siyonizme karşı duruşumuzu tüm mezhebi saiklerden uzak olarak ümmet bilinci ile haykıracağız; ya da mezhepçiliğin ümmetin başına bir kabus olarak çökmesine ve yüzlerce yıl sürecek düşmanlıkların tohumlarının ekilmesine göz yumacağız.
Ya her türlü kavmi/etnik tutuculuğu reddederek Allah'a kulluğunun bilincinde bir insan olmanın en temel değer olduğunu her düzlemde ifade edecek ve hayata geçireceğiz; ya da Kürt, Türk, Arap, Acem diye ayrıştırıp bizi bize kırdırmaya devam edecekler.
Ya kendi kabilemiz/kavmimiz için ön gördüğümüz bütün siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel hakları başka kabileler/kavimler için de öngöreceğiz ve her türlü etnik tutuculuktan arınacağız; ya da kanın, gözyaşının, sefaletin hiç dinmediği bir süreci sürekli yaşayacağız.
Sakarya Adalet Girişimi olarak bölgemizdeki mezhebi ve etnik ayrıştırmaya dönük her türlü küresel, emperyal faaliyetin farkında olduğumuzu ve bu kirli oyuna karşı var gücümüzle mücadele edeceğimizi bir kez daha deklare ediyoruz.
Suriye'de kan akmaya devam ediyor. Gerek Esat güçleri, gerekse muhalif güçler kan dökmede ve dezenformasyonda birbirini aratmayan operasyonlara imza atıyorlar. Arada kalan ise masum halk" Her gün ölen yüzlerce sivil, harap olmuş kentler/kasabalar, yüz binlerce mülteci bugünkü Suriye'nin fotoğrafı"
Suriye'deki iç savaşın iki galibi var. Birisi, Amerika ve Avrupalı yandaşları" İkincisi ise İsrail"
Bu vesile ile geçtiğimiz hafta medyada yer alan bir habere işaret etmek istiyoruz. Haberin başlığı şöyle: "Arap Baharı Değil, Amerikan Baharı"" Haberin devamında ise Amerika'nın 2011 yılında silah satışlarını 2010 yılına nazaran 3 kat artırarak 67 milyar dolara çıkardığı ve bu tutarın 40 milyar dolarını Körfez ülkelerine satılan silahın oluşturduğu belirtiliyor. Kimdir Körfez ülkeleri? Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikler ve Umman" Yani Suriye'deki iç savaşta muhaliflerin para ve silah desteğini sağlayan ülkeler"
Heysem Menna" Suriyeli tanınmış bir hukukçu ve düşünür" Esad'a karşı muhalefetiyle tanınan, ancak Suriye'de dış müdahaleye karşı olan bir hareket adamı" Suriye'deki olaylarla ilgili şöyle söylüyor:
" 'Nereye gidiyoruz' sorusu artık meşru bir soru haline gelmiştir. Devrim; baskının, şiddetin, işkence ve yalanın yeniden üretimine vize veren bir kale falan değildir. Hem devrimden bahsedip hem mezhepçi ve etnik kışkırtıcılık yapmak, bu ikisini bir potada birleştirmek mümkün değildir.
Esad rejimi medyayı gerçekleri ters yüz etmek için araç haline getirdi. Yavaş yavaş muhalifler de aynı mantığı benimsedi. Yalan söylemeye, abartmaya ve TV yayınlarında Beyrut'tayken kendilerinin Humus'ta olduğunu, Ürdün'deyken Dera'da olduğunu söylemeye başladılar."
Heysem Menna'nın bu tespitlerinin Suriye'nin geleceğine dönük planlarda esas alınması gerektiğini düşünüyoruz. Suriye'de dış müdahaleye karşı olan tüm güçlerin içinde olduğu ve Suriye halkının iradesini yansıtacak barışçıl çözümün sağlanması, bu ülkenin Irak'a benzememesi için tek çıkar yoldur. Türkiye'nin taşeronluğu bırakıp İran, Mısır ve Amerika'nın jandarması konumunda olmayan bölge ülkeleri ile birlikte barışçıl çözüme katkı sağlaması tarihi bir görevdir.
Ak Parti iktidarı son iki yıldır uyguladığı yanlış dış politikalarla Müslüman halklarla kavgalı hale geldi. İki sene önceki itibarını büyük ölçüde yitiren iktidar, bu gidişe son vermenin ve özeleştiri yapmanın faziletli bir tavır olacağını artık görmelidir.
Bağlantısızlar zirvesi İran'ın başkenti Tahran'da yapıldı. Amerika, İsrail ve batılı ülkelerin bütün engelleme çabalarına rağmen 118 ülkenin katılımıyla bu zirvenin yapılmış olması Amerikan basını tarafından batının ve İsrail'in yenilgisi olarak nitelendirildi. Özellikle zirveye katılmaması için Amerika, Suudi Arabistan ve fanatik Selefi/Sünni grupların büyük baskısına maruz kalan Mısır devlet başkanı Mursi, her şeye rağmen bu zirveye katılarak ümmet bilincini kuşanmanın ve küresel egemenlerin piyonu olmayacağının işaretlerini verdi. Bağlantısızlar hareketinin Amerika'nın yönettiği tek kutuplu yeni dünya düzenine karşı başkaldırış ve adalet misyonunu üstlenen bir organizasyon olarak dünya mazlumlarının sesi olmasını diliyoruz.
Rabbimiz, tevhid ve adalet mücadelesinde ayaklarımızı sabit kıl!
Rabbimiz, dünya egemenlerinin tuzaklarını boşa çıkarmayı bizlere nasip et!
Sakarya Adalet Girişimi adına Diriliş Saati Dergisi
BU İNSANLARIN SUÇU NEYDİ?
Gaziantep'in Şehitkamil ilçesinde bir araca yerleştirilen bombanın infilak etmesi sonucu, geçtiğimiz hafta 9 kişi hayatını kaybetmiş, 69 kişi de yaralanmıştır. Son beş yıl içerisinde gerçekleştirilen bombalı saldırılar sonucunda, hayatını kaybedenlerin sayısı 94'e , yaralanan sayısı ise 424'e yükselmiştir.
...
Kim tarafından ve hangi saikle gerçekleştirilmiş olursa olsun sivil/masum insanları bilerek ve isteyerek hedef alan menfur terör saldırılarını kınamak ve yüzlerce masumun hangi suçtan dolayı öldürüldüğünün hesabını sormak üzere bugün bir araya geldik.
Masumların hangi suçlarından dolayı öldürüldüklerini soruyoruz! Sivil hayatı çatışma alanına dönüştüren, masum insanların yaşam hakkını hiçe sayan, birlikte yaşama tecrübe ve birikimini yerlebir eden menfur saldırıların hangi davayı meşrulaştırdığını soruyoruz.
Bireylerin yaşam ve güvenlik haklarını ihlal eden, halkı hedef alan araçlarla, sivillerin yaşama alanlarına bırakılan bombalarla halk adına ne şekilde bir talep sunulabileceğini soruyoruz.
Toplumu derin acılara gömen, güvenlik duygusunu ortadan kaldıran, toplumsal buhranın derinleşmesine sebep olan katliamların, hangi sebebi makul ve anlaşılabilir gösterebileceğini soruyoruz.
Öldürenlerin ne için elini kana buladıklarını, hayatını kaybedenlerin ne için öldüğünü, sakat kalanların ne için yarım kaldıklarını anlamadıkları, çocukların hayatını kaybettiği bu kanlı sürecin ne zaman son bulacağını soruyoruz?
İnsan yaşamı ve özgürlükleri üzerinden siyaset yapılamaz, çatışma alanı üretilemez. İnsan bir meta olarak kullanılamaz ve bir pazarlık aracı yapılamaz. İnsan yaşamını ve toplum huzurunu hedef almak, tüm topluma ölüm korkusu yaşatmaktır.
MAZLUMDER olarak, nereden gelirse ve kime karşı olursa olsun başta yaşam hakkı olmak üzere insan hakkı ihlali doğuran tüm tutum ve eylemleri reddettiğimizi ve kınadığımızı belirtiyor, hayatını kaybedenlere rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyoruz.
Ayrıca, kişilerin yaşam hakkının teminat altına alınması için devletin de gereken önlemleri alması gerektiğini; koruyamadığı vatandaşları için devletin sorumluluk sahibi olduğunu, teröre karşı açılacak en büyük savaşın, barış ortamını sağlamak olduğunu hatırlatıyoruz.
Av. Şerife Gül ARIMAN
Mazlumder Ankara Şube Başkanı