Başörtüsüne "Karafatma"
Başörtüsüne yine hakaret...
Washington'daki Brookings Enstitüsü'nde Prof. Mümtaz Soysal, gazeteci Mustafa Akyol ve Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Prof. Levent Köker ve enstitü uzmanlarından Ömer Taşpınar'ın katılımıyla yapılan "Türkiye'deki yeni anayasal kriz: Bir yargı darbesi mi?" konulu panel ilginç tartışmalara sahne oldu. Anayasa Mahkemesi'nin ve yargının 'Cumhuriyet'in değerleri'ni koruma görevinden bahseden Soysal'a göre sistemin işlemesi beklenmeli. Eğer yargı devreye girmese diğer alternatif 'Cumhuriyet'i kendi çocuğu addeden ordunun sık sık darbe yapması' olacaktı. Sistemin, "Yargı Cumhuriyet'in değerlerini din tehdidine karşı korumalı; çünkü din onları Osmanlı İmparatorluğu'nun son birkaç yüzyılında tehdit ediyordu." düşüncesiyle kurulduğunu serdeden Soysal'a Ömer Taşpınar, "Türkiye'de dine ilişkin tehdit algılaması hangi noktada değişebilir?" sorusunu yöneltti. Soysal, "Cumhuriyet'in amaçlarının toplumda temeli sağlamlaşırsa, tehdit biter." dedi. İslam'ı 'hem bu dünyayı hem öbürdünyayı kontrol etmeye çalışan' bir din olarak tasvir eden Soysal ise, "Eğer devlet başı boş bırakırsa, İslam totaliterdir. Modern devlet tarafından kontrol edilmelidir." görüşünü savundu. Türkiye'de 'rasyonalizm ile ilahiyat' arasındaki çatışmanın 'süresiz olarak' devam edeceğini öngören Soysal, Atatürk gibi modernleştiricilerin 'reformasyon' sözünü kullanmadan dini reforme etmeye çalıştığını anlattı.
Mustafa Akyol ise Türkiye'deki laikliğin 'devletin dinden korunması' prensibi üzerine kurulduğunu hatırlatarak, "Bu derece liberal olmayan bir laikliğe gerçekten ihtiyacımız var mı?" sorusunu ortaya attı. Devletin tüm vatandaşlarını 'Cumhuriyet'in ideolojik çocuklarına' dönüştürmeden özgürlük vermek istememesini 'baskıcılık' olarak nitelendiren Akyol, devletin, başörtüsünü çıkarınca, Kürtçe konuşmayınca sorunların ortadan kalkacağını düşündüğünü söyledi.
Mümtaz Soysal ise mevcut tipte başörtüsünün 'siyasi moda' ve 'laik devletin prensiplerine muhalefet sembolü' olduğunu savunurken, İran'daki tesettür mecburiyetine değindi. Buna karşın Akyol, bayanların başını zorla kapattıran İran devletinin de, başı zorla açtıran Türk devletinin de aslında birbirinden farklı olmadığını kaydetti.
Mümtaz Soysal, ABD'nin kapatma davasını Avrupa'dan 'çok daha anlayışlı' şekilde takip ettiğini belirterek, Avrupa Birliği'ni Türkiye'deki sistemin 'yumuşak işleyişi'nden rahatsız olmakla ve 'davayı Türkiye'yi tam üye yapmamak için bahane olarak kullanmakla' suçladı. ABD'de de Türkiye'yi Malezya modeline benzetmek, 'ılımlı İslam' ülkesi haline getirmek isteyenler olabileceğini ifade eden Soysal'a cevaben Akyol, "Türkiye ne Malezya'yı ne İran'ı değil, Fransa'yı örnek aldı" cevabını verdi. Panelde söz alan Prof. Levent Köker, hukukun üstünlüğü ile demokrasinin birbirini tamamladığını, Avrupa bağlamlı demokratik eğilimli hukuk düzeni çerçevesinde çalışmak gerektiğini söyledi. Türkiye'de sistemin 19. yüzyıl modernizmine bina edildiğini, bunun değişme zamanının geldiğini kaydetti.
Karafatma polemiği
Bu arada Mustafa Akyol ile Mümtaz Soysal arasında başörtüsü konusunda ilginç bir diyalog yaşandı. Akyol, İstanbul'un Nişantaşı gibi semtlerinde başörtülü hanımlara karafatma diye seslenenler çıkabildiğini anlatıyorken, Mümtaz Soysal 'öyle görünüyorlar' yorumunu yaptı. Bu söze şaşıran Akyol, Soysal'a dönerek "Öyle mi görünüyorlar? Bence nasıl görünmek istiyorlarsa öyle görünebilirler ve kimsenin onlara hakaret etme hakkı yoktur." dedi. Akyol, başörtülülerin vergilerini ödeyen eşit vatandaşlar olduğunu, istedikleri her yerde görünme hakkına sahip bulunduklarını kaydetti. Toplantının ardından Zaman, Soysal'dan karafatma yorumuna açıklık getirmesini talep etti. Soysal, başörtülüleri karafatmaya benzetmediğini, sadece söz konusu bölgede öyle görüldüğüne işaret etmek istediğini söyledi.
zaman