Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)
Sakarya'da 419., Kocaeli'de 440.,
Okullar yasak baskısıyla açıldı!
Sakarya'daki 419. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde yeni
eğitim-öğretimin yılında başörtüsü sorunuyla başladığına dikkat çekilerek,
yasağa kesin bir çözüm istendi*
Sakarya'da 9. yılına giren adalet ve özgürlükler eyleminin 419. basın
açıklamasını Eğitim İlke-Sen (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma
Sendikası) MYK üyesi Beytullah Önce okudu. Önce, "Yeni bir eğitim-öğretim
yılına daha yobazca bir yasakçılığa, katı bir tutuculuğa tanıklık ederek
başladık. Başörtüsü yasağı, bir yandan öğrencileri ve kamu çalışanlarını
yasakçı yönetmeliklere esir ederken, diğer yandan mevcut yönetmelikleri
referans gösterenlerin yasakçı baskılarına maruz bırakıyor. Birçok ilde,
özellikle imam-hatip liseleri dışındaki okullarda başörtülü öğrencilere
yönelik baskılar da daha okulun ilk gününden itibaren başlamıştır! Yıldız
Teknik Üniversitesi'nde bir akademisyen, üstü kapalı şekilde başörtülü bir
öğrenciyi "dersten bırakmakla" tehdit edebilmiştir!" dedi. Önce,
açıklamasının devamında Balıkesir'in Ayvalık İlçesindeki başörtülü
öğretmene yönelik başlatılan medyatik ve sendikal linç kampanyasını kınadı.
419. hafta basın açıklamasının devamında Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Önce "12
Eylül darbeciliğine, 28 Şubat yasakçılığına sıkı sıkıya bağlı bazı
çevrelerin başlattığı bu kampanya, maalesef toplumdaki kutuplaşmayı
derinleştirmekten başka hiçbir amaca hizmet etmemektedir. Kendi hayat
tarzına baskı yapıldığını iddia edenlerin, başkalarına hayat hakkı
tanımayacak kadar vicdanen körleşmesi gerçekten üzüntü verici bir haldir.
Gürültü çıkararak kimse haklılık kazanamaz. Bugün başörtüsü üzerinden böyle
çirkin bir karalama kampanyasına yeltenenler, yarın okullarda namaz kılan
öğrencilerin fotoğraflarını servis ederek hangi düşmanlığı sürdürecekler?
Bu yasakçı yobazlığın hiç kimseye bir şey kazandırmadığını anlamak için
daha kaç yıl geçmesi gerekiyor?" diyerek başörtüsü yasağının
şartsız-sınırsız kaldırılması talebinde ısrarcı olacaklarını ifade etti.
419. HAFTA AÇIKLAMASI
YASAKÇILIKTAN VE YOBAZLIKTAN VAZGEÇİN!
Yeni bir eğitim-öğretim yılına daha yobazca bir yasakçılığa, katı bir
tutuculuğa tanıklık ederek başladık.
Yıllardır çözümsüzlüğün sürüncemesine bırakılan başörtüsü yasağı, bir
yandan öğrencileri ve kamu çalışanlarını yasakçı yönetmeliklere esir
ederken, diğer yandan mevcut yönetmelikleri referans gösterenlerin yasakçı
baskılarına maruz bırakıyor.
Birçok ilde, özellikle imam-hatip liseleri dışındaki okullarda başörtülü
öğrencilere yönelik baskılar da daha okulun ilk gününden itibaren
başlamıştır! Yıldız Teknik Üniversitesi'nde bir akademisyen, üstü kapalı
şekilde başörtülü bir öğrenciyi "dersten bırakmakla" tehdit edebilmiştir!
Balıkesir'in Ayvalık İlçesine eş durumu özründen dolayı atanan bir
öğretmene yönelik başlatılan medyatik ve sendikal linç kampanyası, bu esef
verici tabloyu bir kez daha gözler önüne sermiş oldu. 12 Eylül
darbeciliğine, 28 Şubat yasakçılığına sıkı sıkıya bağlı bazı çevrelerin
başlattığı bu kampanya, maalesef toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirmekten
başka hiçbir amaca hizmet etmemektedir. Kendi hayat tarzına baskı
yapıldığını iddia edenlerin, başkalarına hayat hakkı tanımayacak kadar
vicdanen körleşmesi gerçekten üzüntü verici bir haldir.
Gürültü çıkararak kimse haklılık kazanamaz. Bugün başörtüsü üzerinden böyle
çirkin bir karalama kampanyasına yeltenenler, yarın okullarda namaz kılan
öğrencilerin fotoğraflarını servis ederek hangi düşmanlığı sürdürecekler?
Bu yasakçı yobazlığın hiç kimseye bir şey kazandırmadığını anlamak için
daha kaç yıl geçmesi gerekiyor?
Yasakçı zihniyetle malul olanların bu haline karşı, kılık-kıyafet
yönetmeliğinin yıllardır değiştirilmemesi, özgürlük konusunda toplumsal
taleplerin bu yılki toplu görüşme döneminde gündeme dahi alınmaması,
yetkili sendikanın kendi boykotuna masada doğru dürüst sahip çıkmayı
becerememesi ve konunun ısrarla siyasi iktidar tarafından bir istismar ve
seçim malzemesi olarak kullanılması da, sorunun bu hale gelmesinde pay
sahibidir.
Platformumuz, her ne olursa olsun, siyasi iktidara karşı muhalefetini ya da
garezini başörtülü kadınlara yönelten herkesi net bir şekilde kınamaktadır.
Başörtüsü yasağının şartsız-sınırsız kaldırılması talebinde ise ısrarcıdır.
Yasak, tüm yönetmeliklerden arındırılana kadar sorunun çözüldüğünü asla
iddia etmeyecektir.
Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce
İLK ORTA LİSEDE BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK, ANDIMIZ KALDIRILSIN.440.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI.
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 440.hafta basın açıklamasında , demokratikleşme paketi içinde, hükumete tavsiye babından İnsan Hakları savunucuları Derneğinin görüş ve önerileri bir basın açıklamasıyla sunuldu. Basın açıklamasını genel başkan yardımcısı Behlül Metin yaptı. Eğitimde 4 konuda acil önlem alınması istendi. Bunlar; 1-Andımız denilen CHP ideolojisini yansıtan ırkçı metnin okullarda okutulmasına son verilmesi, 2-İlk, Orta ve Lise'de Hiçbir kanuni ve idari engele takılmaksızın, kayıtsız şartsız başörtü özgürlüğü, 3-Kız-erkek ayrı eğitim yapan kurumlar açılarak, isteyen velilerin çocuklarını buraya gönderme şansı tanınması, 4- her okula veli ve öğrencilerin talep etmesine gerek kalmaksızın , idare tarafından mescit açılması. Basın açıklamasına destek veren vatandaşlar, bu görüşleri yansıtan ve “Andımız Okullardan kaldırılsın” yazan pankartlar taşıdılar.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
İnsan Hakları Savunucuları Derneği Genel Merkezi Resmi Basın Açıklamasıdır.
KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 9.YIL, 440.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ- KOCAELİ- TÜRKİYE-
TÜRKİYE İNSANİ VE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI
İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI KOCAELİ- TÜRKİYE
Değerli halkımız ve basın mensupları, bu hafta çocuklarımız yeni bir öğretim yılına başladı. Eğitim gören tüm öğrencilerimize yeni öğretim yılında başarılar diliyoruz. İnsan hakları derneği olarak eğitim sistemimizde gördüğümüz aksaklıkları bu haftaki basın açıklamamızda dile getirmek istiyoruz. İlköğretimdeki öğrenciler ne yazık ki andımız olarak anılan ırkçı, dayatmacı metini okuyarak eğitime başlamakta ve küçük yaştan itibaren beyin yıkama operasyonuna maruz kalmaktadır. Devlet halkına hizmet vermek için kurulmuş bir yapıdır. Devletin ideolojik bir anlayışı, ırkçılığı halkına dayatmak gibi bir misyonu olamaz. Hele hele Anadolu coğrafyası gibi 36 ayrı etnik topluluğun yaşadığı bir bölgede, halkı zorla Türkleştirerek, asimle etmek kabul edilemez.
Bu ırkçı yaklaşım doğal olarak diğer etnik gruplarında ırkçılığını kabartacak ve çatışma ortamı doğacaktır.
Bu gün Türkiye'nin geldiği çatışma, bölünme ortamı, devletin ırkçı yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır. Toplumsal barışın sağlanması için andımız adlı metnin okullarımızda okutulmasına son verilmelidir.
Andımız metni içinde bulunan Cumhuriyet Halk Partisi ideolojisi Atatürkçülüğün, çocuklarımıza dayatılarak potansiyel Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin, devlet eliyle, Milli Eğitim tarafından yetiştirilmesi kabul edilemez. Milli eğitimin görevi, Cumhuriyet Halk Partisi ideolojisini benimseyip, bu partiye oy verecek seçmenler yetiştirmek değil, aklı vicdanı özgür, dünyadaki bilimsel yenliklere, çağın gereklerine uyum sağlayacak özgür bireyler yetiştirmek olmalıdır. Bu gün dünyada iflas etmiş ve uygulaması olmayan devletçi ekonomik modelin ve ırkçılığın eğitim çağındaki çocuklara, andımızla zorla benimsetilmeye çalışılmasının eğitime ne faydası olabilir?. CHP ideolojisini yansıtan metinlerle , CHP düşüncesi öğrencilere, andımız adlı metinle zorla benimsetilmemeli, her öğrenci dünya görüşünü, Hiçbir yönlendirmeye maruz kalmadan,
özgürce kendi seçebilmelidir.
Eğitimimizde aksaklık gördüğümüz diğer bir konuda lise, orta ve ilk öğretim okullarında uygulanan başörtü yasağıdır. “Laiklik, inançları yaşamanın teminatıdır!,” denilse de, laikliğin Türkiye’deki uygulaması, inançsızlığın teminatı olmasıdır. Okullarımızdaki başörtüsünün laikliğe aykırı olduğu gerekçesi ile yasaklanarak, % 99 Müslüman olan bu ülkede, halkın minik bir Atatürkçü azınlık tarafından öz yurdunda esir edilmesi, bir insan hakları ihlalidir. Devletin halkın inançlarını yaşam biçimine müdahale etmeye hakkı yoktur. Devletin görevi yasakçılık değildir, halka hizmet vermektir. Eğitimde bu insan hakları ihlaline derhal son verilerek, serbest kıyafet uygulaması çerçevesinde, ilköğretimden itibaren, öğretim çağımızdaki çocuklarımıza başörtüsü ile okuma hakkı tanınmalıdır. Hükumete soruyoruz?, arkanızdaki % 50 halk desteğine rağmen kimden çekinerek, akla, inançlara, insan haklarına uygun olmayan bu başörtü yasağını sürdürüyorsunuz?. Önünüzde hani engel var ki?, halkın çocuklarını, halkımızın inandığı İslam dinin emrettiği, başörtü ile okullara göndermesine engel oluyorsunuz. Şu andaki yasağın tek sorumlusu hükumettir. İnsan Hakları Derneği olarak hükumete sesleniyoruz, bu insan hakları ihlaline, başörtü yasağına yeni eğitim döneminde derhal son verin ve serbest kıyafet uygulaması çerçevesinde çocuklarımızın hiçbir idari engele takılmadan okumalarını sağlayacak önlemleri, zaman geçirmeden!, derhal alın.
Ülkemizde karma eğitim uygulanmasından dolayı, çok sayıda veli kız çocuklarını okula yollamamaktadır.
28 Şubat döneminde, kız erkek ayrı eğitim yapan okullara son verilmiştir. Vatandaştan gelen talepler doğrultusunda kız erkek ayrı okullarda eğitim 28 Şubat öncesi dönemi öncesinde olduğu gibi tekrar başlatılmalı isteyen velilere, çocuklarını bu okullara yollama ve seçme şansı sağlanmalıdır. Velilere çocuklarını kız erkek ayrı okullarda okuma imkanı sağlandığı takdirde, okulla yollanmayan çok sayıda kız çocuğunun eğitim almasını sağlayacaktır. Hükümletin bu konuya el atması acil bir gerekliliktir.
Okullarımızda problem olan diğer bir konuda öğrencilerimizin mescit ihtiyacıdır. Her okulda öğrencilerin fiziksel açlığını gidermek için bir kantin varsa, ruhsal açlığını, ibadet ihtiyacını gidermek içinde mutlaka bir mescit olmalıdır. Laiklik din ve vicdan özgürlüğünün teminatıysa !, ilköğretimden üniversiteye her okulda mescid açılmalı ve yeni okul projelerinde ibadethane yeri mecbur tutulmalıdır. Tüm okullarımızda da Milli Eğitim Bakanlığını yönetmeliği ile, veli ve öğrencilerin talep etmesine gerek kalmadan, idare tarafından mescit açılması zorunlu kılınmalıdır. Dinini bilen, içinde Allah korkusu olan insanlardan topluma zarar gelmez.
90 senden beri uygulanan dinsiz eğitim sistemin faturasını hep beraber gördük, insan canına kasteden terör belası, kamu ve vatandaşın malına kasteden çapulcu belası, bu dinsiz eğitim sisteminin ürünüdür. Okullara mescit açmazsanız, bu nesillerin ufak yaştan itibaren Allah korkusunun bilincine varıp, kendi iç kontrol mekanizmasını kurmasını sağlamazsanız, açmadığınız mescitlerin faturası size çok daha pahalıya patlayacaktır, jandarmasıyla, gardiyanıyla, idari personeliyle hapishaneler açmak zorunda kalacaksınız. Allah korkusunu öğrenmeden yetişen nesillerden topluma her türlü kötülüğün geleceği açıktır. Basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ederiz.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ