Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Kocaeli'de 465., Sakarya'da 444., Ankara'da 423., Konya'da 340.,

BERKİN ELVAN İÇİN KIYAMETİ KOPARTAN SAHTEKARLER BURAK CANA NEDEN SESSİZ, O İNSAN DEĞİLMİYDİ?.465.HAFTA

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 465.hafta basın açıklamasının konusu 17 Aralık operasyonu, Berkin Elvan’ın ölümüyle sahneye konulmak istenen iç savaş senaryoları ve Berkin Elvan öldürüldü diye duygu sömürüsü yapan sahtekarların Burak Can’ın ölümünü görmezden gelmesiydi. Onların derdi ne Burak Can, ne de bir gencin öldürülmesi, tek dertleri var CIA v MOSSAD’ın istemediği iktidarı irade hırsızlığı yaparak sokak olaylarıyla götürmek, halkın özgür iradesine darbe yapmak. Basın açıklamasını İnsan Hakları Savunucuları Derneği genel başkanı Ali Akbaş yaptı.

Değerli halkımız ve basın mensupları, geçen yıl gerçekleştirilmek istenen gezi darbesi ve 17 Aralık yargı darbesi ile Türkiye’nin sürüklenmek istediği tehlikeli durumu insan hakları açısından değerlendirmek için bu açıklamayı yapıyoruz. Mavi Marmara’nın, Gazze’ye yardım seferi, Van Minut olayı ve son olarak Çin’le yapılan,, 5 milyar dolarlık silah anlaşması, İsrail ve Amerika’nın, 27 Mayıs’ta olduğu gibi bu günde, darbe için harekete geçmesine neden olmuştur. İsrail ve Amerika gerek Ortadoğu’da gerek dünya’da kendilerine ters düşen iktidarlar istememektedir. Geldiği takdirde halkın özgür iradesini hiçe sayıp,  her türlü silahı kullanarak meşru iktidarı alaşağı  etmeye çalışırlar.Bu günde aynısını yaşıyoruz.

Başörtüsüne furuat diyen zat ve ekibi, başörtü zumlu konusunda göstermediği duyarlılığı, İsrail ve Amerika’nın emirlerine lebbeyk diyerek göstermiştir. İHH nın tırları silah taşıyor iftirasını, Türkiye terör örgütlerine yardımcı oluyor iftiralarını ve yolsuzluk operasyonlarını tezgahlamış ama başarılı olamamıştır. Uğruna mücadele vermedikleri başörtüsü  furuat değil onurumuzdur, İsrail ve Amerika maşaları omursuzdur. Alçakça,  haince yolsuzluk tezgahı ile halkın seçtiklerini iktidardan al aşağı yaparak, irade hırsızlılığına soyunan bu sahtekarlar birde utanmadan halkın karşısına ağlama şovlarla, din, Allah, kitab, takva şovlarla çıkarlar. Fakat bu sahtekârlıklarını halk inanmadığı gibi, Turhan Fevzioğlu dahi, “17 Aralığın amacı yolsuzluk değil” diyerek, bu haince senaryoya son noktayı koymuştur. Efendiler!, 17 Aralıkla iktidarın düşmesini ve iktidar partisinin oy kaybetmesini beklerken tam tersi olmuş, halk bu sahtekarlığı yutmazken, iktidar partisinin oy oranları, tepki oyları sebebiyle artmıştır.

Acilen plan değişikliğine giden efendiler, Pensilvanya ekibine, “becermediniz artık bırakın, çekilin” deyip, yeni tehlikeli senaryoların içine girmişlerdir. Yeni senaryoda şiddete dayalı gezi olayları yeniden tırmandırılarak, halkın yapılacak seçimlerde, güven oyu niteliğinde olacak şekilde,  iktidar partisine destek verilmesinin önüne geçilecektir. Nitekim Berkin Elvan’ın ölümünü bahane ederek Türkiye yeninden bir kaosa sürüklenmiş tekrar  gezi türü bir çıkartılmaya çalışılmıştır. Buna Fethullah Gülen ve ekibi de medyasıyla tam destek vermiştir. Bu güne kadar İsrail’in katlettiği çocuklar, bebekler, masum insanlar için  her nedense !! taziye sunmayan Fethullah Gülen, isyan provası yapan gezicilere destek için Berkin elvan adına taziye açıklaması yapmıştır. Fethullah Gülene sormak gerekir acaba Terör devleti İsrail’in katlettiği masum Filistinlileri,  insan olarak görmediği için mi taziyelerini sunmuyor?, yoksa efendileri kızar diye mi korkuyor?. Kalkacaksın dinden Allahtan İmandan bahsedeceksin sonra medyan ve ekibinle bu ülkede, peygamber sas.In “fitne  katilden beterdir” dediği şekilde fitne çıkartıp halkı kin ve nefretle tahrik edip birbirine düşürmeye kalkacaksın. Bu ağlama, takva şovlarla ne Allahı kandıra birsin, ne de halkı!. Nitekim sizin gibilerin güdümüne girdiğiniz  İsrail ve Amerika’nın çıkarttığı fitne ateşi çatışmaya sebep olmuş ve bu çatışma sonunda Burak Can adında bir genç daha hayatını kaybetmiştir. Bu ülkeye halka ihanet içinde olanlar çok iyi bilsin ki halk yaptıklarınızın farkında.

16 yaşında bir genç, Berkin Elvan öldü diye kıyamet kopartıp duygu sömürüsü yapanlar, bu ölümü fırsat bilip yine efendileri, İsrail, Amerika, faiz lobisi, Koçların direktifleriyle, halkın özgür iradesi ile seçtiklerini alaşağı etmek için isyan senaryolarını sahneye koymuşlardır. Amaçları Türkiye’nin önünü kesmek, Ortadoğu ve dünyada güçlü bir ülke olmasının önüne geçmek, iç harp çıkartmaktır. İnsan hakları derneği olarak herkese itidal çağrısında bulunuyoruz, yarın Irak’a, Mısır’a, Suriye’ye dönecek, iç kargaşaların çıktığı, kan dökülen bu  ülkelere benzediğimiz takdirde bu kutuplaşmanın İsrail ve Amerika’dan başka kazananı olmayacaktır. Sözde solcu, gezici, komünist, hesapta dinci ekiplerin tümü şu an büyük şeytan Amerika ve Siyonizim tarafından Müslüman Anadolu topraklarında çatışma çıkartmak için kullanılmaktadır. Fakat görülen şudur ki Berkin Elvanın cenaze töreninden sonrasında olay çıkartmak isteyenlere halk destek vermemiş, polisten önce cenaze törenine katılanlar bunlara tepkisini koymuştur. Haksızlık görülen noktada tepki vermek herkesin en doğal hakkıdır fakat demokratik tepki veriyorum görüntüsü altında kamu malına ve halkın polisine saldırmak alçaklıktır.

Bu CIA, MOSSAD maşalarını iyi tanıyın, Türkiye’yi 1980 öncesine götürmeye çalışan sözde dinci, sözde solcu sahtekarları iyi tanıyın ve oyunlarına gelmeyin.  Berkin Elvan için, ”16 yaşında bir gençti işte polis katletti diye” sözde insani duygu sömürüsü yapan  sahtekarlara iyi bakın. Onların derdi ne Berkin Elvan ne de 16 yaşında bir gencin öldürülmesi. Dertleri bu olsaydı cenaze günü, DHKP-C’lilerin kurşunlarıyla öldürülen Burak Can ve öldüren solcular için de aynı tepkiyi verilerdi. Olay yerinde 42 tane boş kovan bulunmuştur, bu mu demokratik tepki?. Bakın bu alçak kışkırtıcı MOSSAD  ve CIA güdümlü sahtekar hainlerden bir tanesi Burak Can için , Berkin Elvan’a söylediklerinin binde birini söylediler mi?. Ortalığı savaş alanına çeviren DHKP-C’li teröriste,  olaylara engel olmaya çalışan Polise söylediklerinin bir tanesini söylediler mi?. Bunlar ölü sömürücüsüdür, dertleri ne Berkin Elvan, ne de bir genci ölmesi!. Onların tek dertleri var CIA ve MOSSAD’tan aldıkları emirler doğrultusunda halkın seçtiklerini entrikalarla devirmek, irade hırsızlığı yapmak ve iç harp çıkartmak.  Burak Can’ın katli karışsında susanlara soruyoruz?, Burak insan değil miydi?, yoksa kanı hayatı gezici, Solcu, çapulcu  olamadığı için değersiz miydi?. Polis şiddet uyguluyor diyenler, DHKP-C ‘nin ortalığı savaş alanına çevirmesine neden susuyor, yoksa kendi yoldaşları olunca ortalığı savaş alanına çevirmek, insan öldürmek dahi şiddet olmuyor mu?.Alçak sahtekârların Burak Can olayıyla bir kez daha maskeleri düşmüştür. İyi bilsinler ki halkı sokaklara döküp isyan çıkartmak için tezgâhladıkları bu senaryolar tutmayacaktır ve halk olarak buna biz izin vermeyeceğiz. İsrail ve Amerika maşaları ister sözde dinci  ister dinsiz olsun, alçakça bir ihanetin içindedirler ve  onursuzdurlar. Basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ediyoruz.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

Sakarya’dan Adalet ve Vicdan Çağrısı

 

Sakarya’daki 444. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde toplumsal çatışmaya yol açan söz ve eylemlerden uzak durulması çağrısı yapılırken, Rachel Corrie ve Halepçe Katliamı anıldı

 

Sakarya’da her Cumartesi gerçekleştirilen adalet ve özgürlükler eylemlerinde 444. hafta basın açıklamasını platform adına Eğitim İlke-Sen yaptı. Hafta içi hayatını kaybeden Berkin Elvan ve Burak Can Karamanoğlu için taziye mesajıyla başlayan açıklamada toplumsal çatışmalara dikkat çekildi. Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce, konuyla ilgili “Siyasal gerilim, şiddet boyutuyla toplum tabanına doğru hızla yayılıyor. Güç ve iktidar uğruna mücadele verenlerin karşılıklı uyguladıkları günübirlik politikalar, toplumu kaygı verici ve kör bir çatışma iklime sürüklüyor. Geçmişte sonu can kaybına varan acı tecrübelerden ders alınması gerektiğini hatırlatıyoruz. Allah günleri aramızda dolaştırıp durmaktadır. Bugün elde edilen makam ve mevkiler gelip geçicidir. Kimsenin bir sürelik saltanat için toplumda onanmaz acılara, kapanmaz yaralara yol açma hakkı yoktur. Karşıtı gördüğünü şeytanlaştırmak ve yok etmek için her türlü yola tenezzül etmek, bugünü kurtarmak için tüm geleceğimizi ateşe atmaktır. Böyle bir sürece karşı herkesi söylediği sözde, gerçekleştirdiği fiilde, politik hırslarını değil insani vasatı, toplumsal faydayı gözetmeye davet ediyoruz.” dedi.

 

2003 yılında Gazze’de İsrail işgal güçlerine ait bir buldozer tarafından kasten ezilerek öldürülen Rachel Corrie anısına ilan edilen 16 Mart Dünya Vicdan Günü’nün aynı zamanda Halepçe Katliamı’nın yıldönümü olması sebebiyle Beytullah Önce, şu ifadeleri kullandı: “Kendisi için istediğini başkası için de isteyen, adaleti sadece kendisi gibi olanlar için değil herkes için ayrımsız bir şekilde isteyen ve bu uğurda canıyla bedel ödeyen Rachel Corrie’nin insani ve vicdani örnekliğini unutmuyoruz, unutturmayacağız. 16 Mart aynı zamanda 1986-1988'de Kürt halkına karşı gerçekleştirilen Halepçe Katliamı’nın da yıldönümüdür.  Gerek bugün, gerekse diğer zamanlarda yaşanan acıları ayrıştırmadan, birbiriyle yarıştırmadan hissetmediğimiz sürece insanlaşamayacağımıza inanıyoruz.  İnsanlığımıza sınır çizmiyor, vicdanımızı siyasal konjonktüre ayarlamıyoruz. Bunun için ne Sakarya Roboski’den ayrı düşer, ne Suriye’nin, Filistin’in, Mısır’ın, Afrika’nın çocukları kendi çocuklarımızdan gayrıdır! Gelin bugünde, tüm mazlumları ve mağdurları bir kez daha saygıyla analım. Yaşadıklarını hissetmeye, yeni acıların yaşanmaması için neler yapabileceğimize bakalım.”

 

 

Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce, açıklamasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından MEB kanun ve yönetmeliklerindeki değişiklikleri de protesto etti. Önce, “Son dönemde, yaşanan siyasal gerilim ortamı fırsat bilinerek alelacele atılan bazı adımlara şahit olmaktayız. Tüm okul idarecilerinin bir çırpıda görevden alınmasına yol açacak kudrette bir yönetmelik değişikliğinin iyi niyetle bağdaşır bir tarafı olamaz. Aynı şekilde aday öğretmenlere getirilen sözlü sınav uygulaması da dikkat çekicidir. Her iki adım da, açıkçası hak edişin, liyakatin çiğnenip; yerine torpilciliğin, politik kayırmacılığın getirilmesidir. Bu, “benden olmayana kamuda iş de yok, ekmek de” mantığıdır ve hiçbir şekilde adil değildir. Kabul etmek gerekir ki, dershanecilik savunabileceğimiz bir uygulama kesinlikle değildir. Lakin dershanelerin kapatılmasına karşılık, okulların dershaneye dönüştürülmesi de doğru bir uygulama olmayacaktır. Halkın vergilerinden oluşan bütçenin, eğitimi ranta dönük bir sektör gibi gören piyasa aktörlerine aktarılmasından vazgeçilmelidir. Eğitim sisteminin çok daha temel sorunları varken, bunları bir kenara bırakıp, ekonomik çıkar gruplarına hizmet etmek çözüm getirmeyecektir.”

 

 

444. HAFTA ADALET VE ÖZGÜRLÜKLER EYLEMİ BASIN AÇIKLAMASI

 

Değerli basın mensupları, duyarlı Sakarya halkı,

 

Bir hafta daha üzüntü kaynağı hadiselerle geçti. İlk olarak geçen Haziran ayında, annesinin bakkala ekmek almaya gönderdiğini söylediği Berkin Elvan hayatını kaybetti. Berkin, başına isabet eden gaz bombasıyla komaya girmişti. 296 gündür yoğun bakımda hayata tutunmaya çalışıyordu. İkinci elim hadisede ise Berkin Elvan’ın cenaze merasiminin akabinde başlayan olaylar esnasında açılan ateş sonucu Burak Can Karamanoğlu hayatını kaybetti. Berkin Elvan ve Burak Can Karamanoğlu’na Allah’tan rahmet diliyor, kederli aileleri ve tüm sevenleri için sabr-ı cemil niyaz ediyoruz. Bir masumun ölümünün bütün insanlığın ölümü olduğunu hatırlatıyor, tekrarının yaşanmamasını diliyoruz.

 

Yaşanan bu gelişmeler karşısında önemli gördüğümüz bir riske dikkat çekmek istiyoruz:  Siyasal gerilim, şiddet boyutuyla toplum tabanına doğru hızla yayılıyor. Güç ve iktidar uğruna mücadele verenlerin karşılıklı uyguladıkları günübirlik politikalar, toplumu kaygı verici ve kör bir çatışma iklime sürüklüyor.

Nitekim bu sürecin olumsuz sonuçlarına şehrimizde de tanık oluyoruz: Siyasi partilerin çalışmaları engellenmek isteniyor, basın açıklamalarına ve protesto gösterilerine saldırılıyor. İnsan hayatını, ifade ve eylem özgürlüğünü, siyasal örgütlenme hakkını hedef alan bu tür saldırılar kabul edilemez. Geçmişte sonu can kaybına varan acı tecrübelerden ders alınması gerektiğini hatırlatıyoruz.

 

Allah günleri aramızda dolaştırıp durmaktadır. Bugün elde edilen makam ve mevkiler gelip geçicidir. Kimsenin bir sürelik saltanat için toplumda onanmaz acılara, kapanmaz yaralara yol açma hakkı yoktur. Karşıtı gördüğünü şeytanlaştırmak ve yok etmek için her türlü yola tenezzül etmek, bugünü kurtarmak için tüm geleceğimizi ateşe atmaktır. Böyle bir sürece karşı herkesi söylediği sözde, gerçekleştirdiği fiilde, politik hırslarını değil insani vasatı, toplumsal faydayı gözetmeye davet ediyoruz.

 

Değerli dostlar,

 

Son dönemde, yaşanan siyasal gerilim ortamı fırsat bilinerek alelacele atılan bazı adımlara şahit olmaktayız. Çözüm yerine yeni sorunlar getiren bazı adımlar, özellikle eğitim camiasında tepki toplamaktadır. Bu bağlamda, Meclis’te kabul edilen ve Cumhurbaşkanlığınca onaylanan son değişikliklerin, eğitim sisteminde hakkaniyeti ve liyakati yok edeceğini belirtmek istiyoruz.

 

Tüm okul idarecilerinin bir çırpıda görevden alınmasına yol açacak kudrette bir yönetmelik değişikliğinin iyi niyetle bağdaşır bir tarafı olamaz. Aynı şekilde aday öğretmenlere getirilen sözlü sınav uygulaması da dikkat çekicidir. Her iki adım da, açıkçası hak edişin, liyakatin çiğnenip; yerine torpilciliğin, politik kayırmacılığın getirilmesidir. Bu, “benden olmayana kamuda iş de yok, ekmek de” mantığıdır ve hiçbir şekilde adil değildir.

 

Kabul etmek gerekir ki, dershanecilik savunabileceğimiz bir uygulama kesinlikle değildir. Lakin dershanelerin kapatılmasına karşılık, okulların dershaneye dönüştürülmesi de doğru bir uygulama olmayacaktır.

 

Sorun, okul-dershane ikiliğinde değil, her ikisine de hakim olan yanlış eğitim anlayışındadır. Yine aynı şekilde kamu okullarını güçlendirmek yerine eğitimin özelleştirilmesine yönelik yapılan değişiklikler de kabul edilemez. Halkın vergilerinden oluşan bütçenin, eğitimi ranta dönük bir sektör gibi gören piyasa aktörlerine aktarılmasından vazgeçilmelidir. Eğitim sisteminin çok daha temel sorunları varken, bunları bir kenara bırakıp, ekonomik çıkar gruplarına hizmet etmek çözüm getirmeyecektir.

 

Açıkça vurgulamak istiyoruz ki; eğitimin beslendiği felsefe değişmek zorundadır. Okul sistemi değişmek zorundadır. Ders içerikleri ve ders kitapları değişmek zorundadır. Dayatmacı, yasakçı, inkârcı, tektipçi, bürokratik vesayetçi anlayışlar değişmek zorundadır.

 

Başka bir eğitim sistemi mümkündür ve şarttır. Bu sorunları merkeze almak yerine eğitimi günübirlik politikaların arenasına çevirmek ise doğru değildir.

 

Duyarlı Sakarya halkı,

 

Yarın 16 Mart Dünya Vicdan Günü.

 

16 Mart, Gazzeli bir ailenin evinin yıkılmasını engellemeye çalışırken, Siyonist işgal güçlerince buldozerle ezilerek katledilen Rachel Corrie’nin ölüm yıl dönümü.

 

Aradan 11 yıl geçti. Kendisi için istediğini başkası için de isteyen, adaleti sadece kendisi gibi olanlar için değil herkes için ayrımsız bir şekilde isteyen ve bu uğurda canıyla bedel ödeyen Rachel Corrie’nin insani ve vicdani örnekliğini unutmuyoruz, unutturmayacağız.

 

11 yıl önce olduğu gibi bugün de Gazze Siyonist saldırganlığa maruz kalıyor. Çok iyi biliyoruz ki, Filistin’de Siyonist işgal bitmedikçe, bölgenin barış ve huzura kavuşması mümkün olmayacak, fitne kazanı her daim kaynayacaktır.

 

16 Mart aynı zamanda 1986-1988'de Kürt halkına karşı gerçekleştirilen Halepçe Katliamı’nın da yıldönümüdür.  Bir halkın, kimyasal saldırılarla topyekun imha edilmek istenmesinin acılarının tazelendiği günlerdendir.

 

Gerek bugün, gerekse diğer zamanlarda yaşanan acıları ayrıştırmadan, birbiriyle yarıştırmadan hissetmediğimiz sürece insanlaşamayacağımıza inanıyoruz.

 

İnsanlığımıza sınır çizmiyor, vicdanımızı siyasal konjonktüre ayarlamıyoruz.

 

Bizim için insanlığın yaşadığı tüm acılar kardeştir. Bunun için ne Sakarya Roboski’den ayrı düşer, ne Suriye’nin, Filistin’in, Mısır’ın, Afrika’nın çocukları kendi çocuklarımızdan gayrıdır!

 

Zulüm gören, katliamlara maruz kalan, yerinden yurdun kaçıp ülkemize sığınan tüm insanlar aynı acının evlatlarıdır, kardeşimizdir. Bu aynı zamanda Rachel Corrie’de hayat bulan vicdanın bizdeki anlamıdır, karşılığıdır.

 

Gelin bugünde, tüm mazlumları ve mağdurları bir kez daha saygıyla analım.

 

Yaşadıklarını hissetmeye, yeni acıların yaşanmaması için neler yapabileceğimize bakalım.

Günübirlik kavgalar uğruna vicdanlarımızı sömürmek isteyenlere karşı, gelin birlikte en güzel karşılığı verelim.

 

Birlik, dayanışma ve kardeşliğimizi güçlendirelim!

 

EĞİTİM İLKE-SEN

‘Zulmen öldürdüğünüz bir Müslümanın başını kesip sokaklarda dolaştırmanızın İslâm fıkhında yeri var mıdır?

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN

15 MART 2014 TARİHLİ 423. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
...
Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
15 Mart 2011’de Suriye’de başlayan olaylar bugün üçüncü yılını doldurdu. Bu süre içerisinde 10 bini çocuk olmak üzere 150 bin Müslüman kardeşimiz şehid edildi, 1 milyondan fazlası yaralı veya sakat kaldı. Milyonlarca Suriyeli ülkelerini terk edip mülteci haline geldiler. Sığındıkları ülkelerde çok zor şartlar altında yaşamaya çalışmaktadırlar. Kimyasal silahlar İsrail’in güvenliği için imha ediliyor ama katliamlar varil bombaları ile Cenevre görüşmeleri sırasında bile devam etti. Yakın zamanda bu felaketin biteceğine dair emareler ise henüz ufukta görünmüyor.
Sanayileşen sömürgeci batılı ülkelerin ihtiyaç duydukları ham madde ve enerji kaynaklarının çoğunun İslâm ülkelerinde yer alması, İslâm’ı kendi emperyalist düzenlerinin devamı için bir tehlike görmeleri; son bir asırda İslâm topraklarının kan gölüne dönmesine sebep olmuştur. Müslüman halkların başlarına diktikleri diktatörler vasıtasıyla bu ülkelerin zenginliklerini sömüren batılı emperyalistler öte yandan halkı İslâm dininden uzaklaştırmak için birçok tuzaklar kurmaktan da geri durmamışlardır. Bu diktatörlerin zulmünden bunalan halk önce Tunus’ta, arkasından Mısır ve Libya’da sokaklara dökülmüştür. Ancak Tunus ve Mısır’daki iktidar değişikliğinde ordunun rolü gözlerden kaçmıştır. Suriye’de ise rejimi protesto gösterileri en acımasız bir şekilde bastırılmış, göstericiler işkencelerle katledilmiştir. Sivil halkı ordu gücü, ağır silah ve bombalarla tam bir katliama tâbi tutan Esed rejimine en büyük destek Rusya, İran ve Lübnanlı Şii lider Nasrallah’dan gelmiştir. Rusya, Esed rejimine silah ve teknolojik destek yardımında bulunurken, İran ile Lübnanlı Şiiler silah ve maddi desteğin yanında bizzat asker göndererek Esed’in katliamlarına yardımcı olmuşlardır. Hiçbir hazırlıkları olmadığı halde nefs-i müdafaa halinde bir oldu-bitti neticesi kendilerini olayların içinde bulan mazlum Suriye halkı bugün bombaların yanında açlık ve soğukla da mücadele etmektedir. Birleşmiş Milletler ise bırakın savaşı durdurmayı insanî yardımları ulaştırmada bile başarı gösteremiyor.
Son yıllarda mezhep taassubuna kapılan ve sünni Müslümanları tahkir eden İran, Suriye’de sahneye konulan insanlık dışı hadiselerin müsebbibi durumuna gelmiştir. Şii-İmamiye mezhebinin alimleri tarafından Müslüman sayılmayan Nusayri fırkasına mensup olan Esed’in iktidarını sağlamak için bütün imkanlarını seferber eden İran’ın bu zulmü asla unutulmayacaktır. Öte yandan kendini Irak Şam İslâm Devleti olarak niteleyen bir örgüt; Zalim Esed’e karşı savaşmak için Suriye’ye girmiş, ancak keyfi gerekçelerle diğer Müslümanlara karşı savaşmaya başlamıştır. Harici zihniyete sahip olan bu örgüt, maalesef Müslüman kanı dökmektedir. Hatta öldürdüğü Müslümanın başını keserek sokaklarda gezdirmekte ve bu görüntüleri internet üzerinden dünyaya yaymaktadır. Kendilerini selefi olarak nitelendiren bu eşkiya sürüsü, Katil Esed rejimine hizmet etmektedir. Önce Mısır’da, geçtiğimiz aylarda da Suriye’de tağuti rejimlerin emellerine hizmet eden bu eşkiyaların işledikleri cinayetleri nefretle kınıyoruz ve kamuoyu huzurunda soruyoruz: ‘Zulmen öldürdüğünüz bir Müslümanın başını kesip sokaklarda dolaştırmanızın İslâm fıkhında yeri var mıdır? Eğer İslâm Fıkhı’nın hükümleri sizi bağlamıyorsa, hangi hakla ‘İslâm Devleti’nden bahsediyorsunuz.
Biz Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak halkımızdan mazlum Suriye halkına yardımlarına devam etmesini, Suriye olaylarından ders alarak bid’atçı sapık fırkaların tuzaklarına düşmemesini bekliyoruz. Mazlum Suriye halkından dualarınızı eksik etmeyiniz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
 
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 340. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
 
Rahman, Rahim Allah’ın Adıyla: Ey iman edenler , Allahtan ona yaraşır biçinde korkun ve ancak müslümanlar olarak ölün. Ve topluca Allâh'ın ipine yapışın, ayrılmayın; Allâh'ın size olan ni'metini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz, (Allâh) kalblerinizi uzlaştırdı. O'nun ni'metiyle kardeşler haline geldiniz. Siz ateşten bir çukurun kenarında bulunuyordunuz, (Allâh) sizi ondan kurtardı. Allâh size âyetlerini böyle açıklıyor ki, yola gelesiniz. ALİ İMRAN SURESİ (102-103)