Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)
Sakarya'da 420., Konya'da 316., Kocaeli'de 441., Ankara'da 399.,
28 Şubat davasında ABD’nin rolü de sorgulanmalı
Sakarya’daki 420. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde 28 Şubat Davası’yla ilgili olarak “28 Şubat’ın asli sorumlularının Amerika ve Türkiye’deki işbirlikçileri sermaye sınıfı ile kartel medyası olduğu asla unutulmamalı” dendi.
Sakarya’da 9 yıldır devam eden adalet ve özgürlükler eyleminde 420. hafta basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi yaptı. Açıklamayı okuyan Muhammed Emin Duman 28 Şubat darbesine ilişkin mahkeme sürecinin devam etmesini ve dönemin askeri erkânının yargılanması olumlu bir gelişme olarak değerlendirirken, “28 Şubat’ın asli sorumlularının Amerika ve Türkiye’deki işbirlikçileri sermaye sınıfı ile kartel medyası olduğu asla unutulmamalıdır. 28 Şubat ile hesaplaşmak öncelikle Amerika ile hesaplaşmayı gerektirir. Amerika’nın o dönemdeki istihbarat ve siyasi yetkilileri Refah-Yol Hükümeti’nin yıkılması için Türkiye’de ordu, medya ve sermaye grupları içerisindeki uzantılarıyla nasıl temasa geçtiklerini net bir şekilde ifşa ediyorlar. 28 Şubat’a ilişkin belgeler bunu açıkça ortaya koymaktadır. O halde önce Amerika ile hesaplaşacak siyasi ve yargısal bir iradeye ihtiyaç var Türkiye’de… Akabinde de dönemin medya tetikçileri ve büyük sermaye gruplarıyla hesaplaşacak bir iradenin işletilmesi gerekiyor.” denildi.
Basın açıklamasında Mısır’daki askeri darbe süreciyle ilgili olarak İhvan-ı Müslimin hareketinin yasaklanması eleştirilerek “Mısır’da İhvan-ı Müslimin yasa dışı ilan edildi. Darbeciler binlerce insanı katletmesinin ardından şimdi de seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin de içinde yer aldığı İhvan hareketini yasakladı. Darbenin gerçekleştiği 3 Temmuz’dan bu yana Mısır’da geçerli siyasetin merkezinde İsrail’in ve Amerika’nın bölgesel ve küresel menfaatlerinin olduğunu gözlemliyoruz. Cunta bir yandan Mısır’ın Müslüman halkına zulmederken, bir yandan da Refah Sınır Kapısı’nı ve Gazze’ye açılan tünellerin %95’ini kapatarak Gazze’yi adeta bir açık hava cezaevi haline getirdi. Gerek Mısır’da, gerekse Gazze’de darbecilere ve onların küresel efendilerine karşı direnen Müslümanları bir kez daha selamlıyoruz. Emperyalizmin kuklası olan General Sisi cuntasının İhvan-ı Müslimin Hareketi’ni yok etmeye gücünün yetmeyeceğini, akan kan ve gözyaşı içinde bir Firavun gibi boğulacağı günlerin yakın olduğunu buradan haykırıyoruz.” ifadeleri kullanıldı. Basın açıklaması TÜİK tarafından açıklanan ve toplumun zengin ve fakir kesimleri arasındaki 8 katlık uçurumu ortaya koyan araştırma sonuçlarına dikkat çekilerek son buldu.
420. Hafta Basın Açıklaması
28 ŞUBAT DAVASINDA ÖNCELİKLE AMERİKA YARGILANMALIDIR!
28 Şubat darbesine ilişkin mahkeme süreci devam ediyor. Bu süreçte ağırlıklı olarak dönemin askeri erkanının yargılanması olumlu olmakla beraber yeterli değildir.
28 Şubat’ın asli sorumlularının Amerika ve Türkiye’deki işbirlikçileri sermaye sınıfı ile kartel medyası olduğu asla unutulmamalıdır.
28 Şubat ile hesaplaşmak öncelikle Amerika ile hesaplaşmayı gerektirir. Amerika’nın o dönemdeki istihbarat ve siyasi yetkilileri Refah-Yol Hükümeti’nin yıkılması için Türkiye’de ordu, medya ve sermaye grupları içerisindeki uzantılarıyla nasıl temasa geçtiklerini net bir şekilde ifşa ediyorlar. 28 Şubat’a ilişkin belgeler bunu açıkça ortaya koymaktadır.
O halde önce Amerika ile hesaplaşacak siyasi ve yargısal bir iradeye ihtiyaç var Türkiye’de… Akabinde de dönemin medya tetikçileri ve büyük sermaye gruplarıyla hesaplaşacak bir iradenin işletilmesi gerekiyor.
Mısır’da seçilmiş hükümetin daha bir senesini dolduramadan darbeyle yıkılmasında da aynı senaryo geçerli…
Mısır’daki darbeye karşı çıkan AKP iktidarına bir şeyi tekrar hatırlatmak istiyoruz. Mısır’daki darbenin arkasında ve Türkiye’deki 28 Şubat darbesi dahil tüm darbelerin arkasında Amerika’nın olduğunu net bir şekilde biliyorsunuz. O halde niye Amerika’nın bölgesel planlarına alet oluyorsunuz? Niçin Büyük Ortadoğu Projesi’nin öncülüğünü yapıyorsunuz? Niçin Amerika’yı stratejik müttefik olarak görüyorsunuz?
Müslüman halkımız Ak Parti hükümetinden Amerika ve küresel ortaklarına hesap soracak bir iradeyi ortaya koymasını bekliyor.
Mısır’da İhvan-ı Müslimin yasa dışı ilan edildi. Darbeciler binlerce insanı katletmesinin ardından şimdi de seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin de içinde yer aldığı İhvan hareketini yasakladı.
Darbenin gerçekleştiği 3 Temmuz’dan bu yana Mısır’da geçerli siyasetin merkezinde İsrail’in ve Amerika’nın bölgesel ve küresel menfaatlerinin olduğunu gözlemliyoruz. Cunta bir yandan Mısır’ın Müslüman halkına zulmederken, bir yandan da Refah Sınır Kapısı’nı ve Gazze’ye açılan tünellerin %95’ini kapatarak Gazze’yi adeta bir açık hava cezaevi haline getirdi.
Gerek Mısır’da, gerekse Gazze’de darbecilere ve onların küresel efendilerine karşı direnen Müslümanları bir kez daha selamlıyoruz. Emperyalizmin kuklası olan General Sisi cuntasının İhvan-ı Müslimin Hareketi’ni yok etmeye gücünün yetmeyeceğini, akan kan ve gözyaşı içinde bir Firavun gibi boğulacağı günlerin yakın olduğunu buradan haykırıyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2012 “Gelir ve Yaşam Koşulları” araştırmasının sonuçları açıklandı.
Buna göre en zengin %20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay %46.6 iken, en yoksul %20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay %5.9 oldu.
Bu sonuç bize en zengin %20’lik grubun gelirinin en yoksul %20’lik gruba göre 8 kat fazla olduğunu göstermektedir. Bu fark gelir dağılımı eşitsizliğinin açık bir ispatıdır.
Araştırma sonuçları şayet %10’luk en zengin ve en fakir kesimler üzerinden de açıklansaydı, bu farkın çok daha büyüdüğünü gözlemleyecektik.
Buradan bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Bir ülkede refah artışının ölçüsü kişi başına düşen gelirin artması değildir. Asıl ölçü gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilmesi ve yoksulluk sınırının altında gelir kalmamasıdır. Asıl ölçü adil paylaşımın ve dayanışmanın bir toplumsal düstur olmasının sağlanmasıdır.
Diriliş Saati Dergisi
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
316. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim Allah’ın Adıyla:
“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında "İnandık" derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir. Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.” (Al-i İmran Suresi 118-120. Ayetler.)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Tarifi yapılmamış ya da emperyalist güçler tarafından yapılmış kavramlarla yönetiliyor dünya…Bu kavramlara göre savaşlar yapılıyor…Bu kavramlarla işgaller gerçekleştiriliyor…Dostlar ve düşmanlar hep bu kavramlarla belirleniyor…
Son dönemlerin güncel ve dahi kudretli kavramı “terör” dür.Terör nedir? Kim teröristtir? Teröre karşı duruşumuz nasıl olmalıdır? Teröre karşı nasıl mücadele edilmelidir? Bu soruların hepsinin cevabını emperyalistler vermekte. Kuklaları ve işbirlikçileri de efendilerinin dediklerini tekrarlayıp onlara göre pozisyon belirliyorlar.
Karzai ye göre Taliban bir terör örgütü, Sisi ye göre MURSİ terörist başı…Karzai ve Sisi de emperyalistlere göre “iyi çocuklar”
Dışişleri bakanı amerikada terörle mücadele konusunda ameriKAN dışişleri bakanı ile görüştü.Terörle mücadele üzerine bir dizi kararlar aldılar. Biz daha önceki açıklamalarımızda amerikaya giden her yetkili ve oradan gelen her ziyaretçi hususunda gözaltılara ve tutuklamalara dikkat çekmiştik. Hatta ironi ile bu işi sıraya bağlayın da sırası gelenden başkası tedirgin olmasın demiştik.
Dışişleri bakanı yine eli boş gitmemiş amerikaya… Bir klasör dolusu hediye götürmüş amerikaya…Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin Vasat Cemaati lideri Şahmerdan Sarı ve çevresindeki 13 kişiye 100 yıllık hapis cezası verdi. 6,5 yıl hüküm giyen Süheyl Sarı, Muhammed Sarı, Mehmet Yılgın, İzzettin Avcı, Resul Bulanık, Abdullah Doğan ve Aydın Yalman dün evlerinden alınarak Gaziantep E tipi cezaevine gönderildi.Örgüt liderliğinden dolayı 12, 6 ay ceza alan Şahmerdan Sarı ile birlikte İsmet Yener, Mehmet Bilici, Abdullah Tuncer, Ahmet Balki ve Orhan Çelik`in ise polis tarafından aranmaktadır. Bakanı nezaketinden dolayı tebrik eder (!) , mazlumlara ve ailelerine sabrı cemil dileriz.
İlgili toplantıda alınan kararlar Müslümanları hedef haline getirirken, yeryüzünün en büyük teröristi siyonist israil terör örgütü yine kutsallarımıza saldırıyorr. Mübarek mekanlarımızı işgal etmişler ve orada Müslümanların hak ve hukukunu çiğnemişlerdir. Hz. İbrahim in, Hz. İshak ın ve Hz. Sara nın kabri şeriflerinin de bulunduğu el-HALİL Camiini tamamen işgal etmiş , müzik ve danslı yahudi ayinleri tertip etmişlerdir…
Aynı vakitlerde Mescid-i Aqsa da işgal edilmiş, Müslümanların ibadetleri bu süre içerisinde yasaklanmıştır. İşgalci ve zorba siyonist israil bu cürümlerini işlerken, Müslümanların sessizliği, yöneticilerinin ilgisizliği içimizi acıtmaktadır… Bu mevcud durumdan en fazla memnuniyet duyan terör örgütü israildir.
Müslümanları kendi içlerindeki ihtilafları bırakmaya, İslam ın ve insanlığın ortak düşmanına karşı tavır almaya çağırıyoruz. İçtihadı ihtilaflar tefrika meydana getirirken, asli düşmanımıza karşı mücadele yakınlaşma meydana getirecektir.
Müslüman kamuoyunu asıl teröristler hususunda uyanık olmaya, amerikanın belirlemiş olduğu terör algısından uzak durmaya çağırıyor ve gerçek teröristlerle mücadeleye davet ediyoruz. Yetkilileri de büyük şeytan ameriKAN ın desise ve vesveselerinden uzak durmaya, onların günahlarının parçası olmamaya çağırıyoruz…
Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 317. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
22 ZİLKADE 1434 - 28 / 09 / 2013
Kocaeli'de 441. Hafta
DEMOKRATİKLEŞME PAKETİNDE “ATATÜRK’Ü KORUMA KANUNU”NUN KALDIRILMASINI DA ÖNGÖREN BİR DÜZENLEME YER ALIYOR MU?
27 EYLÜL 2013 TARİHLİ 399. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli basın mensupları ve sevgili misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
...
28 Şubat postmodern darbesi, klasik darbeler gibi Meclisi kapatıp Anayasa’yı askıya alarak alenen askeri bir yönetim kurmadı. TSK içinde cuntalaşarak adını Batı Çalışma Gurubu koyan bir ekip tarafından organize edildi. Batı Çalışma Gurubu yurtiçinden ve yurtdışından çeşitli işbirlikçileriyle birlikte devlet kurumlarını baskı altına alarak, isteklerini mevcut hükümetler eliyle gerçekleştirmeye çalıştı.
En basit hukuk kuralıdır ki, kanunsuz suç olmaz. Hortlatılan irtica öcüsü, Fadime Şahin, Ali Kalkancı hikayeleriyle halk oyalanıp sindirilirken, perde gerisinde sömürüden pay almak için memleketin gerçek değerlerine savaş açılmıştı. Başörtüsünü yasaklayan hiçbir kanun yok iken, ceza kanunlarında irtica diye bir suç mevcut değilken Kur’an Kursları bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından denetleniyorken, keyiflerini kanun haline getiren BÇG eliyle Müslümanlara karşı devlet terörü uygulandı. Askeri personel ve devlet kademelerindeki dindar kişiler fişlenerek tespit edildi. Dindar subayların YAŞ kararıyla disiplinsizlik suçu bahanesiyle ordudan ihraç edildikleri yetmedi. Yeni bir işte bile çalışmaları engellenerek adeta açlığı mahkum edildiler. Başörtüsü yasağı ile binlerce genç kız üniversitelerden ayrılmak zorunda bırakıldı. İmam Hatip Liselilerin üniversiteye girmesini engellemek için ucube katsayı sistemini getirdiler. Kur’an kursları Terörle Mücadele Timleri tarafından basıldı. İslâmî hassasiyeti olan vakıf ve dernekler ile bu kuruluşlara gönül veren, yardım eden insanlar baskı altına alındı, bazı vakıflar kapatıldı. Hatta bu dönemde bu vakıfların Marmara depreminde, depremzedelere yardımları bile engellendi. Diğer yandan ekonomi dünyası da bu gelişmelerden nasibini alıyordu. Anadolu sermayesi “Yeşil Sermaye” diye yaftalanarak, ticari işletmeler kebapçılara kadar fişlendi. Dindar kabul ettikleri bütün şirket ve ticaret erbabı düşman kabul edildi. Özelleştirme ihalelerini kazanan şirketleri batırmaya çalıştılar.
Memleket bu zulümlerle mücadele etmek için uğraşırken bankacılık sektöründe ilginç gelişmeler oluyordu. Yönetim kurullarında emekli generallerin de bulunduğu bir çok banka, önce içleri hortumlanarak boşaltılıyor, sonra da battıkları ilan ediliyordu. Batan bankaların milyarlarca dolarlık zararı TMSF eliyle milletin sırtına yükleniyordu. Bugün; TMSF başkanı Engin Akçakoca ile “batık bankaların OYAK’a devredilmesi konusunda” bir anlaşma imzaladığı ortaya çıkan OYAK Bank, bir minibüs parasına aldığı bu bankaları daha sonra 2 milyar 673 milyon dolara bir Hollanda bankasına satıyordu.
Bugün Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 28 Şubat Süreci ile ilgili dava devam ediyor. Dava haberlerini takip ettiğimizde sanıkların hâlâ aynı görüşte olduklarını okuyoruz. “Memlekette irtica tehlikesi vardı, biz irtica ile mücadele ediyorduk, hükümeti devirmek gibi bir kastımız olmamıştır” diyerek kendilerini savunuyorlar. Kimse de “bu irtica ne menem bir şeydir, hangi kanunda ne gibi bir cezası vardır, siz hangi yetkiyle, neyle mücadele ettiniz?” diye sormuyor. Bu dönemde binlerce başörtülü, İmam Hatip Liseli gencin okuma, meslek kazanma hakkı ellerinde alındı. Bunların hesabı sorulmuyor, 28 Şubat süreci öncesi ve sonrası, süreçte rol alan generallerin ve OYAK’ın mal varlığı sorgulanmıyor, bu işlemleri yapan bürokratların, Batı Çalışma Gurubuna yardım eden çevrelerle basın ve medyayı da elinde bulunduran şirketlerin süreçteki mâlî hareketleri sorgulanmıyor ise 28 Şubat davası hiçbir işe yaramayacaktır. Bu memlekette iki kilo baklava çalan, bir cep telefonunu gasp eden çocukları 10 yıl hapse mahkum edip cezaevinin yolunu gösteren yargı sisteminin, haksız yere el konulan, hortumlanan milyarlarca doları millete ödetenlere ne ceza vereceğini merak ediyoruz. Bir ülkede zayıf ve güçsüz kişiler suç işlediğinde cezalandırılıyor ama seçkin ve güçlü insanların yaptıkları kötülükler yanlarına kâr kalıyorsa o ülkede adalet yok demektir.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU